11 milyon nüfuslu Nijer’de çocukların yüzde 40’ı aç geziyor. Her dört çocuktan biri beş yaşına gelmeden yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklar sonucunda ölüyor. Açlık ve susuzluk sonucu can çekişen çocuklar ve halk, kapitalist vahşeti yaşıyor. Kitlelerin acı çekmesi işçi sınıfına ölümcül zehrini zerk eden kapitalizmin umurunda değildir. Nijer’de yaşam mücadelesi verenlerin en mağdurları çocuklar. Yoksul kitleler tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Bu yıl, son 15 yılın en büyük çekirge istilasıyla karşılaşan Nijerliler yetersiz yağışlar nedeniyle tarım alanlarını terk etmek zorunda kaldılar, hayvanlarını elden çıkardılar ya da telef oluşlarını izlediler. Kırda açlığın pençesine düşen Nijerli yığınlar, aşırı yüksek fiyatlı yiyecek maddelerini satın almak için kente gidip iş aramak zorunda kalıyor. Açlığın, susuzluğun, bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği ülkede, çocuk ölümlerinin önümüzdeki günlerde daha da artması bekleniyor.
32 bin çocuğun ölümle karşı karşıya olmasına aldırış etmeyen devlet başkanı Mamadou Tandja “ülkemde böyle bir sorun yok” diyor. “Bir açlık krizi yok mu?” sorusunu “kriz mi, ne krizi” diye cevaplayan bu burjuva başkana göre açlık krizi meselesi yabancıların kendisine karşı kullandıkları propaganda imiş. Bizdeki egemen söylemi nasıl da andırıyor!
10 Afrika ülkesinde 18 milyon kişi, yetersiz yağış ve tahıl fiyatlarının yüksekliği nedeniyle ciddi kıtlık ve açlık tehlikesiyle yüz yüze. ABD’nin finanse ettiği Erken Kıtlık Uyarı Sistemleri Ağı tarafından yayınlanan rapora göre, gıda sıkıntısı yaşayan 18 milyon kişinin yarısı Etiyopya’da yaşıyor. Diğer ülkeler ise Sudan, Cibuti, Ruanda, Kenya, Burundi, Somali, Eritre ve Uganda.
Afrika’da her 3 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor. Bu çocukların ölümlerini geciktirmek amacıyla bir konserler dizisi gerçekleştirildi dünya çapında. önde gelen şarkıcılar emperyalist ülke liderlerinin, meselâ Blair’in koluna girerek hümanist duygularla (!) Live-8 konserlerinde dünyayı tek yürek olmaya çağırdılar. Dünyanın birçok yerinde aynı anda düzenlenen bu konserler, emperyalist liderlerin (G-8 liderlerinin) İskoçya’daki toplantısına çok yakın bir zamana denk getirildi. Gerçekleşen konserlere geniş yer veren medya, sözümona hümanist duygularla dolup taşan ünlüleri öne çıkarttı. Oysa bu tür konserler gerçek sorunu çözmediği gibi, kitleler açısından hedef şaşırtmakta, gerçek suçluyu gizlemeye yaramaktadır.
Kapitalizm savaş, açlık, yoksulluk ve sefalet demektir. 21. yüzyılda bilim ve teknolojideki tüm ilerlemelere rağmen dünya, yoksulluğun getirdiği sorunlarla savaşmaktadır. Elbette bu hayatta kalma savaşının baş aktörü işçi sınıfıdır; çünkü yoksulluğu yaşayan sınıf biziz, dünya burjuvazisinin ise bir eli yağda bir eli balda! Dünya kaynaklarını hesapsızca har vurup harman savuruyor burjuva sınıf. Kapitalizmin bütün katliamlarına dur demenin tek yolu var; sınıflı toplum düzenine son vermek! İşçi sınıfının meydanı boş bırakmasından güç alan burjuvazi istediklerini şimdilik hesapsızca hayata geçiriyor; ama gün gelecek ve işçi sınıfı tüm acılarının hesabını bu sömürücü sistemden ve onun elebaşlarından fazlasıyla soracaktır. Son gülen iyi güler!
Ya sosyalizm ya barbarlık!
Enternasyonalle kurtulur İnsanlık!
link: D.K., Açlıktan kırılanlar; onlar bizden ..., 5 Eylül 2005, https://marksist.net/node/156
İran’da Kürt Ayaklanması
Ekonomizmin Dayanılmaz Hafifliği