Bölüm 19: Para Ticareti Sermayesi
Paranın ve meta ticareti sermayesinin sanayi sermayesine ait dolaşım sürecinde gerçekleştirdiği teknik hareketler, kapitalist gelişme ilerledikçe özel bir sermaye türünün işlevleri olarak bağımsızlaşır. Böylece bu özel sermaye türü, para ticaretiyle uğraşan sermaye şeklini almış olur. Bu durumda sanayi sermayesinin ve meta ticareti sermayesinin bir kısmı, söz konusu teknik işlevleri yerine getiren para-sermaye olarak var olur. “Toplam sermayenin belirli bir bölümü, tek kapitalist işlevi tüm sanayici ve tüccar kapitalistler için bu işlemleri gerçekleştirmek olan para-sermaye biçiminde kendisini ayırır ve bağımsızlaşır.”
Para biçimindeki sermaye, yalnızca sermaye yeni yatırılıyorsa ve sermayenin yeni yatırılıyor olması ölçüsünde hareketin başlangıç noktası ve bitiş noktası olarak görünür. Fakat dolaşım sürecinde iş görmekte olan bütün sermayeler için, başlangıç noktası da bitiş noktası da yalnızca meta-para dönüşümünde birer geçiş noktası olarak görünür. Bir kez işe koyulmuş olup işlemlerini sürdüren bir ticaret sermayesi için gerçek süreç her zaman M-P-M' şeklindedir. Ticaret sermayesi, aynı anda hem M-P hem de P-M işlemlerini gerçekleştirir. Bunun anlamı, yalnızca, bir sermaye P-M aşamasındayken bir başkasının M-P aşamasında bulunmasından ibaret değildir. “Aksine, üretim sürecinin sürekliliği nedeniyle, aynı sermaye eş zamanlı olarak durmadan alır ve durmadan satar; söz konusu sermaye, her zaman, aynı anda her iki aşamada birden bulunur.”
Marx, burada paranın dolaşım aracı olarak mı yoksa ödeme aracı olarak mı iş göreceği hususunun meta mübadelesinin biçimine bağlı olduğunu belirtir. “Her iki durumda da, kapitalist, sürekli olarak çok sayıda kişiye para ödemek ve sürekli olarak çok sayıda kişiden para tahsil etmek zorundadır. Para ödeme ve para tahsil etme şeklindeki bu tümüyle teknik işlem başlı başına bir iştir ve paranın ödeme aracı olarak iş görmesi ölçüsünde, bilanço hesaplamalarını, denkleştirme faaliyetlerini gerekli kılar. Bu iş, değer yaratan bir iş değil, bir dolaşım gideridir.” Bu iş zamanı, gerekli araçlar eşliğinde ayrı bir grup kapitalist tarafından geriye kalan kapitalistler adına yürütülmek suretiyle kısaltılmış olur.
Hatırlanacağı üzere, sermayenin belirli bir kısmı sürekli olarak gömü biçiminde, yani potansiyel para-sermaye biçiminde elde bulunmak zorundadır. Bu atıl sermaye gerektiğinde satın almalar ve ödemeler için kullanılır. Potansiyel sermaye bu temelde sürekli olarak dolaşım araçlarına ve ödeme araçlarına çevrilirken, satışlar sırasında elde edilen paralarla ve vadesi gelen ödemelerle de sürekli olarak yeniden oluşturulur. “Sermayenin para biçiminde var olan kısmının sermaye işlevinin kendisinden ayrı bir şekilde gerçekleşen bu sürekli hareketi, bu tümüyle teknik işlem, ayrı bir işin ve ayrı maliyetlerin (dolaşım maliyetlerinin) varlığına yol açar.”
Sermayenin işlevlerinin gerekli kıldığı bu teknik işlemler, kapitalistler sınıfının bütünü için yerine getirilmek üzere, işbölümü temelinde, aracılardan ya da kapitalistlerden oluşan bir kesimin tek başına üstlendiği işlevler haline gelir. Tüccar sermayesinde olduğu gibi burada da iki anlamda işbölümü vardır. Söz konusu iş ayrı bir iş haline gelir ve tüm sınıfın para mekanizması için yerine getirildiği için yoğunlaşır, daha büyük ölçekte yürütülür. Böylece ardından, hem birbirlerinden bağımsız farklı dallara bölünme yoluyla hem de söz konusu dallarda işyerlerinin oluşumu (büyük bürolar, çok sayıda muhasebeci, kasadar ve alabildiğine geniş bir işbölümü) yoluyla daha da ileri bir işbölümü gerçekleşir. Para ödeme, tahsil etme, bilançoların denkleştirilmesi, cari hesapların tutulması, paranın saklanması gibi bütün bu işler, bu teknik işlemleri gerekli kılan faaliyetlerden ayrılarak, bu işlevler için yatırılmış sermayeyi para ticareti sermayesi haline getirir.
Bağımsızlaşmış para ticareti işletmelerini ortaya çıkaran farklı işlemler, para-sermayenin farklı kullanım amaçlarından ve işlevlerinden kaynaklanır. Para ticareti ilk olarak uluslararası ticarette ortaya çıkıp gelişir. “Farklı ulusal sikkeler ortaya çıkar çıkmaz, yabancı ülkelerde satın alımda bulunan tüccarların kendi ulusal sikkelerini yerel sikkelere çevirmeleri ve bunun tersini yapmaları ya da farklı sikkeleri dünya parası olarak sikke haline getirilmemiş saf gümüş ya da altına çevirmeleri gerekir.” İşte, modern para ticaretinin doğal temellerinden biri olan kambiyo işi (farklı ülkelerin paralarının birbirine çevrilmesi işi) bu nedenle ortaya çıkmıştır.
Marx eski dönemleri hatırlatır. Şöyle ki, ticaretin yapıldığı her yerde yerel sikkelerin kullanılabilmesi için ticari işletmelere gereksinim duyulmuştur. Bu temelde, kambiyo işleri, sikkeye dönüştürülmemiş değerli metallerin yerel sikkelere çevrilmesi ve bunun tersi çok yaygın ve kazançlı işler haline gelmiştir. Kambiyo bankası, adını kambiyo senedinden değil, farklı para türlerinin takas edilmesinden almıştır. Kambiyo bankalarının kurulmasından çok önce bile Hollanda’nın ticaret şehirlerinde sarraflar ve kambiyo büroları vardır. Bu sarrafların işi, yabancı tüccarlar tarafından ülkeye getirilmiş olan çok sayıdaki farklı sikke türlerini resmi geçerliliği olan sikkelerle takas etmektir. Bunların faaliyet alanları zaman içinde genişlemiş ve bu sarraflar kendi dönemlerinin kasadarları ve bankacıları olmuşlardır. Ama Amsterdam hükümeti kasadarlık faaliyetleri ile kambiyoculuğun birleşmesini tehlikeli bulmuş ve bu tehlikeyle baş etmek için, hem kambiyoculuğu hem de kasadarlık işlerini resmi yetkiyle yürütecek olan büyük bir kuruluşun oluşturulmasına karar vermiştir. Böylece, 1609 yılında ünlü Amsterdam Kambiyo Bankası kurulmuştur. Venedik, Cenova, Stockholm, Hamburg kambiyo bankaları da ortaya çıkışlarını para türlerinin sürekli olarak birbirlerine çevrilmesi zorunluluğuna borçludur. Aktardığı tarihi bilgilerden sonra Marx önemli bir hususu vurgular. “Sadece bir ülkedeki sarrafın bir başka ülkedeki sarrafa yönelik olarak yolcular için ödeme emirleri çıkarması şeklindeki kambiyoculuk, daha Roma’da ve Yunanistan’da bile, gerçek kambiyoculuğun ürünü olarak ortaya çıkmıştı.”
Lüks malların yapımının hammaddesi olan altının ve gümüşün alınıp satılması, değerli külçe ticaretinin ya da dünya parası olarak paranın işlevlerine aracılık eden ticaretin doğal temelidir. Bu işlevler ikiye ayrılır: “Bir yandan, uluslararası ödemelerin denkleştirilmesi için ve faiz arayışındaki sermayenin göçleri sırasında, farklı ulusal dolaşım alanlarındaki gidiş gelişler; diğer yandan, değerli metallerin üretim kaynaklarından başlayıp dünya pazarı aracılığıyla gerçekleşen hareketi ve arzın farklı ulusal dolaşım alanlarına dağılması. İngiltere’de, 17. yüzyılın büyük bölümünde kuyumcular hâlâ bankerlik işlevlerini yerine getiriyordu.”
Dünya parasıolma niteliği kazanan ulusal para yerel karakterinden sıyrılır ve bir ulusal para bir başkasıyla ifade edilir. Böylece bu paraların tümü altın ya da gümüş cinsinden içeriklerine indirgenir. Altın ve gümüşün de, dünya parası olarak dolaşan iki meta olarak, durmadan değişen karşılıklı değer oranlarına indirgenmesi gerekir. “Para tüccarı, bu aracılığı kendi özel işi haline getirir. Dolayısıyla kambiyoculuk ve değerli külçe ticareti para ticaretinin başlangıçtaki biçimleridir ve paranın iki işlevinden kaynaklanırlar: ulusal sikke olarak para ve dünya parası olarak para.”
Marx, ticaretin daha kapitalizm öncesinde de olduğu gibi, kapitalist üretim tarzında doğurduğu sonuçları vurgular. Bu sonuçlardan birincisi, paranın gömü olarak biriktirilmesidir. Kuşkusuz kapitalizmde bu, sermayenin ödeme ve satın alma araçlarının bir rezerv fonu olarak her zaman para biçiminde elde bulunması gereken kısmının biriktirilmesidir. “Gömünün, kapitalist üretim tarzı içinde yeniden ortaya çıkarken ve genel olarak ticaret sermayesinin gelişimi sırasında en azından bu sermaye için aldığı ilk biçim budur. Her ikisi de hem yurt içindeki dolaşım hem de uluslararası dolaşım için geçerlidir. Bu gömü sürekli olarak akıcıdır, hiç durmadan dolaşıma akar ve hiç durmadan ondan geri döner. Gömünün ikinci biçimi ise, yeni biriktirilmiş ve henüz yatırılmamış olan para-sermaye de dahil olmak üzere, atıl duran, o an için kullanılmayan para biçimindeki sermayedir. Bu şekildeki bir gömü oluşumunun gerekli kıldığı işlevler, saklama, muhasebe vb. ile başlar.”
Söz konusu sonuçlardan ikincisi, satın alma sırasında paranın harcanması ve satış sırasında tahsil edilmesi; ödemelerin yapılması ve alınması, ödemelerin denkleştirilmesi vb. şeklindedir. “Para tüccarı, başlangıçta tüm bunları basit bir kasadar olarak tüccarlar ve sanayici kapitalistler için yapar.” Marx’ın burada aktardığı tarihi bilgiden öğrendiğimize göre, kasadarlık kurumu başlangıçtaki bağımsız karakterini belki de hiçbir yerde Hollanda’nın ticaret şehirlerindeki kadar bozulmamış şekilde korumamıştır. Ayrıca, kasadarlığın işlevleri, kısmen, eski Amsterdam Kambiyo Bankası’nın işlevleriyle örtüşür. Fakat asıl kasadarlık işi, ödemelere aracılık edilmesidir. Bu nedenle, sınaî girişimler, spekülasyonlar ve sınırsız kredilerin açılması bu işin kapsamına girmez.
Marx’ın Alman tarihçi Hüllmann’dan aktardığı üzere: “Altın ve gümüş külçelerinin taşınmasının başka yerlere göre daha zahmetli olduğu Venedik’te, gereksinimler ve yerel özellikler, bu şehirdeki büyük tüccarları uygun güvenliğe, denetime ve yönetime sahip banka birlikleri kurmaya yöneltti; bu birliklerin üyeleri, belirli tutarları yatırıyor, bunlara dayalı olarak alacaklıları için ödeme talepleri veriyordu; ardından, ödenmiş olan tutar, borçlu için tutulan defterin ilgili sayfasında hesaptan düşülüyor ve alacaklının defterdeki hesabına ekleniyordu. Ciro bankaları denen kurumların ilk ortaya çıkışı bu şekilde olmuştu. Bu birlikler gerçekten de eskidir.”
Bir ülkeden bir başkasına altın ya da gümüş aktarılması şeklinde gelişen külçe ticareti ise, kambiyo kuruyla belirlenen meta ticaretinin sonucundan başka bir şey değildir. Külçe tüccarları bu temelde sonuçlara aracılık etmekten başka bir şey yapmazlar.
Para malzemesinin (altın ve gümüş) üretim kaynaklarından elde edilmesine gelince, bu doğrudan doğruya meta olarak altının ve gümüşün başka metalar ile değişimi yoluyla olur. “Dolayısıyla, tıpkı demirin ya da başka metallerin elde edilmesi gibi, bunun kendisi de meta mübadelesinin bir uğrağıdır.” Ama değerli metallerin dünya pazarındaki hareketlerine gelince, nasıl ki paranın yurt içindeki satın alma ve ödeme aracı olarak hareketi yurt içindeki meta mübadelesiyle belirleniyorsa, bu hareket de tümüyle aynı şekilde uluslararası meta mübadelesiyle belirlenir. Fakat değerli metallerin bir ulusal dolaşım alanından diğerine giriş-çıkışları, ulusal paradaki değer kaybı ya da çifte standart uygulanması neticesinde meydana gelmişse, para dolaşımına yabancı şeylerdir ve sapmaların devlet kararnameleri ile düzeltilmesini temsil ederler. Son olarak, değerli metaller ister iç isterse dış ticaret için olsun, satın alma ya da ödeme araçlarından oluşan rezerv fonlarını temsil ettiği kadarıyla bir gömü oluştururlar. Bu gömü her iki durumda da dolaşım sürecinin zorunlu bir tortusundan başka bir şey değildir.
Hacmiyle, biçimleriyle ve hareketleriyle tüm para dolaşımı, meta dolaşımının bir sonucundan başka bir şey değildir. Kapitalist bakış açısına göre, meta dolaşımı sadece sermayenin dolaşım sürecini temsil eder. Para ticareti, meta dolaşımının sonucundan ibaret olan para dolaşımına aracılık etse de, işlevi onun ötesine geçer. “Onun aracılık ettiği şeyler, meta dolaşımının, onun tarafından yoğunlaştırılan, kısaltılan ve basitleştirilen teknik işlemleridir.” Tüm kapitalistler sınıfı için yönetildiklerinde, satın alma ve ödeme araçlarından oluşan rezerv fonlarının, her bir kapitalist tarafından ayrı olarak yönetilecekleri durumdaki kadar büyük olmaları gerekmez. İşte para ticareti, gömü oluşturmak yerine, isteğe bağlı gömü oluşumunu iktisadi açıdan mümkün olan en düşük düzeyine indirmenin teknik araçlarını sağlar.
Para ticareti değerli metalleri satın almak yerine onların dağıtımına aracılık eder. Para ticareti, paranın ödeme aracı olarak iş görmesi ölçüsünde, bilançoların denkleştirilmesini kolaylaştırır. Bu denkleştirmeler aracılığıyla bunlar için gerekli olan para kütlesini azaltır; ama karşılıklı ödemelerin bağlantılarını da hacimlerini de belirleyemez. Örneğin bankalarda ve takas odalarında karşılıklı olarak mübadele edilen poliçeler ve çekler tümüyle bağımsız işleri temsil eder. Bunlar verili işlemlerin sonuçlarıdır ve burada söz konusu olan tek şey, söz konusu sonuçların teknik açıdan daha iyi şekillerde denkleştirilmesidir. “Para, satın alma aracı olarak dolaşıyorsa, alımların ve satışların hacimleri ve sayıları para ticaretinden tümüyle bağımsızdır.” Para ticareti ise, yalnızca, alımlarla ve satışlarla bir arada gerçekleşen teknik işlemleri kısaltabilir ve bu sayede metaların devri için gerekli olan nakit para miktarını azaltabilir.
Marx burada saf, yani kredi sisteminden ayrı biçimiyle para ticaretini ele almıştır. Bu şekliyle para ticareti, yalnızca meta dolaşımının bir uğrağı olan para dolaşımının tekniğiyle ve paranın bundan kaynaklanan farklı işlevleriyle ilgilidir. Bu durum para ticaretini meta ticaretinden özsel olarak ayırır. Meta ticareti sermayesi, paranın iki kez el değiştirmesi ve böylece metanın iki kez yer değiştirip paranın geri dönmesi şeklinde özgün bir dolaşım sergiler. Oysa para ticareti sermayesi için bu tür bir özel biçimin varlığından söz edilemez.
Para dolaşımının teknik aracılığı için kapitalistlerin ayrı bir kesimi tarafından para-sermaye yatırılması durumunda, sermayenin genel biçimi olan P-P' sonucuyla burada da karşılaşılır. “Para tüccarlarının faaliyetlerine konu olan para-sermaye kütlesinin, tüccarların ve sanayicilerin dolaşım alanında bulunan para-sermayeleri olduğu ve para tüccarlarının gerçekleştirdiği işlemlerin, yalnızca, tüccarların ve sanayicilerin para tüccarlarınca aracılık edilen işlemleri olduğu açıktır.”
Para ticareti yapanlar zaten gerçekleştirilmiş olan değerlerle iş gördüklerinden, para tüccarlarının kârlarının artı-değerden bir pay olduğu da aynı şekilde açıktır. Ayrıca, meta ticaretinde olduğu gibi para ticaretinde de ikili bir işlev vardır. Zira para dolaşımıyla bağlantılı teknik işlemlerin bir kısmı, meta tüccarlarının ve meta üreticilerinin kendileri tarafından gerçekleştirilmek zorundadır.
(devam edecek)
link: Elif Çağlı, Marx’ın Kapital’ini Okumak / III. Cilt /18, 3 Şubat 2025, https://marksist.net/node/8434