Bir tarafta yaşadığımız dünyanın yeraltı kaynaklarının yüzde otuzunu barındıran bir zenginlik, diğer tarafta üzerinde yaşayan halklar için dünyanın en yoksul anakarası Afrika… Kıtanın zenginliği Batılı emperyalist ülkelere, Afrikalı kapitalistlere, şirketlerin kasalarına aktarılırken, emekçilere gözyaşı, kan, ölüm, açlık ve sefalet kalıyor. Aynı şeyleri zengin petrol kaynaklarına sahip Ortadoğu ve değerli madenlere sahip Latin Amerika ülkeleri için de söyleyebiliriz. Ortadoğu’da yürüyen emperyalist paylaşım savaşı yeni eklenen halkalarla büyüyor.
Afrika’da cereyan eden iç savaş ve karışıklıklar, Ukrayna-Rusya savaşı ve Asya-Pasifik’te artan gerilim… Emperyalistlerin paylaşım alanı haline gelen bölgelere yenilerinin eklenmesi kaçınılmaz görülüyor. Birbirleriyle rekabet içindeki emperyalist ülkelerin tek derdi, zengin kaynakları olan bölgeleri kendi nüfuz alanları haline getirip engelsizce yağmalamak, dünyayı cehenneme çevirmek pahasına hegemonyalarını sürdürmek! Egemenler akan kanı, katledilen halkları, vahşice öldürülen bebekleri zerre kadar umursamıyor, sadece timsah gözyaşları döküyorlar.
Bugün Türkiye’yi yöneten rejim de böyle yapıyor, İsrail’in yürüttüğü Filistin savaşında sermaye sınıfının çıkarlarına uygun, ikiyüzlü politikalar uyguluyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Zeybekçi, verdiği demeçte gerçek yüzlerini şöyle gösteriyor: “Yani eyvallah, İsrail’in Müslümanlara yaptığı bebek katliamını nefretle kınıyoruz. Ama diğer taraftan da ticaretin hiç kimseye zarar vermeyen bölümleriyle ilgili de, İsrail serbest ticaret anlaşmamızın olduğu bir ülke. 6 satıp 1 aldığımız bir ülke!” Üstelik Zeybekçi açıklamalarının üzerine gelen tepkilere karşılık, söylediği her kelimenin arkasında olduğunu vurguladı. Demek ki onlar için insanların ölmesi o kadar da önemli değil, önemli olan sermaye sınıfının çıkarlarıdır. Üstelik kimseye zararı olmadığını söyledikleri ticaretin bedeli Filistinli bebeklerin canıdır.
Kapitalist sömürü düzeninde bu savaşlar işçilerin, emekçilerin menfaatine değil, egemen sınıfların çıkarları için yürütülüyor. Kendi savaşlarında taraf olmamızı, arkalarına yedeklenmemizi istiyorlar. Bu savaşlar bizim savaşımız değildir, biz halklar arasında barış istiyoruz. Birinci Dünya Savaşında 20 milyon, İkinci Dünya Savaşında 70 milyon insan öldü. İşçi sınıfı olarak barışı örgütlemeye mecburuz. Yoksa bedelini en ağır şekilde ödemeye devam ederiz.
Bugün var olan kaynakları doğru kullanarak, dünya işçi sınıfının ürettiği zenginliklerle ve teknolojinin ulaştığı düzeyle tüm insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek mümkün. Buna engel olanlar, menfaatleri için emperyalist savaşları çıkaran, sınıfımızın evlatlarını birbirine düşman eden, bu sömürü düzeninin devam etmesini isteyen egemenlerdir. Egemenlerin karşısına dikilebilmek, emperyalist savaşlara hayır diyebilmek için birlik olmamız ve örgütlenmemiz gerekiyor. Savaşları durduracak ve dünyayı yaşanabilir bir hale getirecek tek güç, uluslararası mücadeleyle birleşmiş işçi sınıfıdır. Güzel bir dünya için, barış için, insanca yaşamak için tek çaremiz örgütlü olmak, örgütlü mücadeleyi güçlendirmektir.
link: İstanbul/Esenyurt’tan bir emekçi, Dünyaya Barış İşçilerle Gelecek!, 29 Haziran 2024, https://marksist.net/node/8298
Talan Edilen Doğa ve Muktedirlerin Yüzsüzlüğü
ABD’nin Gazze Ateşkes Planı Aldatmacadır