Her hafta Cumartesi günü, gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ve karanfillerle sessizce Galatasaray Meydanında toplanan Cumartesi Annelerinin eylemi 1000. haftasını geride bıraktı. 27 Mayıs 1995’te yapılan ilk eylemden bu yana geçen sürede Cumartesi Anneleri cesur duruşlarını, direngenliklerini korudular ve Türkiye’deki en uzun soluklu eyleme imza attılar. 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftasına denk gelen 1000. haftadaki kitlesel oturma eylemine Türkiye’nin birçok kentinden de destek geldi. Dört bir yanda düzenlenen eylemlerde “kayıplarımız bulunsun, kaybettirenlerden hesap sorulsun” talebi yükseldi.
Cumartesi Anneleri yazın sıcağına, kışın soğuğuna aldırmadan gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sordular. 10 kişiyle başlayan eylemde her hafta kayıpların akıbetini soranların sayısı arttı. Dönemin politik atmosferine göre polisin gazlı, köpekli, coplu saldırısına da maruz kaldılar; başbakan tarafından kayıplarının bulunacağına dair sözler de aldılar. Ama kayıp yakınlarına verilen sözler hep havada kaldı. İsrail’in Gazze’de kadınları, çocukları katletmesini kınayanların, sıra devletin bu topraklarda gerçekleştirdiği vahşetlere geldiğinde en ufak bir vicdani duyarlılık göstermemeleri zalimlerin birbirine ne kadar çok benzediğini gösteriyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Kayıplar Komisyonunun araştırmalarına göre 1990’lardan bugüne gözaltına alındıktan sonra kaybolan insan sayısı 1388 kişi. Gözaltında kaybedilen 344 kişi hakkında görülen davalarda 20 yıl içinde sadece 2 mahkûmiyet kararı verildi. Tanıkların ifadeleri ortada olduğu halde suçlular cezalandırılmadı. Hukukuyla, güvenlik güçleriyle ve iktidarıyla bu düzen, kayıp yakınlarının değil onları kaybettirenlerin arkasında olduğunu her fırsatta ortaya serdi.
Cumartesi Anneleri 1995 yılında Galatasaray Meydanında başlattıkları eylemlerine 1999’da ara verdiler. Anneler 10 yıl sonra 2009’da yeniden Galatasaray Meydanında bir araya geldiler, yakınlarının akıbetini sormaya devam ettiler. O günlerde 103 yaşındaki Berfo Ana dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a yaşadıklarını anlatarak, oğlu Cemil Kırbayır döner diye 33 yıldır evin kapısını açık bıraktığını söylemişti. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunda, “gözaltında iken kayboldukları iddia edilen kişilerin akıbetinin araştırılması” amacıyla bir alt komisyon kuruldu. Komisyon ortaya çıkan gerçeği şöyle ifade etti: “Komisyonumuz; Cemil Kırbayır’ın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır.” Fakat JİTEM davası ve diğer davalar kapatılıp katiller devlet korumasına alınmaya devam edildi.
2018’de 700. haftaya gelindiğinde dönemin İçişleri Bakanı Soylu’nun talimatıyla Cumartesi Annelerine meydan yasaklandı. Alanın kendilerine kapatılmasını Anayasa Mahkemesine taşıyan aileler, AYM hak ihlali kararı vermesine rağmen alana giremediler. Bu kez Beyoğlu Kaymakamlığı devreye girdi ve 29 hafta boyunca eylemin yapılmasına izin vermedi. Anneler haftalarca polisin gazlı saldırısına maruz bırakıldı. 2023’te İçişleri Bakanının değişmesinin ardından Galatasaray Meydanının yeniden annelere açılacağı ilan edildi. Ama faşist rejimin “demokrasi şovu” sadece 10 kişilik bir grup içindi! 972. buluşmalarını bu yüzden 10 kişilik bir grupla yapmak zorunda kalan Cumartesi Anneleri yeniden yakınlarının akıbetini sormak için toplanmaya başladılar.
1000. hafta eylemlerinde, rejim sayı kısıtlaması yapılmayacağını açıkladığı için çok daha kalabalık olarak bir araya gelen Cumartesi Anneleri aynı acı ve öfkeyle seslendiler: “Kucağımızda fotoğraflarını taşıdığımız sevdiklerimize bir bakın. Onlar da sizin gibiydiler. İşçilerdi, esnaflardı, taksicilerdi, çiftçilerdi, doktorlardı, eczacılardı, hemşirelerdi, gardiyanlardı, avukatlardı, gazetecilerdi, öğretmenlerdi, mühendislerdi, iş insanlarıydı, ilköğretim, lise ve üniversite öğrencileriydi, siyasetçilerdi, sendikacılardı. Onlar bizim en sevdiğimizdi…1000 haftadır, hiç dinmeyen bir ağrıyla ve aynı zamanda hiç bitmeyen bir umutla Galatasaray Meydanında bir araya geliyoruz: Devletin alıp götürdüğü sevdiklerimizi istiyoruz! Akıbetlerini bilmek istiyoruz! 1000 haftadır, soruyoruz: Kayıplarımız nerede? 1000 haftadır, soruyoruz: Sevdiklerimizi kaybedenler, bu insanlığa karşı suçun fail ve sorumluları neden cezasızlıkla korunuyor? 1000 haftadır haykırıyoruz: Unutmuyoruz, unutmuyoruz, asla unutmayacağız. 1000 haftadır haykırıyoruz: Vazgeçmiyoruz, vazgeçmiyoruz, asla vazgeçmeyeceğiz.”
Dün 12 Eylül askeri faşist rejimi, bugünse sivil faşist rejim katilleri koruyup kolluyor. Rejimin her gün Kürt siyasi hareketinin ve sosyalistlerin parti merkezlerine, evlerine baskın düzenleyerek onlarca insanı gözaltına aldığı, grevci işçilere saldırdığı, hak arama eylemlerine izin vermediği, hapishanelerde tecridin, zulmün sürdüğü bir ortamda, Cumartesi Annelerinin eylemlerinin 1001. haftada neyle karşı karşıya kalacağı da belirsizdir. Düzmece mahkemelerle yargılanarak hapsedilen HDP eski eş genel başkanlarının, milletvekillerinin ve yöneticilerinin aldığı onlarca yıllık hapis cezalarının hiçbir hukuki tutarlığı olmadığını herkes bilmektedir. Böylesi bir ortamda “yumuşama” siyasetine tav olmak, boynumuzu sıkacak ilmiği kendi cellâdımıza kendimizin vermesi anlamına gelmektedir.
Toplumsal mücadele yükseltilip siyasi atmosfer değiştirilmediği sürece zalimlerin zulmetmeye devam edecekleri açıktır. Önümüzde uzun soluklu bir mücadele uzanmaktadır ve bu mücadelenin sonucunu, işçilerin birleşerek ve halkların kardeşleşerek zalimlere karşı durma kararlılığı belirleyecektir.
link: Adil Aksu, Cumartesi Annelerini Yıldıramayacaksınız!, 29 Mayıs 2024, https://marksist.net/node/8271
Tasarruf Tedbiri mi, Emekçiye Yeni Kırbaç mı?
Uruguay’da Kayıp Yakınlarının Sessiz Çığlığı