Ekvador Devlet Başkanı Gulillermo Lasso’nun, devlete ait petrol nakliye şirketi olan Flota Petrolera Ecuatoriana (FLOPEC) adına yapılan bir sözleşmede zimmete para geçirme ve yapılan usulsüzlüklere göz yumarak yolsuzluk yapma gerekçesiyle görevden alınıp alınmayacağına ilişkin karar 17 Mayısta Ulusal Meclise taşındı. Lasso, kendisine karşı başlatılan görevden alma sürecinde canhıraş bir savunma yaptıktan sonra azledileceği endişesiyle Ulusal Meclisi feshettiğini açıkladı. Lasso Meclisi feshetme gerekçesi olarak hükümet içinde siyasi bir kriz ve kargaşa olduğunu, muhalefet tarafından hükümetin halkın hiçbir sorununu çözmediği yönünde hayali bir durum yaratıldığını, muhalefetin kendisine beslediği kinin kendisinin masum olduğuna en büyük kanıtı oluşturduğunu ve amaçlarının hükümeti istikrarsızlaştırmak olduğunu öne sürdü. Lasso Meclisi feshetmesinin ardından derhal erken seçime gidileceğini açıkladı. 2023 Ağustosunda gerçekleştirilmesi planlanan seçimlere kadar ülkeyi kararname ile yönetecek olan Lasso’nun başkanlığı normal şartlarda Mayıs 2025’te sona eriyordu.
Koltuğun sallandığını hisseden pek çok otoriter liderin yaptığı gibi yine söylemsel olarak milletin ve devletin geleceği, halkın refahı tekerlemelerine başvuran Lasso, aldıkları bu kararın Ekvador halkının umudu ve sükûneti için olduğunu ifade etti. Ayrıca “Ekvadorlu ailelere refah ve istikrar dolu bir gelecek için umut verebilecek bir çözüme doğru ilerlememiz gerekiyor” diyerek Ekvador’u güçlü bir ülke haline getireceğini söylemekten geri durmadı. Bunun da ötesinde 2008 yılında anayasaya eklenen 148. maddeye dayanarak Meclis feshetme yetkisini ilk kullanan kişi olarak Ekvador tarihine geçen Lasso, aldığı kararın “demokratik” olduğunun altını çizme gereği duydu. Kendi iktidarına hak olarak gördüğü bu uygulamanın aynı zamanda Ekvador halkının kendi iradesiyle geleceğini belirlemesinin (erken seçimin) önünü açtığı için demokratik bir hamle olduğunu savundu. Meclisin elini kolunu bağlayan ve yaptığı usulsüzlükleri, yolsuzlukları hasıraltı ederek erken seçime gitmek için başvurduğu maddenin anlamının “muerte cruzada” yani “karşılıklı ölüm” olduğu ifade ediliyor. Bu anlamı taşıyan bir maddenin görevden alınma süreci yürütülen bir başkan tarafından hayata geçirilmesi, bunun ne kadar “demokratik” bir karar olduğunu anlatıyor olsa gerek.
Nitekim demokrasi lafını ağzından düşürmeyen Lasso’nun konuşmalarının hemen ardından açıklama yapan Silahlı Kuvvetler Başkanı Nelson Proaño, ordu ve polisin Lasso’nun aldığı karara saygı duyduğunu, kendisinin anayasaya aykırı hareket etmediğini belirtme gereği duydu. Ardından da mevcut durumu protesto etmek isteyenlere müsaade edilmeyeceğini ekleyerek muhalefete ve topluma açıktan bir mesaj iletmiş oldu. Lasso da bu hamlesiyle birlikte kendisine yöneltilen suçlamaları ve iktidardan indirme tartışmalarını bertaraf ederek konuyu yeni bir seçim gündemiyle örtmüş oldu.
Lasso konuşmalarında bir taraftan demokrasi nutukları atarken diğer taraftan da Ulusal Meclisin varlığında Ekvadorlu ailelerin sorunlarının çözümünün imkânsız olduğunu söylüyor. Akabinde de gelecek seçimler için vaatler sıralamaya başlıyor, halkın belini büken vergileri indireceğini söylüyor. Hatırlanacak olursa geçtiğimiz yıl Haziran ayında Ekvador isyanlarla sarsılmış, sokaklarda “Lasso Defol” sloganları yankılanmıştı. Hayat pahalılığından, işsizlikten, yoksulluktan, kötü çalışma ve yaşam koşullarından bıkan işçiler, emekçiler, köylüler “artık yeter” diyerek sokaklara akmış, polis şiddetine, Lasso hükümetinin OHAL ilan etmesine aldırış etmeden eylemlerini sürdürmüşlerdi. Bu isyanın mevcut iktidar nezdinde daha da yakıcı sonuçları olacağını ön gören Lasso hükümeti geri adım atmak zorunda kalmış ve Ekvadorlu emekçiler kısmi de olsa bir kazanım elde etmişlerdi. Fakat aradan geçen bir yılda emekçilerin yaşam koşulları daha da ağırlaştı. Üstelik Ekvador halkı sadece ekonomik sorunlarla boğuşmuyor, ayrıca yaşam alanlarının yok olmasından, en önemlisi de güvenliklerinden endişeliler. Başta başkent Quito olmak üzere pek çok yerde uyuşturucu kaçakçılığının giderek yaygınlaştığı ve bu durumun sebep olduğu şiddet olaylarının arttığı söyleniyor. Tüm bu olumsuz koşullar, emekçilerin tahammül sınırlarının daralmasına ve öfkenin artmasına neden oluyor. Lasso’nun açıklamalarının ardından başkentte binlerce kişi onun görevden alınması için protesto gösterisi gerçekleştirdi. Önümüzdeki dönemde bu protestoların artması muhtemeldir.
Öncelikle gelinen noktada Lasso hükümetinin yaptığı gayet açıktır. Toplumsal muhalefetin iradesini yok sayarak, işçi ve emekçilerin taleplerine kulaklarını tıkayarak, yolsuzlukla, yalanlarla gemisini yürütmek istiyor. Bunu yaparken de karşısına dikilenleri elindeki yetkileri kullanarak baskılamak, muhalefeti gerek yasalarla, gerekse de zor yoluyla etkisiz hale getirmek ve ülkeyi kararnameyle yönetmek istiyor. Daha önce “terörizmi önleme” bahanesiyle “Şiddetin Meşru Kullanımına İlişkin Kanun” adıyla hayata geçirdiği yasayla ateşli silahların kullanımının önünü açtı. Böylece olası bir toplumsal ayaklanmada kolaylıkla gözdağı verebilecek, muhalefet de fazla ileri giderse yasanın “demokratik” sonuçlarına katlanacağını görecekti. Sonuç olarak 2022 yılında yaşanan ayaklanmada muhalefet unsurları bu yasaya dayanarak yapılan tutuklamalardan nasiplerini aldılar. Ne var ki asıl vurgulanması gereken nokta tüm bu yaşananların karşısında sol muhalefet olarak adlandırılan Correo liderliğinin gerçek anlamıyla hükümetin karşısında yer almaması ve Ekvador Yerli Milletler Konfederasyonu CONAIE’nin bugüne kadar yükselen her devrimci durumda aldığı, kitlelerin isyanını pasifize etmekte somutlanan reformist tutumudur. Defalarca ayağa kalkan Ekvadorlu emekçilerin devrimci isyanını düzen sınırlarına hapseden reformist bir anlayış bugün de Meclisi fesheden bir liderin demokrasicilik oynamasının önüne geçemez elbette.
Görülüyor ki tüm dünyayı çepeçevre saran çürüyen kapitalizm batağında burjuvazi ve onun siyasi iktidarları, rüşvete, yolsuzluğa gün geçtikçe daha fazla saplanıyorlar. İçinde bulunduğu bataktan çıkamayan sermaye, aynı batağa işçi ve emekçileri de hızla sürüklemeye çalışıyor, işsizliğin, yoksulluğun, hak gasplarının, anti-demokratik uygulamaların, baskı ve şiddetin çemberinde onları etkisiz hale getirmeye uğraşıyor. Gerçek şu ki bugün Ekvador’da yaşanan siyasi kriz sadece orayla sınırlı değil. Pek çok ülkede tepedekiler tepişiyor, emekçi kitleler de aynı çelişkilerle burun buruna gelmeye, sömürü çarkının en dibinde ezilmeye devam ediyorlar.
Önümüzdeki süreçte gerek Ekvador’da gerek Latin Amerika ülkelerinde gerekse de dünyanın geri kalanında işçi sınıfını çetin mücadeleler bekliyor. Sağ ya da sol burjuva kanatların temsilcilerinin işçi ve emekçilerin kurtuluş seçeneği olarak önlerine koydukları seçimler gerçek kurtuluş kapısının önünde bir bariyer olarak duruyor. İşçiler demokrasi sosuna bulanarak önlerine koyulan sandıklarla yetinmek zorunda değil. Dolayısıyla işçi sınıfının kurtuluşu için tek ve gerçek alternatifi, bir işçi devrimini yaratacak örgütlülüğü büyütmek bugün en hayati görevdir.
link: Başak Güler, Ekvador’da “Demokrasi” Hamlesi!, 8 Haziran 2023, https://marksist.net/node/7991
Can Atalay’a ve Siyasi Tutsaklara Özgürlük!
Arjantin Türkiye’ye Ne Anlatıyor?