Dünyanın neresine gidersek gidelim, sınıflı toplum tarihinin hangi sayfasına bakarsak bakalım emekçilerin başkaldırışlarının ve onların sembollerinin izleriyle karşılaşırız. İşte şarkılar-türküler-marşlar sözünü ettiğimiz sembollerdendir. Sözleri, ritimleri, ezgileri farklı olsa da anlamları hep aynıdır. Bunlardan biri de Amerikan işçi sınıfının mücadele ezgilerinden biri olan “We Shall Not Be Moved” yani “Bir Yere Gitmiyoruz”dur. Direnişlerin, grevlerin, kısacası mücadelenin simgesi haline gelen “We Shall Not Be Moved” şarkısı, bir “gospel” şarkısı olarak yani kilisede söylenen ağıt ya da dua olarak doğmuş ama çeşitli dönüşümler geçirerek kıtaları aşmış ve işçilerin diline yerleşmiştir. Gelin bu güzel ezginin doğuşuna tanıklık edelim.
“We Shall Not Be Moved” şarkısı, bazı kaynaklara göre 19. yüzyılda kiliselerde ilahi şeklinde söylenen, özellikle Afro-Amerikalıların seslendirdiği bir şarkıydı. Sözlerin anlamı dini açıdan kutsal görülüyor ve o dönemde insanların birliktelik duygularının bir ifadesi oluyordu. Şarkıdaki “biz” ifadesi, bu halini almadan önce kiliselerde “ben” şeklinde söyleniyordu. 20. yüzyıla gelindiğinde Amerika’da işçi grevleri ve direnişleri yeniden baş göstermeye başlamıştı.1930’lu yıllarda işçi önderlerinin de etkisiyle işçiler şarkının sözlerini değiştirerek direniş alanlarında hep bir ağızdan söylüyorlardı. Orijinal sözlerdeki “ben” ifadesi “biz” olarak değiştirildi ve birliğin, dayanışmanın, kollektif çalışmanın ifadesi haline geldi. Sözleri değiştiren işçiler, kömür madenlerinden, tekstil, metal sektöründen ve General Motors fabrikalarından işçilerdi. Baskıcı patronlara, tehlikeli çalışma koşullarına ve düşük ücretlere karşı işçileri güçlendiren ezginin sözleri şöyleydi:
“Bir yere gitmiyoruz! / Tıpkı suyun yanında duran bir ağaç gibi / Bir yere gitmiyoruz! / Sen ve ben! Birlikte! / Bir yere gitmiyoruz!”
1950 ve 1960’lı yıllarda ise bu ezgi grev ve direnişlerin yanı sıra diğer toplumsal hareketlerin de sembolü haline geldi. O yıllarda siyahlara karşı ırkçılık şiddetlenmiş, hükümetin ırkçı politikaları her tarafı sarmıştı. Okullarda, işyerlerinde ve sosyal alanlarda ikinci sınıf insan muamelesi görerek ırkçılığa maruz bırakılan siyahlar da bu şarkıyı sahiplenerek protestolarında, yürüyüşlerinde seslendiriyordu. “We Shall Not Be Moved” artık başka bir haklı mücadelenin de simgesi olmuştu.
Sınıf hareketinin yükseldiği ilerleyen yıllarda ise şarkının sözleri şöyle değişecekti:
“Sendika arkamızda! / Özgürlüğümüz için savaşıyoruz! / Çocuklarımız için savaşıyoruz! / Siyahlar ve beyazlar, birlikteyiz! / Gençler ve yaşlılar, birlikteyiz!”
İşçilerin kararlı duruşunun bir ifadesi olan bu şarkı İspanya’ya, Meksika’ya ve oradan Şili’ye kadar uzandı. Meksika’da 1930’lu yıllarda çok sayıda kadın ve çocuk, sağlıksız çalışma koşullarıyla ve düşük ücretlerle tarım işçisi olarak çalışıyordu. 1938 yılının Ocak ayında yaklaşık 7 bin işçi greve çıkmıştı. 36 kadın tutuklanarak hücrelere kapatıldı. Hücreye atılan birkaç işçi önderi bu ezgiyi İngilizceden İspanyolcaya çevirmek için birlikte çalıştılar. İşçi hareketinin yükseldiği o dönemlerde “Bir Yere Gitmiyoruz!” şarkısı, İspanyolca karşılığıyla “No nos moverán” halini aldı. Şarkının çevrildiği o gece, işçi önderleri tüm hapishaneye bu şarkıyı söylediler. İlerleyen zamanlarda ise babası Meksikalı bir göçmen olan Joan Baez tarım işçilerinin grevine destek vererek konserlerinde bu şarkıyı seslendirdi. Şili’de ise bu ezgi zihinlerden silinmeyecek şekilde söylenmişti. 11 Eylül 1973 sabahı ABD destekli Şili ordusu, sermayenin çıkarları doğrultusunda sosyalist Allende hükümetine karşı faşist bir darbe gerçekleştirdi. Ağır baskıların, yasakların kol gezdiği Şili’de radyo istasyonları da ele geçirilmişti. Emekçilerin yanında saf tutan tek bir radyo kalmıştı. O da Magallenes Radyosuydu. Darbenin gerçekleştiği gün sabah saatlerinde Magallenes’de çalan son şarkı “No nos moverán” idi.
“We Shall Not Be Moved” şarkısı mücadele, dayanışma ve azmin sembolü olarak dilden dile değişti ve dönüştü. İşçi sınıfının mücadele saflarında duran Joan Baez ve Pete Seeger gibi birçok müzisyen tarafından seslendirilen bu şarkı, dönüşerek 19. yüzyıldan günümüze ulaştı. Umutla, güzel bir dünya hayaliyle yürüdüğümüz bu yolda bizler de bu ezgilere tutunuyoruz ve onları sahipleniyoruz. Selam olsun bugüne ve yarına taşıyacak olan güçlü yüreklere!
link: İstanbul’dan MT okuru bir üniversite öğrencisi, Bir Şarkının Dönüşümü: We Shall Not Be Moved!, 22 Ağustos 2022, https://marksist.net/node/7731
Ezilen ve Sömürülenlerin Safında Bir Sanatçı: Paul Robeson
Tayvan Minderinde ABD-Çin Güreşi