22 Şubat Pazartesi günü, İran polisi ve Devrim Muhafızları, Pakistan sınırında, akaryakıt taşıyan insanlara acımasızca saldırdı ve onları öldürdü. Bu insanlar çaresizlik içinde kendileri ve ailelerine bir parça ekmek sağlayabilmek için gece gündüz çalışan insanlardı. Beluci medya aktivistlerinin verdiği bilgiye göre, bölgenin kan, ateş ve dumana boğulduğu saldırıda en az 15 kişi öldürüldü ve daha fazlası da yaralandı. Bir yerel tanık ölü sayının 37 olduğunu söylüyor.
Sahip olduğu askeri ve idari güç sayesinde Devrim Muhafızları (IRGC) İran ekonomisinin büyük bir bölümünü ele geçirmiş ve vergi ödemek gibi çeşitli yükümlülüklerden de muaf tutulmuş durumda. IRGC ve İstihbarat Bakanlığı, ülke dışıyla yapılan ticarette de büyük ekonomik projelerde başı çekiyor, örneğin Körfez ülkeleri ve Venezuela’yla. Devrim Muhafızları ve İstihbarat Bakanlığı, bir taraftan aleni ve yasal ticaretle bir taraftan da aralarında kaçakçılığın da olduğu birçok yasadışı faaliyetle iştigal ediyor. Devlet başkanlığı döneminde Ahmedinecad’ın bu iki kuruma atıfla onları “kaçakçı kardeşler” olarak adlandırdığını söylemek yeterli olsa gerek. IRGC ekonomi içinde iki şekilde yer alıyor: birincisi, sahibi doğrudan IRGC olan şirketler aracılığıyla ve ikincisi de kendi özel şirketlerini kurmalarına rağmen halen IRGC’nin tesis ve olanaklarını kullanan IRGC mensupları aracılığıyla. Uyuşturucu ve insan kaçakçılığını işte bu sonuncular yürütüyorlar.
Sistan ve Belucistan, İran’ın en geri kalmış eyaletleridir. Bölgenin gençliği, yüksek işsizlikten ötürü, bir gelir elde edebilecekleri uygun bir işten mahrum oldukları için akaryakıt taşıyıcılığıyla hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar ve İslam Cumhuriyetinin askeri ve kolluk güçleri tarafından vuruluyorlar.
Sistan ve Belucistan’da ve Kürdistan’ın Kulberi bölgesinde, hükümet tarafından “kaçakçılık” olarak değerlendirilse bile akaryakıt taşımak, aslında bu insanların yegâne geçim kaynağıdır. Zengin olanaklara rağmen çok ağır bir yoksulluğa saplanmış insanlar. Bir zamanlar balıkçılığın, tarımın ve el işlerinin geleneksel işler olduğu bölgede Uluslararası Hamun Su Havzasının ve Helmand nehrinin kuruması, Pakistanlı ve Afgan komşularıyla sınır ticaretini yegâne gelir kaynağı haline getirmiştir. Bu koşullarda akaryakıt taşımak, Sistan ve Belucistan halkının İran’ın doğudaki komşularıyla en önemli işidir; “ölüm ticareti” anlamına gelen bir iş!
Beluci medya aktivistlerinin söylediğine göre, güvenlik güçleriyle ilişkileri bakımından akaryakıt işiyle uğraşanlar iki gruba ayrılıyorlar. Birkaç araba ve motosiklete sahip olup bunlarda insan çalıştıranlar orduyla anlaşma içinde. Komisyoncularla koordineli çalışıyor ve her ay diyelim ki 100 aracın güvenli geçişi karşılığında onlara yüklü bir para veriyorlar. Bu insanlar güvence altındalar, güvenlik güçleri onların araçlarına ateş etmiyorlar. Bunların sayısı oldukça az. Akaryakıt taşıyıcılığıyla uğraşanların çoğu yoksulluklarından ve parasal yetersizliklerinden ötürü böyle bir anlaşma yapamıyorlar. Bu nedenle de akaryakıtı yükleyip sınıra ulaştıklarında sınır gözlemcileri ya da IRGC onları durdurmaya kalkarsa durmuyorlar, çünkü durdukları takdirde araçları da taşıdıkları akaryakıt da ellerinden gidecek. Aracı geri almak için taşıdıkları akaryakıtın miktarıyla orantılı büyük bir para cezası ödemek zorunda kalıyorlar. Bu son olayda ise üzerlerine devlet güçleri ateş açtı.
Sistan ve Belucistan’ın akaryakıt taşıyıcıları sınırı farklı güzergâhlardan aşıyorlar ama bu rotaların ortak bir tarafı var; çoğu oldukça zorlu ve son derece tehlikeli. Örneğin, Pakistan’a giden petrolde Çabar sınırı, Sarbaz ve Saravan varış noktalarını oluşturuyorlar. Çabar sınırı deniz kıyısında ve orada akaryakıt teknelere aktarılıyor. Ama Saravan ve Sarbaz ise berbat, geçmesi çok zor bir sınır ve derin vadiler var. Burada “Akaryakıt taşımanın Azrail’le günübirlik iş yapmak” olduğu söyleniyor.
Akaryakıt taşıyıcılar bir parça ekmek için hayatlarını kaybettiler. Bazılarının sahip oldukları mallara da ordu ve diğer güvenlik kurumları el koydu.
Akaryakıt taşıyıcılar eğer çok düşük ücretle bile olsa çalışacak bir iş olsaydı asla akaryakıt taşımayacaklarını söylüyorlar. Bu işten elde ettikleri gelir göze aldıkları riske değmiyor.
IRGC’nin yeni planına göre, sınır geçişlerinde akaryakıt istasyonları kurulacak ve böylelikle Pakistan’a akaryakıt satışları resmileşecek. Bu plana göre yalnızca sınır hattından 20 kilometre içeriye kadar olan bölgede yaşayanlar bu işlerle uğraşabilecekler, oysa birçok taşıyıcı küçük kasabaların eteklerinde yaşayan ve sınıra daha uzak bölgelerin yoksul insanları.
Beluci aktivistler, Razzak Planı adını taşıyan bu planın esas işlevinin, akaryakıt satma hakkını resmi olarak IRGC’ye vermek olduğuna inanıyorlar. Bu askeri güç bu işin getirisini de kendi kazancı haline getirecektir.
link: İran'dan Nar. A., İran Rejimi Belucistan’da Yoksul Emekçileri Katletti, 26 Şubat 2021, https://marksist.net/node/7271
Mona Lisa ve Toplayıcılar: “Sıradan İnsan” Resimleri
Cezaevlerinde Çıplak Arama 12 Eylül’ü Aratmıyor