İçinde yaşadığımız düzen bataklıktaki bir canavarı andırıyor. Canavar kendi yarattığı bataklığa saplanmaya devam ediyor. Battıkça çırpınıyor, çırpındıkça etrafa bulaştırdığı pislik de daha fazla artıyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de iktidar sahipleri, yaşattıkları tüm zulme karşı işçi ve emekçilerin ayağa kalkmaması ve isyan etmemesi için bin bir türlü yalan söylüyor ve bin bir türlü oyun çeviriyor. İnsanları ayrıştırıyor, milliyetçiliği körüklüyor, halkları birbirine düşman ediyor. Hakkını arayanlara, doğruyu savunanlara, haksızlığa boyun eğmeyenlere karşı her geçen gün daha saldırgan uygulamaları hayata geçiriyor, körüklüyor. Örgütlü ve bilinçli olanlar bu saldırılara karşı dururken örgütsüz ve yalnız olan emekçiler ise maalesef korkuya yenik düşüyor, kimi zaman ise kötülüğün temsilcisi egemenlerin ırkçı faşist politikalarının payandası haline geliyor. Ama haksızlığa karşı, kötülüğe karşı dayanışmanın, yardımseverliğin, iyiliğin, doğruluğun yanında yer alanlar da var canı pahasına...
Hamza Ajan Suriye’de yıllardır yaşanan haksız savaştan kaçmış ve Bursa’da pazarcılık yaparak yaşamaya çalışıyordu. Ancak 15 Temmuz akşamı faşist bir grubun saldırısına uğrayarak hayatını kaybetti. 17 yaşında gencecik bir delikanlıydı. Tek “suçu” haksızlığa karşı çıkmaktı. Faşist zihniyetli 4 kişinin saldırısına uğrayan bir kadının acısına gözlerini yummadı, kulaklarını kapatmadı. Yüreği kötülükle, nefretle, ırkçılıkla dolu olan namussuzlara karşı koydu canı pahasına. 17 yaşında olmasına rağmen, tek başına olmasına rağmen ezilenin yanında durdu. Korkmadı ve onurunu kaybetmedi.
Burjuva basında çıkan haberde, “tartışma sırasında çıkan kavgada hayatını kaybetti” denildi Hamza için. Onu katleden faşistlerin Suriyeli bir kadını taciz ettiklerinden, Hamza’nın bu haksızlığa karşı dururken saldırıya uğradığından ise hiç bahsetmediler, bahsetmeyecekler de…
İnsanın ne aklı ne de vicdanı bunu kabul edebilir. 17 yaşında, savaştan kaçıp gelmiş, hayata tutunmaya çalışan birini nasıl bir zihniyet döve döve öldürebilir? Öte taraftan nasıl bir vicdan bu insanlık dışı katliamı görmezden gelebilir, bu vahşete sessiz kalabilir?
Kalmamalıyız, sessiz kalmamalıyız… Hiçbir anne, evine ekmek getirmesi için pazara çalışmaya gönderdiği çocuğunun cesedini almamalı kollarına, akıtmamalı gözyaşlarını yavrusunun cansız bedenine. Hiçbir insan, hele de hayatının baharındayken, hele de haksızlığa karşı onurla durmuşken girmemeli toprağa.
Hamza tek başına olmasına rağmen yine de boyun eğmedi zalimlere, faşist zihniyete, çünkü iyilikten, dürüstlükten yanaydı. Oysa bu kadar acı yaşanırken, bunca zulme uğranırken sessiz kalabilenler var. Eğer insan olduğumuzu söylüyorsak, gerçekten vicdan sahibiysek, iyilikten, haktan yana isek artık sessiz kalmayalım haksızlıklara. Bir araya gelelim, birlikte bağıralım, birlikte karşısında duralım zalimlerin. Onurumuzu koruyalım, birleşelim ve mücadele edelim.
link: Tuzla’dan bir işçi, Anneler Çocuklarını Gömmemeli!, 25 Temmuz 2020, https://marksist.net/node/6994
Dünyanın Üzerinde Bir Heyulâ Dolaşıyor