Ermenistan’da Serj Sarkisyan’ın, başkanlık süresi dolduktan sonra bu kez de geniş yetkilerle donatılmış başbakanlık koltuğuna oturmasına karşı protestolar amacına ulaştı ve Sarkisyan’ın “tek adam”lık hevesi kursağında kaldı. Başkent Erivan’da 13 Nisanda başlayan gösteriler kitleselleşerek yayılmış, bu süreçte 200’ü aşkın gösterici gözaltına alınmıştı. 22 Nisanda Nikol Paşinyan’ın da aralarında olduğu üç muhalefet liderinin gözaltına alınması ise bardağı taşıran son damla oldu. Ertesi gün yüzlerce askerin de sokağa çıkarak göstericilere katılması, işin renginin değişmeye başladığının işaretiydi. Nitekim mesajı alan Sarkisyan önce muhalefet liderlerini serbest bıraktırdı ve ardından da istifa ettiğini açıkladı.
2018’e dek yarı-başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu Ermenistan’da, Sarkisyan 2008’de devlet başkanlığı koltuğuna oturmuş ve beş yıl sonra bir kez daha seçilmişti. Ne var ki anayasa gereği görev süresi üst üste iki dönemi geçemeyeceği için 2018 seçimlerinde aday olamayacaktı. İşte bu engeli aşmak üzere, 2015’te düzenlenen anayasa referandumuyla, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş yapılması ve bir sonraki seçimlere bu sistemle gidilmesi onaylandı. Yeni sistemde cumhurbaşkanlığı sembolik bir makama indirilirken, asıl güç, başkanlık yetkileriyle donatılan başbakana verildi. Bunu yaparken Sarkisyan, siyasi sistemi demokratikleştirmek için bu değişikliğin şart olduğunu, bunu kendisi için istemediğini, görev süresi sona erdiğinde başbakanlığa aday olmayacağını söylüyordu. Ancak gerçek niyet ortadaydı.
2 Mart 2018’de parlamentoda yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Armen Sarkissian kazandı. Seçimlere tek aday olarak katılan kıdemli Londra büyükelçisi Sarkissian’ı bu göreve davet eden bizzat Serj Sarkisyan’dı. Serj Sarkisyan 9 Nisanda görevi halefine devrederken, birkaç gün sonra partisi tarafından başbakan adayı ilan edildi. İşte eylemler de bunun ardından başladı. Yolsuzlukla ve oligarkları zenginleştirmekle suçlanan Cumhuriyetçi Parti iktidarını ve Sarkisyan’ı protesto eden muhalefet lideri Nikol Paşinyan, bu anti-demokratik girişime karşı halka sokağa çıkıp tepkilerini gösterme çağrısında bulundu. Bunun ardından, hükümete ve Sarkisyan’a öfkeli olan binlerce insan Erivan’da devlet dairelerinin çevresinde protesto gösterilerine başladı. Sivil Sözleşme partisinin milletvekili ve aynı zamanda muhalif bir gazeteci olan Paşinyan, birkaç gün sonra halka, bakanlıkları, başsavcılık binasını, merkez bankasını ve diğer devlet binalarını kuşatıp “kadife devrim”i başlatma çağrısı yaptı.
17 Nisanda, Sarkisyan’ın başbakanlığının oylanacağı parlamento oturumu sırasında, göstericiler parlamentoya doğru yürüyüşe geçtiler ve polis tarafından engellendiler. Ermenistan’da geçtiğimiz yıllarda da hükümete yönelik protestolar yaşanmış, protestoculara saldıran polis çok sayıda göstericiyi öldürmüş ve yaralamış, bu yüzden de hükümet çok büyük tepkiler almıştı. Bu nedenle bu kez, polisin tutumu başlangıçta o sertlikte olmadı. Ancak saldırı dozu giderek arttı ve göstericilerden ağır yaralananlar olurken 200’den fazla insan da gözaltına alındı. Buna rağmen protestolara katılım giderek büyüdü. İşçiler ve öğrenciler, ilan ettikleri genel grevle kenti felç ettiler. On binlerce işçi, emekli, kadın, genç sokağa aktı. Bakanlıklar, devlet binaları vb. kuşatıldı. Göstericiler ana caddelere barikatlar ördü, metronun çalışması engellendi ve polisle çatışmalar şiddetlendi.
Paşinyan’ın 22 Nisanda Sarkisyan’la görüşüp ondan çekilmesini istedikten sonra iki muhalefet lideriyle birlikte tutuklanması tepkiyi iyice arttırdı. Göstericilere kışlalarından çıkan askerler de katıldı ve nihayetinde Sarkisyan görevinden istifa ettiğini açıklamak durumunda kaldı. Bunu yaparken “Paşinyan haklıydı, ben hatalıydım” diyerek aslında tepkilerin daha öteye geçerek hükümete yönelmesinin de önünü kesmeye çalıştı.
Sarkisyan’ı koltuğundan indiren kitleler, yeni ve demokratik bir seçim yapılmasını ve ekonomik sorunlarını çözecek bir hükümetin işbaşına gelmesini talep ediyorlar. 3 milyon nüfusa sahip olan ve ekonomisi esas olarak diasporanın desteğiyle ayakta tutulan Ermenistan’da, emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları son derece kötü. İşsizlik çok yüksek ve ücretler aylık 100 dolar civarında. Emekli aylığı ise ortalama 60 dolar düzeyinde. Tüm bunlar emekçilerin büyük bir kesiminin açlık sınırında yaşaması anlamına geliyor. Bu yüzden yüz binlerce insan çalışmak için yurtdışına göç ediyor. Sadece ekonomik güçlükler değil siyasi baskılar da halkı canından bezdirmiş durumda. Demokrasinin göstermelik ve hileli seçimlere indirgendiği ülkede gerçekte otoriter bir yönetim hüküm sürmekte.
Totaliter bir rejime doğru ilerlemek isteyen Sarkisyan, sokağa dökülen halk kitlelerinden yediği güçlü şamarla engellendi. Şimdiye dek pek çok kez benzeri tepkiler gören Sarkisyan bu kez de polis zoruyla kitleleri bastırabileceğini düşünüyordu. Ama umduğu gibi olmadı ve çekilmek zorunda kaldı. Önümüzdeki günlerin ne göstereceğini önceden kestirmek güç elbette. Ancak dünyanın geri kalanında olduğu gibi Ermenistan’da da burjuva düzenin emekçilerin ekonomik, sosyal ve siyasal taleplerini karşılamaktan çok uzak bir durumda olduğunu biliyoruz. Tüm dünyada işçilere, emekçilere yönelik saldırılar artıyor, otoriterleşme genel bir norm halini alıyor. Ermeni emekçilerin bu otoriter liderlerden biri olan Sarkisyan’ın tek adamlık hevesini kursağına tıkmaları çok anlamlıdır. Onlar, parlamento ve sandık oyunlarıyla iktidarlarını baki kılmak isteyen zorbalara gösterilmesi gereken tepkiyi sokaklarda göstermiş ve Sarkisyan’a haddini bildirmişlerdir. Diğer siyasal, sosyal ve ekonomik taleplerine ulaşmalarının yolu da, bu mücadeleyi çok daha örgütlü ve kararlı bir şekilde yürütmelerinden geçiyor.
link: Marksist Tutum, Ermenistan’da Sarkisyan’ın Oyunu Bozuldu, 24 Nisan 2018, https://marksist.net/node/6307
Emperyalist Savaş Suriye’de Doludizgin İlerliyor
Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadelesi