8 Mart Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününü ağır saldırılar altında karşılıyoruz. İşçi haklarına yoğun saldırılar var. Anti-demokratik yasalar, gün geçtikçe harlanan 3. Dünya Savaşı, ekonomik kriz birbirini tetikliyor. Kadına yönelik taciz, şiddet, cinayet vakalarının ardı arkası kesilmiyor. Bütün bunlar bilinçsiz ve örgütsüz işçileri bir çıkışsızlığa sürüklüyor. Zannediliyor ki bu dünya hep böyleydi hep de böyle gidecek. Çünkü tarihte işçilerin ve işçi önderlerinin nasıl mücadeleler verdiği bilinmiyor. Oysa kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfı bugün sahip olduğu en küçük hakkı bile bin bir zorlukla verdiği mücadelelerle elde etti. İşte 8 Mart’ın tarihi de biz işçilere bunu anlatıyor.
8 Mart 1857’de, ABD’nin New York kentinde 40 bin kadın dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları, daha kısa çalışma saatleri ve eşit işe eşit ücret talebiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polis işçilere saldırdı. Patronlar ve polis işçileri fabrikaya kilitledi. Fabrikada çıkan yangında içeride kilitli olan 129 kadın işçi yanarak can verdi. İşçilerin cenaze törenine on binlerce kişi katıldı. Bu olaydan 53 yıl sonra, 1910 Ağustosunda, Danimarka’da, Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı toplandı. Bu konferansta Alman işçi önderlerinden Clara Zetkin, 1857’deki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına, 8 Mart’ın Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önerdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.
Clara Zetkin ömrünü işçi sınıfının özgürleşme mücadelesine adamış kadın önderlerden biriydi. Genç yaşlarında işçi sınıfının mücadelesiyle tanıştı. Feminist düşüncelerin ağırlıklı olduğu bir öğretmen okulunda okumuş olmasına karşın hem okul yıllarında hem de sonrasında feminizme karşı net bir duruş sergiledi ve her fırsatta emekçi kadınların sorunlarının kapitalizmin yarattığı sorunlardan ayrı düşünülemeyeceğini vurguladı. 2 çocuğu ve hasta bir kocası vardı Clara Zetkin’in. Yaşamın getirdiği bütün zorluklara ve yoksulluklara rağmen mücadele etmeyi bir an bile bırakmadı. Kadın emekçilerin kapitalist sistemin yarattığı cinsiyetçi, sosyal, siyasal, ekonomik sorunlara karşı ön saflarda mücadele etmesi için onlara öncülük etti. Emperyalist savaş karşıtı mücadelede de en ön saflarda yer aldı. Savaşa karşı mücadelede en çok da emekçi kadınların yer alması gerektiğini söyledi. Emekçi kadınları harekete geçiren eylemler örgütledi. Hayatı boyunca dünya işçi sınıfının dayanışmasına ve ortak mücadelesine inandı. Ölüm anına dek çalışmaya, düşünmeye ve dünyayı değiştirme mücadelesine katkı sağlamaya devam etti.
Patronlar sınıfının 8 Mart’ı kadınlara hediyeler alınan bir tüketim gününe dönüştürmeye çalışmasına karşın 8 Mart işçi sınıfının kadınıyla, erkeğiyle, cins ayrımcılığına, kapitalizmin katmerli sömürüsüne; her türlü zulme, emperyalist savaşlara karşı; barış, özgürlük ve eşitlik için verdikleri mücadelenin simgelendiği bir gündür. Hem 8 Mart 1857’de mücadele eden kadın işçiler hem de 8 Mart’ı uluslararası bir mücadele günü olarak dünya işçi sınıfına kazandıran Clara Zetkin gibi işçi önderleri, mücadeleleri ve hayatlarıyla bizlere kapitalizmin karanlığından çıkışın yolunu gösteriyorlar. Tarihin çok önemli dönemeçlerinde emekçi kadınlar hem kitlesel olarak hem de tarihsel kişilikleriyle çok önemli roller üstlendiler. Bugün de, savaşa, ekonomik krize, tek adam rejimine ve tüm bunları doğuran kapitalizme karşı verilecek mücadele tarihsel önem taşıyor. Bunun bilinciyle emekçi kadınlar olarak gücümüzü sınıfımızdan ve tarihimizden almalı, güzel günleri yaratmak için erkek sınıf kardeşlerimizle omuz omuza mücadeleye katılmalıyız.
link: MT okuru bir kadın işçi, 8 Mart ve Clara Zetkin, 8 Mart 2017, https://marksist.net/node/5510
Bakırköy’de Binlerce Kadın “HAYIR!” Diye Haykırdı
Kadınların Mücadelesi, Mücadelenin Kadınları /1