Ne güzeldir karanlık dizlerinde sallarken doğayı uyutmak için Dinlensin ve yeniden göğersin diye uykuya çekerken yaşamı Ne güzeldir karanlık sarıp sarmalarken toprağı soluklansın diye Yeryüzünü kavuştururken yıldızlara Hayalleri kısrak kısrak salarken çayırlara Ne güzeldir karanlık… Ama karanlık kayboluyor artık karanlıklarda Karanlık bile korkuyor karanlıklardan Korkuyor karanlıklarda yok olmaktan Plazalardan, kulelerden, saraylardan, kasalardan taşan hain karanlık, Sınırlarla, silahlarla savaşlarla acılarla doyan zalim karanlık Çıkarlardan, rekabetten, diplomasiden, Namlulardan, tanklardan, tehditlerden, Denizaltılardan, radarlardan füzelerden akan vahşi karanlık Korkutuyor doğanın en zifiri karanlığını Şehirlerin ışıklarında kaybolurken gerçek karanlık yutuyor yaşamı çürümenin karanlığı Ne güzeldir ışıklar şafak şafak sökülüp dökülürken üzerimize Taşırken toprağı, denizi ve gökyüzünü gözlerimizin koynuna sere serpe Yaprak yaprak güneşe uzanırken yeşil Işıklar ne güzeldir… Kaybolmasın diye ışık Ateşi aramış insan ve kurban vermiş bu yolda Ama Kayboluyor ışık Gecelerde değil kitaplarda uydularda Fabrika duvarlarında hapishane avlularında bodrumlarda Sığınaklarda mülteci denizlerde yerin altında ve üstünde Gözbebeklerinde zihinlerde, yüreklerde kayboluyor ışık… Işığın başka türlüsü yaşamın üzerinde dev seslerle patlıyor Aydınlığın ortasında aydınlığı parçalıyor karanlığın ortasında yıldızları yırtıyor Dev seslerle birlikte dev ışıklar patlıyor Çarmıha geriyor dinginliği Toprağa, ağaçlara, duvarlara saplanıyor Can yakıyor can koparıyor Dumanlı, çirkin ışığın yaktığı gözbebeklerinden yaş akıtıyor savaşın çocukları Yönünü kaybetmiş insanlık dev şehirlerin ışıklı dehlizlerinde Sömürü, cinnet, kölelik ve zalimlik ışıkların altında görünmez olmuş Örtülmüş çelişkiler örtülmüş sorular cevaplar örtülmüş Yönünü kaybetmiş insanlık çırpınıyor Oysa Karşı durulabilir sarayların ve silahların ışıklı karanlığına Susturulabilir savaş devleri Üretenler ve yaratanlar sahip çıkabilir doğanın güneşli, yıldızlı aydınlığına yaşama Göze alan varsa yıkıp yeniden yaratmayı Göze alan varsa doğacak güne dirençle, umutla sahip çıkmayı Göze alan varsa dövüşmeyi Göze alan varsa umudunu yüreğinin çelikten kafesinde korumayı Tarihten ışığı söküp gerçeği aramayı göze alan varsa Gecenin karanlığından başka karanlık kalmayacaktır bir gün Öyleyse yer yok korkuya! Çağın Spartaküsleri zincirleri parçalamış koşuyor… Işık gerek zihinlere Işık gerek yüreklere İnsan gözbebeklerine ışık gerek Işık gerek nasırlı ellere Tereddüt yok telaş yok düşene üzülmek yok Yok dönüp bakmak geriye Gözleri hedeften ayırmak yok Zamanla birlikte, umutla birlikte, sevdayla birlikte İleriye! Spartaküsler Sökmüşler tarihten gerçeğin ışığını ve ışığın gerçeğini atılmışlar ileriye Öyle çok seyretmişler ki yangınları Öyle çok çekilmişler ki sınavlara Mümkün değil unutmaları kıvançla başkaldırmayı Yüreklerinin çelik kafesinde umutları Işığı taşıyorlar ışığa karışıyorlar ışığı yaşıyorlar Boşluk tanımayan hayatı ilmek ilmek dolduruyor ışığa çekiyorlar Tarih çağırıyor onları isyanlar büyütmek için gülüşler yaratmak için Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünya kurmak için
26 Mayıs 2016
link: Ezgi Şanlı, Gerçeğin Işığını Taşıyanlara, 26 Mayıs 2016, https://marksist.net/node/5117
... önceki yazı
Kut’ül Amare: AKP’nin Yeni Menkıbesi
Kut’ül Amare: AKP’nin Yeni Menkıbesi
sonraki yazı ...
“Aile Bütünlüğü” Adına Kadın ve Çocuk Haklarına Saldırı
“Aile Bütünlüğü” Adına Kadın ve Çocuk Haklarına Saldırı