Her yıl burjuva Meclisinde gerilimli tartışmalara neden olan, ancak işçi sınıfının gündeminde olması gerektiği kadar yer almayan bütçe görüşmeleri, bu yıl içinden geçtiğimiz dönemin etkisiyle Mecliste ve burjuva basında geçmiş yıllara kıyasla daha da az gündem edildi. AKP iktidarının savaş politikalarının gündemi belirlediği, otoriterleşme ve militaristleşmenin bu politikalara bağlı olarak çok hızlı bir şekilde arttığı, ölüm ve çatışma haberlerinin eksik olmadığı böylesi bir dönemde bütçe görüşmelerinin süreçten nasibini almaması beklenemezdi elbette. Olağan dönemlerde Ekim ayı içinde Meclise sunulan bütçe tasarısı, Kasım ayında görüşülmeye başlanır ve yıl bitmeden Meclisten geçerdi. Ancak 7 Haziran seçimlerinin ardından adı konulmamış bir hükümet darbesinin yaşanması ve seçimlerin 1 Kasımda tekrar ettirilmesinin ardından bütçe görüşmeleri her zamanki akışında gerçekleşmedi. Her ne kadar AKP hükümeti, artık bir tarz haline getirdiği oldubittiyle kısıtlı zaman diliminde merkezi bütçe tasarısını Meclisten geçirme girişimlerinde bulunmuş olsa da, muhalefet partilerinin itirazı üzerine bu niyetini hayata geçiremedi. Böylelikle merkezi bütçe yerine 1 Ocak-31 Mart 2016 tarihlerinde geçerli olacak geçici bütçe kanunu 18 Aralık günü Meclisten geçmiş oldu. Merkezi bütçe ise Ocak ayında görüşülecek.
Kabul edilen geçici bütçeye göre, kurumlara ve bakanlıklara üç aylık süre boyunca 2015 bütçesindeki başlangıç ödeneklerinin belirli bir yüzdesi ödenek olarak kullandırılacak. Burada dikkat çeken detay sadece üç aylık zaman dilimi için bakanlıklara ve kurumlara harcama yetkisi verilen ödeneğin geçen yılın başlangıç ödeneklerinin çok üstünde olmasıdır. Bu kontrolsüz harcama yetkisi, büyük bir kısmı işçi ve emekçilerin vergileriyle elde edilen bütçenin ne kadar pervasız harcandığını gösteriyor.
Geçici bütçe görüşmelerinde Cumhurbaşkanının maaş zammı da onaylandı. Cumhurbaşkanı maaşı %12,6 oranında zamlanarak 29.000 liradan 32.646 liraya yükseldi. Cumhuriyet tarihinin en yüksek Cumhurbaşkanlığı ödeneğini kullanan, ayrıca örtülü ödenek tahsis edilen Cumhurbaşkanının maaşına 3000 liranın üzerinde zam yapılırken, asgari ücrete yapılan 300 liralık zammın üzerinden koparılan gürültü ikiyüzlülük değil de nedir?
Asıl bütçe görüşmeleri henüz yapılmamış olsa da, geçen yılın bütçesinden yapılan harcamalar, içinden geçtiğimiz süreç ve AKP sözcülerinin söylemleri dikkate alındığında, bunun işçi-emekçiler açısından nasıl bir bütçe olacağını tahmin etmek zor değil.
2016’nın gelişi 2015’ten belli
AKP iktidarı ve Erdoğan 7 Haziran genel seçim sonuçlarını tanımamış, Temmuz ayında savaş sürecini başlatmıştı. 1 Kasım seçimlerine kadar toplum üzerinde korku atmosferi yaratılmış, Kürt illeri abluka altına alınarak AKP’nin tek başına iktidar olmaması halinde daha büyük bir kaosun yaşanacağı tehditleri savrulmuştu. 1 Kasım seçimleriyle istediğini alarak tek başına iktidar olan AKP, Kürt sorununda çözüme yönelik tek bir adım atmadığı gibi ablukayı genişleterek, tankların girdiği mahallelerde saldırılarını daha da arttırdı. Belirli harcamaların yılın bu kritik aylarında dikkat çeken bir artış göstermesi, devletin bütçesinin ne için kullanıldığına dair bir fikir vermesi açısından önemlidir. Bu nedenle bu harcamaları detaylandırmakta fayda var. Örneğin 2015 bütçesinde Başbakanlık için belirlenen başlangıç ödeneği 929 milyon lira iken, yılın 11 ayında harcanan miktar bunun iki katını geçerek 2 milyar liranın üzerine çıktı. Başbakanlık harcamalarının en yüksek olduğu aylar ne tesadüftür ki (!) 331 milyon lira ile Haziran, 228 milyon lira ile Temmuz ve 228 milyon lira ile Kasım ayıdır. Bununla bağlantılı olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakanın birlikte kullandığı, bütçede “gizli hizmet giderleri” olarak yer alan örtülü ödenek harcamaları da dikkat çekici bir şekilde artmıştır. Temmuz ve Kasım ayları örtülü ödenek harcamalarının en yüksek olduğu aylardır. Temmuz ayında 237 milyon lira, Kasım ayında ise 222 milyon lira olan örtülü ödenek harcamalarının toplamı ise geçen yıla göre %62 oranında artarak 11 aylık dönem için 1 milyar 618 milyon lira olmuştur.
2015 yılında “savunma hizmetleri” adı altında yapılan askeri harcamalar her geçen ay artarak Kasım sonunda 19 milyar 698 milyon lira olmuştur. Genele baktığımızda ise MİT, Milli Savunma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın yaptığı toplam harcama yine yılın 11 ayı için yaklaşık 60 milyar liradır. Bütün bu kalemlerin yanı sıra “savunma sanayii destekleme fonu” adı altında 3 milyar 588 milyon lira harcanmıştır. İlk 11 ayın bütçe giderlerinin toplamı 447 milyar 221 milyon liradır. Demek ki büyük bir kısmı işçi-emekçilerden alınan dolaylı-dolaysız vergilerle oluşturulan bütçenin %14’ü polis devletine uygun düşecek şekilde kitleleri baskı ve denetim altında tutmak, dinlemek, fişlemek, tomalarla, gaz bombası ve mermilerle, hapishaneleriyle sindirmek, Kürt halkına tanklarla, toplarla saldırmak ve Ortadoğu’da yürüyen emperyalist paylaşım savaşına daha etkin silahlarla müdahil olmak için kullanılmıştır. Örtülü ödenekleri de hesaba kattığımıza bu oran daha da artmaktadır.
Geçtiğimiz Kasım ayında açıklanan verilere göre Türkiye’deki tutuklu ve hükümlü sayısı 2002 yılına göre 3 kattan fazla artarak 176 bin olmuştur. Geçtiğimiz yıl Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin Adalet Bakanlığı’ndan aldığı bilgiye göre 2017 yılına kadar 199 yeni hapishane yapılması ve 125 bin yeni kapasite eklenmesi planlanmaktadır. Aralık ayında yerli silahlı İHA (insansız hava aracı) üretiminin yapıldığının duyurulması, uzun menzilli füze üretimi için altyapı çalışmalarına hız verilmiş olması emperyalist paylaşım savaşının daha da kızışacağı 2016 yılında bütçede askeri harcamalara ayrılan payın artacağını göstermektedir.
Nitelikli eğitim ve sağlık hizmeti alamamak ise milyonlarca işçinin ortak sorunu olmaya devam etmektedir. 2015 yılının 11 aylık döneminde Milli Eğitim Bakanlığının harcaması 55,5 milyar lira, Sağlık Bakanlığınınki ise 3 milyar 740 bin lira olmuştur. Her iki bakanlığın harcamalarının toplamı yukarıda sözünü ettiğimiz militarist harcamaların toplamından daha azdır. Demek ki 2015 yılı bütçesi emekçiye değil savaşa harcanmıştır.
Geçtiğimiz yıl bütçenin önemli gelir kalemlerinden biri olan Katma Değer Vergisi (KDV) son dört yılın en yüksek oranı olan %21,6’lık artışla 80 milyar lira, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ise %15,2’lik artışla 105 milyar lira olmuştu. Önümüzdeki dönem ne kadarlık bir artış olacağı belli değil. Ancak asgari ücret zammı üzerine yapılan tartışmalar ve hükümetin “işverenleri mağdur etmeme” arayışı içine girmiş olması, bu artışın bütçeye yansıyacağı anlamına geliyor. Hükmet, İşsizlik Fonundan karşılanan teşvik paketlerinden birinin 2020 yılına kadar uzatıldığı “müjdesi”ni verdi işverenlere. Ancak hem asgari ücret artışının hem de AKP’nin diğer seçim vaatlerinin bedelinin sadece İşsizlik Fonunun patronlara peşkeş çekilmesiyle ödenmeyeceği ortadadır. Esnek çalışma, kıdem tazminatının fona devredilerek kaldırılması saldırılarının yanı sıra bütçedeki gelir kalemlerinin arttırılması da söz konusu olacaktır. Sermayenin ihtiyaçları dikkate alınarak dolaylı vergiler arttırılacak ve bu da emekçilere zam olarak geri dönecektir. Yani hükümet kaşıkla verdiğini kepçeyle almaya devam edecektir.
İşçi sınıfının örgütsüzlüğünün her alanda yakıcı bir şekilde hissedildiği ve bunun bir sonucu olarak siyasal ve ekonomik saldırıların doruğa çıktığı bir yılı geride bırakıyoruz. Aynı örgütsüzlük halinin devam etmesi durumunda bu saldırılar da yoğunlaşarak devam edecektir. 2014 yılının Aralık ayında Hakan Sönmez’in 2015 bütçesi ile ilgili makalesinde yazdıkları bugün için de geçerlidir:
“İşçi sınıfı örgütsüz olduğu sürece, sorgusuz sualsiz ödediği vergilerle burjuva devletin finansörlüğünü yapmaya devam edecektir. İşçi ve emekçi sınıflara bütçeden düşen payın oranındaki artışı ya da azalmayı belirleyen temel etken son tahlilde sınıf mücadelesinin seyridir. Parasız eğitim, sağlık, konut ve sosyal hizmetlerin karşılandığı ve buna göre oluşturulmuş bir bütçe işçi sınıfının yakıcı mücadele konularından biridir. Bütçe kaynaklarının tümüyle emekçi sınıfların ihtiyaçlarını karşılamaya ayrılmasının tek yolu ise işçi sınıfının devrimci mücadelesiyle kapitalist sistemi yerle bir ederek iktidarı kendi ellerine almasından geçmektedir.”
link: Demet Yalçın, AKP’nin Geçici Bütçesi, 2 Ocak 2016, https://marksist.net/node/4782
Terör Söylemi Kime Hizmet Ediyor?
Gerçekler Ortada!