Geçtiğimiz haftasonu bizler açısından oldukça hareketli geçti. Bu iki günde yaşadığımız görece kitlesel coşkulu atmosfer, sınıfımıza ve örgütlü mücadelemize olan güvenimizi tekrardan tazeledi.
İlkin, 19 Mart 2005 Cumartesi günü, yani ABD’nin Irak’a saldırısından 2 yıl sonra, emperyalist savaşa karşı tepkimizi göstermek için Kadıköy’de bir araya geldik. Müthiş coşkulu bir kalabalık vardı, özellikle de içinde katıldığımız sendika kortejinde. Herkes Amerikan burjuvazisinin bu kanlı saldırısına karşı olduğunu göstermek için oradaydı ve biz de bütün emperyalist ve haksız savaşlara karşı olduğumuzu vurguladık. Benim açımdan bu mitingin en önemli özelliği, bütün dünyayla aynı anda yapılıyor olmasıydı. Tüm dünyadaki duyarlı, çevresinde ne olup bittiğiyle ilgilenen ve bu gidişata tepkisini sesli ve toplu halde gösterebilen insanlar meydanlardaydı. Biz de kapitalizmin yol açtığı savaşlara karşı olduğumuzu, aslında kapitalizm var olduğu müddetçe savaşların olacağını ve bu yüzden asıl olarak kapitalizme karşı olduğumuzu haykırdık: “Irak’a özgürlük İşçilerle Gelecek!” Yani, ancak işçi sınıfı kendi kurtuluşu için mücadele ederse bir kurtuluş olabilir, bunun adı da sosyalizmdir.
İnsanlar televizyonda savaş görüntüleri görünce, annesinin kucağında ölmüş bir çocuk görünce tepki gösterirler, çünkü bu bir vahşettir, ama önemli olan bu tepkiyi örgütlü bir şekilde yüksek sesle verebilmektir. Bunun için, kendi sınıfımızla birlikte alanlarda olmalıyız. Bir şeyler değişecekse ve bunun değişmesini istiyorsan, meselâ artık çocuklar öldürülmesin diyorsan, bunu hep beraber yapabilirsin. Her ne kadar bu sistem bizi yalnızlığa itse de, bireysel kurtuluşun mümkün olduğuna inandırmaya çalışsa da, korkutup sindirmeye uğraşsa da, doğru olan birlikten (örgütlülükten) kuvvet doğacağıdır. İnsanlar elbette korkuyorlar, çünkü 12 Eylül faşist diktatörlüğünün izlerinden hâlâ kurtulamadık. Ama korkularımızın üstüne gitmeliyiz, bu aşılamayacak bir sorun değildir. Tam da bu nedenle o mitingde olmak, o kalabalığı yaşamak, aslında hiç de bu sistemin yutturmaya çalıştığı gibi yalnız olmadığımızı ve istesek ne kadar büyük bir güç olabileceğimizi görmek gereklidir.
Kavramamız gereken örgütlülüğün ne kadar önemli olduğudur, çünkü bu denli örgütlü olan kapitalist sistemi ancak örgütlü-devrimci bir mücadeleyle yıkabiliriz. Yine bu konuda hep attığımız bir sloganın çok önemli olduğunu düşünüyorum: “örgütlüysek Her şeyiz örgütsüzsek Hiçbir şey!” Bu mitinglere gitmek, o havayı solumak, örgütlü mücadelenin ne olduğunu bilmek gerekir. örgütlenip bilinçlenirsek yapamayacağımız şey yok.
İkincisi, ertesi gün yine Kadıköy’de bir salonda yapılan 8 Mart etkinliğiydi. Salonda 700 kadar kişiydik ve hınca hınç doluydu. öyle ki ayakta kalanlar oldu. İşçi öz-Eğitim Gruplarının Serna ve Seral tekstil işçileriyle birlikte hazırladığı bu etkinlik, müzik korosu, orkestra ve multivizyon gösterisi eşliğindeki sunumdan oluşuyordu. çok iyi hazırlanmış sunumda aslında Uluslararası Emekçi Kadınlar Gününün anneler günü gibi hediye alınıp verilen burjuva uydurması bir gün olmadığı, aksine işçi sınıfının tarihi açısından çok önemli bir mücadele günü olduğu açıklandı. Bu sınıfsal günün de diğer burjuva günlerine benzemesi için burjuvazinin bunun içini boşaltmaya, devrimci anlamını yitirtmeye çalıştığı gözler önüne serildi. Bir kez daha gördük ki, ezilen cins olarak çifte baskıya ve sömürüye maruz kalsak da, bu sorun özü itibarıyla sınıfsal bir sorundur. Burjuva kadınlarla hangi ortak düzlemde bir araya gelebiliriz ki?
Pazar günkü etkinlik sınıf kardeşlerimizle buluşma, onları kendi bilimleri olan Marksizmle buluşturma konusunda atılmış çok önemli bir adımdı. İşçi sınıfı içerisinde bu tür etkinlikler yaptıkça, bunların sayısı arttıkça tıpkı o gün çalan marşta da dediği gibi, toplumsal kurtuluşun “bir hayal olmadığı” anlaşılacaktır. Etkinliğin sonunda hep beraber haykırdığımız gibi,
Yaşasın örgütlü Mücadelemiz!
Bütün Dünyanın İşçileri Birleşin!
link: İstanbul Üniversitesinden bir MT okuru, 19 ve 20 Mart Eylem ve Etkinliği, 23 Mart 2005, https://marksist.net/node/468
İsrail Şiddetine Ahlâk ile Cevap Verilmeliymiş!
Rehberlik Servisleri Okullarda Yaşamalı