Emperyalist güçler kendi çıkarları için halkları birbirine kırdırmaya devam ediyorlar. Bugün özellikle Ortadoğu’da dinsel, mezhepsel çatışmalar emperyalist güçler tarafından daha da şiddetli bir şekilde körükleniyor. Milyonlarca insanın ölmesine, göç etmesine neden olan çatışmalar her gün biraz daha artıyor. ABD’nin planladığı ve diğer emperyalist güçlerin de onayladığı Büyük Ortadoğu Projesi adım adım uygulanıyor.
Afganistan ve Irak’ın işgaliyle başlayan ve “Arap Baharı”yla devam eden sürecin en son gelinen noktası Suriye’nin yeniden yapılandırılması olmuştur. Bölgede yıllardır süren bir kaos durumu var ve ne zaman biteceği de belli değil. Bölgede yaşayan halkların kaderi kendi iradelerine bakılmaksızın emperyalistlerin çıkarları temelinde yeniden çiziliyor.
Bölgede büyüyen bir alt-emperyalist güç olan Türkiye de bu süreçte söz sahibi olmak ve paylaşım savaşından kârlı çıkmak için hesaplar yapıyor. AKP, Suriye’de Esad rejimini yıkmak için rejim karşıtı örgütlenmeleri bazen açıktan bazen el altından hem silahlandırdı hem de her türlü desteği sağladı. Bugün bölgede bütün emperyalistlerin gündemine giren IŞİD adlı cinayet örgütünün oluşmasından, büyümesinden ve yaptıklarından çıkar sağlayan birçok emperyalist güç olduğu ortada. Kendi emperyal çıkarlarına ters düşmediği için hiçbiri ses çıkarmıyor ve olup bitenlere göz yumuyorlar. NATO üyesi ülkelerin IŞİD’in terör örgütü olduğunu dile getirmek dışında yaptığı bir şey olmadı. Havadan yapılan müdahaleleri ise kendi planları doğrultusunda süreci yönlendirmek için yaptılar.
IŞİD’in en büyük destekçisinin Türkiye olduğunu, yapılan silah yardımları, lojistik yardımlar açıkça ortaya koymakta. IŞİD’in Kobani’ye saldırması aslında TC’nin Kürt sorununa yaklaşımını da ortaya koymakta. AKP’nin “Kürt açılımı” dediği şey, içerde ve dışarıda Kürt halkını TC’nin siyasal iradesi temelinde döneme uygun hale getirmek olsa gerek. Daha önce Irak işgali sırasında meclisin gündemine gelen fakat bir türlü çıkaramadıkları tezkere çıkarıldı. Halkın iradesini temsil ettiğini söyleyen 298 milletvekili, Irak ve Suriye’de asker bulundurma ve ülke topraklarını yabancı askerlere açma meselesine “evet” dedi. Bunun anlamı açıkça başka ülkelerin topraklarının işgal edilmesine olur vermektir. Hükümet buna paralel olarak bir “tampon bölge” de oluşturmak istemektedir. Oluşturulmak istenen yer ise Kürtlerin yaşadığı ve bugün PYD’nin kontrol ettiği Rojava’dır.
TC egemenleri gerektiğinde başka ülkelerin topraklarını da işgal ederek gelecekte oluşacak siyasal süreçte söz sahibi olmak istemektedir. TC devleti, bölgesel bir güç olarak hegemonya alanı yaratmak ve diğer emperyalist güçlerle masaya otururken pazarlık payını artırmak niyetindedir. Irak ve Suriye topraklarında oluşacak yeni yönetimlerin, siyasal iradelerin kendi kontrolünde olmasını istemekte ve bunun için her türlü kirli ilişkilere girebilmektedir. Halkların birbirini boğazlamasından faydalanmakta, hatta bunun için IŞİD gibi bir kanlı terör örgütünü desteklemekten de geri durmamaktadır. Meclisten geçirilen teskerenin anlamı, bölge halklarının kanının dökülmesi, zulüm, acı ve gözyaşı üzerine TC askerlerinin bölge halklarının iradesini hiçe sayarak bölgeyi işgal etmesi demektir.
Bir devletin başka bir devletin topraklarını işgali aynı zamanda savaş demektir. TC bölgede savaşın sadece destekçisi değil baş aktörü de olmak istiyor. Gerekçeleri hazır: kendi toprak bütünlüğünün tehlikeye girmesi! IŞİD Kobanê’yi ele geçirdiğinde Türkiye topraklarına dayanmış olacak. Aslında TC egemenlerinin ve siyasetçilerinin amacı IŞİD ile savaşmak değil Kürt halkının iradesini kırmaktır. Bunun için de güya milletin iradesi kabul edilen mecliste bunu onayladılar ve “evet” dediler.
Emperyalistlerin çıkarları için halkların ezilmesine, zulüm görmesine, katledilmesine karşı işçi sınıfı kayıtsız kalamaz. İşçi sınıfının görevi, ezilen halkların barış taleplerini savunmak, işgal ve savaşa karşı mücadele bayrağını yükseltmek olmalıdır.
Kendileri Yönetse Bütün Halklar Bir Olur!
link: Esenyurt’tan bir işçi, Meclis Savaş Tezkeresine Evet Dedi, 11 Ekim 2014, https://marksist.net/node/3538
AKP’nin “Yeni Türkiye” Söylemi