Türkiye’de 1980 yılları sonrası ve özellikle 1993-95 yılları Kürt halkı için onarılması güç yaralar açmıştır. Her fırsatta Kürt halkını imha etmeye girişen Türk egemenleri Kürt halkının haklı taleplerini yok saymıştır. Haklı taleplerinde ısrar edenler için de korkunç tezgâhlar kurulmuştur. En basitinden bugün bile baktığımız zaman en demokratik haklarını istedikleri için 10 bin BDP’linin gözaltına alınması birçok şeyi anlatır, anlayana. 1993-95 yılları arasında Kürt illerinde tam bir imha hareketi başlamıştı. Gözaltında kayıplar, ağır işkenceler ve uluorta kurşuna dizmeler neredeyse olağan hale gelmişti. Devlet her fırsatta JİTEM’in varlığını reddetse de Kürt aileler her daim JİTEM kâbusuyla baş başa kalmıştı.
Diyarbakır Savcılığının başlatmış olduğu soruşturmayla birlikte aslında devlet üstü kapalı olarak JİTEM’in varlığını da kabul etti. Hatta JİTEM’in başında emekli tuğgeneral Levent Ersöz’ün olduğunu itiraf etti. Şüphesiz bunlar bizim duyunca şaşıracağımız haberler değildir. Çünkü her duyarlı insan bunu gayet iyi bilir. Neredeyse 30 yıldır Kürt halkı üzerinde devlet tam bir terör estirmektedir. JİTEM de devletten bağımsız bir kuruluş değil TSK’nin bir yapılanması, bir suç örgütüdür.
Zaten soruşturmada yıllardır inkâr edilen gerçekler basına yansıdı. Çünkü hep bu katliamlar ya PKK üzerine atılıyor ya da inkâr ediliyordu. Devletin JİTEM aracılığıyla gerçekleştirmiş olduğu uzayıp giden katliamlar listesinden birkaç tanesini sizlerle paylaşmak istedim.
Koruculuğu kabul etmeyen Cizre’nin Verimli köyünde, köyün ileri gelenlerinden İzzet adlı kişi katlediliyor ve suç PKK’nin üzerine atılıyor ve bunun üzerine köy halkı koruculuğu kabul ediyor.
Silopi’nin Görümlü köyünde bulunan taburun bahçesinde, 6 köylü, binbaşı Zekeriya Öztürk’ün emriyle kurşuna diziliyor.
Oğulları örgüte katıldığı iddiasıyla karakola götürülen iki karı koca karakolda kurşuna diziliyor.
Özgen köyü ağası 60 yaşındaki Süleyman Soysal hac dönüşü, bir uzman çavuş tarafından gözaltına alınıyor ve bir daha kendisinden haber alınamıyor.
Ben sadece bu katliamların birkaçını sizlerle paylaşmak istedim, çünkü bu liste uzayıp gidiyor. Basına yansıdığı kadarıyla da görünüyor ki bu katliamların büyük bir çoğunluğu devlet çeteleri tarafından gerçekleştiriliyor ve PKK’nin üzerine atılıyor. Kısa bir süre önce yaşanan Roboski katliamı aslında birçok gerçeği özetliyor. Çünkü daha bıyıkları terlememiş gencecik çocuklar savaş uçaklarının hedefi olmuş ve TC egemenleri bu katliamı örtbas etmeye çalışmıştı.
Egemen güçler köle olmaya ve boyun bükmeye karşı olan herkesi “terörist” ilan ediyor. Yıllarca insanları kandırdılar. Devlet hem katletti hem de katledenler gerine gerine aramızda gezdi ve bizlerin verdiği vergilerle beslendi. Terör var denerek Türk emekçileri milliyetçilik zehriyle zehirlenip Kürt halkının üzerine salındı.
Bu gerçekler gösteriyor ki yıllarca bizlere terör var diyerek silah tekellerine korkunç paralar aktarıldı. Diğer taraftan da devlet terörü tırmandırılarak resmen bir Kürt katliamı yapılarak on binlerce insan katledildi. Haliyle bunların sonucunda binlerce ailenin evine ateş düştü. Binlerce ana hâlâ yavrularının yolunu beklemektedir. Binlerce ana kayıp evlâtlarının mezarını aramaktadır, tıpkı tüm mücadeleci insanların manevi anası durumuna dönüşen inatçı Berfo Ana gibi. Devletin kirli işleri sadece Kürt analarının değil Türk anaların da evlat acısıyla yüreğini binlerce kez dağlamıştır.
İşçiler, emekçiler, duyarlı insanlar, gelin patronların ayak oyunlarına gelmeyelim, onların yalan değirmenlerine su taşımayalım. İşçi sınıfının kurtuluş mücadelesinde yerimizi alarak burjuvazinin oyunlarını boşa çıkaralım. Halkları birbirine kışkırtan sermayedarların oyuncağı olmayalım. Rüzgâr eken fırtına biçermiş derler, biz rüzgâr ekmeyelim, halkların birliğini savunan, farklı renklere kucak açan bir toplumu hep beraber yaratalım.
Diğer taraftan bu iki toplumu birbirine düşman eden ve on binlerce insanın canına kast eden katillerden, örgütlenen işçi sınıfı mutlaka hesap soracaktır. On yıllardır, hem devrimcilere hem de Kürt halkına karşı azgınca saldıran devletin katil güçleri mutlaka bunların hesabını verecektir.
Haksız, kirli savaşa karşı sınıf savaşı!
Yaşasın halkların kardeşliği!
link: MT okuru bir işçi, Rüzgâr Eken Fırtına Biçermiş, 11 Ağustos 2012, https://marksist.net/node/3060
Küçük-Burjuva Sosyalistlerinin Devletçilik Hastalığı
HDK: “Çatışma Değil Müzakere, Ölüm Değil Çözüm!”