27 Haziran Pazar günü Kadıköy Meydanında, KESK, DİSK, Hak-İş, TMMOB, Küresel-BAK ve TTB’nin organize ettiği NATO’nun İstanbul zirvesini protesto eylemine çeşitli reformist partilerin yanı sıra devrimci çevreler de katıldılar. Bu eylem Türkiye dışındaki ülkelerden temsili düzeyde bile olsa kimi protestocuları da kapsıyordu. “Bu memleket onların olmadığı” halde Türkiye’deki NATO protestosuna katılmaları anlamlıydı.
Yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı eyleme KESK ve DİSK’in bütün sendikalarıyla katılmadığı, koordinasyonda yer almayan Türk-İş’in ise ancak birkaç muhalif sendikasının alanda olduğu hesaba katıldığında katılımın nispeten iyi olduğu söylenebilir. Ancak, küçük-burjuva devrimci çevrelerin ve reformist partilerin aylardır hazırlık yaptıklarını ve NATO zirvesini abartarak kendi gündemlerinin birinci sırasına yerleştirdiklerini hesaba kattığımızda, bu protesto mitinginin yalnızca içerik ve militanlık düzeyi açısından değil, katılım açısından da “İstanbul’u NATO’ya dar eden” çapta bir eylem olmadığını söyleyebiliriz.
Eylem, sabahın erken saatlerinde toplanmaya başlayan grupların iki koldan Kadıköy Rıhtım Caddesinde buluşarak Kadıköy Meydanına doğru yürümesiyle başladı. Sokak başlarında yolları tutan polis arama yapmadı. Alanda ilk göze çarpan nokta, coşkudan çok kortej disiplininden yoksunluktu. İçerik olarak bakıldığında ise hakim olan hava milliyetçilik idi. Emperyalizmi dışsal bir olgu olarak ele alan ve onun karşısına sözde anti-emperyalist bir ulusalcılığı koyan bu yanlış bakış açısı sloganlarda da kendisini belli ediyordu: “Bu memleket bizim!”, “Emperyalister, işbirlikçiler, 6. Filoyu unutmayın!”, “NATO İstanbul’dan defol!”, “İstanbul NATO’ya kapılarını kapatıyor!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!” … Yine sık atılan sloganlardan “Savaşa hayır, barış hemen şimdi!” sloganı soyut bir savaş karşıtlığını ifade ediyordu.
Bu sloganların yanı sıra, DİSK ve KESK’e bağlı kimi sendika kortejlerinden yükselen anlamlı sloganlar da vardı. Bu kortejlerden yükselen, “Dünyanın bütün işçileri birleşin!”, “Kürtlere özgürlük!”, “Kahrolsun NATO, kahrolsun kapitalizm!”, “Dışarıda arama, NATO zaten içerde!”, “İşçilerin birliği NATO’ları ezecek!”, “Emperyalist savaşa hayır!” şeklindeki sloganlar, sınıf mücadelesinin enternasyonalist boyutuna vurgu yapan, emperyalizmi salt ABD emperyalizmiyle sınırlı tutmayan ve onu dışsal bir olgu olarak ele almayan, iktidarı işçi sınıfı almadığı sürece bu memleketin hiç de bizim memleketimiz olmadığını haykıran bilincin ifadesiydi.
Bu sloganların atıldığı sendika kortejlerinden birinde megafonla kısa bir konuşma da yapıldı. Konuşmada emperyalizmin savaş örgütü olan NATO’nun sadece Bush ya da ABD anlamına gelmediği, TC ordusunun, Fransa’nın, Almanya’nın ve daha pek çok ülkenin ordusunun da NATO’nun birer parçası olduğu vurgulandı. NATO, içerde patronlar, onların devleti TC ve ordusu TSK’ydi aynı zamanda. Sadece Bush ve ABD ile özdeşleşen bir NATO’ya değil, NATO’nun en büyük ikinci ordusu olan TC ordusu da dahil emperyalizmin tüm askeri-sivil örgütlenmelerine ve bir bütün olarak kapitalist sisteme karşı mücadele edilmeliydi.
Eylem, kürsüde yapılan konuşmaların ardından müzik dinletisi ve halaylarla sona erdi.
Anti-kapitalist olmayan bir anti-emperyalizm söyleminin damgasını vurduğu bu eylem, bu topraklardaki çarpık emperyalizm kavrayışını yansıtması bakımından önemlidir. Emperyalizm, sadece bir ya da birkaç ülkenin işgal ve saldırı politikaları değildir. Emperyalizm, hiyerarşik bir dünya sistemidir. Bu anlamda, Türkiye ile ABD arasındaki fark, birinin hiyerarşinin üst basamağında, diğerinin ise alt basamaklarında yer almasıdır. NATO özelinde ise, sabit olmamakla beraber birinin diğerinden daha çok söz geçirebilen bir abi konumunda olmasıdır. O halde emperyalizme ya da onun örgütlerinden birine karşı çıkmak aynı zamanda kendi topraklarındaki kapitalizme de karşı çıkmayı gerektirir. Aksi, soyut bir emperyalizm karşıtlığından öteye gidemez. Emperyalist-kapitalist sistem var olduğu sürece dünyanın hiçbir yeri işçi sınıfının vatanı olmayacaktır. Emperyalizmi tüm örgütleriyle ve ekonomik ve sosyal temelleriyle birlikte ortadan kaldıracak güç işçi sınıfından başkası değildir. İşçi sınıfının bilincini bulandıran ulusalcı söylemlere karşı sınıf bilinçli işçiler, kapitalizme karşı mücadele verilmeden emperyalizme ve emperyalist savaşlara karşı mücadele edilemeyeceğini tüm sınıf kardeşlerine anlatmakla yükümlüdürler.
link: Bağlarbaşı’ndan MT okuru bir büro işçisi, Anti-kapitalist olunmadan anti-emperyalist olunamaz!, 30 Haziran 2004, https://marksist.net/node/295
15-16 Haziran Ruhuyla Mücadeleye
İşçi Hareketinden: Mayıs-Haziran 2004