Hrustalev’in tutuklanmasından sonra halk arenasını terk etmek Sovyetin yapamayacağı bir şeydi: işçi sınıfının özgürce seçilmiş parlamentosu, gücünü tümüyle faaliyetlerinin halktan yana niteliğine borçluydu. Bu örgütü dağıtmak, düşmana kasten fırsat vermek anlamına gelirdi. Geriye yalnızca bir çözüm kalıyordu: eskisi gibi aynı yolda mücadeleye devam etmek. 26 Kasımdaki Yürütme Komitesi toplantısında, sosyalist-devrimci partinin temsilcisi (“bizzat” Çernov), hükümetin her baskıcı önlemine Sovyetin terörist bir darbeyle karşılık vereceğini ifade eden bir deklarasyon yayınlamasını önerdi. Biz bu öneriye karşı çıktık. Askeri operasyonların başlamasından önceki kısa süre boyunca, Sovyet, diğer şehirlerle, köylü birliğiyle, demiryolcular birliğiyle, Posta ve Telgraf Sendikasıyla ve orduyla (Kasım ortalarında, bu amaçla biri Volga’ya, diğeri güneye iki temsilci gönderilmişti) mümkün olan en sıkı irtibatı kurmak zorundaydı; tek tek bakanlara yönelik terörist saldırılar Yürütme Komitesinin tüm enerji ve dikkatini kesinlikle dağıtırdı.
Bunun yerine biz Sovyetin gelecek toplantısına şu çözümün sunulmasını önerdik: “26 Kasımda Çarlık Hükümeti, İşçi Temsilcileri Sovyeti başkanı yoldaş Hrustalev-Nosar’ı tutukladı. Sovyet geçici bir prezidyum seçiyor ve silahlı bir ayaklanma için hazırlıklara devam ediyor.” Prezidyuma aday olarak üç kişi seçildi: Yürütme Komitesi raportörü Yanovski (bu kitabın yazarı Sovyette bu adla faaliyet yürütüyordu), veznedar Vvedenski (Sverçkov) ve Obuhov fabrikasından bir işçi temsilcisi olan Zlydnev.
Sovyet genel toplantısı ertesi gün 302 temsilcinin katılımıyla gerçekleşti ve her zaman olduğu gibi açık bir şekilde yapıldı. Hava çok elektrikliydi; Sovyetin birçok üyesi Bakanlığın gerilla baskınlarına derhal ve doğrudan bir yanıt istiyordu. Fakat kısa bir tartışmadan sonra toplantı Yürütme Komitesinin çözümünü oy birliğiyle kabul etti ve gizli oyla, önerilen adayları prezidyuma seçti.
Toplantıya katılan köylü birliği Ana Komitesi başkanı, birliğin Kasım kongresinde alınan, hükümete asker vermeme, vergi ödememe, devlet bankaları ve yatırım bankalarındaki mevduatları çekme kararından söz etti. Yürütme Komitesi, 23 Kasımda zaten, “hükümetin eli kulağında iflâsını göz önünde tutarak”, işçileri ücretlerini yalnızca altın olarak almaya ve yatırım bankalarındaki mevduatlarını çekmeye çağıran bir önergeyi onaylamış olduğundan, bu mali boykot önlemlerini birleştirme ve Sovyet, köylü birliği ve sosyalist partiler adına bunları halka hitap eden bir bildirgeyle duyurma kararı alındı.
Proletarya parlamentosunun bundan sonra genel toplantılar düzenlemesi mümkün olacak mıydı? Bu konuda hiçbir kesinlik olamazdı. Toplantıda, Sovyeti toplamak olanaksız olduğu taktirde, görevlerinin genişletilmiş Yürütme Kuruluna aktarılması kararlaştırıldı. Bu karar temelinde, 3 Aralıktaki tutuklamanın ardından Sovyetin tüm yetkileri ikinci Sovyet Yürütme Kurulunun eline geçti.
Daha sonra toplantıya, Finlandiya taburlarındaki politik bilinçli askerlerden, Polonya Sosyalist Partisinden ve Tüm-Rusya Köylü Birliği’nden tebrikler yağdı. Devrimci köylülük adına gelen temsilci, en zorlu anlarda kardeşçe destek sözü verdi. Temsilcilerin ve konukların inanılmaz coşkusu ve gürleyen alkış sesleri arasında, köylü birliğinin temsilcisi ile Sovyet başkanı el sıkıştılar. Toplantı gece geç vakitte dağıldı. En son terk edenler, her zaman olduğu gibi, valinin emriyle toplantıya girişte muhafızlık eden görevli polis devriyeleriydi. Duruma dolaylı olarak ışık tutan en ilginç olay, aynı gece küçük rütbeli bir polis memurunun, aynı valinin talimatları doğrultusunda hareket ederek, başkanlığını Milyukov’un yaptığı yasal ve barışçıl bir burjuva seçmenler toplantısını engellemesiydi.
Petersburg’daki birçok fabrika Sovyetin kararına katıldı. Bu, Moskova ve Samara Sovyetleri, demiryolcular sendikası, posta ve telgraf sendikası ve pek çok yerel örgüt tarafından alınan kararlarda da ortak bir yankı buldu. “Birlikler Konfederasyonu” Merkez Bürosu bile Sovyetin kararını destekledi ve kendilerini yakında gerçekleşecek bir politik greve ve “halkın özgürlüğünün düşmanlarıyla son silahlı çatışma”ya etkin bir şekilde hazırlamaları için “ülkenin hayati unsurlarına” bir çağrı yayınladı.
Bununla birlikte, liberal ve radikal burjuvaların Ekimde proletaryaya karşı duydukları sempati artık soğuyordu. Durum daha da ağırlaşıyor ve kendi hareketsizliği tarafından engellenen liberalizm Sovyete karşı giderek hırçınlaşıyordu. Politikadan biraz anlayan sokaktaki adam, Sovyete karşı yarı-yardımsever, yarı-boyun eğen bir tutum içindeydi. Yolculuk yaparken bir demiryolu grevinin patlak vermesinden korktuysa, bilgi almak için Sovyet bürosuna uğrardı. Oraya, posta ve telgraf grevi sırasında telgraflarını gönderme umuduyla da gelirdi; ve eğer telgrafın yeterince önemli olduğuna karar verilirse, telgraf zamanında gönderilirdi. (Örneğin, Senatör B.’nin dul karısı, çeşitli bakanlıklara yaptığı birçok yararsız ziyaretten sonra, önemli bir ailesel sorunda bir telgraf göndermesini sağlamaları için en sonunda Sovyete başvurmuştur.) Sovyetin yazılı emirleri, kent halkını yasalara uymaktan muaf tutuyordu; örneğin, bir oymacı atölyesi, Sovyetten yazılı “izin” alınca, yasa dışı Posta ve Telgraf Sendikası için bir mühür yapmayı kabul etti. Kuzey Bankası, süresi geçmiş bir çek için Sovyete ödeme yaptı. Donanma bakanlığı matbaası greve gidip gitmeme konusunda Sovyetin talimatlarını istedi.
Bireylere, memurlara ve bizzat hükümete karşı yardıma ihtiyacı olan her türden kişi ve örgüt, tehlike anında Sovyete başvuruyordu. Liftland eyaletinde sıkıyönetim ilân edildiğinde, Petersburg halkının Letonyalı kesimi, keyfi Çarlık egemenliğinin bu son örneğine “karşı koymak” için Sovyete başvurdu. 30 Kasımda sedye-taşıyıcıları birliği, Rus-Japon savaşına katılmaları için Kızıl Haç tarafından sahte vaatlerle kandırılmış ve daha sonra bu vaatler gerçekleştirilmeksizin evlerine geri gönderilmiş olan üyeleri adına Sovyete başvurdu; Sovyetin tutuklanması, bu konuda Kızıl Haç Merkez Müdürlüğü ile kurulan canlı bağlantıları sona erdirdi.
Sovyet binaları dilekçe sahipleri ve davacılarla doluydu daima; bunların çoğu işçiler, ev hizmetçileri, tezgâhtarlar, köylüler, askerler ve denizcilerdi. Bazıları Sovyetin gücü ve yöntemlerine ilişkin tümüyle hayali bir düşünceye sahipti. Bunlardan biri, korkunç yoksulluktan yakınan ve Sovyete “Bir Numaraya (yani Çara) bir parça baskı yapmaları” için yalvaran, Rus-Türk savaşında bulunmuş, haçlarla ve nişanlarla donanmış kör bir eski askerdi. Başvurular ve dilekçeler ülkenin en ücra köşelerinden geliyordu. Kasım grevinin ardından, Polonya eyaletlerinden birindeki bir bölgenin sakinleri, Sovyete bir teşekkür telgrafı göndermişti. Poltava eyaletinden yaşlı bir Kazak, kendisini yirmi sekiz yıl boyunca kâtip olarak sömüren ve sonra hiçbir neden göstermeden işten kovan Prenses Repnin’in haksız muamelesinden yakınıyordu; yaşlı adam Sovyetten Prensesle kendi adına görüşmesini istiyordu. Bu tuhaf dilekçeyi taşıyan zarf yalnızca İşçi Hükümeti, Petersburg adresini taşıyordu, yine de devrimci posta servisi tarafından çabucak yerine ulaştırılmıştı.
Minsk eyaletindeki bir kanal işçileri takımından özel bir temsilci Sovyete geldi; bir toprak sahibi takıma olan 3.000 rublelik borcunu hisse senetleri halinde ödemek istiyordu. Temsilci “ne yapmalıyız?” diye soruyordu, “biz hisse senetlerini almayı istemiştik, ama yine de korkuyoruz: hükümetinizin, biz işçilerin ücretlerini yalnızca altın ya da gümüş olarak almalarını istediğinize dair bir söylenti duyduk …” Durum araştırıldı ve toprak sahibinin hisse senetlerinin neredeyse hiçbir değer taşımadığı anlaşıldı.
Sovyetten haberler, kırsal bölgelere ancak faaliyetinin sonuna doğru ulaşmaya başlamıştı ve köylülerin istekleri giderek sıklaşıyordu. Çernigov eyaletinden köylüler, yerel sosyalist örgütle temasa geçmek istiyorlardı; Mogilev eyaletinden köylüler, çeşitli köylerden gelen ve kent işçileriyle ve Sovyetle birlikte hareket etmeyi taahhüt eden “kararları” ileten haberciler gönderiyorlardı.
Sovyetin önünde muazzam bir hareket alanı açılıyordu. Muazzam bir genişliği olan yeni politik toprak, her yerde devrimin sabanlarıyla sürülmeyi bekliyordu. Fakat zaman azdı. Gericilik, hararetle silahlarını hazırlıyordu ve saat be saat saldırı bekleniyordu. Yoğun günlük işler arasında, Yürütme Komitesi, Sovyetin 27 Kasım tarihli kararını yürürlüğe koymak için acele ediyordu. Askeri birliklere hitabeden bir bildiri yayınladı (Kasım Grevi’ne bakınız) ve devrimci partilerin temsilcileriyle yapılan ortak bir toplantıda, Parvus tarafından sunulan bir “mali” bildirge metni kabul edildi. Bildirge 2 Aralıkta dördü sosyalist, dördü de liberal olan sekiz Petersburg gazetesinde yayınlandı. İşte bu tarihi belgenin metni:
“BİLDİRGE”
Hükümet iflâsın eşiğinde. Ülkeyi harabeye çevirip cesetlerle doldurdu. Açlık ve ıstıraptan bitkin düşen köylüler vergileri ödeyemez durumda. Hükümet toprak sahiplerine halkın parasından krediler verdi. Şimdi, toprak sahiplerinin ipotekli mülkleriyle ne yapacağını bilemiyor. Fabrikalar ve tesisler durma noktasında. İşsizlik ve ticarette genel bir durgunluk var. Hükümet dış borçla elde ettiği sermayeyi, demiryolları, savaş gemileri ve kaleler inşa etmekte ve silah depolamakta kullandı. Artık dış kaynaklar tükendi ve devlet siparişlerinin sonu geldi. Kendilerini hazine harcamalarıyla zenginleştirmeye alışmış olan tüccar, satıcı, müteahhit, fabrika sahibi, yeni kârlar elde edemez duruma düşüp, bürolarını ve işyerlerini kapatıyor. İflâslar birbirini izliyor. Bankalar batıyor. Bütün ticari mübadele en alt düzeye düşürüldü. Hükümetin devrime karşı mücadelesi günlük kargaşalara neden oluyor. Artık hiç kimse yarının ne getireceğinden emin olamaz.
Yabancı sermaye ülkeyi terk ediyor. “Saf Rus” sermayesi de yabancı bankalara kayıyor. Zenginler mülklerini satıyor ve güvenlik arayışı içinde yurt dışına gidiyorlar. Yırtıcı kuşlar ülkeyi terk ediyorlar ve halkın malını da beraberlerinde götürüyorlar.
Uzun yıllar boyunca hükümet, tüm devlet gelirlerini orduya ve donanmaya harcadı. Okul sıkıntısı çekiliyor. Yollar ihmal edilmiş. Buna rağmen, askeri birliklerin yiyeceğini sağlamak için bile yeterli para yok. Savaş biraz da askeri ödeneklerin yetersiz oluşu nedeniyle yitirildi. Yoksul, aç birliklerin isyanları ülkenin her yerinde patlak veriyor.
Demiryolları, hükümetin hatası yüzünden ekonomik sıkıntı içinde. Demiryolu ekonomisini düzeltmek için milyonlarca ruble gerekiyor.
Hükümet, yatırım bankalarını soydu ve mevduatları, özel bankaları ve sınai girişimcileri –genellikle bütünüyle hayali olanları– desteklemek için dağıttı. Küçük yatırımcıların sermayesini, bu sermayenin günlük risklere maruz kaldığı menkul kıymetler borsasında oynamak için kullanıyor.
Devlet bankasının altın rezervleri, hükümet borçlarının mevcut istihkaklarıyla ve ticari işlem talepleriyle karşılaştırıldığında ihmal edilebilir miktardadır. Eğer her ticari işlem için altın para talep edilirse, rezervler tükenecektir.
Devletin mali durumunun hiçbir kontrolünün olmaması avantajını kullanan hükümet, ülkenin ödeme sınırlarını aşan borçlanmalar yaptı. Bu yeni borçlarla hükümet, ancak eski borçların faizini karşılıyor.
Hükümet her yıl, her ikisini de gerçekte olduğundan daha az göstererek ve yıllık açık yerine fazla göstermek için hazineyi gelişigüzel soyarak, gelir-gider hesaplarını yanlış çıkarmaktadır. Resmi görevliler, zaten tamamen boşaltılmış olan hazineyi soymakta özgürdürler.
Ancak Kurucu Meclis, otokrasinin kaldırılmasından sonra bu mali yıkımı durdurabilir. Kurucu Meclis, devletin mali durumu hakkında sıkı bir araştırma yapacak ve ayrıntılı, açık, tam ve doğrulanmış bir gelir-gider bilânçosu (bütçe) gerçekleştirecektir.
Hükümetin mali iflâsını tüm dünyaya ifşa edecek olan halk kontrolü korkusu, onu halk temsilcileri meclisinin toplanmasını ertelemek zorunda bırakıyor.
Hükümet, gözü doymak bilmez faaliyetlerini güvence altına almak için, halkı ölene kadar savaşmaya zorluyor. Yüz binlerce yurttaş bu savaşta can verdi ve yıkıma uğradı, haberleşme araçları, sanayi ve ticaret temellerinden harap edildi.
Tek bir çıkış yolu var: hükümeti yıkmak, onu son gücünden yoksun bırakmak. Hükümeti son varoluş kaynağından, mali gelirden kesmek gerekli. Bu yalnızca ülkenin politik ve ekonomik kurtuluşu için değil, özellikle de devletin mali dengesini yeniden kurmak için gerekli.
Bu yüzden şunları kararlaştırdık:
Hazineye toprak kurtarma ödemelerini ve bütün diğer ödemeleri yapmayı reddetmek. Bütün ticari işlemlerde, ücretlerin ve aylıkların ödenmesinde altın, tutarı beş rubleden az olan durumlarda ise tam karşılığı olan nakit para (madeni para) talep etmek.
Tüm meblağın altın olarak ödenmesini talep ederek, mevduatları yatırım ve devlet bankalarından çekmek.
Otokrasi hiçbir zaman halkın güvenine sahip olmamış ve halktan asla hiçbir yetki almamıştır.
Şu anda hükümet, kendi ülkesinin sınırları içinde sanki zapt ettiği topraklara hükmediyormuşçasına hareket ediyor.
Bu yüzden biz, hükümet tüm halka karşı açıkça ve alenen bir savaş yürütürken, ona olan borçların geri ödenmesini kabul etmeme kararı aldık.
İmza: İşçi Temsilcileri Sovyeti
Tüm-Rusya Köylü Birliği Ana Komitesi
Rus Sosyal demokrat İşçi Partisi Merkez Komitesi ve Örgütlenme Komitesi
Sosyalist Devrimci Parti Merkez Komitesi
Polonya Sosyalist Partisi Merkez Komitesi
Söylemeye gerek yok ki, bu bildirge aslında Çarlığı ve onun mali durumunu yıkamazdı. Altı ay sonra, birinci Devlet Duması, halkı “barışçıl biçimde, İngiliz tarzında” vergi ödemeyi reddetmeye çağıran Vyborg bildirisi sayesinde böyle bir mucizenin gerçekleşeceğini umuyordu. Sovyetin mali bildirgesi, Aralık ayaklanmasının girişinden başka bir şey değildi. Bir grevle ve barikatlardaki mücadeleyle güçlendirilen Aralık ayaklanması ülke çapında güçlü bir yankı yarattı. Geçen üç yılın Aralık ayında yatırım bankalarındaki mevduatlar, ödemeleri 4 milyon ruble aşmıştı, 1905 Aralığında ise mevduatlar üzerindeki ödemeler fazlalığı 90 milyona eşitti: tek bir ay zarfında bildirge hükümet fonlarından 94 milyon ruble çekip almıştı! Ayaklanma Çarlık sürüleri tarafından bastırıldığında, yatırım bankalarındaki denge bir kez daha yeniden kurulmuştu.
* * *
Kasımın son on gününde, Kiev’de, ona bağlı idari bölgede ve kırsal karışıklıkların en önemli merkezleri olan Lifland, Çernigov, Saratov, Penza ve Simbirsk eyaletlerinde sıkıyönetim ilân edildi.
“Geçici” baskı kararnamesinin uygulanmaya başladığı 24 Kasımda, eyalet valilerinin ve şehir valilerinin yetkileri iyice genişletildi.
Ayın yirmi sekizinde, Baltık Toprakları “geçici” genel valiliği oluşturuldu. Yirmi dokuzunda, yerel satraplara, demiryolu ya da posta ve telgraf grevlerinde, merkezi yetkililere danışmaksızın eyaletlerinde olağanüstü yönetimi başlatma yetkisi verildi.
1 Aralıkta II. Nikola, korkan toprak sahipleri, rahipler ve şehirli pogromcuların alelacele oluşturulmuş, alacalı bulacalı heyetini huzuruna kabul etti. Bu heyet, devrimci canilerin ve aynı zamanda devrimi kışkırtan üst düzeydeki insanların acımasızca cezalandırılmasını istedi; Witte’yi ima eden bu sözle tatmin olmayan heyet şunları ekledi: “otokratik emirle, monarşik iradenizin mutlak bendelerini lütfen geri çağırın.” Nikola, bu rezil serf tacirleri ve para delisi haydutlar çetesini “sizi kesinlikle anlıyorum” diyerek yanıtladı, “önümde tüm kalpleriyle bana ve anavatana adanmış gerçek Rus evlâdını görüyorum.” Petersburg’dan gelen sinyal üzerine, taşra yönetimleri İmparator Çara, alt orta sınıftan ve köylülükten geldiği iddia olunan çok sayıda minnettarlık mesajı gönderdi. Anladığımız kadarıyla ilk büyük devlet yardımını o zaman almış olan “Rus Halkının Birliği” bir dizi miting düzenledi ve pogromcu-yurtsever yayınlar dağıttı.
2 Aralıkta, Sovyetin Mali Bildirgesini yayınlamış olan sekiz gazeteye el koyuldu ve yayınları durduruldu. Aynı gün, demiryolu ve posta, telgraf ve telefon servislerinde çalışanların grev yapmalarını ya da sendika oluşturmalarını, dört yıla kadar hapis cezası tehdidi altında yasadışı kılan, çok sert yeni kararnameler yayınlandı. Devrimci gazeteler, Voronej eyaleti valisinin, Durnovo tarafından yayınlanan gizli bir genelgeye dayanarak verdiği aşağıdaki emrini yayınladı: “Çok gizli. Hemen hükümet karşıtlarının ve tarım hareketinin tüm elebaşılarını belirleyin ve onları İçişleri Bakanlığının talimatları doğrultusunda ikinci bir emre kadar yerel cezaevlerinde hapsedin.” Hükümet ilk tehdit edici beyanatını yayınlamıştı. Aşırı partiler, diyordu, ülkenin ekonomik, toplumsal ve politik yapısının parçalanmasını amaçları olarak benimsemişlerdi; sosyal demokratlar ve sosyalist devrimciler aslında anarşisttiler: onlar hükümete savaş açtılar, muhaliflerini kötülediler, toplumun yeni rejimin nimetlerinden yararlanmasını önlediler: işçileri devrimin hammaddesine dönüştürmek için grevleri kışkırtılar. “İşçilerin kanının akıtılması (hükümet tarafından!), onların (devrimcilerin!) vicdan azabı duymalarına yetmiyordu.” Eğer sıradan önlemlerin bu olaylar karşısında hiçbir işe yaramadığı kanıtlanırsa, o zaman “tümüyle olağanüstü nitelikteki önlemlerin benimsenme zorunluluğu doğacaktı şüphesiz.”
Ayrıcalıklıların ve korkakların kast çıkarları, bürokratların kinci kudurganlıkları, satılmışın uşaklığı, aptallaştırılanın kör düşmanlığı, tüm bunlar, tek bir iğrenç, kana susamış, rezil gericilik bloğu oluşturmak için bir araya geldiler. Tsarskoye Selo altın ödeneği çıkardı, Durnovo’nun bakanlığı gizli bir komplo örgütü kurdu, kiralık katiller bıçaklarını biliyordu.
Bu arada, devrim karşı konulmaz bir şekilde büyüyordu. Devrimin ana ordusuna, sanayi proletaryasına yeni kuvvetler katılmaya devam ediyordu. Şehirlerde, odacıların, kapıcıların, aşçıların, hizmetçilerin, yer cilâcılarının, garsonların, tellakların, çamaşırcıların toplantıları gerçekleşiyordu. Halk toplantılarında şaşırtıcı tipler ortaya çıkıyor ve devrimci basının bürolarına geliyorlardı: “politik olarak bilinçli” savaşçı Kazaklar, demiryolu polisleri, sıradan polisler ve polis memurları, hatta pişmanlık duyan bazı polis hafiyeleri. Toplumsal deprem, bazı gizemli, bilinmeyen derinliklerden, barış zamanlarında varlığı akla gelmeyen yeni katmanlar püskürtmeyi sürdürüyordu. Küçük memurlar, gardiyanlar, ordu katipleri devrimci gazetelerin bürolarında haber almak için sıralarını bekliyorlardı.
Kasım grevinin ordu üzerinde muazzam bir etkisi oldu. Bir ordu toplantıları dalgası tüm ülkeyi kapladı. Kışlalar isyan ruhuyla dolmuştu. Burada hoşnutsuzluk genellikle askerlerin acil ihtiyaçları temelinde ortaya çıkıyor, sonra süratle yayılıyor ve politik bir nitelik kazanıyordu. Kasımın son üç gününde, Petersburg’da (denizciler arasında), Kiev’de, Yekaterinodar’da, Yelisavetpol’da, Proskurovo’da, Kursk’da ve Lomza’da son derece önemli askeri karışıklıklar meydana geldi. Varşova’da muhafızlar, tutuklanan subaylarının serbest bırakılmasını istediler. Her taraftan, bütün Mançurya ordusunun devrim ateşiyle tutuştuğunu gösteren mesajlar geliyordu. 28 Kasımda İrkutsk’da tüm garnizonun –yaklaşık 4.000 kişi– katıldığı bir miting gerçekleşti. Bir çavuşun başkanlığındaki miting, Kurucu Meclis talebini desteklemeyi kararlaştırdı. Birçok şehirde askerler, mitinglerde işçilerle kardeşçe bir aradaydılar. 2 ve 3 Aralıkta, Moskova garnizonun birlikleri arasında karışıklıklar başladı. Kazakların bile katıldığı mitingler vardı, sokak gösterilerini “Marseillaise” nağmeleri dolduruyordu, bazı alayların subayları zorla görevlerinden uzaklaştırılıyordu …
Ve nihayet, kazan gibi kaynayan şehirlere devrimci bir fon olarak, kırdaki köylü ayaklanmalarının alevleri geldi. Kasımın sonunda ve Aralığın başında tarımsal kargaşa çok sayıda kırsal bölgeye yayıldı: Moskova yakınındaki merkezde, Volga’da, Don’da ve Polonya Krallığı’nda ardı arkası kesilmeyen köylü grevleri, devlete ait içki dükkânlarının tahrip edilmesi, kır malikânelerinin kundaklanması, mülklere ve toprağa el koyulması. Kovno eyaletinin tümü Litvanyalı köylülerin ayaklanmasının pençesindeydi. Lifland’dan sürekli artan uyarı mesajları ulaşıyordu. Toprak sahipleri malikânelerinden kaçıyorlardı, taşra yöneticileri görevlerini terk ediyorlardı.
Aralık çatışmasının ne kadar kaçınılmaz olduğu, Rusya’nın o anki berrak görünümüyle iyice açığa çıkıyordu. “Son noktayı koymaktan kaçınılmalıydı” diyorlar, herşey olup bittikten sonra konuşmayı seven bazı bilgiçler (Plehanov). Sanki bu, milyonların doğal hareketi değilmiş de bir satranç oyunuymuş gibi!
* * *
“İşçi Temsilcileri Sovyetinin,” diye yazıyordu Novoye Vremya, “cesareti kırılmamıştır. Enerjik olarak hareket etmeye devam ediyor ve kararlarını temiz, Spartalı[1] diliyle, kısa, açık ve herkes için anlaşılabilir şekilde yayınlıyor. Aynı şey, melankolik bir genç kızın lafı uzatan ve sıkıcı dilini tercih eden Kont Witte Hükümeti için hiçbir şekilde söylenemez.” 3 Aralıkta, Witte hükümeti sırası gelince “kısa, açık ve herkes için anlaşılabilir” bir dil benimsedi. Tüm hizmet dallarından çekilen askeri birliklerle, Hür Ekonomik Birlik binasını kuşattı ve Sovyeti tutukladı.
Yürütme Komitesi öğleden sonra 4:00’da toplandı. Toplantının gündemi, sekiz gazeteye el koyulması, grevlere ilişkin çok sert yeni yasalar ve Durnovo’nun fesat dolu telgrafıyla önceden belirlenmişti. Sosyal demokrat Partinin (Bolşevikler) Merkez Komite temsilcisi, partisinin, ülkedeki tüm devrimci örgütlerle derhal ilişki kurma davetinin kabul edilmesi, politik bir genel grevin başlangıcı için tarih belirlemek, tüm kuvvetleri ve yedekleri harekete geçirmek, tarım hareketleri ve asker ayaklanmalarıyla desteklenen tayin edici bir çözüme ilerlemek doğrultusundaki önerisini sundu.
Demiryolcular sendikasının temsilcisi, 6 Aralıkta toplanacak olan demiryolcular kongresinin de grev lehinde karar alacağının kesin olduğunu söyledi.
Posta ve Telgraf Sendikası temsilcisi, partinin önerisi lehine konuştu ve bir genel grev hareketinin hızı azalmaya başlayan posta ve telgraf grevini canlandıracağı ümidini dile getirdi. Tartışma, Sovyetin o gün tutuklanacağı haberi ile yarıda kesildi. Teyit yarım saat sonra geldi. Bu ana kadar, zemin kattaki büyük meclis salonu, temsilciler, parti temsilcileri, basın muhabirleri ve konuklarla dolmuştu. Üst katta toplantıda olan Yürütme Komitesi, bir tutuklama halinde sürekliliği sağlamak için bazı üyelerinin geri çekilmesini kararlaştırdı. Fakat artık çok geçti. Bina, İsmailovski muhafız alayı askerleri, atlı Kazaklar, polisler ve jandarmalar tarafından kuşatılmıştı. Her yer, ezip geçen ayakların sesleri, mahmuz çınlamaları ve silah gürültüleriyle dolmuştu. Alt katta gürültülü bir şekilde olayı protesto eden temsilciler işitiliyordu. Başkan birinci katta bir pencere açtı, dışarıya sarktı ve bağırdı: “Yoldaşlar, direniş göstermeyin! Önceden açıklıyoruz, eğer mermiler patlarsa, bunlar polisten veya bir ajan provokatörden gelecektir.” Birkaç dakika sonra askerler birinci kata çıktılar ve Yürütme Kurulu’nun toplantı yaptığı oda önünde mevzilendiler.
Başkan (bir subaya dönerek): “Size kapıyı kapatmanızı ve işimizi engellememenizi öneririm.”
Askerler girişte kaldılar fakat kapıyı kapatmadılar.
Başkan: “Toplantı devam ediyor. Kürsüye kim gelmek istiyor?”
Büro İşçileri Sendikası Temsilcisi: “Hükümet, bugünkü kaba kuvvet gösterisiyle, tartışmaları bir genel grev lehine güçlendirdi. Grevi peşinen belirledi. Proleterlerin bu yeni ve tayin edici eyleminin sonucu askeri birliklere bağlıdır. Bırakalım onlar anavatanın savunusundan yana çıksınlar!” (Subay sert bir şekilde kapıyı kapattı. Konuşmacı sesini yükseltti.) “İşçilerin kardeşçe çağrıları, azap içindeki ülkelerinin sesi, askerlere kapalı kapılardan dahi ulaşacaktır!”
Kapı açıldı ve temsilci sıralarının arkasına yerleşen iki düzine kadar polisin takip ettiği bir jandarma bölük komutanı, ölü gibi solgun, içeriye süzüldü (bir mermiden korkuyordu).
Başkan: “Yürütme Komitesi toplantısının sona erdiğini ilân ediyorum.”
Alt kattan yüksek metalik çarpma sesleri geliyordu. Sanki bir düzine nalbant örslerinde çalışıyordu. Temsilciler polisin eline geçmemesi için Browninglerini kırıp parçalıyorlardı!
Arama başladı. Herkes ismini vermeyi reddetti. Arandılar, eşkalleri not edildi ve her birine bir numara verildi, Yürütme Komitesi üyeleri yarı sarhoş muhafızların eşliğinde uzaklaştırıldılar.
Petersburg İşçi Temsilcileri Sovyeti, artık Tsarskoye Selo’nun komplocularının ellerindeydi.
[1] Spartalı: Spartalı gibi, güçlüklere dayanan, yılmaz. (ç.n.)
link: Lev Troçki, Sovyetin Son Günleri, Ekim 1909, https://marksist.net/node/1436