İstanbul’da bu yıl 8 Mart, kadın sorununa yaklaşımda sınıfsal tutumların biraz daha net bir şekilde ortaya koyulduğu ve bu temeldeki ayrışmaların alanlara da yansıdığı iki mitingle kutlandı. Her ikisi de 4 Mart Pazar günü düzenlenen mitinglerden ilki yaklaşık 3000 kişilik bir katılımla, Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü anlayışıyla ve karma kortejlerle Kadıköy İskele Meydanında, ikincisi “Dünya Kadınlar Günü” anlayışıyla ve salt kadın katılımıyla Çağlayan Meydanında yapıldı.
Son yıllarda 8 Mart etkinlikleri öncesi yapılan tartışmaların odağında, mitinge erkeklerin katılıp katılamayacağı konusu yer alıyordu. Feministlerin alana erkeklerin sokulmaması konusundaki ısrarları, zamanla ayrışmaları da kaçınılmaz kıldı. Son birkaç yıldır, 8 Mart’ı emekçi kadınlar günü olarak sınıfsal özüne uygun kutlamak isteyen sosyalist çevrelerle başını feministlerin çektiği gruplar arasındaki ayrışma sonucunda farklı mitingler düzenleniyor. Bu yıl iki ayrı mitingin düzenlenme nedeni de bu temeldeki ayrışmaydı.
TC devleti, geçtiğimiz yılların tersine, bu yıl devrimci çevrelerin 8 Mart kutlamalarında pürüz çıkarmamaya özen gösterdi. Ancak kutlama yapılan alana bakıldığında şaşırmamak elde değildi. Devlet devrimcilerden o kadar korkuyor ki, zorluk çıkarmak ve engellemek için elinden gelen her türlü yola başvuruyor. Kadıköy’e girişten itibaren yürüyüş yolunun ve sonrasında miting alanının demir kafeslerle çevrili olması bunun en çarpıcı örneğiydi.
Kadıköy’deki mitingde HÖC, EKD, Halk Kültür Merkezleri, ESP, Partizan, EHP, Odak, Kaldıraç, DHP, BDSP, çeşitli derneklerin yanı sıra BES, Tüm Bel Sen’in bazı şubeleri ve Tekstil-Sen yer aldılar. Miting katılımcılarının buluşma noktası Tepe Nautilus önü idi. Buluşma noktasından Kadıköy İskele Meydanına kadar yapılan yürüyüşte mitingin temel sloganı “Emperyalist Saldırganlığa, Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömürüye ve Ezilmişliğe Karşı Kadınlar Mücadeleye” idi. Mitingde atılan sloganlar ve taşınan dövizler, kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunları ile işçi sınıfının ekonomik ve demokratik sorunlarını dile getiriyordu.
Emperyalist savaş, tecrit ve baskılar, teşhir edilen sorunların başında yer aldı. Yaşanan sorunların kaynağında kapitalist sistemin olduğunu teşhir eden ve kurtuluşun devrimde ve sosyalizmde olduğunu belirten döviz ve pankartlar hemen her kortejde yer alıyordu. Mitinge katılanlar içinde kadın erkek ağırlığı neredeyse birbirine eşitti. Miting yapılan konuşmaların ardından müzik gruplarının şarkı ve marşlarıyla sona erdi.
Yağmurlu bir havada yapılan mitingde genel olarak coşku düşüktü. Belki de bu coşku eksikliğinin nedeni, işçi sınıfının dev gövdesinin henüz hareketsiz oluşuydu. İşçi sınıfının sendikalarda örgütlü kesiminin bile alanlara katılımı oldukça sınırlıydı. Konfederasyonların hemen hepsi, Çağlayan Meydanında yapılan Dünya Kadınlar Günü mitingini tercih etmişlerdi.
DTP, ÖDP, EMEP, Çağrı, KESK, DİSK, Petrol-İş ve çeşitli kadın örgütlerinin katıldığı bu ikinci mitinge yaklaşık 2500 kadın katıldı. Sadece kadınların katıldığı bu mitingde en yoğun katılımı her yıl olduğu gibi DTP’li kadınlar oluşturdu. DTP’li kadınlar bir kez daha barış taleplerini haykırdılar. Mitingde kadınlar, “savaşa, yoksulluğa, şovenizme, şiddete karşı kadınlar örgütlü mücadeleye” pankartı altında taleplerini dile getirdiler. Daha ziyade kadınların kadın olmaktan kaynaklanan sorunlarının dile getirildiği bu mitingde, Petrol-İş sendikasında örgütlü olan ve halen grevde olan Novamed grevcileriyle, Gıda-İş sendikasında örgütlenen ve direniş yaşayan Dandy işçileri de vardı. KESK’li kadınlarsa mitinge “Siyasette Temsil, İstihdamda Eşitlik” pankartıyla katılmışlardı.
Mitinglerle başlayan 8 Mart kutlamaları hafta boyunca çeşitli etkinliklerle devam etti. Özellikle 8 Martta İstanbul’da pek çok bölgede kadınlara karanfiller dağıtıldı ve basın açıklamaları yapıldı. Ne var ki bu etkinliklerin büyük bir kısmına burjuva bakış açısı damgasını bastı.
8 Mart’ın sınıfsal özünün boşaltılması ve tam bir tüketim gününe dönüştürülmesi için her türlü aracı kullanan burjuvaziye inat, 8 Martların sınıfsal ve devrimci özünü ısrarla korumalıyız. Ne New York’ta 8 saatlik işgünü için yanan kadınlar ne de Ekim Devriminin kıvılcımını çakan kadınlar bize teslim olmayı öğrettiler. Onlar savaşkan olmamızı öğütlüyor, burjuvazi korkmamızı! Onlar kadınların sorunlarının kaynağı kapitalizmdir diyor, burjuvazi kocalarınız! Onlar geleceği ellerinizle yaratın diyor, burjuvazi haddinizi bilin! Onlar “kurtuluş sosyalizmdedir, devirin kapitalist sistemi” diyor, burjuvazi ise aynı gemideyiz fazla sallamayın batarız diyor!
Bizler işçi sınıfının kadınları, erkekleri, elbette sınıfımızın mücadele tarihine kulak vereceğiz. İçimizde burjuvazinin değirmenine su taşıyan hastalıklı fikirler olacaktır elbette, ama biz bu fikirlere karşı savaşacağız ve mücadelemizi yükselteceğiz. Gelecek her 8 Mart’ın ve 1 Mayısların, insanlığın kurtuluşu mücadelesinde atılan ileri bir adım olmasının yolu sabır, bilinç ve inatla kavga vermekten geçmektedir.
Kadınlar Mücadeleye Katılmadan İşçi Sınıfı Kazanamaz!
Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Sınıf Mücadelesi!
link: İstanbul’dan bir kadın işçi, İstanbul’da İki Ayrı 8 Mart Mitingi, 9 Mart 2007, https://marksist.net/node/1426
Küresel Isınma Tehdidi Altında, Geleceğimiz
Devrim Yılları - 1905