Kapitalizmin Tanrısı yeni “peygamberini” gönderdiğinde eskilerine oranla çok daha umutluydu. İnsanlık yeniden nizam altına sokulacak ve böylece yaşanan karmaşaya son verilecekti. Yeni Mesih, bugünlerde fazlaca duyduğumuz, tabii ki içinden geçilen dönemin de etkisiyle ortalama bilinçteki insanların dahi üzerine birkaç söz söyleyebileceği, o insanlığın tüm birikimini temsil ettiği iddiasındaki “piyasalar”dır.
Yeni “Peygamberi” herkes duyabilir, görebilir, ona ibadetini yapabilir. TV ekranlarından, gazete sayfalarına veya radyo istasyonlarından web sitelerine. Kutsal bir kitabı veya kudretli sözleri olmasa da, onun yerine geçen hisse senedi fiyatları, faiz oranı, kâr oranı, reposu, altını, dövizi, paritesi ile söyleyeceklerini söyler; banka, borsa, sigorta ve aracı kurumları ile de ibadethane ihtiyacını giderir. Artık insanlık “ehlileşmesini”, “insanlaşmasını” buralarda sağlayacaktır. Eh son olarak da bu kudreti yayma görevi burjuvalara ve onların ekonomistlerine kalıyor: “Modern Çağın Keşişleri”. Buralar soyumuzun yeni birikim ve ışık alanları olacaktır.
“Sokaktaki insan” tüm bu tanımlar, kurumlar ve işler içinde herhalde kutsal bir tapınç konusu bulmakta ve onu yaşantısının pusulası haline getirmekte pek zorlanmayacak. Çünkü maddi hayatının tüm yolları buralarda birleşiyor ve onun geleceğinin nasıl olacağı buralarda şekilleniyor. En azından öyle olduğu varsayılıyor. Eh demek ki yol yakınken “piyasalar”ın kudretine, bilgeliğine teslim olunmalı, onun talepleri eksiksiz yerine getirilmelidir!
Evet, işçi sınıfı önderlerinin de söylediği gibi; “krizler, içinden çıkılan ekonomik yükseliş dönemlerine oranla sömürülen kitlelerin kendi gerçekliğini daha iyi görebildiği ve buna uygun tepkileri yavaş da olsa gösterdiği dönemlerdir.”
2000 yılının başlarında dünya çapında belirginleşen ve orada burada farklı şiddetlerde patlayan kriz, bu yeni dinin kimi keşişlerini hayrete sürüklemiş, onlarda inanç bozukluğuna ve moralsizliğe yol açmış olsa da, yürütülen tartışmaların ulaştığı nokta elbette son iki yüzyıldır yaşanan kriz tartışmalarının çok da dışına çıkmamıştır. Hatta şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, bugün bu ekonomist adındaki keşişler bir araya geldiklerinde kriz tartışılıyor olsa da, kapitalizm tartışma konusu yapılmaktan özenle kaçınılıyor. Eh burjuva ekonomistlerden de bu beklenir. Makaleler, kitaplar, söylevler daha demokratik bir dünya, daha çok bireysel özgürlük, daha insaflı bir sistem nidasıyla başlayıp asıl sorunu görmek istemeden yan yollara saptırılıyor. Burjuvazinin krizden nasıl çıkması gerektiğine dair tartışmalar aslında önümüzdeki dönemde gerek siyasal gerekse de ekonomik alanda dünya işçi sınıfını nelerin beklediğinin ipuçlarını veriyorlar.
Biliyoruz ki burjuvazinin krizden çıkışa ve hatta bir daha asla krize girilmeyeceğine değin yalanlarına rağmen, gerçekler bu hayal dünyasının bir kâbusa dönüşmüş olduğunu gösteriyor. Hisse senetleri değerleri inanılmaz ölçülerde düşmüş ve gerçeklik tüm çıplaklığıyla burjuvaların ve asıl olarak da kapitalist sistemin yüzüne çarpmıştır. Bu zorba sistemin insanlık için nasıl bir tehlike olduğunun bir kez daha açığa çıkması, krizin ortaya çıkardığı en olumlu sonuçlardan biridir.
Burjuva ekonomistler ağızlarına doladıkları o sefil ve sahtekâr sözleriyle diyorlar ki, “Dünyanın zenginleri, dünyanın yoksullarına verdikleri sözleri tutmadılar. O yüzden içinden geçtiğimiz kriz biraz daha zorlu olacak”. Doğru söylüyorlar, ama onlar bu sorunun bir biçimiyle hallolacağını umuyorlar, sorunun üstesinden her zamanki gibi geleceklerini düşünüyorlar. Evet kapitalist kafa karıştırıcı keşişler meselenin analizini yaptılar, patronlarına raporlarını verdiler, bu doğrultuda kutsal piyasaların patronlarına bir zaman sürecinde sihirli mesajlar ve iyi kârlar getirmesini bekliyorlar. Onlar bekleye dursun biz devrimci Marksistler şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: burjuvazinin, burjuva yorumcuların ve onların dolaylı, dolaysız ortaklarının çürüdüklerinden hiç mi hiç şüphemiz yok. Bu çürümüş keşişler hayal görüp, hâlâ kehanette bulunuyorlar. Sonra da tüm bu sahtekârlığı, çalışarak hayatı üreten dünyanın tüm emekçilerine, gerçeğe dönüşecek mucizeler olarak sunmaya çalışıyorlar.
Son olarak, yeni ve eski kutsal sözleri yan yana dizelim. Bakın ne kadar benziyorlar.
Tanrı düşüncesini yaratıp kendini ona kul köle eden insandı. “Piyasalar”ı yarattıktan sonra onun kölesi haline gelen de modern burjuva toplumudur. Yeni Tanrı, komşusu aç yatarken kendisi tok olana artık hiçbir şey demiyor. Çünkü yeni peygamber piyasaların ağzıyla konuşuyor. Yoksulluğun hayatın normali, gerçekliği olduğunu söylüyor. Çünkü emperyalist kapitalizm çağında Tanrı artık piyasalar olarak karşımıza dikilmiş kendisine hizmet etmemizi istiyor.
link: Bir MT okuru, "Deliler" çıldırdı, "akıllılar" meleşiyor, 9 Ekim 2003, https://marksist.net/node/1246
Emek Dünyasından
Doğu’da Perspektifler ve Görevler