Sayfalar
İşçi Sınıfının Kılavuzu: Marksist Tutum
Bizler Marksist Tutum okuru işçileriz. Marksist Tutum, okumaya başladığımız ilk dönemlerden bugüne çok şey kattı bizlere. Güncel politik meselelerin sadece o an gördüğümüzden ibaret olmadığını, yaşananları sorgulamamız ve bütünlüklü bakmamız gerektiğini öğretti mesela. Politik ama sade diliyle, anlatmak istediğini dolandırmadan anlatan Marksist Tutum, en karmaşık konuları bile anlamamızı sağlıyor ve alınması gereken tutum konusunda bize yol gösteriyor. İşçi sınıfının mücadele tarihini öğrendiğimiz yazıların yanında ekonomiden kadın sorununa, çevre sorunundan ulusal soruna, bilimden sanata kadar her konuda bizi besliyor.
Emperyalist savaş, Covid-19 pandemisi, Türkiye’de faşizmin tırmanış süreci ve kurumsallaşması gibi önemli dönemeç noktalarında Marksist Tutum’un yol göstericiliği sayesinde gerçekleri görebildik, doğru tutum alabildik. Gündelik gelişmelerin ayrıntılarına takılarak resmin bütününü görmeyenler, dünü bugüne kalıplarla bağlamaya çalışanlar, kapitalizme karşı mücadele ettikleri halde kapitalizmi tanımayanlar, kısacası gerçekten Marksist olmayanlar işçi sınıfına kılavuzluk edemezler. Böylesi dönemlerde doğru bir kılavuzunuz yoksa yaratılan toz duman bulutunun ortasında burjuvazinin gündemine kapılıp gitmek, yolu şaşırmak işten değildir. İşte tam da böyle anlarda Marksist Tutum’da çıkan bir yazı pusulamız olur ya da Marksist Tutum’un hazine değerindeki arşivinden ulaştığımız eski yazılar bize yol gösterir. Bizim şansımız Marksist Tutum sayesinde gerçeğin yüzeyde görünenden fazlası olduğunu bilerek sorgulamayı öğrenmiş olmamızdır.
Pandemi dönemi bunun en yakın örneklerinden biridir mesela. Pandeminin başında yaratılan korku atmosferiyle sadece örgütsüz işçi sınıfının değil kendisine sosyalist diyenlerin bile bilinci felce uğramıştı. Bilimin kapitalizmin hizmetinde olduğu unutulmuş, “bilim insanlarının” söyledikleri veri alınarak yaratılan Covid-19 öcüsünün arka planı sorgulanmamıştı. Ama Marksist Tutum, daha pandeminin en başından itibaren oluşturulan korku atmosferine dikkat çekmiş, bu atmosfere kapılıp gitmenin tehlikeleri konusunda uyarmıştı. Egemenlerin ayağa kalkan emekçileri pandemi gerekçesiyle evlerine kapatacağını, işçi sınıfına yönelik hak gasplarını hayata geçireceğini, krizin faturasının emekçilere kesileceğini söylemişti. Nitekim yaşanan gelişmeler Marksist Tutum’u doğruladı. Ancak yaratılan korku dalgasının çok güçlü olduğu kritik dönemde bile biz bu dalgaya kapılmadıysak bu Marksist Tutum sayesindedir.
Sınıf bilinçli mücadeleci işçilerin teorik, politik ve örgütsel konularda bilgi kaynağı ve yol göstericisi olan Marksist Tutum’un 20 yıllık yürüyüşü kutlu olsun. Sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünyayı kurma yolunda, Marksist Tutum mücadele azmimizi beslemeye, örgütlülüğümüzü güçlendirmeye ve bize yol göstermeye devam edecek.
link: İstanbul/Sancaktepe’den bir grup MT okuru, İşçi Sınıfının Kılavuzu: Marksist Tutum, 13 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7667
Marksist Tutum Mücadeleci İşçilere Yol Gösteriyor!
İnsanlık tarihin çok önemli bir evresinden geçiyor, adeta bir eşikte duruyor. Tarih sahnesinde sınıflı toplumlar perdesinin kapanmasının, tüm insanlığın ve doğanın kurtuluşu demek olan sosyalist bir dünyanın kurulmasının artık mümkün ve zaruri olduğu bir evredir bu. İnsanlık o eşikten geçmek zorunda. Tarihsel bir kriz içinde debelenen, çürüyen ama yıkılıp gitmeyen kapitalizm insanlığa cehennemi yaşatıyor.
Bundan 25-30 yıl önce burjuva ideolojisi kitleleri kendi çıkarları temelinde manipüle ederek “milenyum döneminin başladığını, insanlığın çağ atladığını, savaş ve krizlerin artık olmayacağını, müreffeh bir dönemin açıldığını” ilan ediyordu. Lakin aradan geçen zamanda kriz, emperyalist savaş, ekolojik yıkım, yoksulluk, açlık ve günümüzün en yakıcı sorunlarından biri olan göç sorunu derinleşti, büyüdü. İddia edilenin aksine dünya daha da kaotik, karanlık bir hal aldı.
Marksist Tutum yayın hayatına başladığından bu yana burjuva ideolojisine, hile, yalan ve aldatmalara, çelişkilere karşı mücadele etmek isteyenlere rehber oldu, olmaya devam ediyor. Marksist Tutum okuru bir kadın işçi olarak web sitemizin 20. yayın yılını sınıfsız, sömürüsüz bir dünya özlemiyle, mücadelemizin coşkusuyla kutluyorum.
link: Kocaeli/Gebze’den MT okuru bir kadın petrokimya işçisi, Marksist Tutum Mücadeleci İşçilere Yol Gösteriyor!, 13 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7666
Marksist Tutum 20 Yıldır Yolumuzu Aydınlatıyor!
Yirmi yıldır yayın hayatını sürdüren Marksist Tutum sitesi, devrimci Marksist geleneği ve mücadele çizgisini günümüze taşıyor. Kapitalist sömürü sisteminin her türlü ideolojik saldırı ve aldatmacasına karşı, ekonomik, siyasal ve toplumsal meseleleri Marksist analiz süzgecinden geçirerek biz sınıf devrimcilerine aktarıyor, yol gösteriyor. Sınıf perspektifli devrimci bir çalışmanın hakkıyla yapılması, sistem çelişkilerinin doğru kavranışı ve burjuva ideolojisinin karşısında ideolojik üstünlüğün sağlanmasıyla mümkün olabilir.
Kapitalist sistem, tarihsel bir kriz sarmalının içerisinde adeta karanlığın hükmünü sonsuza kadar sürdürmek istiyor. Üçüncü Emperyalist Paylaşım Savaşı yeni bir aşamaya yükselirken insanlık bir felâkete doğru sürükleniyor. Baskıcı, otoriter rejimlerle milliyetçilik giderek köpürtülüyor, emekçi kesimlerin daha fazla soluksuz bırakılması hedefleniyor. Yüksek enflasyon, açlık, kıtalar arası göç, doğanın ve insanlığın yıkıma uğratılması… Bu denli büyük toplumsal sorunlar karşısında insan tek başına hiçbir şey yapamaz. Toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunların nasıl katmerlendiğini ve nereye evrileceğini bilen ama aynı zamanda bu sorunlar karşısında nasıl bir mücadele hattının örülmesi gerektiğini de bilen bilinçli işçilerin örgütlülüğüdür esas olan. Bizlere bu yolda inanç ve irade katan, yolumuzu aydınlatan, devrimci Marksist fikirlerle dönüşmemizi sağlayan ve geleceği nakış nakış işleyenlere selam olsun!
link: Gebze’den MT okuru bir metal işçisi , Marksist Tutum 20 Yıldır Yolumuzu Aydınlatıyor! , 13 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7665
Sınıfın Saflarında Köklü Bir Çınar Gibi!
“Rüzgâr esiyorsa bırak söğüt düşünsün, çınara zaten bir şey olmaz” demiş Dostoyevski. Çınarlar yüzlerce yıl boyunca meydan okurlar en güçlü rüzgârlara, fırtınalara. Hiç durmadan büyür gövdeleri, büyür dalları çünkü toprağa sımsıkı bağlanmıştır kökleri. Toprakla bir olmuştur adeta o kökler. 20 yıldır bir çınar gibi dimdik ayakta duruyor Sınıf Mücadelesinde Marksist Tutum. Çünkü kökleri Marksizm toprağında, oradan besleniyor, kökleri tarihte, kökleri sınıf saflarında. Çınarın dallarını, yapraklarını güneşe, gökyüzüne uzatması gibi, geleceğe uzanıyor Sınıf Mücadelesinde Marksist Tutum. Oraya buraya savrulmadan, ilkelerinden taviz vermeden yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Bizler bir grup kadın işçiyiz. Marksist Tutum’un biz sınıf bilinçli işçiler için kıymetini, yol göstericiliğini tarif edebilmemizin kolay bir yolu yok. Dünyaya, topluma, tarihe, sınıfımıza, sınıflar mücadelesine, sınıf saflarında politik savaşıma ilişkin olarak kafamızdaki bütün soruları aydınlatan, yolumuza ışık tutan Marksist Tutum’dur. 20 yıldır kesintisiz biçimde sürdürdüğü faaliyeti ve yarattığı eşsiz külliyat sayesinde işçi sınıfımıza ve yaşadığımız dünyaya ait cevabını arayıp da bulamadığımız bir soru olmadı. Kendimizi kılavuzsuz hissettiğimiz olmadı. Marksizm bizler için ekmek kadar, su kadar elzem. Sınıflı toplumlar çağına son vermek için, geleceğin sosyalist dünyasını kurmak için kılavuzumuz Marksizmdir, Marksist Tutum’dur.
Egemenler tarafından yalanlara boğulan emekçilerin kendi sınıf tarihlerine ait gerçekleri doğru biçimde öğrenebilecekleri, ideolojik çarpıtmalara karşı koyacak gücü buldukları okuldur Marksist Tutum. Toplumun baskı altında tutulduğu, karanlığın hâkim kılınmak istendiği, örgütsüzlüğün zihinlere kazındığı bir dönemden geçerken Marksist Tutum bizleri işçi sınıfının yürekli devrimcileriyle tanıştırıyor. Bir başka dünya mümkün, insan haysiyetinin ayaklar altına alınmadığı, insanın insana kul olmadığı sosyalist bir dünya mümkün diyerek hayata, mücadeleye sıkı sıkı tutunmamızı sağlayan bu koca yürekli insanlar sınıf devrimcilerine yol gösteriyor. Teşekkürler Marksist Tutum. Biliyoruz ki bu topraklarda daha nice insana can suyu olacaksın!
link: Kocaeli/Gebze’den bir grup kadın işçi, Sınıfın Saflarında Köklü Bir Çınar Gibi!, 10 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7664
Bilinçli İşçilerin Kılavuzu Marksist Tutum 20 Yaşında
Denizciler karaların görünmediği durumlarda yönlerini doğru tayin edebilmek için geçmişten günümüze çeşitli araçlar kullanmışlardır. Teknik imkânlar geliştikçe hata payları azaldı ve bugün dünyanın yörüngesine yerleştirilmiş gözlem uydularının da yardımıyla rota hatasız belirlenebiliyor. Araçlar herhangi bir nedenle bozulmadığı sürece geminin hedefine zamanında varması sağlanabiliyor. Sadece denizlerde, okyanuslarda değil, uzayda bile yön bulmak uzun zaman önce sorun olmaktan çıkmış bulunuyor. Haber alma araçları da oldukça gelişmiş durumda. Dünyanın öteki ucunda gerçekleşen bir olaydan anında haberdar olmak mümkün. Eskiden söylenti yoluyla değişe değişe ulaşan haberler, şimdi doğrudan alıcısına ulaştırılabiliyor. Ama dünyada egemen sistemin kapitalizm olması doğru habere veya bilgiye ulaşmanın önüne geçiyor. Bu sömürü düzeni haber veya bilgiyi çeşitli yollarla çarpıtarak yanlış bilgilerin yayılmasını sağlayabiliyor. Burjuvazi iletişim araçlarını elinde tutuyor ve bunları kapitalist sistemin neden olduğu sorunlara karşı doğan tepkileri savuşturmak için kullanıyor. Örneğin Ukrayna savaşında olduğu gibi, savaşın asıl nedeni olan emperyalist kapışma gizleniyor. Emperyalist kapışmanın taraflarından birinin haklı olduğu algısı medya araçları üzerinden yayılıyor ve toplumun bu haksız savaşta taraf olması sağlanmaya çalışılıyor. Emperyalist savaş, ulusal sorun, küresel ısınma, çevre felâketleri, orman yangınları, düşük ücretler, enflasyon, kadın emeğinin ve bedeninin sömürüsü, göçmen sorunu gibi daha sayısız sorun patlak veriyor ve bunların her biri bir kılavuz-pusula olmadığı sürece toplumu ayrıştırmak-kutuplaştırmak, manipüle etmek için egemenler tarafından kullanılıyor. Bu durumda ne olup bittiğine dair doğru fikir sahibi olmak ve işçi sınıfının bağımsız sınıf çıkarları temelinde devrimci bir mücadele yürütmek için doğru bir kılavuz gereklidir.
İşte Marksist Tutum, tam 20 yıldır kapitalistlerin aldatmalarına karşı gerçek bir kılavuz olma işlevini sürdürüyor. Yalana, riyakârlığa, emek sömürüsüne, haksız savaşlar üzerine kurulu ve gittikçe çürüyen ve çürüten kapitalist düzenin saldırılarına karşı işçi sınıfını devrimci bilinçle donatıp, en fırtınalı havalarda bile yön bulmayı sağlıyor.
link: İstanbul/Kartal’dan bir MT okuru, Bilinçli İşçilerin Kılavuzu Marksist Tutum 20 Yaşında, 10 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7663
Marksist Tutum Bizlere Güven ve Umut Aşılıyor
Bir metal işçisi: Marksist Tutum’un benim hayatıma etkisi çok büyük. Pek çok örnek verebilirim. Şimdi biraz daha geriye bakıp 2017 yılını hatırlıyorum. Benim gibi emekçi çocuklarının o yıllarda askerliğini bedelli yapma olanağı yoktu. Askerde hizmet takımında çavuş yaptılar beni. 30-35 kişilik ekibimiz vardı. Arkadaşlarımın hepsi Kürttü ve ciddi bir baskı altında tutuluyorduk. O zamanlar cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemdeydi ve hepimizi mutsuz eden gelişmeler nedeniyle morallerin çöktüğü zamanlardı. Ben bu moralsiz atmosferde bir fırsat buldum ve açıp Marksist Tutum’u okudum. Okuduklarım kendimi toparlamamı sağladı. Rejimin herkesin üzerine karabasan gibi çöktüğü bir ortamda diğer arkadaşlarıma da moral verdim. Hatta bir fırsatını bulup Kürtçe türkülerimizi söyledik, omuz omuza verip halaylar çektik. Eğer Marksist Tutum’u okumasaydım ben de bu koşullarda benzer bir moralsizliğe savrulabilirdim. Bence nerede olursak olalım Marksist Tutum’un varlığı sayesinde ortak bir duygunun ve mücadele azminin parçası olarak kendini kesinlikle daha güçlü hissediyorsun. Sonuçta askerlik en mantıksız şeylerin yapıldığı yerdir. O yüzden çok daha fazla moral bozucu ve boğucu bir atmosfere maruz kalıyorsun. Seçimler vardı ve ben de ilgili yazıları olabildiğince takip ediyordum ve olup bitenleri sorguluyordum. İşçiyim, çalışmaktan ne kadar zaman kalırsa o kadar okumaya, öğrenmeye çalışıyordum. Şimdi bir de askere gelmiştim. İnsan tek başına kaldığında gerçekleri görmek o kadar kolay olmuyor. Olaylara doğru bakamıyorsun. Marksist Tutum’a bakınca ve kavrayamadığım meselelerin üzerine yazılmış yazılar görünce iki şeyi düşünüyorum. Öncelikle sorunun sadece benim sorunum olmadığını, sınıfımın sorunu olduğunu ve ikincisi Marksist Tutum’un sınıfıma yol gösterdiğini anlıyorum.
Bir metal işçisi: Doğru haber kanalım. Marksist Tutum’la 14 yıldır tanışıyorum. Tanıştığımda 16 yaşındaydım. Marangozlukta çıraklık yaptığım dönemlerden beri okurum. Televizyonlarda ne anlatılırsa anlatılsın benim asıl beslendiğim yer Marksist Tutum olmuştur. Halen sürmekte olan savaş meselesinden salgın sürecinde yaşadıklarımıza kadar hemen her konu üzerine işçi arkadaşlarımla tartışma olanağı yaratıyor bana. Mesela bugün Ukrayna-Rusya savaşı niye başladı ve niye sürüyor? Geçmişte özellikle hepimizi heyecanlandıran Arap coğrafyasındaki isyanların nedeni neydi? Bütün bunları kavrayabilmek açısından Marksist Tutum kılavuzum oldu. Eğer Marksist Tutum’u takip etmeseydim hayatı sorgulayan, merak eden biri olmazdım. Kabuğumda yaşardım.
Bir işçi-öğrenci: Marksist Tutum bana yol gösteriyor. Ben Marksist Tutum’u açıp okumayınca haberleri okuduğumu hissetmiyorum. Bizimkilerin ne dediğini görmeden huzur bulamıyorum. Ben Marksist Tutum ile tanışmasaydım belki yine kendimce sorgulayan biri olurdum ama siyaseti, hayatı bu denli kavrayamazdım. Aksi durumda kendi halinde biri, kaybolmuş biri olurdum. Bir yazıyı okumaya başladığımda arkası geliyor. Çünkü bilgi deryası gibi, okudukça okuyasın geliyor. Birkaç gün bakmadığımda kaçırdığım pek çok şey olduğunu görüyorum her seferinde.
Bir metal işçisi: Marksist Tutum’la 2008 yılında tanıştım ve büyük bir hayranlıkla okuyorum. Eski yazılara bile dönüp dönüp bakıyordum. Başka yazılar da okuyorum ama Marksist Tutum’un yazıları benim için her zaman anlaşılır ve anlamlı. Yazılar hep nokta atışı yapıyor ve insana neye odaklanması gerektiği konusunda gerçekten ihtiyaç duyduğu cevapları veriyor. Gündemde hep bir şeyler oluyor. Şimdilerde mesela çok sıcak birkaç sorun var. Örneğin göçmenlere yönelik kışkırtma ve düşmanlaştırma siyaseti yürüyor. Rusya ve Ukrayna meselesi üzerinden tartışılsa da çoktandır süren bir dünya savaşı var. Yeterince anlamıyorsam “kesin bizimkiler yazar” diyorum ve doğru bilgiyi almak için yazıları bekliyorum. Bir durum oluyor ve ben bunu mutlaka sormalıyım diye düşünürken hemen Marksist Tutum’da o konuyu da kapsayan bir yazı çıkıyor. Konuyu ele alışı, bizim kavrayacağımız biçimde anlatışı, olayları analiz edişi ve gelecekte olabileceklere ilişkin öngörülerinin isabetli oluşu beni hep çok etkiliyor. Okuyamadığım yazıları kaçırdığımı düşündüğümde çok üzülüyorum. Sistemin yarattığı pek çok sorun yeni değil sonuçta ama yeniden anlatılırken bile çarpıcı biçimde ele alınışı beni hayran bırakıyor. Ben yazıları okuduğumda kendime hep daha çok güveniyorum. Örgütlü olmanın gücünü daha fazla hissediyorum.
link: İstanbul/Tuzla’dan bir grup MT okuru , Marksist Tutum Bizlere Güven ve Umut Aşılıyor, 10 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7662
Dünyaya Barış İşçilerle Gelecek
Burjuvazinin tüm dünyada saldırıları o boyutta ki, işçi sınıfının 200 yıllık mücadele tarihinin tüm kazanımları birer birer elinden alınıyor. Ekonomik kriz, yoksullaşma, açlık, işsizlik, yüz milyonları bulan göçmenler, ekolojik kriz ve aslında bu sorunlarla doğrudan bağlantılı olan 3. Dünya Savaşı, içinden geçtiğimiz dönemin kısa bir özeti. Egemenler Ukrayna’da alevlenen cepheyle beraber savaşın şiddetini arttırarak işçilerin, emekçilerin zihinlerine saldırıyor ve kitleleri savaşa hazırlıyor. Tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşlarında yaptıkları gibi. Savaş yoluyla kendi yarattıkları krizi aşmak istiyorlar ve kitleleri de bu savaşa ikna etmeye çalışıyorlar. Yalanlarına kanmayan, ikna olmayan, emperyalist savaşa karşı çıkan, demokratik ve ekonomik hakları için mücadele eden, bunun için örgütlenen işçiler olduğundaysa burjuva diktatörlüğün üzerindeki demokrasi şalı kalkıyor. Egemenler hak arayan işçilere sopa göstermekten geri durmuyor.
Artık insanlık için hiçbir olumlu gelecek vaat etmeyen kapitalist sistemin efendileri işçi sınıfının en ufak bir talebine dahi tahammül edemiyorlar. Bu da işçilerin siyasete ilgisini arttırıyor ama işçiler örgütsüz olduklarında yolları yine burjuvazinin oyunlarıyla kesiliyor. Fakat örgütlü olduklarında işin renginin değiştiğinin epeyce örneği var tarihimizde. Mesela bu sene 136. yıldönümünü kutlayacağımız şanlı 1 Mayıs’ımız. 8 saatlik işgünü talebi etrafında bir araya gelmiş işçilerin yıllar süren, ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya yayılan mücadelesi kazanımla sonuçlanmakla kalmadı. Yıllar içinde tüm dünya işçileri tarafından sahiplenilen ve her yıl kutlanılan bir mücadele günü ortaya çıktı. 1 Mayıs geleneği bize işçi sınıfının tüm dünyada çıkarları ve talepleri ortak, enternasyonal bir sınıf olduğunu ve doğru örgütlenme ile başaramayacağı hiçbir şeyin olmadığını gösteriyor.
Bugün Yunanistan ve İtalya’da gördüğümüz üzere limanlarda gemilere silah yüklemeyi reddeden işçiler, emperyalistlerin savaşına ortak olmayacaklarını ilan ediyorlar. Dili, dini, ırkı ne olursa olsun diğer emekçilerin ölümüne yol açacak, hayatlarını karartacak silahları yüklemeyi reddediyorlar. Hangi milletten olursa olsun, saçının, gözünün rengine, inancına bakmadan göçmen emekçilere kucaklarını açanlar yine emekçilerdir. İşte bu tutum 1 Mayıs ruhunun devamı, bir parçasıdır.
Dün 1 Mayıs alanlarında çakılan kıvılcımın bugün tüm dünyada kapitalist sistemi kökünden yıkacak bir yangına dönüştürülmesi için en uygun zamanlardan birindeyiz. Bize bu umudu veren tek başına nesnel koşulların olgunluğu değildir. Aynı zamanda işçi sınıfının enternasyonalist devrimci örgütünü yaratma çabasını büyütmemizdir. Ne mutlu ki dünya işçi sınıfının kutup yıldızı enternasyonalist mücadelenin içerisinde yeni bir dünyayı kuracağımıza olan inancımızı büyütüyoruz. Ne mutlu ki nice kutup yıldızları bu mücadelenin içinde ışıyor ve ışımaya devam edecek.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın İşçi Sınıfının Enternasyonal Mücadelesi!
link: Ankara’dan MT okurları, Dünyaya Barış İşçilerle Gelecek, 20 Nisan 2022, https://marksist.net/node/7624
Dayanışma Ruhuyla 1 Mayıs Alanlarına!
“Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim, akarsuyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı…” der Nâzım usta. İçinde yaşadığımız kahrolası düzen iyileşmek bir tarafa gün geçtikçe kötüleşiyor. Ekonomik krizin büyümesiyle artan işsizlik, büyüyen yoksulluk, gasp edilen haklarımız, kadın cinayetlerinin artması, doğanın talanı, yayılmaya devam eden emperyalist savaş ve buna bağlı göçler, açlık, ölüm… Bu düzenin işçi sınıfına reva gördüğü yaşam işte bu! Bizler tabii ki böyle bir yaşamı kabul etmiyoruz.
Pek çoğu tırpanlanan haklarımızın hiçbiri bizlere gökten zembille inmemiştir. Bizler geçmiş uluslararası işçi kuşaklarının kıran kırana mücadelesiyle kazandığı haklara sahibiz. Ve bu hakları koruyup büyütebilmek de bütünüyle işçi sınıfının kararlılığına ve mücadeleye atılmasına bağlıdır. Nitekim 1 Mayıs da işçi sınıfının anlı şanlı mücadelesiyle kazanılmış bir gündür. Ve bu yüzden anlamı biz işçiler için büyüktür.
Son yıllarda pandemi bahane edilerek alanlara çıkmamız engellenmeye çalışıldı. Meydanlarda gür sesle haykırıp dayanışmamızı büyütmemiz engellendi. Umut ediyoruz ki bu 1 Mayıs’ı birlik ve dayanışmayla meydanlara akarak kutlayacağız. İyi olana, güzel olana dair ne varsa avuçlarımızın arasından toz olup uçmaması, birlikte, bir arada, kararlı olmamıza örgütlülüğümüze bağlıdır. Bizimkisi kaderine teslim olmayanların süregelen hikâyesidir. Mücadelemiz taşı delen çınar ağaçları gibi köklüdür ve onun kadar dirayetli, uzun soluklu olmalıdır!
Yaşasın Dünya İşçi Sınıfının Şanlı 1 Mayıs’ı!
link: Mersin’den Marksist Tutum okuru genç işçiler, Dayanışma Ruhuyla 1 Mayıs Alanlarına!, 15 Nisan 2022, https://marksist.net/node/7620
O Ateşi Asla Söndüremeyecekler!
Uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, 8 saatlik işgünü mücadelesinin sembolüdür. Avrupa ve Amerika’da 1800’lü yıllar, çalışma koşullarının ve iş saatlerinin insanlık dışı, sömürünün dizginsiz olduğu, işçi sınıfının iliklerine kadar sömürüldüğü korkunç yıllardı. Özellikle kadın ve çocuk işçilerin hayatları günde 16 saate varan çalışma süreleriyle ellerinden alınıyordu. Bu kadar fazla çalışmalarına rağmen paylarına ancak bir baraka, bir kuru ekmek düşüyordu. Bu gidişata dur demek ve daha iyi koşullarda çalışmak için işçiler “8 saat iş, 8 saat uyku, 8 saat canımız ne isterse” diyerek grevler örgütlediler. Özetle, 1 Mayıs’ın doğuşuna zemin hazırlayan şey bu dizginsiz sömürü ve onun karşısında duran mücadeleci işçilerdi. Çünkü bir yerde sömürü varsa orada sömürüye başkaldıranlar da mutlaka vardır. Bu nedenle 1 Mayıs tüm dünyada sömürüye karşı işçi sınıfının özgürlük mücadelesinin bir sembolü olmuştur.
Ekonomik krizin, haksız savaşların, çıkışsızlığın ve gelecek kaygısının artık arşa ulaştığı bu süreçte mücadelenin sembol günlerinden biri olan 1 Mayıs’a işçi sınıfı gençliği olarak sahip çıkıyoruz. İçinden geçtiğimiz bu karanlık dönemde birliğin, mücadelenin ve dayanışmanın önemi daha da hayati bir hal almış durumdadır. Özellikle gençliğin mücadeleye atılması ve kapitalizme karşı işçi sınıfı saflarında mücadele etmesi yitip gitmemek için çok önemlidir. Kapitalizmin gelmiş olduğu çürümüşlük aşamasında gençliğin başka bir çıkış yolu yoktur.
Kapitalist sistemin efendileri, gençliğin sınıf mücadelesinden uzak durması, yaratılan mücadele geleneklerinden bihaber olması, geçmişi unutması için türlü oyunlar tezgâhlarlar. Gençliği, bireysel kurtuluşun mümkün olduğuna, çabalarlarsa iyi bir hayatın onları beklediği yalanına inandırırlar ve oyalarlar. Çünkü sömürücü egemenler bilirler gençlerin safını ve sınıfını bildiğinde neler olduğunu. Onları tarihin çöp tenekesine yollayacak olan işçi sınıfının nasıl da daha güçlü olacağını bilirler. Tam da bu yüzden gençliği mücadele geleneğinden uzak tutmanın türlü yollarını arar dururlar. Marksist Tutumcu gençler olarak düşmanımızı, kapitalizmi iyi tanıyoruz ve önümüzde deniz feneri gibi ışıldayan bir mücadele kılavuzumuz var.
“Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurada burada veya orada, arkanızda ve önünüzde, her yerde alevler yükselecek. Bu gizli bir ateştir. Bunu asla söndüremezsiniz” diye haykırıyordu mahkeme salonunda işçi önderi August Spies. Bizler de bugün bu karanlık dönemde aynı inançla yürüyoruz. Bizler, 1886’da yakılan o gizli ateşi, 1 Mayıs geleneğini bugün devralan gençleriz ve o ateş bu karanlığı dağıtana, yarınlarımızı aydınlığa kavuşturana kadar mücadelemiz sürecek. Yineliyoruz! Bu ateşi asla söndüremeyecekler!
Yaşasın 1 Mayıs!
link: İstanbul’dan Marksist Tutumcu gençler, O Ateşi Asla Söndüremeyecekler!, 15 Nisan 2022, https://marksist.net/node/7619
Milyonlar Aç, Milyonlar İşsiz, İşte Kapitalist Sisteminiz!
İşsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı! İşçi sınıfı 1 Mayıs’ı insanın hayatını karartan bu sorunların katmerlenerek arttığı koşullarda karşılıyor. Oysa 21. yüzyılda üretici güçlerin geldiği düzey sayesinde tüm insanlığı doyuracak ve toplumsal ihtiyaçları karşılayacak bir üretimin mümkün olduğunu biliyoruz. Ne var ki kapitalist üretim tarzı tüm insanlığın değil, bir avuç azınlığın çıkarlarına göre işlediği için, yüz milyonlarca insan için yaşam hayatta kalma mücadelesi demek.
Türkiye’de de milyonlarca insan yoksullukla boğuşurken, egemenler sefahat içinde yüzüyorlar. Sayıları milyonları bulan işsizler ordusu çığ gibi büyümektedir. Özellikle genç nüfusta işsizlik had safhadadır. Gencecik yaşta işsizliğe mahkûm edilen insanlar, çıkışsızlık ve değersizlik hissi yaşayarak gelecekten umutlarını kesiyorlar. Üniversiteden yeni mezun olan gençler bıraktık kendi bölümlerinde bir iş bulmayı, sigortasız ve asgari ücretin altında çalışmaya mahkûm ediliyorlar. Sağlık Bakanlığının Adıyaman’da açtığı 53 kişilik işçi kadrosuna 25 bin kişinin başvurması işsizliğin ne kadar can yakıcı bir boyutta olduğunu çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
Son yıllarda onlarca insan, işsizlik, geçim sıkıntısı, geleceksizlik yüzünden bunalıma girip yaşamlarına son verdi. İşsizlikle beraber yoksulluğun artması, alım gücünün düşmesi, gıdadan akaryakıta, elektrikten, doğalgaza hemen her şeye her gün fahiş zamların gelmesi emekçileri nefessiz bırakıyor. Emeklisinden çalışır durumdaki işçisine, gencinden yaşlısına büyük bir çoğunluk artan ölçüde fakirleşmektedir. Sağlıklı beslenmeyi bir kenara koyalım, emekçiler karınlarını doyurabilmek için market market gezip en “uygun” fiyatlı olan ürünleri almanın derdine düşmüş durumdadırlar. Pazarlarda çürümüş sebzeleri toplayanından, Halk Ekmek kuyruklarının uzayıp gitmesine kadar fakirliğin gizlenemeyecek boyuta gelmesi karşısında muktedirler “fakirlik yok, varlık kuyruğu bunlar” deyip aklımızla alay edebiliyorlar. “Benzin kuyrukları araç fazlalığından”, “çok kuyruk olduğu için ete zam yaptık”, “uzun süre aç kalmak ömrü uzatır”, “çok et yemek sağlıklı değil”, “akaryakıt zamları sağlıklı ulaşımı, bisiklet kullanımını arttırdı” vb. zırvalamalar saymakla bitmiyor.
Bu gibi örnekler işçi-emekçilerde öfkeyi biriktirmekte, bir şeyler yapmak gerektiği duygusunu güçlendirmektedir. 2022 yılının başından bu yana Türkiye’nin batısından doğusuna kadar zamlara, düşük ücretlere, hayat pahalılığına karşı eylemler yükselmektedir. İşçi sınıfında öfke birikmekte, tahammül sınırları azalmaktadır. Yaşanan derin yoksulluğun sebebi kapitalizmin ta kendisidir. Kapitalizm hiçbir zaman emekçilere müreffeh bir yaşam sunmayacak. Kriz içinde debelenen kapitalizm, işçi sınıfına yeryüzünde cehennemi yaşatıyor. Egemenler krizin faturasını biz emekçilere kesmek istiyorlar. Önümüz 1 Mayıs. Uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı dünya işçi sınıfı olarak çok zor şartlar altında karşılıyoruz. Kapitalizme karşı biriken öfkemizi haykırmak için güçlü birlikler kurmalıyız. Bize reva görülen bu rezil yaşama hayır demeliyiz. Biliyoruz ki, bu sistem altında işçi sınıfının payına hep açlık, yoksulluk, uzun çalışma saatleri, hayat pahalılığı, işsizlik ve acılar düşmektedir. Kapitalizm var oldukça dünyamız ve insanlık gün yüzü görmeyecektir. Bu 1 Mayıs’ta da açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, sömürüye, savaşlara ve zulme karşı dünyanın her yerinden işçilerin sisteme olan öfkesi yankılanacak. Seslerimizi birleştirip, 1 MAYIS ruhu ile örgütlü mücadelemizi, dayanışmamızı büyütelim.
Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
link: İstanbul Anadolu Yakasından bir grup işçi, Milyonlar Aç, Milyonlar İşsiz, İşte Kapitalist Sisteminiz!, 12 Nisan 2022, https://marksist.net/node/7617
Dünya Proletaryasının 1 Mayıs’ına Selam Olsun!
Kölece çalışma koşulları, yoksulluk, eşitsizlik, sömürü, savaş ve şiddetten başka insanlığa hiçbir şey vaat etmeyen bu düzen artık miadını doldurmuş durumda. Sorunlar sarmalının peşinde bir bilinmeze doğru sürüklenen insanlığın yaşamı her geçen gün daha da çekilmez hale geliyor. Ama bu gerçekliği ters yüz etmek ve düzenlerinin devamlılığını sağlamak için egemenlerin atmadıkları takla yok! İşçi sınıfını bölüp parçalayan, yapay kutuplaştırmayı ve ayrımcılığı körükleyen, emekçilerin algılarını çarpıtarak bir sınıf olma bilincinden uzaklaştıran onlardır. Geçmişle gelecek arasındaki köprülerini yıkan da, emekçileri hafızasız bırakarak karanlığa mahkûm etmek isteyenler de onlardır.
Ama Marksist Tutum sayfalarından öğrendiğimiz bir gerçek daha var; aydınlık karanlığı mutlaka ama mutlaka kovar! Çıkışsız olan kapitalizmdir, insanlık değil! İşçi sınıfımızın kendi öz gücüne, örgütlülüğüne güvendiğinde ve mücadeleyi büyüttüğünde neleri başarabileceğini çok iyi biliyoruz. İşte 1 Mayıs bu mücadelenin bir sembolüdür. İnsanı alçaltan, toplumsal değerleri yok sayan bu düzenin dayatmalarına karşı insanlaşma mücadelesi veren sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Dünya proletaryasının, mücadelemizin simgelerinden biri olan kızıl bayraklarını dalgalandırarak, taleplerini hep bir ağızdan haykırarak meydanları doldurduğu bir gündür. Toplumsal hafızamızı silmek için her türlü sinsi oyunu oynayan egemenlere karşı 136 yıldır büyüyerek yanan bir ateştir 1 Mayıs! Dostlarımızı coşkulandıran ve gururlandıran, düşmanlarımıza korku salmamızı mümkün kılan mücadele geleneğimizdir 1 Mayıs!
Zaman bir derviş gibi sabırla eğiredururken ipliğini, bugün bu geleneğe sahip çıkan kadınlar olarak 1 Mayıs meydanlarını doldurma heyecanıyla doluyuz. Son iki yıldır pandemi gerekçesiyle emekçilere meydanların yasaklanması, sorunlarımızın yok sayılması, kibirli egemenlerin aklımızla alay etmesi, derinleşen yoksulluk ve kölece çalışma koşulları bardağı taşırdı, taşırıyor. Yaygınlaşan işçi eylemlerinin ortaya çıkardığı toplumsal değişim ve dönüşüm isteği de bunun bir göstergesi. Bu haklı isteğin en öndeki neferleri olan emekçi kadınlarımızın birlik, dayanışma ve mücadelenin gücünü hissetmeye her zamankinden çok ihtiyacı var. Çünkü salgın gerekçesiyle evlere kapatılan yaşlıların bakımı, çocukların bakımı ve eğitimiyle ilgilenmek zorunda kalan kadınların iş yükü arttı. Pandemi döneminde, Türkiye’de ve dünyada oransal olarak en fazla işsiz kalanlar kadınlar oldu. Artan hayat pahalılığı emekçi kadınları mutfağı çeviremez hale getirdi. Artan aile içi şiddet nedeniyle sorunları daha da katmerlendi. Bu sorunların çözümü için mücadele etmemiz gerektiği bilinciyle, tüm emekçi kadın kardeşlerimizi ve evlatlarımızı mücadele alanlarına, 1 Mayıs alanlarına davet ediyoruz. Sınıfımızın mahallelerden sokaklara, fabrikalardan meydanlara akan bir nehrin kolları gibi, tüm dünyada kardeşçe, coşkuyla gürül gürül çağlamasını istiyoruz. Dünya proletaryasının 1 Mayıs’ına selam olsun! Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
link: Gebze’den bir grup kadın işçi, Dünya Proletaryasının 1 Mayıs’ına Selam Olsun!, 10 Nisan 2022, https://marksist.net/node/7616
Selam Olsun Tarihin İlk İşçi İktidarına, Paris Komününe!
İşçi sınıfının en büyük atılımlarından biri olan Paris Komününün 150. yılında, Marksizmin ışığı altında bugünün işçileri olarak yol almaya devam ediyoruz. Bize bırakılan miraslardan ders alarak, bu mücadele ruhunu geleceğe taşımak için tarihimizi hem öğreniyor hem de ona sahip çıkıyoruz. Bundan 150 yıl önce Paris Komünarları şöyle haykırmışlardı: “Yaşasın toplumsal devrim!” Parisli işçiler ayaklandılar, burjuvaziyi alaşağı ederek kendi iktidarlarını kurdular ve tarihe bir iz bıraktılar. 72 gün yaşayabilen Paris Komünü, işçi sınıfının gücünü ve inancını gösterdi. Komün bize, işçilerin kahramanlığını, birleşme yeteneğini, gelecek uğruna kendilerini feda etmekte hiç tereddüt etmediklerini gösterdi, bizler için örnek bir deneyim oldu.
Paris Komünü yenilmişti belki ama işçi sınıfının iktidarı alabileceği gerçeği çıkmıştı ortaya. Paris Komünarlarının kavgasının içinden ortaya çıkan “Enternasyonal” marşı da işçi sınıfının inancı, azmi ve geleceğe dair arzularına bir örnekti: “Cellâtların döktükleri kan kendilerini boğacak, bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğacak”…
Sınıfının tarihini bilerek ve onun deneyimleriyle, öğrettikleriyle yol alarak, dünün kaybedenleri, ezilenleri gelecekte bir gün kazanan olacaktır. Dünyanın tüm işçileri bir gün birleşecek ve ayaklar baş olacak! O yaşanası, güzel dünya bir gün avuçlarımızda olacak. Bu uğurda tarihin tüm mücadeleci işçilerinin inancı ve öfkesini ruhumuzda taşıyoruz. Bugünün sömürü düzenine, faşist yönetimlerine karşı nefretimizle içimizde tuttuğumuz mücadele ateşini büyütmeye devam ediyoruz. Yılların bize kazandırdığı geçmişin mücadeleleri gibi, sömürü düzenini ve döktükleri kanı da unutmayacağız. Marx’ın dediği gibi: “İşçi Paris, Komün ile birlikte, yeni bir toplumun şanlı öncüsü olarak ebediyen yücelecektir. Şehitlerinin anısı, işçi sınıfının soylu yüreğinde yaşayacaktır. Cellâtlarınıysa tarih, daha şimdiden sonsuz bir teşhir direğine çiviledi ve rahiplerinin tüm duaları, onların günahlarını bağışlamaya yetmeyecektir.”
Selam olsun bize yol gösteren, tarihe iz bırakan yiğitlere! Selam olsun içinde mücadele ateşi yanan işçi sınıfına!
link: İstanbul’dan MT okuru sağlık işçisi bir kadın, Selam Olsun Tarihin İlk İşçi İktidarına, Paris Komününe!, 3 Nisan 2021, https://marksist.net/node/7332
Paris Komününde Ayaklar Baş Oldu!
Dünya işçi sınıfına ayakların baş olabileceğini gösteren, 72 günlük deneyimiyle işçi devletinin ne olduğunun krokisini çizen, 1917 Ekim Devriminin yol göstericisi Paris Kömünü bugün de dünya işçi sınıfına ilham vermeye devam etmektedir. İlk umut ateşini yakan Paris Komünarları göğü fethetmeye çıkmışlardı. Bugün işçi devriminin yaşayabilmesini sağlayacak nesnel koşullar o günlerle kıyaslanmayacak düzeyde mevcut. Bizlere düşen, tüm mücadelelerden süzülmüş tarih bilinciyle Paris Komünarlarının cesaretini, kararlılığını birleştirerek mücadele etmek. Paris Komünarlarının açtığı yoldan yürüyenlere, dünya devrimi ateşini bugün de ellerinde taşıyanlara, bu uğurda dünyanın dört bir tarafında ter akıtanlara, yarın yeri göğü fethedeceklere selam olsun!
Mersin’den bir işçi
****
Bizler çeliğe şeklini veren metal işçileri olarak, dünya tarihinin akışına yön veren Paris Komününü tüm coşkumuzla selamlıyoruz. Tam 150 yıldır sınıfımızı besleyen bu muazzam deneyim o günden bugüne dünyanın dört bucağında yol gösterici olmuş ve olmaya devam ediyor. Paris Komünü büyük Ekim Devriminin de ilk kilometre taşlarını döşemişti. Bizler de metal işçileri olarak Paris Komünarlarının ve Ekim Devriminin yaktığı devrimci meşaleyi taşımaya devam ediyoruz ve dünyamızı karanlığa boğan bu çürümüş düzeni yerle yeksan etmek için Marksizmin öğretileri ışığında yürüyoruz.
Esenyurt’tan MT okuru metal işçileri
****
Bizler genç devrimciler olarak Paris Komününün mücadeleci işçilerini bir kez daha canı gönülden sevgi ve saygıyla anıyoruz. Bize bıraktığınız bayrağı bizler devraldık. Gelecek nesillere bu mirası taşımak, bu bayrak yarışını sürdürmek boynumuzun borcudur. Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Kıraç’tan MT okuru genç işçiler
****
Bizler tekstil işçileri olarak 150 yılında Paris Komünü selamlıyoruz. Bundan tam 150 yıl önce ayaklar baş olmuştu. Parisli işçiler tarihin akışına yeni bir yön vermiş ve devrimin ilk ateşini yakmıştı. Tam 72 gün süren Paris Komünü dünya işçi sınıfına sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurma yolunda büyük bir miras bıraktı. Onun deneyimleri ve yol göstericiliği 1917 Ekim Devriminin de yolunu açmış ve Rus işçi sınıfına rehberlik etmişti. Bizler de bugünün işçileri olarak onların bize bıraktığı mirasa sahip çıkıyoruz. Kapitalist bataklığı tarihin çöplüğüne atma yolunda Marksizmin öğretileri ve devrimci özü biz işçilerin yoluna ışık tutmaya devam ediyor.
İstanbul’dan tekstil işçisi kadınlar
link: MT okuru işçiler, Paris Komününde Ayaklar Baş Oldu!, 20 Mart 2021, https://marksist.net/node/7325
Onlar Bizim Yolumuza Işık Tutan İşçi Neferleridir
Mart 1848’de Eugene Pottier şu şiirle sesleniyor zamanın insanlarına;
Açım! Açım, diyor gövdem,
Yiyecek ekmeğim, aşım,
Giyecek urbam yok
Yoksulluk canlıları
Ölüleri kemiren kurtlardan bile
Daha fazla kemiriyor.
Sizleri o günlerin şairinin sözleriyle selamlamak istedik. Şanlı ilk işçi iktidarını bizler de petrokimya kadın işçileri olarak selamlıyoruz. Gerçekten hayatlarımızda o zamandan bu zamana değişen bir şey olmadığını, yoksulluğumuzun bu çürümüş kapitalist sistemde çözülmediğini biliyoruz. Çözümün mücadelede ve devrimde olduğunun farkındayız. 72 gün dahi olsa onlar bizim yolumuza ışık tutan işçi neferleridir. Onları sevgi ve saygıyla anıyoruz.
YOLUMUZU AYDINLATANLARA SELAM OLSUN!
link: Esenyurt’tan MT okuru petrokimya işçileri, Onlar Bizim Yolumuza Işık Tutan İşçi Neferleridir, 20 Mart 2021, https://marksist.net/node/7320
Göğü Fethe Çıkanlara Selam Olsun
İşçi sınıfının kadınları, emekçi kadınlar, ne zaman ki ezilen sınıfın bağrında fırtınalar kopmaya başlasa, ne zaman ki dalgalar “güvenli limanları” dövmeye başlasa hep sınıflarının safında yer aldılar. İşçi sınıfının ilk iktidar deneyimi olan Paris Komününe giden süreçte de emekçi kadınların rolü son derece büyüktü. Emekçi kadınların mücadele tarihinin en parlak, en görkemli sayfalarından biridir Paris Komünü.
Tıpkı bugün olduğu gibi o dönemde de egemenler, ekonomik ve politik olarak bulundukları sıkışıklıktan kurtulmanın yolunu savaş olarak görüyorlardı. Bunun sonucunda da Prusya’ya savaş açılmış, ancak en ağır faturayı yine emekçiler yoksullukla, açlıkla ödemişlerdi. Tüm bunlara rağmen bu duruma tepki gösterenlere karşı da tam anlamıyla bir cadı avı başlatılmıştı. Fransa işgal edilmişti. Ancak egemenlerin tek korkusu silahlanmış işçilerdi. Montmarte tepsindeki topları almak için harekete geçen askerlerin karşısına ilk emekçi kadınlar dikildiler. Kadınlar, silahları teslim etmeyeceklerini söylediler. Askerlere seslenerek “bize mi ateş edeceksiniz? Bize kardeşlerinize. Siz kocalarımız, çocuklarımız” dediler ve askerlerin kendilerinden yana saf tutmasını sağladılar.
Devrim başlamıştı bir kere ve suyun önünü emekçi kadınlar açmıştı. 72 günlük kısa bir sürede yıllarca konuşulacak, onlarca ders çıkarılacak koca bir destan yarattılar göğü fethe çıkan Komünarlar. Emekçi kadınlar da bu süreçte cephede en önde erkek sınıf kardeşleriyle Komün için omuz omuza çarpıştılar. Yıllarca erkek işi olarak görülen siyasete dâhil oldular. İşçi sınıfının siyasetini yaptılar. Kadınları ve erkek sınıf kardeşlerini Komün saflarına çağıran gazeteler çıkardılar. Concorde Meydanı artık kızıl bayraklı kadın Komünarların meydanı haline gelmişti. Kızıl bayraklarıyla yürüyen kadınlar, dosta güven düşmana ise korku salıyorlardı. Bu onurlu mücadelede pek çoğu hayatını yitirdi, pek çoğu ise yakınlarını. Ancak kendilerini acılara boğmak yerine inandıkları ve düşünü kurdukları dünya için bedenlerini siper ettiler.
Emekçi kadınlardı onlar, sıradan kadınlar. Ancak önlerinde özlemini duydukları dünyayı kurmanın yolu açılmıştı bir kere. O yoldan yürümeyi seçtiler ve geri dönmeyi reddettiler. Bu onurlu mücadeleye katılmak için çağırdıkları kadınlara şöyle seslendiler: “Ya kazanmak ya da ölmek zorundayız! «Sevdiğimi kaybedecek olduktan sonra davam kazanmış neye yarar?» diyenler, şunu iyi biliniz ki sevgililerinizi kurtarmanızın tek bir yolu vardır: onlarla birlikte mücadeleye katılmak.” 150. yılında Paris Komünü bizlere yol göstermeye, rehberlik etmeye devam ediyor. Selam olsun göğü fethe çıkan Komünarlara!
link: Kocaeli’den bir kadın işçi , Göğü Fethe Çıkanlara Selam Olsun, 20 Mart 2021, https://marksist.net/node/7318