KESK, DİSK, TTB ve TMMOB’un çağrısıyla, 1 Kasım akşamı, açlık grevinde 51. günü geride bırakan Kürt siyasi tutsaklara destek amacıyla Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi ve basın açıklaması gerçekleştirildi. “Ölümler Durdurulsun” pankartının arksında toplanan kitle “Zindanlar Yıkılsın Tutsaklara Özgürlük”, “Ölüm Değil Çözüm İstiyoruz”, “Biji Bıratiya Gelan”, “Eşit, Parasız, Bilimsel, Anadilde Eğitim”, “Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak” sloganlarıyla hükümeti protesto etti.
Kitlenin oturma eylemine geçmesinin ardından basın açıklamasına geçildi. Açıklamayı yapan KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Turgut, siyasal iktidarın açlık grevcilerinin taleplerini ölümler yaşanmadan değerlendirmesi gerektiğini söyledi. Turgut şöyle devam etti: “Dünya Tabipler Birliği’nin 1991 tarihli Malta Bildirgesi açlık grevcisini ‘zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve sıvı almayı reddeden kişi’ olarak tanımlar. Bir açlık grevi ölümle sonuçlanabilir fakat temel amaç ölüm değildir. Bizler hiçbir zaman açlık grevlerinin ölüm orucuna dönüşmesini istemeyiz. Bu nedenle tutukluların yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesini ve taleplerinin görüşülmesini savunuruz. 2000 yılında yaşanan açlık grevlerine yapılan müdahale ve devam eden açlık grevleri sonucu onlarca insanın ölmesi, yüzlerce insanın sakat kalmasına neden oldu. Bu durumun tekrar ortaya çıkmaması için gerekli girişimlerde bulunmak için, Adalet Bakanlığı’nın başta Tabip Odaları olmak üzere insan hakları savunucularının, açlık grevi yapılan cezaevlerini ziyaret etmesine izin vermesi gerekmektedir. Açlık grevlerinin girdiği bu kritik aşamada başta hükümet olmak üzere herkesi sorumlu davranmaya çağırıyor, bedenini açlığa yatırmış insanların ölmemesi için taleplerine kulak tıkanmamasını, barış ortamının daha da zorlaştırılmamasını bekliyoruz. Sürecin gerekliliklerini yerine getirmedikleri takdirde olacak her türlü olumsuzluktan ve ölümden sorumlu olmaktan kurtulamayacaklarını buradan haykırıyoruz.”
Açıklamanın ardından Turgut, KESK’li tutsakları da selamladı, medyanın bu duruma duyarsız kalmasını eleştirdi. Turgut’un konuşması “KESK’li Tutsaklar Onurumuzdur”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Savaşa Hayır Barış Hemen Şimdi”, “Anadil Bölmez Tecrit Öldürür”, “Anadilde Savunma Yasaklanamaz” sloganları ile desteklendi. Oturma eylemi mücadele şarkılarıyla devam etti.
Aynı gün yazar Vedat Türkali’nin çağrısıyla, sanatçılar da Taksim’de bir oturma eylemi düzenlediler.
Eyleme çağrı yapanlar arasında şu isimler yer aldı: Murathan Mungan, Orhan Alkaya, Nur Sürer, Redd, BGST Kardeş Türküler, Aytaç Arman, Altan Erkekli, Kâzım Öz, Hüseyin Karabey, Ayfer Düzdaş, Ferhat Tunç, Yusuf Çetin, Füsun Demirel, Semir Aslanyürek, Kenan Bal, Funda Şirinkal, Şebnem Sönmez, Erdal Ceviz, Senar Turgut, Erkan Can, Menderes Samancılar, Serdal Genç.
Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve anadilde eğitim ve savunma hakkının tanınması için açlık grevine giren 685 mahkûmu desteklemek için, sanatçılar Taksim Gezi Parkı’nın merdivenlerinde toplandılar. Sloganlar eşliğinde Taksim Meydanı’na yürüyen kitle 10 dakikalık sessiz oturma eylemi gerçekleştirdi. Bu sırada, açlık grevinde olan 6 mahkûmun gönderdikleri duygu dolu mektuplar okundu. Bu süre sonunda Kardeş Türküler ritim eşliğinde “Serhildan” ve “Uyu Deme” adlı iki şarkı söyledi. Her şarkının sonuna alkışlar ve “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Tecridi Kaldırın Ölümleri Durdurun”, “İçerde Dışarıda Hücreleri Parçala!” sloganları eşlik etti.
Hastalığı nedeniyle eyleme katılamayan Vedat Türkali’nin konuşması, önce kendi sesiyle alandaki kitleye dinletildi; daha sonra teknik arıza nedeniyle metin üzerinden seslendirildi. Vedat Türkali, devlet partilerinin her tarihsel olayda olduğu gibi bugün de çözümsüzlük konusunda adeta birbirleriyle yarıştığını belirtti. Türkali konuşmasına şöyle devam etti: “Bu yapılanlar tüm halkımıza acılar yaşatmaktan başka bir şey kazandırmıyor. İktidarın dediğine göre, Kürtler silahı bırakıp demokratik yöntemi benimserlerse Kürt sorununu çözerlermiş! Yüzde on barajlı anti-demokratik seçim yasasını halkların desteğiyle aşarak meclise kırka yakın milletvekili ile girmiş BDP’yi sudan bahanelerle yok sayan bir iktidar, bu yalanına kimi inandırabilecektir? Kürt halkının anadilini öğrenmesini haftada iki saatle sınırlayan, yargıda kendini anadiliyle savunma temel insanlık hakkını yasaklayan bir iktidarın demokrasi konusunda söyleyeceği inanılır ne sözü olabilir?”
Sorunların çözümü için Abdullah Öcalan’a özgürlük tanınması gerektiğini savunan Türkali, konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün Kürt siyasal kavgasını yürütenler ülkedeki tüm halkların dillerini, dinlerini, mezheplerini, tüm insanca haklarını savunuyorlar. Değeri bilinmeyen bu olgu, barışı gerçekten isteyen bir devlet için tarihsel bir sunudur.” Açlık greviyle ötenaziyi aynı göstermeye çalışan, doktorları açlık grevine saldırıya kışkırtan zihniyeti ve medyayı eleştiren Türkali burjuva medyaya da seslendi: “Bugünkü açlık grevi, umutlar içindeki bir halkın yasadışı baskılara yasal direnişi, zorunlu bir insanlık çağrısı, yerinde bir uyarıdır. Bu açlık grevleri sizden acımanızı, gözyaşı dökmenizi değil en yasal, en doğal haklarını engelsiz duyurmak için destek vermenizi bekliyor” dedi.
Son olarak Başbakan Erdoğan’a seslenen Türkali şöyle dedi: “Temel insanlık hakları için ölüme yatmış bu kişiler sizin kafanıza değil, olması gereken vicdanınıza sesleniyor Sayın Başbakan! Alanlarda toplanmış, her dilden, dinden, inançtan, yaştan insanlar çözüm yolunu açmanızı, ölümlere son vermenizi bekliyor. Bağışlayın, sonunda sormak zorunda kalırsak, ‘vicdanım da yok’ mu diyeceksiniz Sayın Başbakan?” Konuşmanın ardından eylem sloganlar eşliğinde sona erdi.
link: Marksist Tutum, Sendikalardan ve Sanatçılardan Çağrı: Ölümler Durdurulsun!, 3 Kasım 2012, https://marksist.net/node/3119
Krizin Pençesindeki Avusturya’da Güncel Tablo
Patronların Pervasızlığı Sınır Tanımıyor