Ömürlerinde bir kere bile Rahat yüzü görmeyenler, Her sabahın köründe olduğu gibi yine Biriktiler Fabrikanın siyah demir kapısının önüne Dindirsin diye yüreklerinin acısını Yaktılar Ucuz sarma sigaralarını. Dumanları, Sararmış bıyıklarının arasından Zehrini içeri Acısını dudaklarına bırakarak çıktılar. Sabahın ilk ışıkları Gecenin karnını yırtarken Karanlıklar yerini Göğün ışıklı kızıllığına bıraktılar. Aydınlandı envai çeşidi fukaralığın, Evlerin damları aydınlandı Çamurlu sokaklar, Bacaları ve siyah demir kapısı fabrikanın Yıllar var ki yoklukla geçer. Yıllar var ki yoksulluk ve kahır… Fabrikanın çarklarında öğütülür işçilerin ömürleri ağır ağır,.. Ve havada Eli ayağı kesen Masmavi, bıçak gibi bir ayaz... Ne oturmak mümkün olur Kaldırım taşlarına biraz, Ne yaslanmak Yüksek taş duvarlarına fabrikanın. Kömür karası yağar Bacalarından sokaklara. Ve damlarına evlerin... Kondularına yoksulluk… Onlar; Çıplak ayaklarını çocuklarının Buza kesen avuçlarını, Kapısız penceresizliğini kondularının, Ekmeksizliğin, aşsızlığını sofralarının, Alın yazıları sanırlar. Bilseler, Ah, bir bilseler, Alınlarındaki o yazı Ellerinin karasındandır. Ve ellerinin ölesiye itaatkâr Ve ellerinin Sanki hiç birleşemeyecekmiş gibi Ayrı gayrı kalmasındandır. Bilseler, Ah bir bilseler; Nasıl ki birleştirince Söküp atarlar ellerinin karasını avuçlarından, Alınlarının yazısı da öyledir. Ve ne zaman Milyonlarca el birleşir ve ahdederse İşte o zaman Kurtulurlar alınlarındaki o kara yazıdan.
22 Mart 2021
link: Ziya Egeli, Bilseler, Ah Bir Bilseler!, 22 Mart 2021, https://marksist.net/node/7326
... önceki yazı
Newroz’da Yüz Binlerin Dayanışma ve Mücadele Mesajı
Newroz’da Yüz Binlerin Dayanışma ve Mücadele Mesajı
sonraki yazı ...
İstanbul Sözleşmesi, Kadın Düşmanlığı ve Yalanlar
İstanbul Sözleşmesi, Kadın Düşmanlığı ve Yalanlar