CHP’nin tesettürlü kadınlara yönelik yürüttüğü yeni politika son günlerde burjuva cenahı en çok meşgul eden konu oldu. Ateşli tartışmaları tetikleyen hadise Sultangazi ilçesinde yapılan CHP töreninde Baykal’ın çarşaflı kadınlara parti rozeti takmasıydı. AKP’nin bu gelişmeye tepkisi ise beklenenden çok daha “olumlu” oldu. Ancak gerek CHP içinden gerekse CHP dışından tepkilerin gelmesi gecikmedi. CHP başkanı, insanların kılık kıyafetlerinin değil, zihniyetlerinin önemli olduğunu ifade ederek (!) çarşaflı kadınların da partiye üye olmalarının gerekliliğini savundu.
Baştan söyleyelim, mevzuun bu haliyle gündeme gelmesinin nedeninin yaklaşan yerel seçimler olduğu çok açıktır. Seçimler yaklaştıkça “açılım” kavramı giderek popülerleşti. Bu kavram burjuva politikacıların ve ideologların dillerine pelesenk olmuş durumda. Burjuva partiler “Güneydoğu açılımı”, “Alevi açılımı”, “Türban açılımı” gibi söylemlerle farklı seçmen kitlelerine ulaşabilmenin yollarını arıyorlar. Hatta CHP’nin “proletarya açılımı” yapacağı bile iddia ediliyor. Çünkü DİSK, KESK ve Türk-İş içerisindeki AKP karşıtlarına yönelik bir planı da bulunuyor bu partinin. AKP ve CHP’nin “Güneydoğu açılımı” Kürtlerin oylarını, AKP ve MHP’nin “Alevi açılımı” Alevilerin oylarını, CHP’nin “türban ve çarşaf açılımı” ise dindar olarak bilinen kesimlerin oylarını alabilmek için yapılan seçim yatırımlarından başka şeyler değil.
Tüm bunlar düzen partilerinin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gösteriyor. Yıllardır Kürt ve Alevi düşmanlığıyla ya da türban karşıtlığıyla bilinen bu partilerin birdenbire ağız değiştirmeleri, bu konulara bakış açılarının değiştiği anlamına gelmiyor. Tüm düzen partilerinin Kürt sorunundaki siyasetleri inkâr ve imha geleneğine dayanıyor. Bu böyleyken “Güneydoğu açılımının” Kürtlerin oylarını almaktan ve onları oyalayıp düzenin sınırları içine hapsetmekten başka bir amacı olabilir mi?
“Alevi açılımı” meselesinde de durum farklı değildir. Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas’ta yüzlerce Aleviyi katleden geleneğin temsilcisi olan MHP ve AKP utanmadan Alevilerin sorunlarının çözümü için “karşılıklı anlama ve anlaşılma” süreci başlatılmasına katkıda bulunmaya “samimiyetle” hazır olduklarını söyleyebiliyorlar.
“Biz yaptık, oldu!”
Bu seçim yatırımlarından en çok tartışma yaratanı şüphesiz CHP’nin “çarşaf açılımı” oldu. Üstelik bazı ilçelerde imamların da aday olarak gösterilmesi “CHP değişiyor mu?” sorusunu gündeme taşıdı. Kemikleşmiş CHP’lilerin de inanamadığı bu “değişimin” oy kazanma yönünde atılan bir adım olduğunu büyük çoğunluk kabul ediyor. Burjuva yazar-çizerlerin bazıları ise CHP’nin çarşafa ve türbana yönelik bakış açısının bu şekilde değişmesinden umutlular. Oysaki değişen bir şey yok! Tartışmaların kendisi bile CHP’nin ikiyüzlülüğünü ve oportünizmini ortaya koyuyor. Çarşaflı kadınların partiye üye yapılmalarını Baykal şöyle savunmuştu: “Bu memleketin kadınlarının yüzde 70’i örtülüdür. Biz yemeniye, yaşmağa düşman değiliz. Önemli olan onu kim, ne için kullanıyor? Onların ezici bir çoğunluğunun devletle, cumhuriyetle, Atatürk’le bir problemi yok. Türbanlılar arasında da devletle, Atatürk’le problemi olmayanlar var. Kara çarşafı siyasi simge olarak kullanan çok az. Simge olarak kullanan türbanı kullanıyor.” Oysa hemen ardından gelen açıklamalarında, türbanlı kadınların bir provokasyonun parçası olmamak kaydıyla CHP Genel Merkezi’ndeki toplantıları izlemeye gelebileceklerini söyledi. Lütfetmiş!
Türban konusundaki yeni tutumun haklılığını ispatlamaya yönelik bu türden sözler hiçbir inandırıcılık taşımıyor. Çünkü ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bugüne kadar türbanlı kadınların kamu alanlarına ve okullara girmesinin serbest bırakılması yönündeki tüm girişimleri engellemeye çalışan CHP’nin birkaç çarşaflı veya türbanlı kadına rozet takıp partiye göstermelik üye alması, türban konusundaki statükocu zihniyetinin değiştiğini göstermez. Hatırlanacak olursa geçtiğimiz Şubat ayında AKP, üniversitelere türbanlıların girebilmesinin önünü açan anayasa değişikliğini MHP’nin de desteğini alarak meclisten geçirebilmişti. Ancak bugünün “çarşaf yanlısı” CHP’si, “Bu iş çarşafa kadar gider” diyerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurup değişikliğin iptalini istemişti. Nitekim mahkeme kendi anayasasını hiçe sayarak üniversitelerde türbanın serbestliğini sağlayan anayasa değişikliğini iptal etmişti. Dolayısıyla, CHP’nin türban konusundaki yeni tavrı tam bir samimiyetsizliktir. Zaten parti tabanını yatıştırmak için yapılan açıklamalarda türban konusunda bir zihniyet değişikliğinin olmadığı, türbanın veya çarşafın kamusal alanda serbestçe kullanılmasına hâlâ karşı olunduğu söyleniyor.
Baykal’ın “türban açılımını” savunurken, “Cumhuriyet döneminde Atatürk Bulvarı'nda kılık kıyafeti müsait olmayan insanları geçirmiyorlardı. […] Tek parti zihniyeti oydu” demesi ise herkesi şaşırttı. Kendi zihinlerinde yarattıkları Atatürk ve CHP imajı zedelenince has Kemalistlerin tepkisi sert oldu. Tek parti döneminde CHP tarafından yapılan değişiklikler her ne kadar “devrim” diye takdim edilse de, bunların birçok durumda yüzeysel, biçimsel ve tepeden inmeci olduğu bilinen bir gerçektir. Örneğin şapka kanununa karşı çıktığı için idam edilenler bile olmuştur. Bu yüzden CHP’nin kendisini sol sosuna buladığı 70’li yıllar kısmen hariç, CHP ile halk arasında hep bir kopukluk olagelmiştir. Bu yüzden, 27 yıllık tek parti diktatörlüğünden sonraki ilk seçimlerde din konusunda eski politikasından tavizler vermesine rağmen CHP iktidardan düşmüştür.
CHP’ye seçimlerde oy veren taban bellidir. Ulaşamadığı kesimlerden oy alabilmek için şimdi birtakım göstermelik çıkışlar yapılıyor. Bir taraftan da mevcut oylar muhafaza edilmeye çalışılıyor. Çünkü çarşaf açılımı CHP’nin Kemalist seçmen kitlesini fazlasıyla rahatsız etmiş görünüyor. Baykal gittiği yerlerde tepkiyle karşılanıyor. Kemikleşmiş seçmeninin her halükârda CHP’ye oy vereceği düşünüldüğünden, “yüzde 70’lik” örtülü kadınların gönlünün çelinmesi daha kazançlı görülüyor. Fakat dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma tehlikesi ile de karşı karşıyadır CHP.
Çok açıktır ki CHP’nin de AKP’nin de türbanlısıyla türbansızıyla kadınların kendilerini özgürce var etmesi sorunuyla ilgilendiği yoktur. Onlar türban sorununu kendi cephelerinden istismar ediyorlar yalnızca. Örtülü kadınların büyük bir çoğunluğunu emekçi kadınların oluşturduğu ortadadır. Oysa CHP de AKP de emekçi sınıfları temsil eden partiler değil, egemen sınıfların çıkarlarını takip eden partilerdir. Bu yüzden onların emekçi kadınların gerçek çıkarlarını ve dertlerini düşünmesi söz konusu değildir. Tüm sorunlarımızın çözümü mevcut düzenin yıkılmasından geçtiği gibi, kadın da ancak bu düzene karşı verdiği mücadele ile özgürleşebilir. İşçi sınıfının türban sorununda kurulan tuzağa dikkat etmesi gerekiyor; burjuvazinin bir kesiminin değirmenine su taşımak değil, örgütlü biçimde topuna karşı mücadele etmek gerekiyor.
link: Suphi Koray, CHP’nin Türbanla Dansı, 1 Ocak 2009, https://marksist.net/node/2017
Ankara’da Devrimcilere Yönelik Polis Saldırısı
Ezilen çimen miyiz?