Gerekli önlemler alınmadığı için her geçen gün iş cinayetlerine yenileri ekleniyor. Burjuva medyada ancak toplu cinayetler söz konusu olduğunda iş cinayetleri gündem oluyor. Ermenek’te yaşanan maden faciası da bunlardan biriydi.
Ermenek’te yaşamını yitiren madencilerin ailelerine törenle ev verileceği duyuruldu. Törene katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız kürsüye çıktığında, AKP’li yalakalar alkışlarla “Türkiye sizinle gurur duyuyor” sloganını attırdı. Bunun üzerine öfke ve acıyla dolan madenci eşleri çileden çıktı. Zeynep Tokat, slogan atan partililerin yanına yaklaşıp, “Neyle gurur duyuyorsunuz siz? Bizim çektiğimiz acıyı biliyor musunuz? Neyle gurur duyuyorsunuz?” diyerek tepki gösterip kalabalığın arasından geçip salonu terk etti. Zeynep Tokat, salonun dışında bekleyenlere de, “Sizin yüzünüzden bunlar başımıza geldi. Bir Soma yasası çıkardınız başımıza. Neyin gururunu duyuyorsunuz? Bize Cumhurbaşkanı, Başbakan ne yaptı? Gelip başsağlığında bile bulunmadılar” dedi.
Ardından madenci Tezcan Gökçe’nin eşi Ayşe Gökçe de tezahüratta bulunanlara sert tepki gösterdi. “Ne verdiniz de gurur duyuyorsunuz siz? Bize bir şey verdiğiniz yok. Biz bir şey istemiyoruz” dedi. Gökçe, kendisini sakinleştirmek isteyen bakanların korumalarına da, “Benim iki acım var. Sakin olamam ben. İki yiğidimi yitirdim ben. Aklımı yitireceğim” dedi.
AKP her zaman yaptığı gibi birtakım kırıntılar vererek işçilerin haklı öfkesini susturacağını zannediyor. Sus payı olarak da işçi ailelerinin bir kısmına ev dağıtıyorlar. Tepkilerini öfkeyle dışarı akıtan az olsa da, büyük bir çoğunluk AKP ile gurur duymak şöyle dursun, öfkelerini biliyorlar. Yarın bu öfkenin patlamalı olarak ortaya çıkmayacağını kimse iddia edemez. İşçilerin öfkeleri ve acıları elbet bir gün bu düzenin temsilcilerine ve kapitalizme yeryüzünü dar edecek. Kaçacak delik arayacaklar!
Soma’da yaşanan faciada da 301 işçi kardeşimizi patronların kârı uğruna toprağa verdik. Geride gözü yaşlı anneler, babalar ve eşler kaldı. Çocuklar yetim kaldı. Tüm bu acıların yanı sıra, aileler zaten yoksulluğun pençesindeyken daha da mağdur hale geldiler.
Olaylar sıcakken yine düzenin temsilcileri sanki sorumlular kendileri değilmiş gibi, ailelerin yanında olacakları, onları mağdur etmeyecekleri, Somalı ailelerin acılarının kendi acıları olduğu yalanlarını söyleyip durdular. Yalan söylediklerini ispat etmek için çok lafa gerek yok, yaşananlar her şeyi gösteriyor, kanıtlıyor.
İş cinayetlerine her gün yenileri eklenirken AKP bunu önlemek için bir şey yapmadığı gibi, çıkardığı yeni yasalarda da sermayenin çıkarlarını koruyor. Soma ve Ermenek’teki maden kazalarının üzerinden aylar geçti. Maden yasasında güya iyileştirme yapıldı. Hükümet yaşam odalarının işçileri kurtaracağını bile bile, maden patronlarının maliyetlerini arttırmamak için bununla ilgili düzenlemeleri gerçekleştirmiyor. Oysa hükümetin “gereksiz” bulduğu için yasaya eklemediği yaşam odaları sayesinde Güney Afrika’da 486 maden işçisinin hayatı kurtuldu.
Hükümet “işçilerin yanında olacağız” derken, iş cinayetlerinden sorumlu olarak yargılanan patronlar ya da temsilcileri ya salıveriliyor ya da temsili olarak yargılanıyorlar. Böylece katiller hafif cezalarla paçayı sıyırıyorlar.
Bu düzenin işçiyi mi yoksa patronlar sınıfını mı koruduğu ortadadır. Burjuvazinin gözünde işçilerin hayatının hiçbir değeri yoktur. Önemli olan onlar için gelecek tatlı kârlardır. Yoksa yüzlerce işçi ölmüş, sakat kalmış umurlarında bile değildir. Bir madenci eşi şöyle feryat ediyor: “Bizi boynu bükük koymayın, zenginlerin dünyası bu dünya!” Biz işçi sınıfı olarak boynu bükük kalmamalıyız. Gücümüz ellerimizde, örgütlülüğümüzde. Bu dünya zenginlerin dünyası, doğru, ama şimdilik! Bizler örgütlenip sermaye düzeninin karşısına çıktığımızda, ne zenginlikleri para edecek, ne de sözleri. Tüm bu acıların hesabını sormak için karşılarına çıktığımızda kaçacak delik arayacaklar. İşçi sınıfı olarak hepsinin hesabını sormalıyız, soracağız!
link: Pendik’ten MT okuru bir büro işçisi, Türkiye İşçi Sınıfı Sizinle Gurur Duymuyor!, 20 Mart 2015, https://marksist.net/node/4053
Çanakkale Muharebelerine Dair Yalanlar ve Gerçekler
Avrupa Ordusu Mümkün mü?