dünyanın tepesinde bir avuç hışır
karga kanat çırpsa uykuları karışır
yağmalanmış emeklerden gelir soylulukları
yağmalanmış özgürlüklerden
Kapitalist sistem dünyayı yok oluşa sürüklemeye devam ediyor. Bölgesel savaşlarla iç içe geçerek yürüyen emperyalist çıkar savaşları yoksul işçileri, emekçileri öldürmeye, yurtlarını terk etmeye zorlarken, milyonlarca insan savaşın kirli yüzünü, sonuçlarını yaşamaya devam ediyor.
Yaşanmış olan iki büyük emperyalist paylaşım savaşı sonunda on milyonlarca insan katledildi, milyonlarcası sakat kaldı, milyonlarcası psikolojik travma yaşadı ama emperyalistlerin açgözlülükleri doymak bilmedi. Kâr hırsı, hegemonya yarışı, sermaye sınıfının sınırsız zenginleşme arzusu hiç bitmedi. Emeğin korkunç sömürüsü ile palazlanan burjuvazinin kendi çıkarları doğrultusunda dünyayı yeniden paylaşmak için başvurduğu yollardan biridir savaş. Savaş demek yıkım demektir, ölüm demektir, sakat kalmak demektir… Silah tekellerinin, ilaç tekellerinin, enerji tekellerinin, gıda ve tekstil tekellerinin, inşaat tekellerinin daha da büyümesi demektir. Savaş burjuvazi için, stokların tüketilmesi, yıkılan alanların yeniden inşa edilmesi, dolayısıyla yeni kârlı yatırım alanlarının açılması demektir. İşçi sınıfının korkunç sömürüsü, sosyal haklarının gaspı demektir, savaş cephelerinde yoksul emekçi halkın ölmesi, sakat kalması demektir. Bir avuç sermaye için devasa kârlar demekken, milyonlarca işçi-emekçi için var olan özgürlüklerinin de yağmalanması yok edilmesi demektir. Egemen sınıf ve onun siyasi temsilcileri uğruna milyonlarca işçi-emekçinin feda edilmesi demektir. Savaş kendiliğinden gelmez, onun koşullarını oluşturan sermaye düzeninin kendisi ve bu düzenin temsilcileridir. Bakın şair ne diyor;
Doğrudur yıldırımın düştüğü, yağdığı yağmurun,
Bulutların rüzgârla sökün ettiği.
Ama savaş öyle değil, savaş rüzgârla gelmez;
Onu bulup getiren insanlardır.
İkinci emperyalist savaş sonunda barış ilan edildi. Savaşı yürütenler, savaştan beslenenler oturup biraz da “barış” yapalım dediler! Peki, gerçekten barış oldu mu? Bugün dünyanın birçok bölgesinde yürüyen savaşlar halklara barış mı sağlıyor? Ortadoğu’da yıllardır süren savaşın sorumluları kimler? Hani özgürlük gelecekti, halklar barış içinde yaşayacaktı? Dün Irak’a özgürlük götürüyoruz diyenler yüz binlerce insanı katletti, sakat bıraktı, milyonlarcasını evsiz barksız bıraktı. Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da, birçok Afrika ülkesinde yaşanan katliamların sorumluları yine bu “barış yapalım” diyen emperyalistler değil miydi? Ya Balkanlar’da yaşanan katliamlar; barış için miydi? En son Suriye topraklarında yaşanan savaş milyonlarca insanı geleceği belli olmayan umutsuzluğun içine sürüklemedi mi? Milyonlarca insan mülteci durumunda açlığa, yoksulluğa, umutsuzluğa itilmedi mi? Hani barış gelmişti?
Duman tüten topraktan bahar boyunca,
Dökülüp yükselir birden gökyüzü.
Ama barış ağaç değil, ot değil ki yeşersin:
Sen istersen olur barış, istersen çiçeklenir.
Sermayenin çıkarları için yürütülen bölgesel savaşlar da geçmişte yaşanmış olan iki büyük emperyalist savaşla aynı niteliktedir. Burjuvazinin emperyalist yayılmacı politikalarının bir sonucu olarak halklar birbirine kırdırılmakta, işçi-emekçiler cephelere sürülerek burjuvazi için ölmeye, öldürmeye yollanmaktadır. Bu savaşlar biz işçi-emekçilerin çıkarına değil, burjuvazinin çıkarlarına hizmet ediyor. Bu savaşlara ortak olmamalıyız. Barışı ise burjuvaziden ya da onların temsilcilerinden beklememeliyiz. Onların barış diye bir derdi zaten yok. Cephede ölüme giden burjuvazi değil ki barış istesin. Ve onlar için barış demek savaşa nefes almak için ara vermek demektir.
Gerçek barış, işçi sınıfının burjuvaziye karşı vereceği mücadele sonunda kapitalist/emperyalist sistemin yıkılıp onun yerine işçi sınıfının yolunu açacağı sınıfsız, sömürüsüz bir dünya ile mümkün olacaktır. Sınıfların olmadığı, insanın insanı sömürmediği, halkların barış içinde yaşadığı bir dünya için örgütlenmeli, örgütlü mücadele etmeliyiz.
Dünyaya Barış İşçilerle Gelecek!
link: Kıraç’tan MT okuru bir işçi, Sen İstersen Olur Barış!, 1 Eylül 2015, https://marksist.net/node/4414
Diyanet Fedakâr Köleler İstiyor
Savaş Karşıtı Mücadelede İşçi Sınıfı