Mitolojide öyle sanıldığı gibi hep güçlü ve gizemli kahramanlar ya da tanrılar yoktur. En az onlar kadar ünlü dolandırıcılar, hırsızlar, eşkıyalar, zalimler de vardır. Bunlardan bir tanesi de Yunan mitolojisindeki, Atina ve Eleusis arasındaki kutsal yol üzerindeki kalede yaşayan Procrust adında zalim bir devdir. Bu devi ünlü yapan şey ise onun kalesinde bulunan iki yatağıdır. Bunlar sıradan yataklar değildir ama. Procrust misafirlerini bu yataklarda ağırlarmış. Gelen misafir kısa boylu ise onu büyük yatağa yatırıp kollarından ve bacaklarından çekerek, ona türlü eziyetler ederek uzatır ve yatağa uyumlu hale getirirmiş. Uzun boylu misafirlerini ise küçük yatağa yatırarak kol ve bacaklarını kesip yatağa sığmalarını sağlarmış.
Mitoloji bu ya, kimilerine göre Procrust, belirli kalıplar dışına taşıp çıkan her şeyi bunların zorla standarda uydurulmasıyla görevli bir kahraman olarak değerlendirilmiş. Kimilerine göre ise, tektipleştirmenin sembolü haline gelen zalim bir dev olarak geçmiş tarihe. Biz Procrust’u mitolojide bırakıp kendi zamanımızın Procrustlarına geçelim.
Gördüğünüz karikatürde Procrust’un meşhur yatağının üzerinde “yasal 8 saatlik işgünü” yazıyor. Yani sendikal hareketin 8 saatlik işgünü mücadelesini karalamak için, onu dev Procrust’a benzetmişler. Burada bize 8 Saatlik işgünü uygulamasının güya her ülkeden, her sektörden işçiye uymayacağını anlatmaya çalışmışlar.
Çizimde, çalışma saatlerinin kısaltılmasının her ülkeye uygun olmadığı öne çıkarılmaya çalışılsa da, gerçeğin bundan çok daha farklı olduğunu bilmek hiç de zor değil. Bir kere işçi sınıfının çok uzun zaman önce başlattığı, günümüzde de devam eden bir mücadeledir işgününün kısaltılması mücadelesi. Sanayinin geliştiği ve hız kazandığı yıllar, aynı zamanda işçilerin de köle gibi 12 saat, 16 saat çalıştırıldığı, hiçbir yasal güvencelerinin olmadığı yıllardı. Burjuvazinin, çocukları çalıştırırken ölüme iterek sömürdüğü yıllardı. 8 saatlik işgünü mücadelesinin öncesinde, çeşitli dönemlerde iş saatlerinin önce 12 saate, ardından da 10 saate düşürülmesi için mücadeleler verildi. Bu pek çok ülkede gerçekleştirildi. Ama aynı zamanda da burjuvazi bunun önüne geçmek için hızla gayri insani düzenlemelere gitti ve yasaları kendi lehine olacak şekilde hazırladı. Ama bu haklı olan bir sınıfın, yani işçi sınıfının mücadelesini durduramadı. 1848 yılında Fransız işçi sınıfının verdiği mücadeleden 1889’da Amerikan işçi sınıfının ayağa kalkmasına ve bu mücadelenin pek çok ülkeye sıçramasına denk düşen silsileler halinde devam etti. İşçi sınıfı tüm kazanımlarını çetin mücadeleler sonucunda elde etti. 8 saatlik işgünü mücadelesi ile sembolleşmiş 1 Mayıs da bunun en önemli örneğini oluşturuyor.
Bu sadece 8 saat meselesi değildir. İşçi sınıfının ortak çıkarlarını ifade eden, onu tek tek işçiler olmaktan öte uluslararası bir sınıf kimliğine büründüren, tek bayrak altında toplayan siyasal bir harekettir söz konusu olan. İşte burjuvazinin korkusunun büyük bir kısmı da bundan kaynaklıdır. Bir sınıf olduğunun farkına varan, içinde bulundukları şartları değiştirmek için sınıf olmanın verdiği güçle örgütlenen milyonlar, burjuvaziyi yatağında rahat uyutmayacaktır. Bulabildiği her yöntemi işçi sınıfının mücadelesinin önünü kesmek için kullanan burjuvazinin bir karikatür üzerinden kara propaganda yapması da bu açıdan şaşırtıcı değildir. Geçmişten günümüze kadar uzanan süreçte, mücadele 8 saatlik işgünü ile sınırlı kalmadı. Bu kazanımın hemen ardından işçi sınıfı yeni talepleriyle mücadele etmeye devam etti, ediyor. Çünkü mesele bazı imtiyazlar ya da ufak tefek kazanımların çok ötesinde. Bir sınıfın başka bir sınıfa karşı verdiği savaşımda. Bu savaşı işçi sınıfının kazanabilmesi de durmaksızın mücadele bayrağını yükseltmesine bağlı.
Tarih Procrustların zorbalıklarını yazdığı gibi, o ve onun gibilerin sonunun nasıl geldiğini de yazıyor. Bir gün tarihin, örgütlü işçi sınıfının ayağa kalkarak kapitalizmi ve onun efendilerinin sonunu nasıl getirdiğini yazacağı günleri de göreceğiz. Mücadelemizi ne kadar karanlığa boğmaya çalışsalar da, biz yarınlara umut ekmeyi işte bu onurlu geçmişimizden öğrendik.
link: Gebze’den metal işçisi bir kadın, Procrust’un Yatağı ve 8 Saatlik İşgünü Mücadelesi, 11 Haziran 2021, https://marksist.net/node/7375
Kapitalizmin Tarıma Etkisi
Cumhurbaşkanlığı Kararıyla “Acele Kamulaştırma”