1917 Ekim Devrimi sosyalizm mücadelesinin doruk noktasına ulaştığı, ezilen sınıfın ezen sınıf karşısında mutlak zafer kazandığı tarihsel bir deneyimdir. Böylesi tarihsel dönemler kuşkusuz birdenbire ve kendiliğinden ortaya çıkmazlar. Nasıl ki bir puzzle parçalardan oluşuyor ve bu parçaların doğru yerlere doğru zamanda yerleştirilmesi gerekiyorsa, tarihsel olaylar da aynı şekilde evveliyatında irili ufaklı olaylarla, gelişmelerle, doğru zamanda atılan doğru adımlarla ilmek ilmek dokunur. Bolşevik Parti önderliğindeki Ekim Devrimi de 1917’ye gelinceye kadar çok farklı gelişmelerden, deneyimlerden, çeşitli başkaldırılardan geçmiş ve o şekilde gerçekleşmiştir. 1905 Haziranında yaşanan Potemkin Zırhlısı ayaklanması da bu örneklerin başında gelen önemli bir ayaklanma ve deneyimdir.
1905 yılı Rus işçi sınıfı açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. O yıllarda Çarlık rejimi altında inim inim inleyen Rus işçi sınıfı insanlık dışı koşullarda yaşamaya mahkûm edilmişti. Her türlü baskı aracı sonuna kadar kullanılıyor, muhalif tek bir sese bile tahammül edilmiyor, yok edilmeye çalışılıyordu. İnsanların çok büyük çoğunluğu başka bir dünyanın olabilme ihtimalini hayallerinden çıkarmışlardı neredeyse. Troçki’nin şu sözleri o dönemi özetliyor. “1905’ten önce, devrim bizim için teorik bir kavram, uzak mücadeleler hakkında romantik bir anımsama ya da salt bir umut demekti.” Böylesi karamsar bir dönemde 1905 devrimi umutların yeniden yeşermesine, yakınlaşmasına sebep oldu. Bu umutları yeşerten, yeni bir dünya mücadelesinde yola bir taş döşeyenler de denizciler olmuştur.
Rusya’nın içinde bulunduğu savaş durumu ve insanlık dışı çalışma koşulları denizci askerleri de fazlasıyla etkilemişti. Öfkelerini ve mücadele isteklerini devrim ruhuyla birleştiren, kimisi de gizli örgütlerde devrimci faaliyet sürdüren askerler Potemkin zırhlısında direnişe geçtiler. Her şey Potemkin’in Tendra Adası’na yanaşmasıyla başladı. Gemiye alınan kurtlu ve kokmuş etler, içerde alevlenmeye hazır bir ateşin parlamasına neden olacaktı. Yaşam koşullarının oldukça kötü olduğu gemide, denizcilerin önüne kurtlu ve kokmuş yemekler konuldu. Bu durum karşısında öfkelenen denizcilerin büyük bir kısmı isyan etti. İsyan eden askerler tutuklanıp infaz edilmek üzere güverteye çıkarıldılar. İnfaz mangası, ateş emrinden sonra devrimci bir asker olan Vakulinçuk’un “yoldaşlar kime ateş ediyorsunuz” sözü ile ateş etmekten vazgeçti. Potemkin Zırhlısı filmine göre yaşanan bu olaydan sonra ateş mangasındaki askerler de isyancı askerlere katıldı ve gemideki subaylar denize atıldı. Kurtlu etlerden yükselen isyan dalgası Potemkin’e yayıldı. Öyle bir noktaya gelinmişti ki artık geri dönüş yoktu.
Potemkin’in motor odası askerler tarafından ele geçirildi. Haklı isyanlarıyla silahlar artık askerlere değil subaylara yönelmişti. Emir komuta zinciri ilk kez kırılmış, denizciler isyan bayrağını açmışlardı. Artık Potemkin, devrimci denizcilerindi. Devrimci denizcilerden oluşan bir komitenin kararıyla Potemkin, işçi kenti Odesa’ya doğru, kızıl bayrağıyla yol aldı. Odesa’daki devrimci işçilerle isyancı Potemkin’in buluşması tarihin unutmayacağı bir an olacaktı. Potemkin isyancılarını desteklemek için işçiler büyük bir greve çıktılar, onlara yalnız olmadıklarını, aynı yolda yürüyeceklerini ve gerekirse aynı yolda öleceklerini gösterdiler. Ayaklanma sırasında ölen askerler için, başta da öncü bir devrimci olan Vakulinçuk için cenaze töreni düzenlendi. Cenaze töreni kitlesel bir gösteriye dönüştü ve şehir merkezine doğru yürüyüş başladı. Korkuya kapılan Çarlık rejimi kitlenin üzerine ateş açılması emrini verdi. Potemkin zırhlısı da karşılık olarak şehirde bulunan ve askeri yetkililerin kaldığı bölümü topa tuttu. Çarlık rejiminin teslim ol çağrılarına uymayıp sonuna kadar direnen Potemkin zırhlısı teslim olmadı fakat savaşacak yeterli gücü de olmadığı için rotasını Romanya’ya çevirdi.
Potemkin isyancıları ve direnen devrimci işçiler, Çarlık Rusya’sının otoritesini büyük ölçüde sarsmıştı. Ekim Devriminin kıvılcımı olan Potemkin Ayaklanması mücadeleci denizciler için büyük önem taşıyor. Umutların bitmeye yüz tuttuğu bir dönemde gerçekleşen bu ayaklanma, kendi dönemi ve sonrası için önemli bir yapıtaşı olmuştur. Sadece o dönemler için değil bugün için bile bize yol gösteren bir deniz feneri gibidir. Bugün, işçi sınıfı saflarında mücadele eden biz genç denizcilere düşen görev ise yaratılan bu mirasa sahip çıkmak ve mücadeleyi daha da ileri taşımaktır.
link: İstanbul’dan denizci öğrenciler, Devrimin Kıvılcımı: Potemkin Zırhlısı, 17 Eylül 2021, https://marksist.net/node/7459
Türkiye’de Demokrasi: 20 Milyar Lirayla Ne Yapıldı?
İklim İçin “Yeni” Rapor ve Eski Vaatler