Burjuva medya son zamanlarda olası İstanbul depremiyle ilgili olarak bir dizi demeçler vermeye başladı. Şu kadar insan ölecek, şu kadarı işsiz, şu kadarı evsiz kalacak diye rakamlar sıralanıyor. Ve buna dair yapılan başka bir şey yok. Ne de olsa burjuvalar için deprem, sel, fırtına gibi doğal afetlerin olması veya olmaması hiçbir şeyi değiştirmiyor. Nasıl olsa onlar depreme dayanıklı evleriyle, işyerleriyle, kendi özel araçlarıyla bu gibi durumlardan burunları bile kanamadan başka şehirlere gidebiliyorlar. Oysa burjuvazi, bizleri, en küçük artçı depremde bile duvarları çatlayan, şiddetli depremde ise üst üste yığılarak yıkılan binalarda yaşamaya mecbur bırakmaktadır.
Olası bir deprem için onarım çalışmaları yaptığını ve bu yolla muhtemel yaralı ve ölü sayısını azaltma yoluna gittiğini iddia eden burjuvazi, aynı zamanda ölecek olanların sayısını belirtmekten de geri durmuyor. Aslına bakılırsa ortada somut olarak yapılan tek şey, ceset torbası stoklamalarıdır. Tahminlere göre, İstanbul’da olması beklenen depremde 70 bin evden 30 bin kadarı üst üste yığılacak, 500 bin kişi ölecek, iş yerlerinin yıkılmasından dolayı 250 bin kişi işsiz, 400 bin aile ise evsiz kalacak. Bu rakamlar, açlıkla, yoksullukla, işsizlikle başbaşa kalacak olan bizlerin oranlarını gösteriyor. Zaten kapitalizmin bizlere dayatmış olduğu işsizlik, yoksulluk, barınacak yer sorunları bir de deprem gibi doğal olayların etkisiyle katmerleşerek bizleri muazzam bir yok oluşa itmektedir.
Hatırlayacağımız gibi, bundan altı yıl önce meydana gelen Marmara depreminde binlerce insan ölmüş, binlercesi evsiz, işsiz ve binlerce çocuk da öksüz kalmıştı. Burjuva devletin, depremden sonra hayatta kalanlara yapmış olduğu “yardımlar” ise bizleri daha çok sefalete itmekten başka bir şey değildi. Yazın içerisinde sıcaktan, kışın ise soğuktan oturulamayan, alt yapının, kanalizasyonun olmadığı sağlıksız prefabrik evler yaşanacak yerler olarak sunuldu. Sonrasında yapmış olduğu evlerin kiralarının yüksek olması nedeniyle, parası olmayan aileler prefabrik evlerde yaşamaya mecbur bırakılmıştı. Ve bu sorunlar bugün hâlâ çözümlenmiş değil. Kapitalist sistem var oldukça da çözümlenmeyecektir.
Olası felâketler, Katrina’lar, Rita’lar, seller, depremler, kapitalist sistemde burjuvazinin bizleri açlıkla, işsizlikle yok olmaya mahkûm ettiği ve aynı zamanda kendisini yeniden ürettiği olaylardır. Yaşanılan yıkım, yeniden inşa, onarım, bakım adı altında yeni ihalelerin açılmasına ve burjuvazinin iştahının daha da kabarmasına, semirilip-sömürülecek yeni kâr alanlarının doğmasına sebep olmaktadır. Çünkü kapitalizm kendini çelişkilerinden üretir. Biz işçiler bu çelişkiyi görüp, bu dönen çarka çomak sokmadıkça, onun dişlileri altında ezilmeye mahkûm olacağız!
Deprem, sel, fırtına gibi doğal felâketlerde, işçi sınıfını sefalete mahkûm etme durumu sadece Türkiye burjuvazisine özgü bir şey değildir. Geçen aylarda ABD’de Katrina ve Rita kasırgalarıyla, Güney Asya’da meydana gelen depremde, burjuvaların, diğer ülkelerde de işçi ve yoksullara yönelik tutumunu net bir şekilde gördük. Pakistan’da ölü sayısı şu an 90 bini geçmişken, bu sayının yetersiz gıda, yetersiz tedavi ve yetersiz çadır nedeniyle 100 binin çok üzerine çıkması beklenmektedir. Pakistan hükümeti “çadır yetersiz” diyordu. Fakat Pakistan’ın dünyanın en büyük çadır üretimi yapan ülkelerinden birisi olması ve böyle bir felâkette yeterli çadırın olmaması soru işaretleriyle dolu. Pakistan burjuvazisi, soğuk kış günlerinde barınacak yeri olmayan işçi ve yoksul halkı, soğuk ve açlıkla ölüme terk etmektedir. Burjuvazi, olağanüstü hal bölgesi ilan edilen bölgeye tüm dünyadan yardım çağrısı yapıyordu. Aslında burjuvalar, kendilerinin düzenlediği yardım organizasyonlarıyla, bizlerin oradaki insanlara yardımlarını engelliyorlar. Oysa bu gibi durumlarda yardımların doğru olarak kullanılması için bu organizasyonlar biz işçiler tarafından yapılmalı. Ama burjuvazi bizim dayanışmamızı, birlikteliğimizi önlemek için kendisinin oluşturduğu sözde yardım kampanyalarını ortaya çıkarmaktadır. İnsanlar hâlâ orada, yeterli yardım alamadıkları için aç, susuz, evsiz, barksız kıvranmaktalar. Ben, bütün insanların kurtuluşunun işçiler tarafından olacağına inanıyorum. Ve herkese yardım çağrısında bulunuyorum. Çünkü bizleri bizden başkası kurtaramaz!
link: MT okuru bir büro işçisi, Bizleri Bizden Başkası Kurtaramaz, 9 Aralık 2005, https://marksist.net/node/573
Ortadoğu: 'Özgürlük ve Demokrasi' Diyarı!
Kuşları öldüren virüs mü, yoksa bu sistem mi?