Dans ve müzik... Özellikle gençleri birleştiren, sosyalleşmemizi sağlayan ve zaman zaman da içinde büyük anlamlar barındıran kavramlardır. Kendimizi ifade ettiğimiz ve enerjimizi açığa çıkardığımız dans ve müzik, fikirlerimizle de birleşince ortaya muazzam bir bileşim çıkar. İşte tam da bu yüzden son dönemlerde konserler yasaklanıyor, enerjimiz pasifize edilmeye çalışılıyor. Bunun çeşitli örneklerine tarih tanıklık etmiştir: Nazi Almanya’sında yasaklanan Swing müziği mesela. 1993 yapımı “Swing Kids” filmi bu yasağı anlatırken tam olarak bugüne de ışık tutuyor.
Swing Kids, Nazi dönemi Almanya’sında geçer. İnsanların tüm özgürlüklerinin ellerinden alındığı ve her türlü muhalefetin ezildiği bir dönemde gençlere yönelik algı operasyonları da çarpıcı bir hal almıştır. Geceleri gençlerin bir araya gelip Swing müziği eşliğinde dans etmesi egemenleri rahatsız eder. Bu enerjik, hayat dolu müzik de dansı da yasaklanır. Aslında bu yasağın nedeni gençlerin Hitler faşizminin dayattığı kalıpları reddetmeleridir. Düşman olarak gösterilen siyahların ve Yahudilerin yaptığı müzikleri dinlemeleri, onları sahiplenmeleri, dayatmalara aldırış etmeden birlikte olmayı seçmeleridir. Hikâye, kendilerini Swing Kids (Swing Çocukları) olarak adlandıran bir grup gencin değişimi, dönüşümü ve başkaldırışıyla devam eder.
Filmde anlatıldığı gibi gençler Nazi rejiminin tabanı olarak görülüyordu. Rejimin çıkarlarına uygun hareket eden, düşünmeyen, sorgulamayan, itaatkâr nesiller yetiştirilmek isteniyordu. Eğitimden sosyal yaşama kadar tüm alanlar bu amaca göre düzenlendi. Gençleri rejimin birer kölesi haline getirmek için “Hitler Gençliği” ve “Alman Kızlar Birliği” gibi örgütler oluşturuldu ve gençlerin algılarını değiştirme operasyonlarına girişildi. Fakat her şeye rağmen temiz kalmayı başarabilen, düşüncelerinin zincire vurulmasına karşı duran insanlar hep var oldular. Tıpkı filmdeki bir grup genç gibi…
Bizler de baskılarla, yasaklarla boğuştuğumuz bir dönemden geçiyoruz. Henüz çok yakın bir zamanda tıpkı Swing’in yasaklandığı gibi bu topraklarda da konserler yasaklandı. Konserlerin ve üniversite festivallerinin yasaklanmasından sonra çok sayıda genç “Alternatif Üniversiteli Festivali” kapsamında bir araya geldi. Müziklerle, danslarla bu yasakları kabul etmediklerini ifade ettiler. Pankartlarında ise şu ifade yer alıyordu: “Yasaklar varsa her sokakta festival var!” Fakat bu gençler çok geçmeden polis ablukasıyla gözaltına alındı.
Siyasi iktidar tarafından tamamen keyfi bir şekilde alınan bu kararların amacı bizler için açıktır: Gençlerin bir araya gelmesini, itirazlarını, isyanlarını, özlemlerini ortaya koymasını, birbirlerinden moral ve güç almasını engellemek istiyorlar, toplumun duygu birliğine saldırıyorlar. Dinlediğimiz müzikten, halay çekmemizden, dans etmemizden korkuyorlar. Bize umut verecek her şeyden korkuyorlar. Bu yasakları, baskıları sadece “kişisel hayata ve özgürlüklere saldırı” olarak nitelendirmek yerine gerçekte neyi amaçladıklarının farkına varmak büyük önem taşıyor. Bu tarz aktiviteler gençlerin dayanışma ve birlik olma duygularının bir ifadesi haline geliyor. Tek ses ve tek yürek olma duygusuyla gençler kendilerini iyi ve güçlü hissediyorlar. İşte bu yüzden baskı ve yasakların ardı arkası kesilmiyor.
Baskılar, yasaklar, sosyal yaşamımıza yapılan müdahaleler artıyor olsa da bizler bunları kabul etmiyoruz. İçimizdeki umudu ve dünyayı değiştirme arzusunu hep diri tutuyoruz. Tıpkı Swing Kids filmindeki gencin “Heil Hitler” yerine “Swing Heil” (Yaşasın Swing) ifadesindeki itiraz ve bu itirazdaki umut gibi. Biz bu düzeni yıkmak üzere mücadele eden devrimci gençleriz, sömürüsüz, baskısız ve savaşsız bir dünya istiyoruz. İnsana ve hayata düşman olan bu düzeni değiştirmek için sahip olduğumuz umudu kaybetmemenin tek bir yolu var: O da omuz omuza, tüm enerjimizle sınıfımızın saflarında mücadele etmektir.
link: İstanbul’dan bir öğrenci, Bu Düzen İnsana ve Hayata Düşman!, 29 Haziran 2022, https://marksist.net/node/7682
Rejim Ömrünü Uzatmak İçin Her Türlü Melanete Başvuruyor
Ekvador Bir Kez Daha İsyanda