İşçi sınıfının mücadelesi dünyanın her bir köşesinde yaşanırken bu mücadele içinde kat edilen mesafe, yapılan yanlışlar, çıkarılan dersler tarihin kütüphanesinde birikiyor. Sömüren sınıf ile sömürülen sınıf arasında gerçekleşen bu kıyasıya mücadele tarihi, hatırlanmak ve genç kuşaklara aktarılmak üzere bekliyor. İnsan hafızası kimi zaman bir kokuyla, kimi zaman bir sesle, kimi zaman bir görüntü ile canlanır ve geçmişe gidip o anı tekrar tekrar yaşar. Sınıf hafızası da aynı şekilde geçmişe gidip biriken o anıları canlandırmaya ihtiyaç duyar. Bunu yaparken de düz metinlerin ötesinde bir tınıyı, bir anıyı veya tanıklıkları arar. Bazen bir slogan, bazen bir fotoğraf karesi, bazen yırtık bir kâğıt parçasına yazılmış birkaç cümle yeter yüreklerdeki mücadele ateşini tutuşturmaya. Nitekim işçi sınıfının mücadelesi bugün o yıllar önce yazılmış şiirlerle şarkılarla beslenmeye devam ediyor ve yılların biriktirdiği anılar bugün capcanlı karşımıza dikilerek sınıf kavgasına çağırıyor.
Günümüzden yaklaşık olarak 90 yıl evvel dünya kapitalizmin derin bir kriziyle karşı karşıya gelmişti. 1929 yılında tarihe Büyük Buhran olarak geçen ekonomik kriz o güne kadar karşılaşılan en büyük krizdi. Kapitalizmin bu denli küreselleşemediği o tarihlerde kriz Avrupa ve ABD’yi etkisi altına almıştı. 1930’lu yıllar binlerce bankanın iflas bayrağını çektiği, işsizler ordusunun giderek büyüdüğü, sokakların açlıkla ve sefaletle boğuşan insanlarla dolup taştığı yıllardı. Bu yıllarda kitleler en dipte olmanın öfkesiyle azap ortaklarıyla kenetlenmeye ve egemenlerin karşısında dik durmaya başlıyorlardı. İşsizlerin mücadelesi, otomobil fabrikalarında başlayan sendikalaşma hareketleri ve çeşitli sektörlerde gerçekleşen grevler, direnişler ve eylemler o dönemin önemli mücadele örnekleridir.
Krizin etkisi gittikçe yayılırken dönemin kilit sektörlerinden olan maden sektörünü es geçmesi beklenemezdi. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında burjuvazinin zenginliğine zenginlik katan kömür endüstrisi, kömürün aşırı üretimi ile birlikte bir krizle karşı karşıya kalmıştı. Dolayısıyla maden bölgelerinin ekonomik gidişatı krizle birlikte daha da kötüye gitmeye başladı. Rockefeller, Mellon, Morgan ve Ford gibi büyük sermayelerden oluşan maden endüstrisi, kriz döneminde yoluna ücret kesintileriyle devam edebiliyordu. 1929’dan önce sermaye sahipleri açısından çok verimli bir işletme olan Harlan Kömür Madeni, krizle birlikte işçilerin mücadele alanına dönüşecekti. ABD’nin Kentucky eyaletine bağlı Harlan kasabasında yer alan kömür madeninde çalışan işçilerin ücretlerinde kesintiler başladı. 1931’in sonunda, dört binden fazla çalışan nüfusa sahip Harlan kasabasında, işçilerin üçte birinden fazlası işsiz kaldı. Maden işçileri günde seksen sent kadar para kazanıyor ve ayda sadece birkaç gün çalışabiliyorlardı. 16 Şubat 1931’de Harlan İlçe Kömür Operatörleri Birliği işçilerin ücretlerini %10 oranında düşürdü. Zaten korkunç çalışma koşulları altında ezilen işçiler aynı zamanda bunun karşılığında derin bir sefalet çekiyor, açlıktan, bakımsızlıktan ölüyorlardı. Tüm bunların sonucunda patlak veren grev işçiler arasında yayılıyordu. O döneme kadar maden işkolunda Amerika Birleşik Maden İşçileri Sendikası (UMWA) örgütlüydü.
Fakat UMWA işçilerin grevini desteklemediği gibi maden sahiplerinin yanında saf tutuyordu. Greve katıldıkları için gittikçe daha fazla sayıda madencinin kovulması nedeniyle, madencilerin ailelerinin yaşam koşulları daha da berbatlaştı. Bir yandan açlık çeken işçiler öbür yandan sendikanın ihanetine maruz kaldılar. Bu nedenle işçiler Kentucky’de örgütlenmeye başlayan Ulusal Madenciler Sendikasına (NMU) üye oldular. Komünist Partinin denetimi altındaki NMU işçileri üye yapıyor ve aynı zamanda açlıktan kırılan Kentucky’ye çorba mutfakları açıyordu. NMU’da aktif görev alan Jim Grace, Finley Donaldson, Jim Garland, Andrew Ogan ve Sam Reece gibi maden işçileri çeşitli madenlerde sendikal örgütlenme çalışmaları yapıyorlardı. Madenciler NMU’ya üye olup mücadeleye girişince karşı tarafın saldırıları da hız kazandı. Şerifiyle, hâkimi ve savcısıyla devlet, kömür madeni şirketi tarafındaydı. “Kanlı Harlan” adının tarihe yazıldığı bu dönemlerde NMU aktivistlerine ve üye işçilere yönelik şiddet artmaya, madencilerin talepleri “vatan hainliği” olarak gösterilmeye, işçi evleri şerif ve çeteleri tarafından basılmaya, işçiler ve aileleri darp edilmeye hatta öldürülmeye başlandı.
“Hangi Taraftasın?”
Sendika üyesi ve iyi bir örgütçü olan madenci Sam Reece de öldürülmek istenen kişilerden biriydi. 1931 yılında Şerif Blair ve şirketin kiralık muhafızları tarafından Reece’in evi basıldı. Fakat Reece öncesinden bilgi aldığı için evden ayrılmıştı. Şerifin baskını sırasında Reece’in eşi Florence Reece ve çocukları evdeydi. Florence Reece, o an grevcilere yardım etmek için bir şeyler yapması gerektiğini hissederek, mutfaktan kopardığı bir takvim yaprağına “Which side are you on?” yani “Hangi Taraftasın?” şiirini karaladı:
Gelin hepiniz, ey yoksul işçiler
Size güzel haberlerim var
O köklü ve güçlü sendikamız
Bizleri örgütlemeye geldi.
Hangi taraftasın?
Harlan Kasabasına gidersen
Yoktur orada tarafsız kimse
Ya sendikalı olacaksın
Ya da Şerif Blair’in haydutlarından
Başımızda nöbet tutmaları gerekliymiş
Çocuklarını eğitmek için
Lüks içinde yaşıyor onların çocukları
Bizimkiler sefalet içinde
Baylar, buna katlanabilir misiniz?
Söyleyin bana, nasıl katlanabilirsiniz?
Alçak bir grev kırıcı mı olacaksınız?
Adam gibi adam mı?
Babam bir madenciydi benim
Şimdi kara listelerde, işsiz
Sizinle olacak o işçi kardeşlerim
Mücadelemiz zafere ulaşıncaya kadar!
Florence bu şiirin on yıllar sonrasında bir mücadele şarkısı olarak hayata geçeceğinin bilincinde değildi. Nitekim yazdığı şiiri eski bir kilise melodisiyle birleştiren Florence ilk kez kızlarıyla birlikte “Hangi taraftasın?” şarkısını sendika salonunda madencilere söyledi. Daha sonrasında Florence’ın ortaya çıkardığı eser grevcilerin marşına dönüştü ve dönemin mücadeleci müzisyenleri tarafından sahiplenilerek yeniden bestelendi. Büyük buhran döneminde işçilerin yaşadıkları sefalet koşullarında “Kanlı Harlan”dan gelen böylesi bir sesleniş, yıllar geçtikçe eşitsizliğe karşı mücadelede bir sembol haline geldi. Nitekim daha sonraki yıllarda yaşanan gelişmelere bağlı olarak şarkının sözleri uyarlanarak “Hangi taraftasın?” sorusu dilden dile aktarılmış ve ezilenler ezenlere karşı taraf olmaya çağrılmıştır.
Harlan madeni grevi bir madenci eşinin mısralarında vücut bulsa da, o dönem madendeki vahşete ve yaşanan korkunç tabloya karşı mücadele çağrısı sadece bu dizelerle sınırlı kalmamıştır. Yine madenci ve sendika organizatörü Jim Garland, madenci kızı, eşi ve aynı zamanda Jim Garland’ın kız kardeşi olan Sarah Ogan Gunning ve Molly Jackson gibi Harlan’ın çilesine ortak olan bu insanlar yüreklerinden kopan dizelerle kapitalist sistemi sorgulamış ve bu sisteme karşı işçileri mücadeleye çağırmıştır.
“Harry Simms’in Ölümü”
Gel ve hikâyemi dinle
Gel ve şarkımı dinle;
Sana bir kahraman anlatacağım
O şimdi öldü ve gitti;
Sana bir delikanlıdan bahsedeceğim.
Yaşı on dokuzdu;
Şimdiye kadar gördüğüm
En cesur sendika adamıydı.
Harry Simms arkadaşımdı.
Yan yana çalışırdık,
Görüldüğü yerde vurulmayı bekleyerek
Ya da bir arabaya atılıp kaçırılmayı
Hayatları çalan silahlı çeteler tarafından
Kasaba kasaba dolaşan
Sendikacılarımızı vurup öldürmek için
Buldukları yerde
Harry Simms ve ben ayrıldık
O gün saat beşte,
"Dikkatli ol sevgili kardeşim" dedim ona.
"Şimdi görevimi yapmalıyım"
Dedi bana.
“Silahlı haydutlar tarafından öldürülürsem
Arkamdan üzülme.”
Harry Simms Brush Creek’te öldürüldü.
Bin dokuz yüz otuz ikide;
Madencileri NMU’ya örgütledi.
Hayatını mücadelede yitirdi
“Yapabileceği her şey buydu”;
Sendika için öldü.
O senin ve benim için öldü.
Katiller liderlerimizi öldürebilir
Ve gözyaşı dökmemize sebep olabilirler.
Ama ruhumuzu öldüremezler,
Milyon yıl deneseler bile!
Biz dersimizi aldık,
Şimdi hepimiz farkındayız.
Sendika mücadelesi devam etmeli,
Örgütlü olana kadar!
Daha 19 yaşında olan Harry Simms, NMU aktivisti ve aynı zamanda Genç Komünistler Birliği örgütçüsüydü. Maden şirketinin muhafızları tarafından vurularak öldürülmesi sonrasında yakın arkadaşı olan Jim Garland ve Molly Jackson birlikte bu şarkının sözlerini yazıp bestelediler.
“Ben sendikalı bir kadınım”
“Kocam, Ulusal Madenciler Sendikası üyesi ve ben de öyleyim. Bu NMU çalışmasını öğrendiğimden beri hiç durmadım kardeşim. Bence bu dünyaya gelen en güzel şeylerden biri” diyordu Molly Jackson.[1] Jim Garland ve Sarah Ogan Gunning ile kardeş olan Molly Jackson daha sonraları ebe olmasından kaynaklı olarak Aunt Molly Jackson (Molly Jackson Teyze) olarak anılacaktı. Ebe olması sebebiyle maden işçilerinin ve çocuklarının çektiği açlığın, açlıktan ve bakımsızlıktan ölen bebeklerin en yakın tanığıydı. Jackson ebe olmasının dışında söz yazarı ve müzisyen kimliği ile tanınıyordu. Harlan kasabasının ve madencilerin hayatını anlatan şarkılarıyla 1930’lu yıllara damgasını basan Jackson, Harlan madeni grevini tüm yurda şarkılarıyla duyuruyordu. Jackson’ın en meşhur şarkılarından birisi, işçileri NMU’ya üye olmaya çağıran “I Am A Union Woman” yani “Ben Sendikalı Bir Kadınım”dır.
Ben sendikalı bir kadınım.
Olabildiğim kadar cesurum
Patronları sevmiyorum.
Patronlar da benden hoşlanmıyor.
NMU’ya katılın, NMU’ya katılın
Eski Kentucky’de yetiştim.
Doğma büyüme Kentucky’li
Ama sendikaya katıldığımda,
bana “Kızıl Rus” demeye başladılar.
NMU’ya katılın...
Bu dünyada gördüğüm
En kötü zaman
Silahlı haydutlar tarafından öldürüldüğün
ve kanun tarafından tertibe getirildiğin.
NMU’ya katılın...
Bir sendikaya katılmak istiyorsanız,
Olabildiğince güçlü olan,
Sevgili NMU’ya katılın
ve benimle gelin.
NMU’ya katılın...
Binlerceyiz,
Ve söylemekten mutluluk duyuyorum
Her geçen gün daha güçlü
Daha güçlüyüz.
NMU’ya katılın...
Patronlar güzel atlara biniyorlar
Bizlerse çamur içinde taban tepiyoruz
Onların bayrağı dolar işareti
Bizimki çizgili, kanla çizilmiş
NMU’ya katılın...
“Kömür madencileri, hepiniz gelin”
1910 yılında Kentucky’de doğan Sarah Ogan Gunning tıpkı Florence gibi ev kadını bir anneydi. Gunning de Kanlı Harlan’ın nasıl bir vahşet yuvası olduğunu görmüş, bebeklerin açlıktan ölüşüne tanık olmuştu. Woody Guthrie’nin aktarımına göre Gunning, Şerifin adamlarından birinin onu gecenin karanlığında maden çöplüğünden kömür çuvalı çalarken yakaladığını anlatır; adam tabancasını çeker ve onu tekrar orada kömür çalarken görürse vuracağını söyler. Bu tehdit üzerine Gunning “Tabancanızı iyice yağlayın bayım, yarın gece evlatlarımın donmasını engellemek için bir çuval taşıyarak yine bu çöplükte olacağım!” cevabını verir.[2] Komünist Parti liderliğindeki Ulusal Madenciler Sendikasının bir üyesi olan Andrew Ogan ile evli olan Gunning, yaşam mücadelesini sürdürürken yazdığı şarkı sözleriyle bu mücadeleye destek vermeye çalışmıştı.
Nerede olursanız olun, kömür madencileri gelin.
Ve sizinle ilgili olacak bir hikâye dinleyin
Benim adım önemli değil, ama size gerçeği söyleyeceğim
Kömür madencisinin karısıyım, size iyi dileklerimi sunarım.
…
Kömür madenciliği bugün ülkemizdeki en tehlikeli iştir
Çok fazla kirli, köle işi ve çok az maaş.
Kömür madencisi, uyanamayacak, gözlerini açmayacak ve görmeyecek misin?
Kirli kapitalist sistemin sana ve bana ne yaptığını.
Senin kanını emiyor, çocuklarımızın hayatını alıyorlar.
Babaları çocuklardan, kocaları da eşlerinden uzaklaştırıyorlar.
Ey madenci! Nerede olursan ol örgütlenmeyecek misin?
Ve burayı senin ve benim gibi işçiler için bir özgürlük ülkesi yap.
Kömür madencisinin karısıyım, size iyi dileklerimi sunarım.
Bu kapitalist sistemi cehennemin en karanlık çukurlarına batıralım!
Harlan Kömür Madeni grevi 1930’lu yılların Amerika’sına damgasını basmıştı. Elbette sadece Harlan’da değil, diğer maden ocaklarında, fabrikalarda, çiftliklerle yani üretimin yapıldığı her yerde irili ufaklı grevler, direnişler yaşanıyordu. Kapitalist sistemin yarattığı cehennem işçileri mücadele etmeye sevk ediyordu. Açlığa, sefalete ve maruz kaldıkları saldırılara rağmen yılgınlığa düşmüyor ayağa kalkarak mücadele ruhunu diri tutuyorlardı. Harlan madeninde yükselen mücadele ise insanların kuru kuruya ekmek diye haykırışlarını değil, duygularıyla var olan gerçek insanların yaşama tutunma ve geleceğe olan umudunu da simgeliyordu. Maden işçileri, sadece yaşadıkları cehennemle değil işçi sınıfının direnciyle ve notaların içinde harmanladıkları isyan çığlıklarıyla da tarihe iz bırakmışlardı. Bu nedenledir ki Harlan’ın yaşanmışlıklarını anlatan şarkılara, Harlan’ın mücadelesini anlatan kitaplara ve belgesellere bugün hâlâ ulaşılabilmekte. Burada yer verdiğimiz şarkı sözleri bunlardan sadece birkaçı. Harlan madencilerinin, Garland, Simms, Florence, Gunning, Jackson ve daha nicesinin bugünlere ulaşan sesi göstermektedir ki yapılan hiçbir şey buhar olup uçmuyor. Koşullar ne kadar zor olursa olsun birlik olmanın verdiği inanç ve cesaretle mücadele direnci tekrar tekrar yeşeriyor. Bu nedenle unutulmasın ki bugün iğneyle kuyu kazmak gibi görünen çabalar, yarın toprak kıvama geldiği zaman fışkıracak bereketin tohumlarıdır...
[1] Theodore Dreiser, Harlan Miners Speak: Report on Terrorism in the Kentucky Coal Fields,The Univercity Press of Kentucky, 2008
link: Başak Güler, Harlan Madeninin Sembolleşen Şarkıları, 22 Haziran 2019, https://marksist.net/node/6687
Türkiye-NATO İlişkisi Üzerine
15-16 Haziran Direnişi Ruhu ile Mücadele Edelim