Bizler, bu topraklarda yaşayan işçiler, çoğu zaman üzerimizde oynanan oyunların farkında olmadan yaşamımızı sürdürüyoruz. Her gün işimize gidip emeğimizi, bedenimizi, hayallerimizi ve yaşamımızı patronlara sömürtürken, çocuklarımızı “güvenle” okullarına gönderirken, komşularımızla, eşimizle-dostumuzla “neşeli” sohbetler yaparken, yani yaşamın akışına sakin ve usulca kendimizi bırakırken yıllardır çok uzağımızda olmayan bölgede, Kürt halkının yaşadığı topraklarda inanılmaz acılar yaşanıyor. Egemen güçler tarafından bağlanmış gözlerimiz yanı başımızda yaşanan katliamları görmüyor, görse bile milliyetçilik denen burjuva afyonuyla bulandırılmış bilincimiz yapılanları “vatan savunması” olarak adlandırıp kabulleniyor.
Bir haftadır gazetelerin baş sayfalarında Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde patlayan bombalardan, bombalama olayının ve olaylara karışanların çete bağlantısından ve olayın Susurluk olayına benzerliğinden bahsediliyor. Burada dikkat çeken önemli bir husus var. Bir haftadır olayların “üstüne giden” burjuva siyasetinin sözcüsü gazeteler, yıllardan beri Kürt halkının yaşadığı bölgelerde süregelen savaşı, baskıları, işkenceleri, faili meçhulleri görmezden gelirken şimdi baş sayfalarına taşıyorlar. İşte bu durum aslında artık baskıcı, şovenist burjuvazinin devletinin bölgede yaptığı katliamları saklayamadığını gösteriyor. Kürt halkının yıllardır verdiği mücadele sonucu bilinçlenmiş olması ve AB süreciyle birlikte askeri-sivil bürokrasinin başını çektiği burjuva kanatla TÜSİAD’çı burjuva kanadın çekişmeleri sonucu artan baskıların ve saldırıların Kürt halkını çığırından çıkartmış olması da burjuva siyasilerin artık olayların üstünü kapatamamasında büyük bir etken.
Var olan durumu burjuva partilerin ve gazetelerin çoğu ikinci Susurluk vakası olarak değerlendirdi. Ve yine Türkiye sosyalistlerinin önemli bir bölümü, sanki burjuva devlet içinde, kendisinden farklı, kontrol edemediği bazı güçler varmış ve tüm bu olan bitenin sorumlusu oymuş, burjuva devlet bu olanları hiç istemiyormuş gibi, “demokratik hukuk devleti” isteyenlerin safına geçti. Ama biz sınıf bilinçli işçiler olarak biliyoruz ki, kapitalist toplumda devlet, egemen sınıf olan burjuvazinin tahakkümü altına aldığı sınıfı yani mülksüz sınıfı baskı altında tutmak için kullandığı araçtır, baskı aygıtıdır. Polisiyle, ordusuyla, meclisiyle bir bütündür; bunların hepsi bütünüyle tek bir gücü, burjuvazinin egemenlik gücünü temsil eder.
Susurluk olayının yaşandığı dönemde liberaller, yapılan kampanyalarla devlet içinde bir “derin devlet” olduğu ve bu “derin devlet”in demokrat devletten farklı olduğu yanılsamasını yaymışlardı. Ne yazık ki Türk solunun genelinin de desteğiyle bu propagandalar etkili olmuştu. Şimdi patlayan bombaların ardından da benzer görüntülere rastlıyoruz. Burjuva devlet artık kokusu iyice ayyuka çıkan pis işlerinin üzerini örtemediği için sanal bir “derin devlet” yaratarak suçu onun üstüne atıyor.
İşçi sınıfı burjuvazinin yarattığı bu yanılsamalara karşı uyanık olmalıdır. Şemdinli’de Kürt halkını bombalayan devletle İstanbul’da grev çadırlarına saldıran, YÖK’e karşı çıkan öğrencileri coplayan devlet aynı devlettir. Tüm dertleri kapitalistlerin ortak çıkarlarını işçi sınıfına karşı korumak olan devletler dünyanın diğer yerlerinde de aynı şeyi yapıyorlar zaten. Orta Doğu’da “Büyük Orta Doğu Projesi”ni hayata geçirmek için savaşlar çıkaran, Afrika’da insanları hastalıktan, açlıktan öldüren, Fransa’da ve diğer ülkelerdeki göçmenleri faşizan uygulamalarla çileden çıkaran, gençleri uyuşturucu batağına sürükleyen yine kapitalist devletlerdir.
Kapitalist sistem, yani patronların saltanatı, işçi sınıfının toplumsal devrimi tarafından ortadan kaldırılmadıkça bugün Hakkâri’de patlayan bombalar, önceki yıllarda yaşandığı gibi yarın Ankara’da, İstanbul’da patlayacak ve “güvenle” çocuklarını okula gönderdiğini sanan bizlerin de yüreklerini yakacaktır. Gözlerimizdeki bağ belki o zaman çözülecektir ama o zaman da geç olacaktır.
Türkiye işçi sınıfı artık şunu öğrenmelidir ki, başka halkları ezen uluslar asla özgür olamazlar. Kürt halkının sorunu bizim sorunumuzdur.
Kahrolsun şovenizm, Kürt halkına özgürlük!
link: Ankara’dan MT okuru bir işçi, Şemdinli’de Kürt halkını bombalayan devlet, İstanbul’da grev çadırına saldıran devlettir, 26 Kasım 2005, https://marksist.net/node/568
Şemdinli Olaylarının Gösterdiği
Modernleşen Despotizmin Sivilleşme Sancısı /3