Geçtiğimiz hafta sonunda Sayısal Loto’yu bilen çıkmadı ve bir kez daha umutlar gelecek haftaya ertelendi. Sayısal Loto’nun altı trilyon devrettiğini yazdı gazeteler. Trilyonların biriktiğini duyanların “ağızları sulanıyor!” “Ya altı trilyon bana çıkarsa!” Her hafta, Sayısal Loto’yu bilen çıkmadığında, rakamlar katlanarak gelecek haftaya devrediyor. Sayısal Loto devrettikçe para miktarı katlanarak şişiyor ve Loto’ya koşanların sayısı milyonları buluyor. Emekçiler söz konusu miktarın büyüklüğü karşısında bir kez daha umutlanıyor; bu umut, insanları dükkanların önüne yığdıkça Sayısal Loto’da toplanan para miktarı katlanarak büyüyor. Birileri ise, avuçlarını ovuşturuyor!
Emekçi sınıfların böylesine bir rezillik içine sürüklenmesinin sorumlusu elbette ki kapitalist kâr düzenidir. Gelişen üretici güçlere ve artan bolluğa, tüm insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak olanaklar olmasına karşın emekçi sınıflar yoksullaşmaya devam ediyor. Çünkü üzerinde yaşadığımız dünyada kapitalist düzen egemen! Kapitalistlerin amacı, onları var eden şey, kârlarına daha çok kâr katmaktır. Kapitalizm bunu, işçi sınıfının emek gücünü sömürerek yapar. Biz işçiler ise, emek gücümüzün satışından elde ettiğimiz ve bizi hiç bir zaman rahat ettirmeyecek ücretlerle yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Kapitalist sistem, biz işçileri çocuk yaşlarda üretim çarkının içine alıyor. Bu çark bizlerin artı-değeriyle burjuvazi lehine sürekli büyürken, bizler insanca yaşayacak bir ücrete dahi sahip olamıyoruz.
Ama burjuvazi biz işçilere sürekli zengin olma hayalleri pompalamaktan geri durmuyor. Kimi zaman bunu “bakın Sakıp Sabancı’ya; adam sıfırdan çalışarak nerelere gelmiş” şekline büründürüyor. Kimi zaman da bu, adamın birinin oynadığı şans oyunundan kazandığı parayla nasıl zengin olduğu biçimiyle çıkarılıyor karşımıza. Burjuvazi bizlere devlet eliyle kumar oynatır, ama oyunların en başında bu kumar oyunlarının mucidi olan tekellere hasılatın büyük bir bölümü telif hakkı olarak veriliyor. Burjuvazi bizim hem artı-değerimize, hem de ölmeyip yaşayacak kadar olan ücretlerimizin bir kısmına bu kumar oyunları aracılığıyla el koyuyor. Burjuvazi için sayısal Loto, şans oyunlarının en yağlısı. Hem emekçileri soyuyorlar devlet eliyle, hem de bizleri bu yolla uyutmaya devam ediyorlar.
Sayısal Loto’nun devretmesiyle birlikte zenginlik hayalleri, kandırılan işçilerin hayallerini kamçılamaktadır. Bu oyunun oynandığı hafta işyerlerinde işçilerin sohbetlerinin konusu, bu para onlara çıkarsa neler yapacakları üzerinedir. Her işçinin buna dair sayfalar dolduracak hayalleri vardır. Hatta işçiler, çok safça bir düşünceyle, para kendisine çıktığında kendisini kurtarmakla kalmayacağını, yanındaki arkadaşlarını da kurtaracağını söyleyerek cömertliğini ortaya koymaya çalışıyorlar. Yani işçi olma utancından kurtulmuş olacaklardır böylelikle! Tavuğun açken kurduğu hayalleri herkes bilir… Ama bunu geçelim; burjuvazi bize işçi olmayı bir utanç olarak, kurtulunması gereken bir şey olarak öğretiyor. Kim kurtuluyor, nasıl kurtuluyor… Burjuvazinin işçiler üzerindeki yoğun propagandasının etkileri bu şekilde bir bilinç çarpılması olarak ortaya çıkıyor. İşçiler üzerinde burjuvazinin fikirleri daha baskın oluyor; çünkü yaşadığımız dönem biz işçilerin örgütsüz olduğu, sınıf bilincinden yoksun olduğu gerici bir dönemdir. Bizler, sınıf bilinçli işçiler olarak bu gerici dönemlerde tüm olanakları kullanarak sınıf kardeşlerimize sınıf bilincini taşımalı, onları Bilimsel Sosyalizmle tanıştırmalıyız.
Bizler şunu bilmeliyiz ki bireysel kurtuluş, kurtuluş değildir. Bu oynanan kumarlarda büyük ikramiyeyi yakalayan işçinin zengin olması ile işçi sınıfının tamamı zengin olacak değildir. Biz işçilerin kurtuluşu, toplumsal kurtuluştan geçiyor. Biz işçiler yöneten sınıf olmadığımız sürece kurtulmuş olamayız. Esas bunun mücadelesini vermeliyiz. Bundan başka da bir yol yoktur.
link: Kağıthane’den MT okuru bir tekstil işçisi, Altı Trilyon Bana çıksa!, 25 Eylül 2004, https://marksist.net/node/382
İş Güvenliği İçin Mücadele Etmeliyiz