Türkiye’nin temel sorunlarından olan ve bir türlü çözülmeyen Kürt sorunu, devlet tarafından bunun Kürt sorunu olarak değil de “terör” sorunuymuş gibi gösterilmesi nedeniyle, toplumda kanayan derin bir yara haline dönüşmüştür.
Sürekli inkâr ve imha politikalarıyla Kürt ulusu reddedilmiş, kimliği aşağılanmış ve hor görülmüştür. Anadillerini konuşabilmek için bile çok büyük bedeller ödemiş, ciddi kayıplar vermiş, büyük acılar ve trajediler yaşamış ve hâlâ yaşamakta olan bir ulustur Kürt ulusu.
Her fırsatta Kürtlere karşı ırkçılık yükseltilmiş, her fırsatta imha ve inkâr politikaları devreye sokulmuştur.
Son süreçte yaşanan VAN depremi buna bir örnektir, bu acı olay insanların yüreğinde derin bir acı bırakırken, bir kesim, hemen ırkçı söylemlere sarılıp Kürt düşmanlığına devam etmişlerdir. “Ettiklerinin cezasını buldular”, “şehitlerin acısı çıkıyor” gibi söylemlerin, kibirli konuşmaların, “her şeye rağmen yine de yardım ediyoruz” gibi ırkçı yaklaşımların arkası kesilmemiştir.
Yıllarca Kürt halkının kurtuluşu için mücadele edenleri düz ovaya siyasete davet edenler, düz ovada siyaset yapan Kürt siyasetçileri, devrimcileri ve Kürt yazarları gözaltına alıyor, yargılıyor, yıllarca hapse mahkûm ediyor.
Kimi köşe yazarları PKK’nin ölümü kutsadığını, barıştan yana olmadığını yazıyor, fakat bir taraftan da devlet süper kobra helikopter ihaleleri için sıraya giriyor.
Bir taraftan on binlerce insan “şehit” cenazeleri adı altında sokaklarda ırkçı gösteriler yapıyor, bir taraftan da kendi gençlerine sahip çıkan gerilla aileleri hedef tahtasına oturtuluyor, kayıp anaları saçlarından sürükleniyor.
Askerlerin yeri cennet olarak gösterilip törenler düzenlenirken, Hakkâri’de öldürülen gerillaların kolları ve ayakları kesiliyor. Bu tam bir ırkçılık ve insanlık utancıdır, katliamdır. Devlet resmen Kürt halkının kurtuluşunu savunan herkesi ama herkesi düşman listesine almış durumda. Akan kanın durması ne kelime, savaş tekelleri sürekli daha donanımlı silahları ihaleye sunmakta.
Bu acı tablo karşısında şüphesiz tarafsız kalmak imkânsızdır. Her dürüst insanın bir tarafı olmalıdır. Söz konusu dürüstlükse eğer, şüphesiz ki ezilenin yanıdır yerimiz. Kürt sorununun çözümü konusunda samimi olan herkes önce bu soruna bir “terör” sorunu olarak bakmayıp, Kürt halkı acaba ne istiyor, bunların talepleri nelerdir diye bir düşünmelidir. Bu konuda çözüm üretilmeli ve Kürt halkının taleplerinin karşılanması yolunda adımlar atılmalıdır. Diğer türlü aynı gazeller yıllardan beri okunuyor zaten.
YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!
link: Kıraç’tan bir metal işçisi, Toplumda Kanayan Yara, 3 Kasım 2011, https://marksist.net/node/2791
Steve Jobs Efsanesi
Avrupa’da Romanlara Yönelik Baskılar Giderek Artıyor