Halk arasında Çingene olarak da bilinen Romanlara karşı Avrupa’da ırkçı yaklaşımlar giderek tırmanıyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde yükselişe geçen göçmen karşıtı politikalar sonucu, özellikle Romanlara karşı ırkçı-milliyetçi saldırılar arttı. Geçtiğimiz yıllarda Fransa ve İtalya tarafından sınır dışı edilen Romanlar, Macaristan’da, Çek Cumhuriyeti’nde ve Romanya’da ve son olarak da Bulgaristan’da “istenmeyen halk” ilan edilmiş durumunda.
Kültürlerini göç ettikleri her yerde yaşatan neşeli ve renkli insanlar olan Romanlar, Avrupa’nın birçok ülkesinde iş bulmak ve hayatlarını sürdürebilmek için çabalıyorlar. Ama krizle debelenen Avrupa’da patronlar ve hükümetler, işçi ve emekçilerin giderek geriye giden yaşam koşulları karşısında biriken öfkeyi, milliyetçiliği kışkırtarak göçmenlere doğru kanalize etmeye çalışıyorlar.
BBC’de yer alan bir haberde AB’ye yeni katılan Romanya’da hükümetin, Rumenlerle Romanların özdeşleştirilmesine daha fazla tahammül edemediği ve buna bir çözüm bulmak için uğraştığından bahsediyor. Romanlarla Rumenlerin nasıl ayırt edilebileceğine kafa patlatan siyasetçiler, böylelikle yaşanan ekonomik krizin, giderek artan işsizliğin ve yoksulluğun üzerini bir şalla örtüyorlar ve milliyetçi duyguları daha da körükleyerek halkları birbirine kırdırtmaya çabalıyorlar.
Çek Cumhuriyeti’nde ise durum Romanlar açısından daha da vahim. Ülkenin kuzeyinde Rumbork, Varnsdorf ve Novy Bor kentlerinde Romanlara karşı yükselen tepkiler ırkçı gösterilere dönüştü. Ve bu bölgelerde Romanlara karşı sivil milis örgütleri kuruluyor. Buna benzer örgütlenmeler geçtiğimiz yıllarda Macaristan’da da kurulmuş. Bu tip örgütler özellikle faşist ve ırkçı partiler tarafından desteklenip yaygınlaşması sağlanılıyor. Böylelikle ırkçı-milliyetçi duygularla körleştirilen kitleler Romanlara saldırmaya başlıyor.
Geçtiğimiz haftalarda, Bulgaristan’da Roman Çeribaşına ait bir aracın çarpması sonucu bir Bulgar gencin ölmesi sonrasında ırkçı gösteriler düzenlenmiş ve kitleler Romanlardan “sabun yapılması” yönünde faşist sloganlar atmıştı. Tüm bu örnekler gösteriyor ki, göçmenlere ve Müslümanlara yönelik Avrupa’da ırkçı yaklaşımlar hızla yükseliyor.
Yaşanan ekonomik kriz ve yürüyen paylaşım savaşı yüzünden Avrupa burjuvazisi kitleleri ırkçı ve milliyetçi temellerde kışkırtıyor. Böylelikle halklar arasında uçurum yaratılmaya çalışılıyor. Son yıllarda Avrupa’da yükselişe geçen sağ partiler, oylarını arttırmak için özellikle göçmenleri hedef gösteren politikalar izlemekteler. Avrupa ülkelerinde etkisini giderek artıran ekonomik kriz ve kemer sıkma politikaları neticesinde emekçi kitleler oldukça hoşnutsuz durumdalar. Biriken bu hoşnutsuzluğun ve öfkenin kendi düzenlerini vurmaması için çabalayan Avrupa burjuvazisi ve onların hükümetleri, İslamafobi ve göçmen karşıtı politikalarla milliyetçiliği yükseltiyorlar. Bunun en çarpıcı örneği Norveç’te yaşanan katliamdır.
Yaşamlarımızı katlanılmaz kılan ve yoksulluğun pençesinde olmamızın tek nedeni kapitalist sistemdir. İşçi sınıfı örgütsüz olduğu koşullarda asıl düşmanını göremez, tıpkı birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi. Yaşanan tüm bu gelişmelere karşı örgütlenmek ve örgütlü hareket etmek çok önemlidir. Aksi halde patronların tatlı kârları için kendimizi bir savaşın ortasında bulabilir ve can vermeye devam ederiz. Yükseltilen ırkçı ve milliyetçi politikalara karşı uyanık olmak, bu aldatmacalara kanmamak ve asıl düşmanın kapitalist sistem olduğunu kavrayarak mücadele etmek gerekiyor.
link: Gebze’den MT okuru bir işçi, Avrupa’da Romanlara Yönelik Baskılar Giderek Artıyor, 2 Kasım 2011, https://marksist.net/node/2788
Toplumda Kanayan Yara
Dersim Sürgünleri Neler Yaşadı?