Amerikan işçi sınıfı tarihinde önemli bir yeri olan Jones Ana, Amerikan sermayesinin paralı uşakları tarafından “Amerika’nın en tehlikeli kadını” diye nitelendirilmişti. Bunun sebebi Jones Ana’nın işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirmek ve onların birliğini, dayanışmasını yükseltmek için uzun yıllar boyunca büyük çaba harcayan bir işçi sınıfı ajitatörü ve örgütçüsü olmasıydı. Ateşli İrlandalı damarıyla, 100 yıla yaklaşan uzun ömrünün büyük bölümünü, hem de bir kadın olarak, ABD’nin dört bir yanındaki grevlere ve diğer işçi mücadelelerine koşturmakla ve bu mücadelelerin başarıya ulaşması için çabalamakla geçirmişti. Üstelik çabaları sadece ABD’deki işçi sınıfı mücadeleleriyle de sınırlı kalmamış, ABD’nin yanı başında yaşanan Meksika Devrimi sürecine de aktif biçimde destek vermişti.
İşçi sınıfı mücadele tarihinde haklı bir yer etmiş Jones Ana’nın mücadele deneyimleriyle dolu öz yaşam öyküsü hiç şüphesiz dünya işçi sınıfı yazınının anlamlı bir parçasını oluşturmaktadır. O nedenle sadece tarihsel değil, günümüz kapitalizminin dayattığı koşullar açısından güncel bir anlamı da olan bu öz yaşam öyküsünü Türkçeye kazandırmanın ve okuyucuya sunmanın Türkiye’deki işçi sınıfı yazınına ve mücadelesine bir katkı olacağını düşündük.
Jones Ana’nın öz yaşam öyküsü Amerikan işçi sınıfının ne büyük acılar ve çileler çektiğine, bunun yanı sıra ne büyük mücadeleler verdiğine canlı biçimde tanıklık etmektedir. Amerikan kapitalizminin büyük sanayileşme atılımları yaptığı ve büyük bir kapitalist güç olarak sivrilmeye başladığı dönemde, bebek denecek kadar küçük yaşta çocukların bile acımasızca kapitalist makinenin çarklarına sokulduğu vahşi bir sömürü düzeni söz konusuydu. Jones Ana, öz yaşam öyküsünün çeşitli bölümlerinde de görüleceği üzere, bu acımasız sömürü düzenini betimlemek için, Amerika’da özellikle ciddi bir sorun olan, hatta bir iç savaş konusu olmuş olan köleliğe gönderme yaparak, “sanayi köleliği” diyordu. Ona göre kölelik güya kaldırılmıştı ama başka bir biçim altında devam etmekteydi.
19. yüzyılın son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk çeyreğini kapsayan bu dönem boyunca Amerikan işçi sınıfı bu ağır koşullara karşı gerçekten zorlu mücadeleler verdi, büyük bedeller ödedi. Daha sonraki kuşakların yararlandığı birçok haklar ve kazanımlarda bu dönemde verilen mücadelelerin ve ödenen bedellerin payı büyüktür. İşte Jones Ana da yarım yüzyılı aşan bir süre boyunca bizzat bu mücadelelerin içinde yer alması dolayısıyla Amerikan işçi sınıfı tarihinin önemli bir kesitinin bir bakıma aynası gibidir.
Onun Amerika’nın ilk sosyalist işçi örgütlenmesi olan Emek Şövalyeleri ile temasıyla başlayan mücadele öyküsü, maden işçilerinin, demiryolu işçilerinin, tekstil işçilerinin sendikal mücadeleleriyle durmaksızın devam etmiş ve yine Amerikan işçi sınıfı tarihinde önemli bir işçi sınıfı örgütlenmesi olan IWW’nin (Industrial Workers of the World - Dünya Sanayi İşçileri) kuruluşunda yer almaya kadar uzanmıştır.
Jones Ana bir yazar değil, halk diliyle konuşan bir ajitatör, bir örgütçüydü. Bu durum onun öz yaşam öyküsüne de yansımıştır. Jones Ana burada da büyük ölçüde bildik üslubuyla konuşmaktadır ve eser okunurken bu husus göz önünde bulundurulmalıdır. Benzer biçimde, dönemin Amerikan koşulları ve Jones Ana’nın teori sorunlarıyla haşır neşir bir lider olmadığı da dikkate alınmalıdır. Öte yandan Jones Ana’nın bu esere 90 yaşına yaklaştığı bir dönemde giriştiği de unutulmamalıdır. Çeşitli bulgular, eserin en azından kısmen, onun dikte etmesiyle kâğıda geçirildiğini ve kendisi tarafından redaksiyondan geçirilmediğini göstermektedir. Eserde yer alan kimi maddi hatalar, eksiklikler ve kopukluklar ile birçok kısa ve kesik cümle bunu teyit etmektedir.
Yine de tüm bunlar unutulmaksızın söylenmesi gereken şudur ki, bu esere asıl anlamını veren şey, ona can veren Jones Ana’nın, işçi sınıfının davası uğruna tüm enerjisi ve samimiyetiyle, çıkar gözetmeksizin mücadele veren bir işçi sınıfı militanı ve önderi oluşudur. Onun deneyimleri, günümüzde bile genç işçi kuşakları açısından çıkarılması gereken pek çok zengin ders içermektedir.
Çeviri tarihi: Ağustos 2011
link: Mary Harris Jones, Sunuş, 1925, https://marksist.net/node/2711