Mardin’de 44 kişinin ölümüne neden olan katliam, sanki ilk kez yaşanmış ve daha önce böyle bir katliam olmamış gibi günlerce tüm medyada tartışıldı. Burjuva yazar-çizer takımı, bu katliamı töre cinayetiymiş gibi lanse ederek gerçekleri saptırmaya çalıştı. Yaşananların Kürt halkının cehaletinden kaynaklandığını ileri sürecek kadar pervasızlaştılar. Koruculuğu sorgulamaktan alabildiğine çekinerek, Kürt halkına yönelik yıllardır uygulanan baskı ve imha politikalarının üzerini örtmeye çalıştılar.
Devlet tarafından oluşturulmuş bir milis örgütlenmesi olan koruculuk sisteminin tarihi, bu topraklarda Osmanlı’nın son dönemlerine dayanıyor. 1890’da Abdülhamit tarafından kurulan Hamidiye Alayları, Ermenilerin taleplerini bastırmak ve onları baskı altında tutmak için kuruldu. Geçmişte halkları birbirine düşman edip kırdıran egemenler, bugün de bu politikadan vazgeçmiş değildirler. Türkiye’deki koruculuk sistemi de Kürt halkının haklı mücadelesini bastırmak için Özal’ın başbakanlığı döneminde 26 Mart 1985’te yasallaşmıştı. Devlete göre bunun amacı “bölge halkını PKK’den korumak”tı. Fakat niyetin ne olduğu açıktı. Amaç Kürt halkını baskı ve kontrol altında tutmaya çalışarak ve asimile ederek, yürütülen haklı mücadelenin önüne geçmekti. Bunun için Kürtlerden oluşan ve devlet eliyle silahlandırılan birlikler oluşturuldu. Buna da “koruculuk sistemi” adı verildi. Birçok Kürt korucu olmaya zorlandı, korucu olmayı kabul edenler köylerinde kalabildi. Korucu olmayı reddedenlerinse evleri yakıldı, işkenceden geçirildi ve öldürüldü. Zaten insanları asimile etmenin yollarından biri, kendi kültüründen uzaklaştırmak ve bunun için farklı bölgelere göç ettirmek değil midir? Yüzyıllardır yaşadıkları bölgelerden göç etmek zorunda kalan halkın mallarına korucular tarafından zorbalıkla el konuldu. Hatta seneler sonra tekrar köylerine dönen insanlara bile işkenceler yapıldı ve de haraç ödemeye zorlandılar.
OHAL’in uzun zaman önce kaldırılmasına rağmen, bu sistemin hâlâ devam ettirilmesi de ayrı bir muamma. Bugün doğuda 22 ilde toplam 47.819 geçici, 32 ilde 24.088 gönüllü toplam 71.907 korucu bulunuyor. Yoksul köylüler bu işi ekonomik zorluklar nedeniyle seçmek zorunda kalıyor. Ama irili ufaklı aşiret ağaları, baskı yoluyla kendi hegemonyalarını kurmak ve maddi-manevi çıkarları için korucu oluyorlar.
Sonuç olarak burjuvazi, kapitalizmin bekasını sağlamak için her yola başvuruyor. Emekçileri milliyetçilikle zehirleyip peşine takmaya çalışıyor. Halkları birbirine kırdırarak kendi emellerine alet ediyor. Bu gücü de emekçiler olarak bizlerin örgütsüz ve dağınık olmamızdan alıyor. Farkında olmamız gereken şey tüm dünya işçilerinin ve emekçilerinin çıkarlarının aynı olduğudur. Emperyalist güçler nasıl ki çıkarları doğrultusunda birlikte hareket ediyorsa, bizlerin de kendi ortak çıkarlarımız için birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Kapitalistlerin çıkarları için cephelerde birbirimizi boğazlamak yerine bu düzeni alaşağı etmeliyiz. Bunun için de mücadele bayrağımızı yükseltmeliyiz. Unutmayalım ki tarih hep aynı çizgide ilerlemez.
Milliyetçiliğe karşı enternasyonalizm bayrağını yükselt!
link: Gebze’den MT okuru bir işçi, Mardin Katliamı ve Koruculuk Sistemi: Gerçekler Direngendir!, 1 Haziran 2009, https://marksist.net/node/2137
Koruculuk Sistemi: Kürdü Kürde Kırdırmak