Sayfalar
100 Yıl Önce Ayaklar Baş Oldu
İnsanlığın kurtuluşunun bir gün gerçekleşeceğine inanan emekçi bir kadınım. Ekim Devriminin biz mücadeleci işçilere ne denli mühim bir miras bıraktığını, içinde yaşamaya mecbur bırakıldığımız çürümüş kapitalist bataklığa baktığımızda çok daha iyi anlıyoruz. 100 yıl önce, işçi sınıfının öncülüğünde insanlık yeni bir dünyanın ayak seslerini duydu. Olmaz denilen oldu, değişmez denilen değişti, ayaklar baş oldu. Bugün ise karanlığın içinde yüreğimizde taşıdığımız umudun yol göstericisi oldu.
Evet, bugün zor ve karanlık günlerden geçiyoruz. Emekçi kitleler yoksulluk yetmezmiş gibi savaşın kurbanı oluyorlar. Zihinler köreltiliyor, gerçekler karartılıyor, maruz kaldığımız yaşamın sorgulanması istenmiyor. Haksızlıklar çığ gibi büyüyor. Bir avuç asalağı bir fiskesiyle darmadağın edecek milyonlarca insan tek başına olduklarını düşünerek ses çıkarmıyor. Oysa tek başına olmadığımızın, güçlü olduğumuzun kanıtıdır Ekim Devrimi. Ekim Devrimi işçi sınıfının örgütlü gücüyle başka bir dünyanın hayal olmadığını göstermiştir bizlere. Kapitalist dünyanın şaşakaldığı, korkudan tir tir titrediği bu muhteşem kalkışma gelecekte yine tekrarlanacaktır elbet. Yolumuz zorlu ve engebeli. Ama bu bizi yıldırmayacak, azimle ilerlemeye devam edeceğiz.
link: Gebze’den bir kadın işçi, 100 Yıl Önce Ayaklar Baş Oldu, 7 Kasım 2017, https://marksist.net/node/6019
Ekim Devrimi 100. Yılında İşçi Sınıfına Umut Olmaya Devam Ediyor!
Ekim devrimi bu yıl 100. yılını geride bırakıyor. Bundan 100 yıl önce işçi sınıfı neleri başarabildiğini dosta düşmana gösterdi. Bu devrim işçi sınıfının tarihteki en büyük zaferidir. Bolşeviklerin önderliğinde işçiler, sovyetlerde örgütlenerek iktidarı ellerine aldılar. Bu devrim biz işçiler için muazzam dersler içeriyor. O gün olduğu gibi bugün de işçi sınıfına ışık tutuyor.
Bugün kapitalizmin dizginsiz sömürü çarkları işçileri sefalete, açlığa ve iş cinayetlerine sürüklüyor. Uzayıp giden iş saatleri, emperyalist paylaşım savaşları, göçe maruz kalan milyonlarca mültecinin durumu kapitalizmin yarattığı sorunlardan sadece bazılarıdır. Bir yanda muazzam bir zenginlik birikirken bir yandan da yoksulluk alıp başını gitmiş durumda. Dünyanın dört bir yanında yükselen faşizm ve ırkçılık, her geçen gün artan savaş çığırtkanlığı, yaşanılası dünyamızı yaşanılmaz hale getirmiş durumda. Durum şimdilik iç karartıcı görünse de bu böyle devam edecek diye bir şey yok!
Nitekim bundan 100 yıl önce de durum bundan çok farklı değildi. Emperyalist savaş, ağır yaşam koşulları ve daha nice sorun o günlerde de vardı. Savaşı ve sömürüyü kabul etmeyen Rusya işçi sınıfı, Lenin ve Bolşevik Parti önderliğinde 1917 Ekiminde devrimi gerçekleştirerek savaşa ve sömürüye son vermişlerdi. Bu devrim bizler için bu yüzden büyük öneme sahiptir. Devrim özlemiyle mücadele edenlere, bu yolda ilerleyen biz işçi sınıfına yeni Ekim Devrimleri uzak değildir. Kapitalizme ve sömürüye karşı 2000’li yıllardan başlayıp günümüze kadar dünyanın farklı yerlerinde patlak veren isyanlar bunun göstergesidir. Dünyanın dört bir yanında kapitalizme ve sömürüye karşı hoşnutsuzluk giderek artıyor. Sömüren ve sömürülen sınıflar olduğu sürece de bu hoşnutsuzluk böyle devam edecek. Ama bu hoşnutsuzluk kendiliğinden insanlığın başındaki kapitalizm denen bu beladan kurtaramaz bizi. Ekim Devrimi ve ondan önceki sınıf mücadeleleri bize gösteriyor ki örgütlü olan ayakta kalır. Bu yüzden bundan 100 yıl önceki örgütlü işçilerin izlerini sürmeliyiz ve deneyimlerinden dersler çıkartıp yolumuza devam etmeliyiz. Selam olsun Ekim Devrimini yaratanlara! Selam olsun yeni Ekimleri yaratacaklara! Bu uğurda mücadeleyi örgütlemeye devam edelim. Yeni Ekimleri yaratmak için dünya işçi sınıfı mücadelesine bir tuğla da biz koyalım.
link: Kocaeli’den MT okuru bir işçi , Ekim Devrimi 100. Yılında İşçi Sınıfına Umut Olmaya Devam Ediyor!, 7 Kasım 2017, https://marksist.net/node/6027
Ekim Devrimi 100 Yaşında
İnsanlık tarihinde çok büyük değişimlerin yaşandığı dönemler olmuştur. Eski toplumsal yapılar yıkılmış, yerine yeni toplumsal sistemler gelmiştir. Her toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan ezilenler, yoksullar ve işçi sınıfı için ise çok daha önemli olan bir dönem yaşanmıştır: Ekim Devrimi. Büyük Ekim Devrimi gelecek kuşaklar için önemli bir çağı başlattı. Bugün 100. yılını kutladığımız Ekim Devriminin mimarı olan Rusya işçi sınıfı, onlara önderlik eden Lenin ve Bolşevik Parti büyük bir saygıyı hak ediyorlar.
Rus çarlığının zorbalığı altında ezilen kitleler, fabrikalarda ağır şartlarda çalışan işçiler ve baskı altındaki sosyalistler Rus çarlığı şahsında dünya kapitalizmine çok ağır bir ders verdiler. İlk kez tarihte büyük değişikliğe yol açacak bir sınıfın, işçi sınıfının devrimci zaferi söz konusuydu. İşçi sınıfı artık tarih sahnesine güçlü bir giriş yapmıştı. Savaşı bitiren, üretimin gerçek sahibi olan işçi sınıfına yönetme imkânı sunan ve dünya işçilerine umut olan Ekim Devrimi, geleceğin sosyalizmle şekilleneceğini kanıtlamıştır.
Tarihte en büyük devrimi başlatan Rusya işçi sınıfı devrimi kolay yapmadı. 1917 yılına gelene kadar Rusya’da işçiler ve devrimci öncüler çok büyük zorlukları göğüslediler. Pek çok kez ayaklanma gerçekleştirdiler, büyük yenilgiler yaşadıkları gibi kazanımlar ve deneyimler de biriktirdiler. Koyu bir gericilik döneminin içinden geçen Rus işçileri kanlı I. Dünya Savaşının içinde kapitalizmi alaşağı etmeyi başardılar.
Bugün dünya çok daha kötü ve karanlık süreçlerin içine yuvarlanıyor. 3. Dünya Savaşı insanlığa yeniden büyük acılar yaşatıyor. Böyle bir zamanda kapitalistler en çok Marksizmden ve Lenin’den korkuyor. Bizlere gelene kadar insanlık büyük acılar yaşadı, yaşıyor. Rus işçileri de gericiliği yaşadı ama sınıfsız ve sömürüsüz dünya için umudunu hiç yitirmedi. Bizlere düşen görev Ekim Devriminden aldığımız ilhamla sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmak için mücadele etmeyi sürdürmektir.
link: Gebze’den bir metal işçisi, Ekim Devrimi 100 Yaşında, 7 Kasım 2017, https://marksist.net/node/6025
Ekim Devrimi 100. Yılında Işık Tutmaya Devam Ediyor
OHAL’in kalıcılaştığı, KHK’ların hüküm sürdüğü, baskıların arttığı, sömürünün korkunç hale geldiği, iş kazalarında ölümlerin arttığı, çözüm sürecinin yalan olduğu, milletvekillerinin, gazetecilerin, aydınların, eğitmenlerin cezaevlerine atıldığı, kadınlara ve çocuklara yönelik tacizin, tecavüzün, şiddetin arttığı, milliyetçiliğin kışkırtıldığı, Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saldırıların yaygınlaştığı, üçüncü dünya savaşının giderek kızıştığı bir dönemden geçiyoruz. Yani zor ve karanlık günlerden geçiyoruz.
Türkiye’de de başka ülkelerde de durum parlak değil. Bu korkunç tabloyu kapitalizm yaratıyor. Türkiye’de ve dünyada insanlar yaşayamaz hale geliyor. Emperyalist ülkeler rekabet ve savaşla nüfuz alanlarını büyütmeye çalışıyorlar. Savaş bölgelerinde onların adına savaşacak silahlı grupların önünü açıyorlar. Bu savaşlarda yüz binlerce insan egemenlerin kârı uğruna ölüyor, ülkelerini terk etmek zorunda kalıyor. Fakat tarih gösteriyor ki tüm bunları yaratan kapitalizm mutlak değildir. Kapitalizmin ve bize yaşattığı sorunların nasıl ortadan kaldırılacağını zamanında işçi sınıfı devrim yaparak göstermiştir.
Bundan tam 100 yıl önce, yani 1917’de, Rusya işçi sınıfı baskıcı Çarlık düzenini yıkmış, ardından Lenin’in önderliğinde kendi iktidarını kurmuştu. Ekim Devrimi, 1914’te patlak veren ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan I. Dünya Savaşına son vermişti. Rusya’nın işçileri ve köylüleri o güne kadar sırtlarında taşıdıkları egemenleri alaşağı etmişlerdi. İnsanın insanı sömürmediği, açlığın ve yoksulluğun olmadığı bir dünya kurmanın tohumlarını ekmişlerdi. Lenin ve Bolşevik Parti işçi sınıfına, kan emicilere ebediyen boyun eğmek zorunda kalmamak için nasıl örgütlenmesi gerektiğini göstermişti.
Elbet bugün yaşadığımız karanlık ve zor günler de bitecektir. Her daim yüzümüzü işçi sınıfının mücadele tarihine çevireceğiz, ders çıkaracağız ve geleceğe hazırlanacağız. Üzerinden yüz yıl geçen Ekim Devriminin haklılığı bugün daha berrak biçimde açığa çıkıyor. Kapitalist çürümenin geldiği boyut ortadayken kurtuluşun yolunun işçi devriminde olduğu gün gibi ortadadır. Ekim Devriminin sönmeyen ateşi işçi sınıfının mücadelesine ışık tutuyor. Zalim burjuvaziye de korku salıyor. Umudumuzu hep diri ve canlı tutalım. Örgütlü ve bilinçli olmak bunu gerektirir.
Selam Olsun 100. Yılında Ekim Devrimine!
link: Esenyurt’tan bir kadın işçi, Ekim Devrimi 100. Yılında Işık Tutmaya Devam Ediyor, 29 Eylül 2017, https://marksist.net/node/5913
Ekim’in 100. Yılına Merhaba!
Kapitalizmin krizi derinleştikçe işçi sınıfına yönelik saldırılar da derinleşiyor. Zenginler zenginleştikçe, işçi sınıfı olarak yoksullaşıyoruz. Patronlar sınıfı ekonomik krizi işçi sınıfının sırtına yüklüyor. Ve bunu yaparken bir yandan da Türk-Kürt düşmanlığı yaratarak işçi sınıfının bir araya gelmesini engelliyor. Çünkü daha önce yaşadıkları örneklerden iyi biliyorlar ki, işçi sınıfı birleşip örgütlenirse patronlar sınıfının mezarını kazabilir... İşçilerse kendi sınıflarının gücünün farkında değiller. Artan işsizlik, ücretlerin düşüklüğü, bitmeyen mesailer ve geçim sıkıntısından başka bir şey düşünemeyen işçiler yeni yılda umudunu piyangoya, iyi niyetli dileklere bağlıyor. Ancak umut ne piyangoda ne de “umarım her şey güzel olur” gibi gönülde kalan dileklerde.
1917’de Rusya’da işçiler iktidarı aldılar. 100 yıl öncesinde de işçiler ağır koşullarda çalışıyorlardı. İşgünü bugünkü gibi 12-14 saati buluyor, cepheden asker tabutları geliyordu. Ancak işçiler yıllarca mücadele ederek, boyun eğmeyerek saldırıları artan Çarlığı yıktılar. Üreten eller yönetir duruma geldi. Anlatılan tam da bizim hikâyemiz. İşçi sınıfının umudu 100 yıl öncesinde saklı. 1917 Ekim Devrimi zifiri karanlıkta yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. O yüzden bu yeni yılda 1917 Ekim Devriminin bilinciyle, Ekim Devrimini yaratanların izinden yeni bir mücadele yılına girelim. Sınırsız, sınıfsız, savaşsız bir dünya için umudumuzu ve inancımızı bileyerek omuz omuza mücadeleyi büyütelim. Çünkü umut tarih bilinciyle donanmış örgütlü işçilerin ellerinde, yüreklerinde... Gelin Nazım’ın dizelerinde söylediği güzel günleri birlikte yaratalım.
“beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.”
link: MT okuru bir işçi, Ekim’in 100. Yılına Merhaba!, 5 Ocak 2017, https://marksist.net/node/5452
Yeni Ekimlere
Kapitalist sistemin krizi derinleştikçe egemen sınıf daha da saldırganlaşıyor. İnsanlığı bir yok oluşun içerisine sürüklüyor. Teknolojinin ve üretim araçlarının gelişmesi, iddia edildiği gibi kapitalist sistemin krizini aşmasına olanak sağlamıyor. Aksine bu durum krizi daha fazla tetikliyor. Kriz, derin ve sancılı olarak kendini dışa vuruyor.
Sistem kendi yarattığı krizi aşabilmek için dünyayı karanlığa, insanlığı ise yıkım ve ölüme sürüklüyor. Kapitalistler krizden çıkabilmenin yolunu dünyayı yeniden paylaşmakta arıyorlar. Daha fazla kâr, enerji, nüfuz ve pazar alanlarına hâkim olmak istiyorlar. Savaş bütçeleri toplamda yüz milyarlarca doları buluyor. Kitleler milliyetçilikle, faşizan söylemlerle kutuplaştırılıp düşmanlaştırılıyor. Milliyetçi-şoven kampanyalar eşliğinde iklim değişiyor. Otoriter ve baskıcı yönetimlerin önü açılıyor, polis devleti uygulamaları gündelik hayatın bir parçası haline getiriliyor. Despotik faşizan eğilimler hızla yükselişe geçerek, karanlık, umutsuzluk hâkim oluyor. Kapitalizmin tarihine baktığımızda böyle dönemlerin büyük emperyalist savaşlarla yol aldığını görüyoruz ve bugün de kriz ve emperyalist savaş döneminden geçiyoruz. Günümüzde de burjuvazi geçmişte olduğu gibi içerisinde olduğu sistem krizinden çıkabilmek için yeni bir emperyalist savaşı körüklüyor.
Egemenlerin en korktuğu şey ezilenlerin ve sömürülenlerin bu zulme baş kaldırmasıdır. Bunu engellemek için her türlü yol ve yöntemle kitleleri baskı altında tutmaya, egemenliklerini korumaya çalışıyorlar. Korku ve umutsuzluk imparatorluğunu daim kılmak için bütün propaganda aygıtlarını en etkin şekilde kullanıyorlar. Ama bu çabaları korktukları şeyin başlarına gelmesini engelleyemez. Tarih bize bu karanlıklar imparatorluğunu yıkabilecek bir güç olduğunu, bunun da tek devrimci sınıf olan işçi sınıfı olduğunu gösteriyor.
1917 Ekim Devrimi, emperyalist savaşın alevleri içerisinde doğdu. Rusya işçi sınıfı tüm ezilen halklara umut vererek karanlığı yırttı, insanlığa aydınlık bir gökyüzünü gösterdi. Emperyalist savaş Ekim Devrimiyle sonlanmış ve egemen sınıfı korku içerisinde bırakmıştı. O güne kadar Rus Çarlığının zulmü altında inim inim inleyen halklar nefes almış ve geleceği birlikte var etme mücadelesine girişmişlerdi. Bu, emekçi kitlelerde muazzam bir enerji, aydınlanma, dönüşüm anlamına geliyordu.
Tarihin ilk muzaffer işçi devrimi, tüm dünya işçilerinin umudu oldu. Bolşevikler, Marksizmin ilkelerinden, enternasyonalizmden ödün vermemiş, milliyetçiliğe ve halklar arasında düşmanlığa giden yolları kapatmak için mücadele vermişlerdi. 1919’da, daha Rusya’da iç savaş sürerken Komünist Enternasyonal kurulmuş ve birçok ülkeden komünist delegeler kongreye katılmıştı. Enternasyonal, “Komünist Parti, işçi sınıfının bir parçasıdır; en ileri, en bilinçli ve bu nedenle en devrimci kesimidir” diyor ve işçi sınıfının öncülerini proleter devrimleri tüm dünyaya yaymaya çağırıyordu. Bolşevikler bunun için büyük bir uğraş veriyorlardı. Hedef insanlığı yok oluşa sürükleyen kapitalizmi yerle yeksan etmek, tüm dünyada insanın insan üzerindeki sömürüsünü ortadan kaldırmak, özgürlüğe giden yolu açmaktı.
Engels, Marx’ın mezarı başında yaptığı konuşmada Marx için bilimin, tarihi harekete geçiren bir güç, devrimci bir güç olduğunu dile getirmişti. Sınıflar arasındaki mücadeleyi tanımlayan ve işçi sınıfının bilimi olan Marksizm, yalnızca bir fikir değil tarihin akışını değiştirecek devrimci bir fikir, devrimci bir güçtür. Lenin’in ve Bolşeviklerin önderliğinde Marksizm, hayatı değiştirdi, tarih nehrinin yatağını değiştirdi. İşçi sınıfının iktidarı sovyetlerle hayat buldu. Sınıfın öncüsü olan Bolşevik Parti ve onun lideri Lenin olmasaydı, onlar Marksizmin yolundan yürümeselerdi, tarihin akışı değişmezdi.
Tarihsel ilerlemenin önündeki en büyük engel olan kapitalizm yıkılmadıkça, dünya ve insanlık kriz-savaş sarmalından çıkamayacak ve gittikçe çürüyecektir. Bu karanlığı yırtmak için ileri atılmak ve 1917 Ekim Devriminin derslerini kuşanıp yeni Ekimler yaratmak boynumuzun borcudur.
link: Gebze’den MT okuru bir işçi, Yeni Ekimlere, 25 Kasım 2016, https://marksist.net/node/5405
Selam Olsun Ekim Devrimine Yürüyenlere
1917 Ekim Devriminin üzerinden tam 98 yıl geçti. Bu büyük devrim Marksist temelde mücadele yürüten biz sınıf devrimcilerinin yolunu aydınlatmaya devam ediyor. Günümüz tarihinde başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yürüyen emperyalist talan savaşları işçi sınıfının ve yoksul halkların adeta dünyalarını karartıyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta yürüyen savaşta, IŞİD gibi eli kanlı örgütlerin oluşumunda büyük pay sahibi olan ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Fransa gibi ülkeler bu savaşı körüklüyor.
Kapitalizm her çıkmaza girdiğinde yeni yıkımlar üretiyor. Egemen güçler pastadan daha fazla pay alabilmek için yoksul halkları kıyımdan geçiriyorlar. Bir zamanlar medeniyetin beşiği olan Ortadoğu adeta bir kan denizine dönmüş durumda. 3. Dünya Savaşının fitilini ateşleyip nüfuz alanlarını yeniden bölüşmek isteyen egemenlerin bu kanlı tarihlerine yabancı değiliz. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı dönemi dünyanın gördüğü en kanlı dönemlerden biri olmuştu. Emperyalist-kapitalist devletlerin nüfuz alanlarını genişletmek için girdikleri bu savaş 1914’te başlamıştı. Bu dönem aynı zamanda Rus işçi sınıfının mücadeleye daha güçlü bir şekilde atıldığı bir dönem de olmuştur.
1905 devrimi yenilgisi sonrası Rus işçi sınıfı yarım bıraktığı işi bitirmek için mücadeleye devam etmişti. Açlık ve sefalet içinde yaşayan işçilerin ve yoksul halkın yaşananları sineye çekecek ne sabrı ne de gücü kalmıştı. Bu büyük savaş Rusya’nın ezilenleri için bardağı taşıran son damla olmuştu. 1917’nin 22 Şubatında pek çok fabrika greve gitmiş ve 24 Şubatta grevler büyüyerek devam etmişti. Tarih 25 Şubatı gösterdiğinde devrimci hareket tüm Petrograd’ı sarmıştı. Grevler tek tek birleşerek Rusya’nın birçok kentine yayılmıştı. “Kahrolsun Savaş” , “Kahrolsun Çar”, “Ekmek İstiyoruz” flamaları taşıyan işçiler 26 Şubat sabahı Çarlığı yıktılar. Yerine liberallerden ve sosyal demokratlardan oluşan geçici bir hükümet kuruldu. Burjuva karakterli olan bu hükümetin başında Kerenski vardı. Çarlık devrilmişti ama Lenin ve Bolşevikler için devrime giden yol yeni başlıyordu.
Lenin önderliğindeki Bolşevikler bu hükümeti desteklemediler. Lenin Bolşeviklere nasıl bir çalışma yürütmeleri gerektiğini anlatıyor ve diğer taraftan da “Nisan Tezleri”ni yazıyordu. Çarlık yıkılmıştı, sıra geçici hükümetteydi. 18 Haziranda Sovyet Komitesinin çağrısıyla “Bütün İktidar Sovyetlere” sloganıyla bir gösteri düzenlendi. Lenin işçileri, yoksul köylüleri Bolşevik Parti etrafında toplamaya çalışıyordu. Vakit gelmişti ve Lenin devrimin işaretini vermişti. Bolşevikler harekete geçtiler. 25 Ekim gecesi Kışlık Saray’ı ele geçirerek geçici hükümeti de alaşağı eden Rus işçi sınıfı böylece iktidarı ele almış oldu. 25 Ekim gecesi toplanan 2. Sovyet Kongresi bütün iktidarın Sovyetlere geçtiğini ilan etti. Kongre ayrıca Lenin’in önerisine uyarak Barış Bildirgesi’ni onayladı. Yeni işçi devletinin temelleri barış üzerine kuruluyordu. Eski burjuva devlet aygıtı da yıkılarak yerine yeni sovyet düzeni kuruluyor, sovyetler yeni yeni kararlar ve uygulamalar geliştiriyordu.
“Toprak Kararnamesi” ile topraklar köylülere dağıtıldı. İşçiler fabrikalarda denetleme ve yönetme hakkına sahip oldular. Ulusal eşitsizlik oluşturan uygulamalar kaldırıldı.
Bolşevikler savaştan çekilmek istiyordu, ancak önceki hükümetin müttefikleri savaşı sürdürmek niyetindeydi. Bunun üzerine doğrudan Almanya ile görüşülmeye başlandı. Ancak emperyalist Alman devleti yeni Sovyet devletinden koparabildiği kadar toprak koparmak istiyordu.
1918’de Rusya savaştan çekildi. Öte yandan başta Almanya olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde Rus işçi sınıfının yaratmış olduğu heyecanla işçi sınıfı kendi burjuvalarına karşı mücadeleye atılmıştı. Kendi ülkelerindeki işçi mücadelelerini bastırmak için bütün emperyalist devletler tek tek savaştan çekilmişlerdi. Marksist teoriyi doğru pratikle birleştiren Lenin gibi bir önder ve Bolşevik Parti etrafında toplanan devrimci işçiler, sosyalist bir devrimi gerçekleştirmekle kalmamış, aynı zamanda 1. Dünya Savaşına da son vermişti.
Günümüzde Ekim Devrimi her yönüyle yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. 3. Dünya Savaşının kızıştığı şu dönemde biz sınıf devrimcilerinin sorumluluğu ve yükü her zamankinden daha ağır ve zorludur.
Ekim Devrimi 1. Dünya Savaşına noktayı koymuştu, ama işçi sınıfı tüm dünyada iktidarı ele geçiremediği için bugün geldiğimiz noktada savaşlar hâlâ devam etmektedir. Ancak kapitalizmi kökünden söküp attığımız zaman savaşlar da, sömürü de, adaletsizlik de, sınıflar da ortadan kalkacaktır.
O zaman ne diyelim? Selam olsun Ekim Devrimini yaratanlara ve onun yolundan yürüyenlere!
link: Avcılar’dan bir metal işçisi, Selam Olsun Ekim Devrimine Yürüyenlere, 4 Aralık 2015, https://marksist.net/node/4627
Okurlarımızdan: Ekim Devrimi Mücadelemizde Yaşıyor
Selam Olsun Ekim Devrimini Yaratanlara!
Yıl 1917, aylardan Ekim. Derinlerden gelen sesiyle Lenin “dün erkendi, yarın geç, zaman tamam bugün” dedi. Yağlı çarklarla işçiler “bugün” dedi. Lenin ve Bolşevik Parti önderliğindeki işçi sınıfı Rusya’da gerçekleştirdiği devrimle köhnemiş kapitalist düzene son verdi. O güne kadar dışlanan, hor görülen, hiçe sayılan işçiler, iktidarı ele alarak sovyetleri aracılığıyla kendi kendilerini yönetmeye başladılar. Mahallelerinde, fabrikalarında kendi temsilcilerini seçmeye başladılar ve beğenmediklerini seçtikleri gibi geri alma yetkisine de sahip oldular.
Ekim Devrimi bir işçi devrimiydi ve kurulan demokrasi işçilerin demokrasisiydi. Burjuva demokrasisinden çok farklıydı. Ekim Devrimi dünya işçi sınıfına yol göstermiştir. Demiştir ki “ey işçiler biz dünyanın her yerinde kapitalistlerin kârı için, onların çıkarları için çalışıyoruz. Kapitalizmde bize ait hiçbir şey yok. Biz işçiler üreten bir varlığız. Eğer işçi sınıfı olarak örgütlenip iktidarı ele alırsak dünyadaki bütün nimetleri hep birlikte paylaşırız. Kötülükleri ortadan kaldırıp yerine daha güzel yaşanacak bir dünya kurarız. İnsanın insanı sömürmediği, açlığın, yoksulluğun, savaşların olmadığı bir dünya işçi sınıfının nasırlı elleriyle kurulacaktır.”
Ekim Devrimi dünya işçi sınıfına bırakılan en önemli miraslardan biridir. Geçmişin işçi kuşakları gelecekteki işçi kuşaklarına bu işin nasıl yapılacağını göstermiştir. Dünya işçi sınıfının bir bütün olduğunu da göstermiştir. Ekim Devrimi her ne kadar yalnız kalıp yenilse de, işçi sınıfının kapitalist sistemi yıkabileceğini güçlü bir şekilde kanıtlamıştır. Önemli olan ondan ders çıkarmak ve doğru bir şekilde yolunda yürümektir.
Ekim Devrimi göstermiştir ki, devrimci önderlik çok önemli bir faktördür. Eğer Lenin ve Bolşevik Parti olmasaydı Ekim Devrimi başarıya ulaşamazdı. O dönemlerde asıl devrim Almanya’dan bekleniyordu. Fakat Alman Sosyal Demokrat Partisi önderliği işçi sınıfına ihanet ederek Alman burjuvazisiyle anlaştı ve işçi sınıfını devrime yöneltmek yerine Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşında cepheye gönderdi. Bu olumsuzluğa rağmen Bolşevik Parti önderliğindeki işçiler Ekim Devrimini gerçekleştirdiler. Ekim Devriminden korkan emperyalistler savaşa son vermek zorunda kaldılar. Ekim Devriminin kendi ülkelerine yayılmasından çok korktular. Bastırmak için de ellerinden geleni yaptılar. Ekim Devrimi yalnız kaldığı için yayılamadı. Ama burjuvazi hâlâ o korkuyla yaşıyor ve işçi sınıfı üzerindeki kırbacını eksik etmiyor. Çünkü biliyorlar ki bir gün o kırbaçlar işçiler tarafından kendi boğazlarına dolanacak. Bunu unutmayalım, işçi sınıfının tarihi deneyimlerle doludur. 1917 Ekim Devrimi işçi sınıfına ışık tutmaya devam ediyor. Geçmişimizi bilmezsek geleceğimizi de bilemeyiz. Selam olsun Ekim Devrimini yaratanlara!
Marksist Tutum okuru bir kadın işçi
Bir Zincir Yitirenler Bir Dünya Kazanacak!
II. Dünya Savaşı sonrasında burjuva ideologları her ne kadar bu son savaştı deseler de, özellikle SSCB’nin çökmesiyle birlikte dengeler değişti ve hegemonya yarışı üst düzeye sıçradı. Kapitalist sistemin rakipsiz kalmasıyla birlikte, işçi sınıfının büyük bedeller ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımlara karşı büyük bir saldırı gerçekleşti ve bu kazanımlar büyük oranda kaybedildi. Yeryüzünü kan deryasına çeviren, insanı değil parayı yücelten kapitalistler, en ufak bir hak talep etmenin bile suç sayıldığını gerek yasalarıyla gerek propaganda araçlarıyla gerekse de zor aygıtlarıyla insanların zihnine işlediler. İşçi sınıfının her başkaldırı girişimi, egemenlerin zor aygıtları aracılığıyla bastırıldı.
Artan teknolojik imkânlar ve makineleşmeye rağmen her gün milyonlarca insan yatağa aç girerken, milyonlarca insan da işsizlik pençesinde boğuşmaktadır. Kapitalistlerin öve öve göklere çıkardıkları bu köhnemiş düzenin işçi ve emekçiler açısından ne ifade ettiğini günümüz koşulları gayet net özetlemektedir. Yeryüzünde açlık, yoksulluk ve savaşlar iç içe geçmiş durumda. Savaşlara ayrılan bütçe her yıl alabildiğine artarken, işsizliğe, eğitime, sağlığa ayrılan bütçe alabildiğine kısılmaktadır. Özellikle son on yıldır Ortadoğu’da yürüyen paylaşım savaşında, milyonlarca insan katledilmiş ve bir o kadarı da yerinden yurdundan edilmiştir.
Bugün işçi sınıfının ve ezilen dünya halklarının en büyük sorunu örgütsüzlüktür. Burjuvazi kendi iktidarlarını ve sermayesini koruyabilmek için her türlü kirli örgütlülüğü yaratırken, sıra işçi sınıfına ve ezilen halklara gelince örgütlenmek suç sayılmış ve lanetlenmiştir.
Oysa tarih bize gösteriyor ki, işçi sınıfı düşman sınıfa yani burjuvaziye karşı birleşerek ve örgütlenerek, haksız savaşların, sömürünün, askeri darbelerin, halklar arasına serpilen düşmanlık tohumlarının sonunu getirebilir. Bugün Ortadoğu’da ve dünyanın pek çok bölgesinde yürüyen emperyalist savaşların sonunu da ancak kendi iktidarını kurarak devrimci işçi sınıfı getirebilir.
İşte bu açıdan 1917 şanlı Ekim Devrimi işçi sınıfına ve sınıf devrimcilerine kılavuz olmaya devam ediyor. Nasıl ki I. Dünya Savaşında emperyalist yağmaya karşı, işçi sınıfı, Bolşevik Parti önderliğinde iktidarı ele alıp, bu kirli savaşa son verdiyse, bu örnek günümüz koşullarında da hayli hayli mümkündür. Ekim Devrimi örneğinde de olduğu gibi, yürüyen bu kirli savaşlar ancak işçi sınıfının iktidarı almasıyla durdurulabilir. Savaşsız, sömürüsüz, halkların kardeşçe yaşayacağı bir dünya yaratmak için 1917 Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Yaşasın sosyalizm! Yaşasın enternasyonalizm!
Kıraç’tan Marksist Tutum okuru bir işçi
Ekim Devriminin Kadınları Mücadelemizde Yaşıyorlar
Ekim Devriminin öncesinde birçok haktan yoksun olan kadınlar özellikle çalışma hayatında katmerli sömürüye maruz kalıyorlardı. Kadın işçiler, bir yandan evin ağır iş yükünü çekerken, bir yandan da erkeklere göre çok daha az ücretle, uzun saatler boyunca ve ağır koşullarda çalıştırılıyorlardı. Hem cinsel hem sınıfsal ezilmişliğin ortadan kaldırılmasının nesnel şartlarını yaratan Ekim Devrimi, emekçi kadınların yükselttiği talepleri bir bir yerine getiriyor; 8 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret, eşit oy hakkı, kürtaj hakkı gibi birçok hak yasalaşıyordu. Sovyet Rusya, kadınların hükümete seçildiği ilk ülke oluyordu. İşçi iktidarının kurulmasının ardından Sosyal Yardım Halk Komiseri olarak Sovyet hükümetinde yer alan Aleksandra Kollantay bunlardan yalnızca biriydi. Kadının özgürleşme mücadelesinde önemli rolü olan Kollantay gibi birçok kadın komünist Ekim Devriminin inşacısı olmuş, kadının gerçek kurtuluşunun ancak sınıf mücadelesi içinde gerçekleşebileceğini göstermişlerdi.
Kapitalist düzen, çürümüşlüğü ve tükenmişliği içerisinde son çırpınışlarını yaparken, onu tarihin çöplüğüne gönderecek olan işçi sınıfına en azgın şekilde saldırmaya devam ediyor. Dünyayı yakıp yıkan iki büyük dünya savaşına bir yenisini daha ekleyerek yoksul emekçi halkları katliamlardan geçirirken, Ekim Devriminin ve diğer mücadelelerin dünya işçi sınıfına sağladığı kazanımlara göz koymaktan da geri durmuyor. Bu saldırılardan en büyük pay da kuşkusuz emekçi kadınlara düşüyor. Kapitalist sistemin her türlü saldırısına ve sömürüsüne karşı koymanın yolunu Ekim Devriminin kadınları ve sayısız nice kavganın kadın militanları on yıllar öncesinden göstermişlerdi. Bugün devrimci önderlerin ışık tuttuğu yoldan yürüyen sınıf devrimcileri, Ekim Devriminden ve dünya işçi sınıfının nice deneyiminden dersler çıkartarak, kazanımların kalıcı hale gelmesi ve dünya devriminin zafere ulaşması için mücadele ediyorlar. Mücadele eden emekçi kadınlar, adları tarih sayfalarına sığmayan, bugün bile bize yol gösteren Ekim Devriminin kadınlarını mücadelelerinde yaşatıyorlar. Ve tıpkı onlar gibi, gerçek kurtuluşun ancak sınıf mücadelesiyle gerçekleşeceğini biliyorlar.
Marmara Üniversitesi’nden bir Marksist Tutum okuru
Dünyamıza Barış İşçiler Savaşırsa Gelecek!
Günümüzden bir asır önce, 1914’te, insanlık o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bir yıkımla karşılaştı. Resmi rakamlara göre 10 milyona yakın insanın ölümüne, 20 milyondan fazlasının sakatlanmasına neden olan bir savaş başladı. Emperyalist güçler kapitalizmin sıkışmışlığını aşmak, pazar alanlarını yeniden paylaşmak için bir dünya savaşına ihtiyaç duydular. İnsanlar katledildi. Şehirler yakıldı, yıkıldı. Adına Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı dediğimiz bu cenderede sıkışan yine emekçi sınıflar oldu. İşçi sınıfı yine emperyalistler tarafından birbirine boğazlatıldı. Kendi ülkelerinin burjuvaları daha fazla kâr etsin diye, sermayelerine sermaye katsın diye, ülke savunusu adı altında, savaş cephelerine sürüldü işçiler. Henüz cepheye gitmemiş işçiler ve işçi aileleri savaşın ne demek olduğunu ancak ölü olarak dönen sınıf kardeşlerini, eşlerini, dostlarını görünce kavrayabildiler. Fakat tarihin saati 25 Ekim (7 Kasım) 1917’yi vurduğunda burjuvazinin kanlı oyunu bozuldu. Bolşeviklerin uzun yıllardır sürdürdüğü sebatlı çalışma karşılığını bulmuş; açlıktan, yoksulluktan ve savaştan bıkan işçi sınıfı “ekmek, toprak ve barış” talebiyle Bolşeviklerin önderliğinde Çarlık otokrasisine karşı şahlanmıştı. Ardından işçi sınıfı silahları kendi burjuvalarına çevirerek iktidarı kendi ellerine aldı. Tarihte ilk defa ezilenler, yöneten oldu. Kurulan işçi iktidarı ilk iş olarak savaştan çekildiğini açıkladı. Hemen ardından Çarlık Rusya’nın yaptığı tüm gizli savaş anlaşmalarını tek tek açıkladı. Dünya işçi sınıfı, Rus proletaryasının kendi sınıfı için verdiği bu savaştan güç aldı. Pek çok ülkede ve cephelerde savaş karşıtı grevler, isyanlar patlak verdi. Dünya işçi sınıfına umut olan Ekim Devrimi tarihin akışını değiştirerek Birinci Dünya Savaşının sonunu getirdi.
Kimyasal silahların, kitle imha silahlarının ve diğer tüm savaş makinelerinin geliştirildiği günümüz dünyasında, kapitalizm insanlığı yok oluşla tehdit ediyor. Sermaye için insanlığın, doğanın, dünyanın hiçbir kıymeti yok. Onun için kıymetli olan tek şey daha fazla kârdır. Bizlere düşen görev Ekim Devriminden ve sınıflar mücadelesinin tüm deneyimlerinden süzülenleri almak ve bu yolda mücadele etmektir. İşçi sınıfı ya sermayenin çıkarları uğruna savaşacak ve üzerinde yaşadığı dünya ile birlikte yok olacak ya da kendisi için savaşarak dünyaya ve gelecek nesillere barışı, bolluğu ve bereketi armağan edecektir!
İstanbul Üniversitesi’nden Marksist Tutum okuru bir öğrenci
Ekim Devriminin Işığında Yürüyelim
Özlemini duyduğumuz dünyaya dair tüm bu hayaller çok sığ kalır. Şu an tasavvur edemediğimiz o yaşanası dünyayı anlatabilmek çok güzel olurdu elbet. Ama şimdi gerçekleri yazmak gerek. Şu an bir avuç kapitalistin insanlığa kan kusturduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bolluk içinde kıtlık, varlık içinde yokluk yaşıyoruz. Günde 12 saat çalıştırılıyor, çalışırken ölümlere mahkûm ediliyoruz. Biz hâlâ acı çekiyoruz. İnanmak güç ama hâlâ basit hastalıklar yüzünden ya da hatta açlıktan ölüyoruz. Hem de öyle beşer onar değil, binler, on binler olarak. Ve savaşlar hâlâ yakıp kavuruyor halkları. Egemenlerin çıkarları için katliamlar yaşanıyor. İşçiler canlı birer alet, makine gibi görülüyor. Tüm bu zalimliklerin kaynağı sermaye düzenidir. İşgücünü satarak geçinen milyarlarca insanın sırtında dönüyor dünya.
İşçi sınıfı her şeyi üretebildiği gibi bu dünyayı değiştirip, yepyeni bir dünyayı inşa edebilecek yeteneğe de sahip. Tarihin yapraklarını karıştırmaya başladığımızda işçi sınıfının mücadelesini görürüz. Patronlar sınıfının unutturmak istediği, tozlu raflarda tutmaya çalıştığı şanlı bir mücadele tarihi var işçi sınıfının. Bundan 97 yıl önce Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi, bugüne dek işçi sınıfının burjuvaziye indirdiği en ağır darbedir. Ekim Devriminin yarattığı etki tüm dünyayı sarsmış, iktidarı ele alan işçiler patronları korkudan tir tir titretmişler ve işçi sınıfının muazzam gücünü ortaya koymuşlardır. Kapitalizm denen bu köhnemiş düzene bir dünya devrimiyle son verileceğine inanan sınıf devrimcileri için Ekim Devrimi hâlâ yolumuza ışık tutuyor. 1917’de burjuvaziyi alaşağı eden devrim, sınıf devrimcilerine esin kaynağı olmaya devam ediyor, edecek. İşçi sınıfının kurtuluşu yeni Ekimlerle olacak!
YTÜ’den bir Marksist Tutum okuru
Sınıf Tarihimizi Öğrenmeli ve Öğretmeliyiz
İlkel komünal toplumlardan günümüz kapitalist toplumuna uzanan on binlerce yıllık insanlık tarihi mücadelelerle doludur. Geçmişi bilmek insanlığın gelecek tarihi için çok önemlidir. İnsanın insanı sömürmediği, sınıfların olmadığı bir dünya kurmak için mücadele eden her insanın bu nedenle geçmişini bilmesi gerekir. Sınıflı toplumların en son aşaması olan kapitalist toplumda, burjuvazi varlığını sürdürebilmek için, yaratmış olduğu mezar kazıcılarının yani işçi sınıfının bilincine nüfuz etmek üzere her yöntemi kullanmakta. İşçi sınıfının kendi tarihini öğrenmemesi için burjuvazi kendi tarihini gerçekten herkesin tarihiymiş gibi çeşitli basın organları, okullar vb. aracılığıyla işçilere, emekçilere sürekli propaganda etmekte.
Tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir. Sınıfların ortaya çıkmasından bu yana, egemen sınıflar ile ezilen-sömürülen sınıflar arasında yürüyen savaş hiç sona ermemiştir. Kapitalist toplumda da işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşı devam etmektedir. Toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı burjuvaziye karşı yürüttüğü savaşta çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Tarihimizin en görkemli sayfası ise Ekim Devrimi tarafından yazılmıştır.
Paris Komünarlarından mücadele bayrağını devralan Rus işçi sınıfı, Bolşevikler öncülüğünde, Ekim 1917’de, “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” diyerek burjuvaziyi iktidardan alaşağı etti. Tarih sahnesinde işçi sınıfı için yeni bir dönem başlıyordu. Bu bir devrimdi ve işçi sınıfı kendi iktidarını kurmuştu. Sınıfsal hafızamıza yeni bir terim girmişti: işçi demokrasisi. Azınlık olan burjuvazinin değil, üreten ve toplumun çoğunluğunu oluşturan işçilerin birlikte karar aldığı, toplumun çıkarları için üretimin planlı yapıldığı bir düzendi bu. Her çeşit kamu görevine seçilenler görevlerini yapmadıklarında geri alınabiliyor ve ücretleri ortalama bir işçi ücretini geçmiyordu. Kâr elde etmek için değil toplumun ihtiyaçlarına göre üretim yapılıyordu. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet kaldırılmış ve üretim araçları devletleştirilmişti. İnsanların inançları üzerindeki baskılar kaldırılmış, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştı. Eğitim parasız hale getirilmiş, ortak yemekhaneler, çamaşırhaneler kurulmuştu. Çocukların bakımı devlet tarafından üstlenilmiş ve kadınlara çeşitli haklar tanınmıştı. Lenin önderliğindeki Rus işçi sınıfı, Ekim Devrimiyle, dünyayı kasıp kavuran emperyalist paylaşım savaşına da son vermişti. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurma yolunda yaşanan bu deneyim işçi sınıfının örgütlü mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor.
Bugün kapitalist sistemin içine girdiği ekonomik krizi atlatmak için işçi-emekçilere yönelik saldırıları her geçen gün daha da arttırdığı bir dönemdeyiz. Ortadoğu ve dünyanın birçok bölgesinde yürüyen siyasal kriz ve savaşlar, siyasal rejimlerin otoriterleşmesi, baskıların artması, burjuva demokrasisinin sınırlarının daralmasıyla karakterize olan bir süreçten geçmekteyiz. Burjuvazinin çıkarları uğruna emperyalist savaşlarda yüz binlerce insan ölüyor, sakat kalıyor. İnsanların yoksullaşması, hayatlarının cehenneme dönmesi egemenler için hiçbir önem taşımıyor.
İşçi sınıfının sömürüsü üzerinden kendini var eden kapitalist sistem, insanlık için umutlu bir gelecek değil yıkım ve yok oluş vadediyor. İnsanın insanı sömürmediği, sınıfların ortadan kalktığı ve insanca yaşanabilir bir dünya kurmak için kapitalizme karşı işçi sınıfının örgütlü mücadelesini yükseltmek gerekiyor. Paris komünarlarından devralınan kızıl mücadele bayrağını göndere çeken Ekim Devrimi, bu mücadelede işçi sınıfına yol göstermeye, ışık tutmaya devam ediyor.
Esenyurt’tan Marksist Tutum okuru bir metal işçisi
Ekim Devrimi ve İşçi Sınıfı İçin Önemi
Ekim Devriminin kavranabilmesinde, bu devrimi önceleyen sürecin bilinmesi de önem taşıyor. 1900’lerin başı, Çarlık rejiminin ezilen sınıfa saldırılarını en ağır şekilde uyguladığı yıllardı. İşçiler çok ağır koşullarda çalışırken, sendikal ve siyasal örgütlenme yasadışı sayılıyordu. Mücadeleci ve sosyalist işçilere karakollarda günlerce işkence yapılıyor, sürgüne gönderiliyor veya meydanlarda Çarın askerleri tarafından vuruluyorlardı. Ancak bu saldırılar işçi sınıfında içten içe bir öfkenin ve tepkinin birikmesine de yol açıyordu.
Nihayet 1905’te beklenen toplumsal patlama gerçekleşti. Çar’a karşı ayaklanan işçilere polis ateş açmış, yüzlerce insan ölmüş ve yaralanmıştı. Patlak veren devrimin önüne geçemeyen Çar, hareketi sönümlendirmek için bir bildiri yayınlamıştı. Bildiride, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin arttırılacağından, bir meclis kurulacağından, muhalefete özgürlük tanınacağından ve patronların işçilere yaptığı haksızlıklara izin verilmeyeceğinden bahsediliyordu. Ama bu bir tuzaktı.
Nihayetinde bu büyük işçi ayaklanması yenilgiyle sonuçlandı. Fakat bu durum Çarlığı kurtarmaya yetmeyecekti. Lenin önderliğindeki Bolşevikler yurtiçi ve yurtdışında çıkardıkları işçi gazeteleriyle, fabrikalardaki öncü işçilerle işçi sınıfını örgütlüyor ve onlarla olan bağlarını gittikçe kuvvetlendirip güvenlerini kazanıyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı başladığında, Bolşevikler, işçilere ve köylülere, bu savaşın halkların değil egemenlerin savaşı olduğunu anlatmaya giriştiler. Bolşevikler dışarıda ve içeride çalışmalarını hiç ara vermeden fedakârlıkla sürdürürken, gözleri de Avrupa’daydı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde gerçekleşecek işçi devriminin kendi ülkelerine de ulaşacağını ve buna hazırlıklı olmaları gerektiğini öngörerek çalışıyorlardı. Ne var ki devrim Avrupa’dan önce Rusya’nın kapısını çalacaktı.
1916 yılının sonunda, Birinci Dünya Savaşının yarattığı yıkım had safhadaydı. 1917 Şubatında, savaşa karşı çıkan ve 8 saatlik işgünü isteyen kadın işçilerin başlattıkları gösteriler ve grevler çığ gibi yayıldı ve Rus monarşisi yıkıldı. Devrim beklenmedik bir hızla gerçekleşmişti. Hiçbir parti bu gelişmeyi öngörememiş ya da bir plan doğrultusunda iradi müdahalede bulunamamıştı. Çarlığı yıkan Rus işçileri hemen kendi taban örgütlerini kurdular. Fabrikalarda işçilerin oyuyla seçilmiş işçi temsilcilerinin oluşturduğu sovyetler her tarafa yayılmıştı. Ve bu sovyetler, birkaç ay sonra iktidarı tamamen ellerine alacaklardı.
Ekim Devrimi, işçilerin kendi iktidarını kurmalarının bir hayal olmadığının apaçık bir kanıtıdır ve işçi sınıfını aşağılayanlara tarihi bir tokat niteliği taşımaktadır. İşçi sınıfı bu tokadı zamanı geldiğinde kendisini temsil etmeyen iktidarlara, düzen partilerine, işçi sınıfını görmek istemeyen ve kabullenmeyenlere yine atacaktır. Ancak bunun koşullarının oluşması işçi sınıfının öncüsünün Bolşevik tarzda örgütlenmesine bağlıdır.
Dünya işçi sınıfı ve biz Ekim Devrimini kendimize kılavuz edineceğiz. Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizmin yarattığı krizlerin, dünyanın neredeyse her bölgesinde çıkarttığı savaşların, işçi sınıfına ve ezilen halklara yapılan sömürü ve zulmün son bulmasını, işçi sınıfı kendi iktidarını kurarak sağlayacaktır.
Esenyurt’tan Marksist Tutum okuru bir emekçi
link: MT okurları, Okurlarımızdan: Ekim Devrimi Mücadelemizde Yaşıyor, 12 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3663
Ekim Devrimi Neden Önemli?
Ekim Devriminin üzerinden 97 yıl geçti, ama bu büyük devrim anlam ve önemini hiç yitirmedi. Ekim Devrimi tarihteki ne ilk ne de son devrimdi, ama kapitalist düzeni kökten yerle bir ederek yerine işçi sınıfının iktidarını kurabilen ilk devrimdi. Bu açıdan tarihte bir ilki temsil ediyordu. Ekim Devriminden sonra onlarca ülkede ayaklanma ve devrimler oldu. Ama Ekim Devrimi, işçi iktidarını hayata geçiren tek devrim olma ününü sürdürmeye devam ediyor.
1917’de yaşanan bu devrim, milyonlarca emekçinin ölümüne neden olan Birinci Dünya Savaşını da sona erdirmişti. Peki Ekim Devriminin bu gücü, bu sihri nereden geliyordu? Bir farklılık vardı bu savaşın bitirilişinde. Bu işin sırrı, Rusya işçi sınıfının başka ülkelerin işçileriyle savaşmayı reddederek silahını kendi egemen sınıfına doğrultmasıydı. Ekim Devriminin yarattığı devrimci rüzgâr başta Avrupa olmak üzere, tüm dünyayı sarstı, tüm burjuva devletlere korku saldı. Savaşa tutuşmuş emperyalist güçler, “ya bizim işçiler de ayaklanırsa, ya bizde de devrim olursa, savaşa devam edip her şeyi kaybetmektense savaşa ara verip devrimi engellemek daha mantıklı” diye düşünmek zorunda kaldılar.
Ekim Devrimini takip eden on yıllarda yaşanan II. Dünya Savaşı tam bir katliamla sonuçlandı: 40 milyon Avrupalı işçi ve köylü yaşamını yitirdi, bunun 20 milyonu SSCB vatandaşı idi. Tarihte yaşanmış en kanlı, en büyük savaştı. Bu savaş bir işçi devrimiyle sona erdirilemedi. Avrupa’nın birçok bölgesi ve Japonya yerle bir edildi, nükleer silah kullanılarak savaşa son verildi. Savaşı kazanan emperyalist güçler, kendi çıkarları temelinde yeni bir dünya düzeni kurdular.
Günümüzde emperyalist savaşlar en acımasız biçimiyle özellikle Ortadoğu’da sürüyor. Milyonlarca işçi ve emekçi yaşamını yitirmeye devam ediyor. Yeni bir dünya savaşı, yeni bir paylaşım savaşı yaşanıyor. Ortadoğu’nun acılı halkları savaşın pençesi altında kıvranıyorlar. Savaş artık Türkiye’nin de kapısına dayanmış durumda. Peki, bu savaşı kim, nasıl sona erdirecek? Ortadoğu’ya gerçek bir demokrasiyi, barışı ve huzuru kim getirecek? Tarih bunu ancak işçi sınıfının yapabileceğini gösteriyor bize. Ancak bir devrimle iktidarı eline alan işçi sınıfı, bu acıları yaratan emperyalist-kapitalist sisteme son verebilir.
Kuşkusuz sadece Ortadoğu ülkelerinde devrimlerin yaşanması yeterli olmayacaktır. Çünkü emperyalizm küresel bir sistemdir. Hatırlayacak olursak, Ekim Devriminin kazanımları, Alman devrimi yenildiği ve devrim Avrupa’ya yayılamadığı için korunamamış; ilerleyen süreçte bürokrasi bir karşı-devrimle iktidarı ele geçirerek işçi sınıfı üzerinde kendi diktatörlüğünü kurmuştu.
Ama Ortadoğulu işçi ve emekçilerin yükseltecekleri devrimci mücadele, dünya devrimini başlatacak önemli bir kıvılcım olabilir. O yüzden bu kıvılcımı çakabilmek çok önemlidir. Bunun için de tüm Ortadoğu emekçilerinin, ezenlere ve sömürenlere karşı ortak bir mücadele hattı oluşturabilmeleri son derece elzemdir. Böylece işçilerin kendi kendilerini yönettiği, ezilen halkların kendi kaderlerine özgürce karar verdiği bir düzen kurmak mümkün olacaktır. Ortadoğu’nun ve tüm dünyanın emekçi halklarının özgür geleceği ancak bir dünya devrimi ile olacaktır. Bunu başarmak işçi sınıfının elindedir.
link: İstanbul’dan MT okuru bir emekli işçi, Ekim Devrimi Neden Önemli?, 7 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3645
İşçilerin Şanlı Ekim Devrimi
İşçi sınıfı, bundan 95 yıl önce Rusya’da Bolşevik Partinin öncülüğünde iktidarı ele geçirdi. Tüm zamanların en etkili başkaldırısı olan Bolşevik Devrimi, dünyadaki sömürücü azınlığa müthiş bir korku salmıştı. Böylelikle egemenlerin savaşları, talanları ve yalanları yerle bir edilmiş, sosyalizmin taşları döşenmeye başlanmıştı. Özellikle de emperyalist savaşı durduran, daha fazla kardeş kanı dökmeyi reddeden işçiler, öncüleriyle birlikte dünyaya parıldayan kızıl bir fenerin ışığı oldular. Bütün ülkelerin işçilerinin sempatiyle karşıladıkları devrim, özellikle de Avrupa’yı etkisi altına almıştı. Avrupalı işçiler Rus işçi kardeşlerinin barış elini tutuyor, fabrikalardan alanlara sel olup akıyorlardı.
1917 Ekim Devrimi bugün de kriz içinde debelenen dünya egemenlerinin kâbusu olmaya devam ediyor. Marksist Tutum, Ekim Devriminin ve onu var eden bilinçli işçilerin aydınlattığı yolda ilerlemeye devam ediyor.
Burjuvazi, Ekim Devrimini yıllardır karalıyor. Öncüsü Lenin’i ve Bolşevik Partiyi kitlelere öcü gibi göstermeye çalışıyor. Oysaki bu tam bir aldatmacadır. Bolşevik Devrimi işçi sınıfının burjuvaziyle hesaplaşmasıdır. İşçileri hiçe sayan asalaklara verilmiş en büyük derstir.
Biz işçilere düşen görev de bu eşsiz tarihimize sahip çıkmak, onun ışığıyla aydınlanmak ve bir kez daha patronların karşısına dikilmek olmalıdır. Kardeşler! Ekim Devriminin öğretileriyle donanmak ve örgütlenmek; sömürüye, haksız savaşlara, ölümlere karşı durmak demektir. İşçi olmanın bilincine varmak demektir. Ekim Devriminin ışığında öğrenelim, öğretelim, örgütlenelim.
Şan Olsun Ekim Devrimini Yaratanlara!
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadele Birliği!
link: Ankara’dan bir grup işçi, İşçilerin Şanlı Ekim Devrimi, 17 Kasım 2012, https://marksist.net/node/3129
Lenin ve Ekim Devrimi
Dünya kapitalist sisteminin yüreğine korku salan ve dünyayı sarsan on gün diye adlandırdığımız Ekim Devriminin üzerinden 88 yıl geçti. Ancak devrimle kurulan işçi iktidarı bürokratik bir diktatörlüğe dönüşüp yıkılsa da, Ekim Devrimin yaktığı ateş sönmedi ve hâlâ dünya proletaryasına ışık tutmaya devam ediyor. Aradan yıllar geçmesine rağmen, yeni Ekim Devrimleri gerçekleşmedi ve kapitalizm yaşamaya devam ediyor. Sayısız devrimci fırsatların yaşanmasına rağmen dünya devriminin olmayışı, bizlere Ekim devriminden daha fazla ders çıkarmamız gerektiğini kanıtlıyor. Ekim Devriminin oluşumunu ve başarısını sağlayan neydi? Neden Avrupa’da devrim için nesnel koşullar varken, kapitalist gelişkinlik açısından çok daha geri bir ülkede işçi devrimi gerçekleşti? Çünkü nesnel koşullar olarak adlandırdığımız işçi sınıfının devrimci kabarışı olmasına rağmen bu kabarışı doğru yöne kanalize edecek ve işçi sınıfına iktidarı gösterecek bir devrimci önderliğin olmayışı, Avrupa’da devrimin yenilmesine yol açmıştır. Var olan önderlikler ise işçi sınıfına iktidarı göstermek yerine, yaratılan devrimci kabarışın sistem içinde tutulmasını sağlamıştır. Devrimin gerçekleşmesini sağlayacak olan öznel koşul dediğimiz devrimci parti, sadece Rusya’da ve Lenin tarafından yaratılabilmişti.
Kitlelerle sağlam bir bağ kuran ve canlı hücrelerden oluşan Bolşevik Parti, uzun ve meşakkatli bir yoldan geçerek devrime önderlik etmeyi başardı. Ekim Devriminin başarı ile sonuçlanması, tamamen Bolşevik Partiye bağlıydı. Eğer Bolşevik Parti olmasaydı, Şubat devrimi, burjuvazinin egemenliğini tesis etmesinden başka bir işe yaramayacaktı. Ancak Lenin olmadan Bolşevik Partinin bunu başaramayacağını, Şubattan Ekime kadar geçen süreç kanıtlamıştır. Lenin’in tren garında yapmış olduğu konuşma ve bu konuşmada, Rus devriminin dünya sosyalist devriminin ilk adımı olduğunu söylemesi, gerek sosyalist partileri gerekse Bolşevik Partiyi şaşırtmıştı. Bolşevik Partinin geçici hükümeti desteklemesi devrim açısından kabul edilemez bir şeydi. Ve Lenin Rusya’ya geldiğinde Nisan Tezlerini yazmış ve bunu tüm yoldaşlarına kabul ettirmiştir. Nisan Tezleriyle ikili iktidar fikrini silip atan Bolşevikler, Lenin’in ortaya koyduğu işçi sınıfının doğrudan iktidarını savunan “bütün iktidar sovyetlere” şiarını yükseltmişlerdir. Lenin’in parti içindeki müdahaleleri olmasaydı, Bolşevik Parti Menşeviklerin peşine takılmaktan kurtulamayacaktı. Lenin’in yine merkez komitesinde Bolşevik Partiyi ayaklanmaya ikna etmesi ve ayaklanma zamanını belirlemesi ancak bir önderin hissedebileceği ve karar verebileceği bir durumdu. Devrimden önce ve devrimden sonra Lenin’in vermiş olduğu kararlı mücadele sayesinde, devrim gerçekleşmiş ve yaşatılmaya çalışılmıştır.
Devrimden sonra proletarya diktatörlüğünü bekleyen yığınla sorun ortaya çıkmıştır. Bu sorunların getirmiş olduğu yükü göğüslemek, devrimin yaşatılması ve yayılmasını sağlamak gerekiyordu. Lenin fiziken iş göremez hale gelinceye dek mücadeleye devam etti. Burada amaç Lenin’i kutsamak ve partiyi yadsımak değildir. Çünkü Lenin’i Lenin yapan Bolşevik Partisidir. Bir önderin, önderlik vasfını kazanması için, bir parti ya da kolektif yaratması gerekir. Önderlik, tek kişinin gerçekleştirdiği bir eylem değildir. Lenin’in yaptığı şey, kendi tarzında bir kolektif yaratmaktı. Bolşevik Parti işte bu tarzın sonucudur.
Lenin öldüğünde hiç kimse onun yerini alamadı. Troçki bile onca birikimine rağmen Bolşevik Partinin içinde bürokrasinin kurbanı oluverdi. Ne Zinovyev ne Buharin ne de Kamanev sıradan insanlar değildi. Lenin tarafından eğitilen nitelikli kişilerdi. Ancak bütün bunlar olmasına rağmen, Lenin olmadığında yanlış yapanlar yine de bu Bolşevik önderlerdi. Bugün kapitalizm çürüyor ve yeni bir Ekim devrimiyle yıkılmayı bekliyor. Ekim Devriminden ve onun önderliğinin başına gelenlerden ne kadar ders çıkartabilmişsek ve devrimci önderliğin dünya devrimindeki rolünü ne kadar iyi kavrayabilmişsek dünya devrimi bizim için o kadar yakındır. Yaşasın Ekim Devrimi ve onun sönmeyen ateşi!
link: Topkapı’dan devrimci Marksist bir işçi, Lenin ve Ekim Devrimi, 7 Kasım 2006, https://marksist.net/node/982
1917 Ekim Devrimi inancımızı tazeliyor
İstanbul Üniversitesi öğrencisi olarak çevremde gördüğüm keskin suskunluğun vermiş olduğu rahatsızlıktan olsa gerek, zaman zaman aklıma Ekim 1917'yi getirerek inancımı tazeliyor ve daha sıkı sarılıyorum davaya.
İçinde bulunduğumuz kapitalist sistemin iki temel sınıfı olan burjuvazi ve işçiler yüzyıllardır bir savaşım içindedir. Bu savaşım yüzyılların yüzyıllara sanki bir vasiyetiymiş gibi devam etmektedir. Kimi zaman yükselen sıcak çatışmalar, kimi zamansa fırtına öncesini andıran bir sessizlik... Şimdi olduğu gibi fabrikalarda, sokaklarda, tarlalarda yaprak kıpırdamaz bir durgunluk...
Sınıfsal mücadelemizin vazgeçilmez yapıtaşı olan proletarya yolunda emin adımlarla ilerlediğimiz bugünlerde şunu görüyoruz ki, tarih bilinci açık olmadıkça kapitalist düzen daha çok sömürecek hayatı yaratan milyonlarca insanı. İşte bu nedenledir ki, Marksist tutumumuz kandil içinde tükenmek bilmeyen fitil gibi bekleyecek ve nesnel koşullar sağlandığında Ekim 1917'de olduğu gibi tarih bilinci yüksek yoldaşlar tarafından ateşlenecek ve bütün dünyayı saracak.
Tam bu noktada asıl sorunumuz olan enternasyonal çapta örgütlü, ideolojik donanıma sahip, kitleler sokağa döküldüğü zaman doğru atılımlarla işçileri iktidara taşıyacak bir önderliğin eksikliği çıkıyor ortaya.
Diyorum ki site bu yolda çok önemli bir çabadır.
diyorum ki:
sınıfsız beşerlere açılan kapıda
geleceğin pasını silenlerle
aynı safları paylaşıyoruz
kapı aralandıkça
,m
,ma
,mar
,mark
,marks
,marksi
,marksiz
,marksizmin ışığı
aydınlatıyor geleceği
ve,
her keresinde yumruğu
daha derinlere vuruyoruz
bir elimizde MANIFESTO
diğerinde yüreğimizle
link: İstanbul Üniversitesinden MT okuru bir öğrenci, 1917 Ekim Devrimi inancımızı tazeliyor, 9 Kasım 2004, https://marksist.net/node/1202