Ekim Devriminin üzerinden 97 yıl geçti, ama bu büyük devrim anlam ve önemini hiç yitirmedi. Ekim Devrimi tarihteki ne ilk ne de son devrimdi, ama kapitalist düzeni kökten yerle bir ederek yerine işçi sınıfının iktidarını kurabilen ilk devrimdi. Bu açıdan tarihte bir ilki temsil ediyordu. Ekim Devriminden sonra onlarca ülkede ayaklanma ve devrimler oldu. Ama Ekim Devrimi, işçi iktidarını hayata geçiren tek devrim olma ününü sürdürmeye devam ediyor.
1917’de yaşanan bu devrim, milyonlarca emekçinin ölümüne neden olan Birinci Dünya Savaşını da sona erdirmişti. Peki Ekim Devriminin bu gücü, bu sihri nereden geliyordu? Bir farklılık vardı bu savaşın bitirilişinde. Bu işin sırrı, Rusya işçi sınıfının başka ülkelerin işçileriyle savaşmayı reddederek silahını kendi egemen sınıfına doğrultmasıydı. Ekim Devriminin yarattığı devrimci rüzgâr başta Avrupa olmak üzere, tüm dünyayı sarstı, tüm burjuva devletlere korku saldı. Savaşa tutuşmuş emperyalist güçler, “ya bizim işçiler de ayaklanırsa, ya bizde de devrim olursa, savaşa devam edip her şeyi kaybetmektense savaşa ara verip devrimi engellemek daha mantıklı” diye düşünmek zorunda kaldılar.
Ekim Devrimini takip eden on yıllarda yaşanan II. Dünya Savaşı tam bir katliamla sonuçlandı: 40 milyon Avrupalı işçi ve köylü yaşamını yitirdi, bunun 20 milyonu SSCB vatandaşı idi. Tarihte yaşanmış en kanlı, en büyük savaştı. Bu savaş bir işçi devrimiyle sona erdirilemedi. Avrupa’nın birçok bölgesi ve Japonya yerle bir edildi, nükleer silah kullanılarak savaşa son verildi. Savaşı kazanan emperyalist güçler, kendi çıkarları temelinde yeni bir dünya düzeni kurdular.
Günümüzde emperyalist savaşlar en acımasız biçimiyle özellikle Ortadoğu’da sürüyor. Milyonlarca işçi ve emekçi yaşamını yitirmeye devam ediyor. Yeni bir dünya savaşı, yeni bir paylaşım savaşı yaşanıyor. Ortadoğu’nun acılı halkları savaşın pençesi altında kıvranıyorlar. Savaş artık Türkiye’nin de kapısına dayanmış durumda. Peki, bu savaşı kim, nasıl sona erdirecek? Ortadoğu’ya gerçek bir demokrasiyi, barışı ve huzuru kim getirecek? Tarih bunu ancak işçi sınıfının yapabileceğini gösteriyor bize. Ancak bir devrimle iktidarı eline alan işçi sınıfı, bu acıları yaratan emperyalist-kapitalist sisteme son verebilir.
Kuşkusuz sadece Ortadoğu ülkelerinde devrimlerin yaşanması yeterli olmayacaktır. Çünkü emperyalizm küresel bir sistemdir. Hatırlayacak olursak, Ekim Devriminin kazanımları, Alman devrimi yenildiği ve devrim Avrupa’ya yayılamadığı için korunamamış; ilerleyen süreçte bürokrasi bir karşı-devrimle iktidarı ele geçirerek işçi sınıfı üzerinde kendi diktatörlüğünü kurmuştu.
Ama Ortadoğulu işçi ve emekçilerin yükseltecekleri devrimci mücadele, dünya devrimini başlatacak önemli bir kıvılcım olabilir. O yüzden bu kıvılcımı çakabilmek çok önemlidir. Bunun için de tüm Ortadoğu emekçilerinin, ezenlere ve sömürenlere karşı ortak bir mücadele hattı oluşturabilmeleri son derece elzemdir. Böylece işçilerin kendi kendilerini yönettiği, ezilen halkların kendi kaderlerine özgürce karar verdiği bir düzen kurmak mümkün olacaktır. Ortadoğu’nun ve tüm dünyanın emekçi halklarının özgür geleceği ancak bir dünya devrimi ile olacaktır. Bunu başarmak işçi sınıfının elindedir.
link: İstanbul’dan MT okuru bir emekli işçi, Ekim Devrimi Neden Önemli?, 7 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3645
Beyazıt’ta YÖK Protestosu