Kapitalizmin krizi derinleştikçe işçi sınıfına yönelik saldırılar da derinleşiyor. Zenginler zenginleştikçe, işçi sınıfı olarak yoksullaşıyoruz. Patronlar sınıfı ekonomik krizi işçi sınıfının sırtına yüklüyor. Ve bunu yaparken bir yandan da Türk-Kürt düşmanlığı yaratarak işçi sınıfının bir araya gelmesini engelliyor. Çünkü daha önce yaşadıkları örneklerden iyi biliyorlar ki, işçi sınıfı birleşip örgütlenirse patronlar sınıfının mezarını kazabilir... İşçilerse kendi sınıflarının gücünün farkında değiller. Artan işsizlik, ücretlerin düşüklüğü, bitmeyen mesailer ve geçim sıkıntısından başka bir şey düşünemeyen işçiler yeni yılda umudunu piyangoya, iyi niyetli dileklere bağlıyor. Ancak umut ne piyangoda ne de “umarım her şey güzel olur” gibi gönülde kalan dileklerde.
1917’de Rusya’da işçiler iktidarı aldılar. 100 yıl öncesinde de işçiler ağır koşullarda çalışıyorlardı. İşgünü bugünkü gibi 12-14 saati buluyor, cepheden asker tabutları geliyordu. Ancak işçiler yıllarca mücadele ederek, boyun eğmeyerek saldırıları artan Çarlığı yıktılar. Üreten eller yönetir duruma geldi. Anlatılan tam da bizim hikâyemiz. İşçi sınıfının umudu 100 yıl öncesinde saklı. 1917 Ekim Devrimi zifiri karanlıkta yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. O yüzden bu yeni yılda 1917 Ekim Devriminin bilinciyle, Ekim Devrimini yaratanların izinden yeni bir mücadele yılına girelim. Sınırsız, sınıfsız, savaşsız bir dünya için umudumuzu ve inancımızı bileyerek omuz omuza mücadeleyi büyütelim. Çünkü umut tarih bilinciyle donanmış örgütlü işçilerin ellerinde, yüreklerinde... Gelin Nazım’ın dizelerinde söylediği güzel günleri birlikte yaratalım.
“beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.”
link: MT okuru bir işçi, Ekim’in 100. Yılına Merhaba!, 5 Ocak 2017, https://marksist.net/node/5452
“Fırtına Kuşunun Türküsü”
Keynesçilik Yeniden Parlatılırken