Selam Olsun Ekim Devrimini Yaratanlara!
Yıl 1917, aylardan Ekim. Derinlerden gelen sesiyle Lenin “dün erkendi, yarın geç, zaman tamam bugün” dedi. Yağlı çarklarla işçiler “bugün” dedi. Lenin ve Bolşevik Parti önderliğindeki işçi sınıfı Rusya’da gerçekleştirdiği devrimle köhnemiş kapitalist düzene son verdi. O güne kadar dışlanan, hor görülen, hiçe sayılan işçiler, iktidarı ele alarak sovyetleri aracılığıyla kendi kendilerini yönetmeye başladılar. Mahallelerinde, fabrikalarında kendi temsilcilerini seçmeye başladılar ve beğenmediklerini seçtikleri gibi geri alma yetkisine de sahip oldular.
Ekim Devrimi bir işçi devrimiydi ve kurulan demokrasi işçilerin demokrasisiydi. Burjuva demokrasisinden çok farklıydı. Ekim Devrimi dünya işçi sınıfına yol göstermiştir. Demiştir ki “ey işçiler biz dünyanın her yerinde kapitalistlerin kârı için, onların çıkarları için çalışıyoruz. Kapitalizmde bize ait hiçbir şey yok. Biz işçiler üreten bir varlığız. Eğer işçi sınıfı olarak örgütlenip iktidarı ele alırsak dünyadaki bütün nimetleri hep birlikte paylaşırız. Kötülükleri ortadan kaldırıp yerine daha güzel yaşanacak bir dünya kurarız. İnsanın insanı sömürmediği, açlığın, yoksulluğun, savaşların olmadığı bir dünya işçi sınıfının nasırlı elleriyle kurulacaktır.”
Ekim Devrimi dünya işçi sınıfına bırakılan en önemli miraslardan biridir. Geçmişin işçi kuşakları gelecekteki işçi kuşaklarına bu işin nasıl yapılacağını göstermiştir. Dünya işçi sınıfının bir bütün olduğunu da göstermiştir. Ekim Devrimi her ne kadar yalnız kalıp yenilse de, işçi sınıfının kapitalist sistemi yıkabileceğini güçlü bir şekilde kanıtlamıştır. Önemli olan ondan ders çıkarmak ve doğru bir şekilde yolunda yürümektir.
Ekim Devrimi göstermiştir ki, devrimci önderlik çok önemli bir faktördür. Eğer Lenin ve Bolşevik Parti olmasaydı Ekim Devrimi başarıya ulaşamazdı. O dönemlerde asıl devrim Almanya’dan bekleniyordu. Fakat Alman Sosyal Demokrat Partisi önderliği işçi sınıfına ihanet ederek Alman burjuvazisiyle anlaştı ve işçi sınıfını devrime yöneltmek yerine Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşında cepheye gönderdi. Bu olumsuzluğa rağmen Bolşevik Parti önderliğindeki işçiler Ekim Devrimini gerçekleştirdiler. Ekim Devriminden korkan emperyalistler savaşa son vermek zorunda kaldılar. Ekim Devriminin kendi ülkelerine yayılmasından çok korktular. Bastırmak için de ellerinden geleni yaptılar. Ekim Devrimi yalnız kaldığı için yayılamadı. Ama burjuvazi hâlâ o korkuyla yaşıyor ve işçi sınıfı üzerindeki kırbacını eksik etmiyor. Çünkü biliyorlar ki bir gün o kırbaçlar işçiler tarafından kendi boğazlarına dolanacak. Bunu unutmayalım, işçi sınıfının tarihi deneyimlerle doludur. 1917 Ekim Devrimi işçi sınıfına ışık tutmaya devam ediyor. Geçmişimizi bilmezsek geleceğimizi de bilemeyiz. Selam olsun Ekim Devrimini yaratanlara!
Marksist Tutum okuru bir kadın işçi
Bir Zincir Yitirenler Bir Dünya Kazanacak!
II. Dünya Savaşı sonrasında burjuva ideologları her ne kadar bu son savaştı deseler de, özellikle SSCB’nin çökmesiyle birlikte dengeler değişti ve hegemonya yarışı üst düzeye sıçradı. Kapitalist sistemin rakipsiz kalmasıyla birlikte, işçi sınıfının büyük bedeller ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımlara karşı büyük bir saldırı gerçekleşti ve bu kazanımlar büyük oranda kaybedildi. Yeryüzünü kan deryasına çeviren, insanı değil parayı yücelten kapitalistler, en ufak bir hak talep etmenin bile suç sayıldığını gerek yasalarıyla gerek propaganda araçlarıyla gerekse de zor aygıtlarıyla insanların zihnine işlediler. İşçi sınıfının her başkaldırı girişimi, egemenlerin zor aygıtları aracılığıyla bastırıldı.
Artan teknolojik imkânlar ve makineleşmeye rağmen her gün milyonlarca insan yatağa aç girerken, milyonlarca insan da işsizlik pençesinde boğuşmaktadır. Kapitalistlerin öve öve göklere çıkardıkları bu köhnemiş düzenin işçi ve emekçiler açısından ne ifade ettiğini günümüz koşulları gayet net özetlemektedir. Yeryüzünde açlık, yoksulluk ve savaşlar iç içe geçmiş durumda. Savaşlara ayrılan bütçe her yıl alabildiğine artarken, işsizliğe, eğitime, sağlığa ayrılan bütçe alabildiğine kısılmaktadır. Özellikle son on yıldır Ortadoğu’da yürüyen paylaşım savaşında, milyonlarca insan katledilmiş ve bir o kadarı da yerinden yurdundan edilmiştir.
Bugün işçi sınıfının ve ezilen dünya halklarının en büyük sorunu örgütsüzlüktür. Burjuvazi kendi iktidarlarını ve sermayesini koruyabilmek için her türlü kirli örgütlülüğü yaratırken, sıra işçi sınıfına ve ezilen halklara gelince örgütlenmek suç sayılmış ve lanetlenmiştir.
Oysa tarih bize gösteriyor ki, işçi sınıfı düşman sınıfa yani burjuvaziye karşı birleşerek ve örgütlenerek, haksız savaşların, sömürünün, askeri darbelerin, halklar arasına serpilen düşmanlık tohumlarının sonunu getirebilir. Bugün Ortadoğu’da ve dünyanın pek çok bölgesinde yürüyen emperyalist savaşların sonunu da ancak kendi iktidarını kurarak devrimci işçi sınıfı getirebilir.
İşte bu açıdan 1917 şanlı Ekim Devrimi işçi sınıfına ve sınıf devrimcilerine kılavuz olmaya devam ediyor. Nasıl ki I. Dünya Savaşında emperyalist yağmaya karşı, işçi sınıfı, Bolşevik Parti önderliğinde iktidarı ele alıp, bu kirli savaşa son verdiyse, bu örnek günümüz koşullarında da hayli hayli mümkündür. Ekim Devrimi örneğinde de olduğu gibi, yürüyen bu kirli savaşlar ancak işçi sınıfının iktidarı almasıyla durdurulabilir. Savaşsız, sömürüsüz, halkların kardeşçe yaşayacağı bir dünya yaratmak için 1917 Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Yaşasın sosyalizm! Yaşasın enternasyonalizm!
Kıraç’tan Marksist Tutum okuru bir işçi
Ekim Devriminin Kadınları Mücadelemizde Yaşıyorlar
Ekim Devriminin öncesinde birçok haktan yoksun olan kadınlar özellikle çalışma hayatında katmerli sömürüye maruz kalıyorlardı. Kadın işçiler, bir yandan evin ağır iş yükünü çekerken, bir yandan da erkeklere göre çok daha az ücretle, uzun saatler boyunca ve ağır koşullarda çalıştırılıyorlardı. Hem cinsel hem sınıfsal ezilmişliğin ortadan kaldırılmasının nesnel şartlarını yaratan Ekim Devrimi, emekçi kadınların yükselttiği talepleri bir bir yerine getiriyor; 8 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret, eşit oy hakkı, kürtaj hakkı gibi birçok hak yasalaşıyordu. Sovyet Rusya, kadınların hükümete seçildiği ilk ülke oluyordu. İşçi iktidarının kurulmasının ardından Sosyal Yardım Halk Komiseri olarak Sovyet hükümetinde yer alan Aleksandra Kollantay bunlardan yalnızca biriydi. Kadının özgürleşme mücadelesinde önemli rolü olan Kollantay gibi birçok kadın komünist Ekim Devriminin inşacısı olmuş, kadının gerçek kurtuluşunun ancak sınıf mücadelesi içinde gerçekleşebileceğini göstermişlerdi.
Kapitalist düzen, çürümüşlüğü ve tükenmişliği içerisinde son çırpınışlarını yaparken, onu tarihin çöplüğüne gönderecek olan işçi sınıfına en azgın şekilde saldırmaya devam ediyor. Dünyayı yakıp yıkan iki büyük dünya savaşına bir yenisini daha ekleyerek yoksul emekçi halkları katliamlardan geçirirken, Ekim Devriminin ve diğer mücadelelerin dünya işçi sınıfına sağladığı kazanımlara göz koymaktan da geri durmuyor. Bu saldırılardan en büyük pay da kuşkusuz emekçi kadınlara düşüyor. Kapitalist sistemin her türlü saldırısına ve sömürüsüne karşı koymanın yolunu Ekim Devriminin kadınları ve sayısız nice kavganın kadın militanları on yıllar öncesinden göstermişlerdi. Bugün devrimci önderlerin ışık tuttuğu yoldan yürüyen sınıf devrimcileri, Ekim Devriminden ve dünya işçi sınıfının nice deneyiminden dersler çıkartarak, kazanımların kalıcı hale gelmesi ve dünya devriminin zafere ulaşması için mücadele ediyorlar. Mücadele eden emekçi kadınlar, adları tarih sayfalarına sığmayan, bugün bile bize yol gösteren Ekim Devriminin kadınlarını mücadelelerinde yaşatıyorlar. Ve tıpkı onlar gibi, gerçek kurtuluşun ancak sınıf mücadelesiyle gerçekleşeceğini biliyorlar.
Marmara Üniversitesi’nden bir Marksist Tutum okuru
Dünyamıza Barış İşçiler Savaşırsa Gelecek!
Günümüzden bir asır önce, 1914’te, insanlık o zamana kadar hiç karşılaşmadığı bir yıkımla karşılaştı. Resmi rakamlara göre 10 milyona yakın insanın ölümüne, 20 milyondan fazlasının sakatlanmasına neden olan bir savaş başladı. Emperyalist güçler kapitalizmin sıkışmışlığını aşmak, pazar alanlarını yeniden paylaşmak için bir dünya savaşına ihtiyaç duydular. İnsanlar katledildi. Şehirler yakıldı, yıkıldı. Adına Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı dediğimiz bu cenderede sıkışan yine emekçi sınıflar oldu. İşçi sınıfı yine emperyalistler tarafından birbirine boğazlatıldı. Kendi ülkelerinin burjuvaları daha fazla kâr etsin diye, sermayelerine sermaye katsın diye, ülke savunusu adı altında, savaş cephelerine sürüldü işçiler. Henüz cepheye gitmemiş işçiler ve işçi aileleri savaşın ne demek olduğunu ancak ölü olarak dönen sınıf kardeşlerini, eşlerini, dostlarını görünce kavrayabildiler. Fakat tarihin saati 25 Ekim (7 Kasım) 1917’yi vurduğunda burjuvazinin kanlı oyunu bozuldu. Bolşeviklerin uzun yıllardır sürdürdüğü sebatlı çalışma karşılığını bulmuş; açlıktan, yoksulluktan ve savaştan bıkan işçi sınıfı “ekmek, toprak ve barış” talebiyle Bolşeviklerin önderliğinde Çarlık otokrasisine karşı şahlanmıştı. Ardından işçi sınıfı silahları kendi burjuvalarına çevirerek iktidarı kendi ellerine aldı. Tarihte ilk defa ezilenler, yöneten oldu. Kurulan işçi iktidarı ilk iş olarak savaştan çekildiğini açıkladı. Hemen ardından Çarlık Rusya’nın yaptığı tüm gizli savaş anlaşmalarını tek tek açıkladı. Dünya işçi sınıfı, Rus proletaryasının kendi sınıfı için verdiği bu savaştan güç aldı. Pek çok ülkede ve cephelerde savaş karşıtı grevler, isyanlar patlak verdi. Dünya işçi sınıfına umut olan Ekim Devrimi tarihin akışını değiştirerek Birinci Dünya Savaşının sonunu getirdi.
Kimyasal silahların, kitle imha silahlarının ve diğer tüm savaş makinelerinin geliştirildiği günümüz dünyasında, kapitalizm insanlığı yok oluşla tehdit ediyor. Sermaye için insanlığın, doğanın, dünyanın hiçbir kıymeti yok. Onun için kıymetli olan tek şey daha fazla kârdır. Bizlere düşen görev Ekim Devriminden ve sınıflar mücadelesinin tüm deneyimlerinden süzülenleri almak ve bu yolda mücadele etmektir. İşçi sınıfı ya sermayenin çıkarları uğruna savaşacak ve üzerinde yaşadığı dünya ile birlikte yok olacak ya da kendisi için savaşarak dünyaya ve gelecek nesillere barışı, bolluğu ve bereketi armağan edecektir!
İstanbul Üniversitesi’nden Marksist Tutum okuru bir öğrenci
Ekim Devriminin Işığında Yürüyelim
Özlemini duyduğumuz dünyaya dair tüm bu hayaller çok sığ kalır. Şu an tasavvur edemediğimiz o yaşanası dünyayı anlatabilmek çok güzel olurdu elbet. Ama şimdi gerçekleri yazmak gerek. Şu an bir avuç kapitalistin insanlığa kan kusturduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bolluk içinde kıtlık, varlık içinde yokluk yaşıyoruz. Günde 12 saat çalıştırılıyor, çalışırken ölümlere mahkûm ediliyoruz. Biz hâlâ acı çekiyoruz. İnanmak güç ama hâlâ basit hastalıklar yüzünden ya da hatta açlıktan ölüyoruz. Hem de öyle beşer onar değil, binler, on binler olarak. Ve savaşlar hâlâ yakıp kavuruyor halkları. Egemenlerin çıkarları için katliamlar yaşanıyor. İşçiler canlı birer alet, makine gibi görülüyor. Tüm bu zalimliklerin kaynağı sermaye düzenidir. İşgücünü satarak geçinen milyarlarca insanın sırtında dönüyor dünya.
İşçi sınıfı her şeyi üretebildiği gibi bu dünyayı değiştirip, yepyeni bir dünyayı inşa edebilecek yeteneğe de sahip. Tarihin yapraklarını karıştırmaya başladığımızda işçi sınıfının mücadelesini görürüz. Patronlar sınıfının unutturmak istediği, tozlu raflarda tutmaya çalıştığı şanlı bir mücadele tarihi var işçi sınıfının. Bundan 97 yıl önce Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi, bugüne dek işçi sınıfının burjuvaziye indirdiği en ağır darbedir. Ekim Devriminin yarattığı etki tüm dünyayı sarsmış, iktidarı ele alan işçiler patronları korkudan tir tir titretmişler ve işçi sınıfının muazzam gücünü ortaya koymuşlardır. Kapitalizm denen bu köhnemiş düzene bir dünya devrimiyle son verileceğine inanan sınıf devrimcileri için Ekim Devrimi hâlâ yolumuza ışık tutuyor. 1917’de burjuvaziyi alaşağı eden devrim, sınıf devrimcilerine esin kaynağı olmaya devam ediyor, edecek. İşçi sınıfının kurtuluşu yeni Ekimlerle olacak!
YTÜ’den bir Marksist Tutum okuru
Sınıf Tarihimizi Öğrenmeli ve Öğretmeliyiz
İlkel komünal toplumlardan günümüz kapitalist toplumuna uzanan on binlerce yıllık insanlık tarihi mücadelelerle doludur. Geçmişi bilmek insanlığın gelecek tarihi için çok önemlidir. İnsanın insanı sömürmediği, sınıfların olmadığı bir dünya kurmak için mücadele eden her insanın bu nedenle geçmişini bilmesi gerekir. Sınıflı toplumların en son aşaması olan kapitalist toplumda, burjuvazi varlığını sürdürebilmek için, yaratmış olduğu mezar kazıcılarının yani işçi sınıfının bilincine nüfuz etmek üzere her yöntemi kullanmakta. İşçi sınıfının kendi tarihini öğrenmemesi için burjuvazi kendi tarihini gerçekten herkesin tarihiymiş gibi çeşitli basın organları, okullar vb. aracılığıyla işçilere, emekçilere sürekli propaganda etmekte.
Tarih, sınıf mücadelelerinin tarihidir. Sınıfların ortaya çıkmasından bu yana, egemen sınıflar ile ezilen-sömürülen sınıflar arasında yürüyen savaş hiç sona ermemiştir. Kapitalist toplumda da işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşı devam etmektedir. Toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı burjuvaziye karşı yürüttüğü savaşta çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Tarihimizin en görkemli sayfası ise Ekim Devrimi tarafından yazılmıştır.
Paris Komünarlarından mücadele bayrağını devralan Rus işçi sınıfı, Bolşevikler öncülüğünde, Ekim 1917’de, “üreten biziz, yöneten de biz olacağız” diyerek burjuvaziyi iktidardan alaşağı etti. Tarih sahnesinde işçi sınıfı için yeni bir dönem başlıyordu. Bu bir devrimdi ve işçi sınıfı kendi iktidarını kurmuştu. Sınıfsal hafızamıza yeni bir terim girmişti: işçi demokrasisi. Azınlık olan burjuvazinin değil, üreten ve toplumun çoğunluğunu oluşturan işçilerin birlikte karar aldığı, toplumun çıkarları için üretimin planlı yapıldığı bir düzendi bu. Her çeşit kamu görevine seçilenler görevlerini yapmadıklarında geri alınabiliyor ve ücretleri ortalama bir işçi ücretini geçmiyordu. Kâr elde etmek için değil toplumun ihtiyaçlarına göre üretim yapılıyordu. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet kaldırılmış ve üretim araçları devletleştirilmişti. İnsanların inançları üzerindeki baskılar kaldırılmış, din ve devlet işleri birbirinden ayrılmıştı. Eğitim parasız hale getirilmiş, ortak yemekhaneler, çamaşırhaneler kurulmuştu. Çocukların bakımı devlet tarafından üstlenilmiş ve kadınlara çeşitli haklar tanınmıştı. Lenin önderliğindeki Rus işçi sınıfı, Ekim Devrimiyle, dünyayı kasıp kavuran emperyalist paylaşım savaşına da son vermişti. Sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurma yolunda yaşanan bu deneyim işçi sınıfının örgütlü mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor.
Bugün kapitalist sistemin içine girdiği ekonomik krizi atlatmak için işçi-emekçilere yönelik saldırıları her geçen gün daha da arttırdığı bir dönemdeyiz. Ortadoğu ve dünyanın birçok bölgesinde yürüyen siyasal kriz ve savaşlar, siyasal rejimlerin otoriterleşmesi, baskıların artması, burjuva demokrasisinin sınırlarının daralmasıyla karakterize olan bir süreçten geçmekteyiz. Burjuvazinin çıkarları uğruna emperyalist savaşlarda yüz binlerce insan ölüyor, sakat kalıyor. İnsanların yoksullaşması, hayatlarının cehenneme dönmesi egemenler için hiçbir önem taşımıyor.
İşçi sınıfının sömürüsü üzerinden kendini var eden kapitalist sistem, insanlık için umutlu bir gelecek değil yıkım ve yok oluş vadediyor. İnsanın insanı sömürmediği, sınıfların ortadan kalktığı ve insanca yaşanabilir bir dünya kurmak için kapitalizme karşı işçi sınıfının örgütlü mücadelesini yükseltmek gerekiyor. Paris komünarlarından devralınan kızıl mücadele bayrağını göndere çeken Ekim Devrimi, bu mücadelede işçi sınıfına yol göstermeye, ışık tutmaya devam ediyor.
Esenyurt’tan Marksist Tutum okuru bir metal işçisi
Ekim Devrimi ve İşçi Sınıfı İçin Önemi
Ekim Devriminin kavranabilmesinde, bu devrimi önceleyen sürecin bilinmesi de önem taşıyor. 1900’lerin başı, Çarlık rejiminin ezilen sınıfa saldırılarını en ağır şekilde uyguladığı yıllardı. İşçiler çok ağır koşullarda çalışırken, sendikal ve siyasal örgütlenme yasadışı sayılıyordu. Mücadeleci ve sosyalist işçilere karakollarda günlerce işkence yapılıyor, sürgüne gönderiliyor veya meydanlarda Çarın askerleri tarafından vuruluyorlardı. Ancak bu saldırılar işçi sınıfında içten içe bir öfkenin ve tepkinin birikmesine de yol açıyordu.
Nihayet 1905’te beklenen toplumsal patlama gerçekleşti. Çar’a karşı ayaklanan işçilere polis ateş açmış, yüzlerce insan ölmüş ve yaralanmıştı. Patlak veren devrimin önüne geçemeyen Çar, hareketi sönümlendirmek için bir bildiri yayınlamıştı. Bildiride, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin arttırılacağından, bir meclis kurulacağından, muhalefete özgürlük tanınacağından ve patronların işçilere yaptığı haksızlıklara izin verilmeyeceğinden bahsediliyordu. Ama bu bir tuzaktı.
Nihayetinde bu büyük işçi ayaklanması yenilgiyle sonuçlandı. Fakat bu durum Çarlığı kurtarmaya yetmeyecekti. Lenin önderliğindeki Bolşevikler yurtiçi ve yurtdışında çıkardıkları işçi gazeteleriyle, fabrikalardaki öncü işçilerle işçi sınıfını örgütlüyor ve onlarla olan bağlarını gittikçe kuvvetlendirip güvenlerini kazanıyorlardı.
Birinci Dünya Savaşı başladığında, Bolşevikler, işçilere ve köylülere, bu savaşın halkların değil egemenlerin savaşı olduğunu anlatmaya giriştiler. Bolşevikler dışarıda ve içeride çalışmalarını hiç ara vermeden fedakârlıkla sürdürürken, gözleri de Avrupa’daydı. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde gerçekleşecek işçi devriminin kendi ülkelerine de ulaşacağını ve buna hazırlıklı olmaları gerektiğini öngörerek çalışıyorlardı. Ne var ki devrim Avrupa’dan önce Rusya’nın kapısını çalacaktı.
1916 yılının sonunda, Birinci Dünya Savaşının yarattığı yıkım had safhadaydı. 1917 Şubatında, savaşa karşı çıkan ve 8 saatlik işgünü isteyen kadın işçilerin başlattıkları gösteriler ve grevler çığ gibi yayıldı ve Rus monarşisi yıkıldı. Devrim beklenmedik bir hızla gerçekleşmişti. Hiçbir parti bu gelişmeyi öngörememiş ya da bir plan doğrultusunda iradi müdahalede bulunamamıştı. Çarlığı yıkan Rus işçileri hemen kendi taban örgütlerini kurdular. Fabrikalarda işçilerin oyuyla seçilmiş işçi temsilcilerinin oluşturduğu sovyetler her tarafa yayılmıştı. Ve bu sovyetler, birkaç ay sonra iktidarı tamamen ellerine alacaklardı.
Ekim Devrimi, işçilerin kendi iktidarını kurmalarının bir hayal olmadığının apaçık bir kanıtıdır ve işçi sınıfını aşağılayanlara tarihi bir tokat niteliği taşımaktadır. İşçi sınıfı bu tokadı zamanı geldiğinde kendisini temsil etmeyen iktidarlara, düzen partilerine, işçi sınıfını görmek istemeyen ve kabullenmeyenlere yine atacaktır. Ancak bunun koşullarının oluşması işçi sınıfının öncüsünün Bolşevik tarzda örgütlenmesine bağlıdır.
Dünya işçi sınıfı ve biz Ekim Devrimini kendimize kılavuz edineceğiz. Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizmin yarattığı krizlerin, dünyanın neredeyse her bölgesinde çıkarttığı savaşların, işçi sınıfına ve ezilen halklara yapılan sömürü ve zulmün son bulmasını, işçi sınıfı kendi iktidarını kurarak sağlayacaktır.
Esenyurt’tan Marksist Tutum okuru bir emekçi
link: MT okurları, Okurlarımızdan: Ekim Devrimi Mücadelemizde Yaşıyor, 12 Kasım 2014, https://marksist.net/node/3663
YÖK’e ve Kapitalizme Karşı Mücadeleye
Gençliğin Yolu İşçi Sınıfının Yoludur!