Bundan 7 yıl önce, 20 Temmuz 2015’te, Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde Amara Kültür Merkezi önünde IŞİD’li olduğu söylenen birinin patlattığı bomba sonucu çoğu genç 33 insanımız katledildi. 150’den fazla insan ise yaralandı, sakat kaldı. IŞİD’e ve arkasındaki güçlere karşı mücadele vermiş ve topraklarını özgürleştirmiş Suriye’nin Kobanê kentine gidiyorlardı bu gençler. İstekleri savaşın yarattığı yıkımı bir parça da olsa hafifletmek üzere Kobanê halkına yardım etmek, Kürt, Türk, Arap halklarının arasındaki dostluk köprüsünü güçlendirmekti. Götürecekleri oyuncaklarla, savaşı yaşamış çocukların zihinlerinden silmek istiyorlardı savaşın vahşetini. Kobanê’ye geçmeden önceki son durakları olan Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması için toplanan 300 kişinin her biri halkların kardeşliği için mücadele eden, barış dolu bir dünya hayal eden, bunun için heyecanlanan, ışıldayan gözlerinde umut taşıyan insanlardı. İşte bu insanların toplandığı alanda bomba patlatıldı ve o günden sonra Türkiye kaotik bir sürece sürüklendi. Aradan 7 yıl geçmesine ve pek çok delile rağmen gerçek suçlular yargılanmadı. Fakat bir katliam sonucu sonsuzluğa uğurladığımız 33 barış karanfilinin ardında yüz binlercesi var. Ve o yüz binler katilin kim olduğunu bomba patladığı andan itibaren biliyor.
Katliamın 7. yılında 33 sosyalist karanfili anmak, Suruç davası sürecinde yaşanan adaletsizliği anlatmak ve katliamın hesabının sorulacağını haykırmak için Temmuz ayı başından bu yana çeşitli illerde eylem ve etkinlikler yapılıyor. 20 Temmuz 2022 günü ise ölenlerin mezarları başında anmalar ve başta katliamın yaşandığı Suruç olmak üzere, İstanbul, Ankara, İzmir ve pek çok ilde basın açıklamaları yapıldı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de açıklama sonrası yürümek isteyen kitleye saldıran polis yüzlerce kişiyi gözaltına aldı.
Suruç’ta yapılan anma katliamın yaşandığı Amara Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin de yer aldığı anmaya yoğun katılım oldu. Katliamın yaşandığı yere karanfiller bırakıldı. Yapılan konuşmalarda halkların kardeşliğine vurgu yapıldı. Suruç yargılamalarının bir tiyatro olduğu vurgulandı. Kobanê’ye çocuklara oyuncak götürmek için yola çıkanların hayallerinin sahipsiz olmadığı, onların barış ve kardeşlik idealleri için geride kalanların mücadeleye devam ettiği belirtildi.
İstanbul’da ise Halitağa Caddes’nde Suruç Aileleri İnisiyatifi çağrısıyla basın açıklaması yapıldı. “Kalplerimiz Adalet İçin Atsın” pankartının açıldığı eyleme Cumartesi Anneleri, siyasi parti temsilcileri ve demokratik kitle örgütleri katıldı. Basın açıklamasını yapan Suruç yaralısı Koray Türkay, 7 yıldır süren adalet mücadelelerindeki taleplerini şu şekilde sıraladı:
- Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu acılarımızı siyasi malzeme yapmaktan vazgeçsin. Katliam siyasetinin doruklarını yaşadığımız 7 Haziran-1 Kasım arasında nelerin yaşandığını anlatsın.
- Görevi ihmal etmekten hüküm giyen polis memuru Ahmet Oğuz Davarcı’nın işaret ettiği amirleri hakkında soruşturma açılsın.
- Kırmızı bültenle arandığı dönemde Ankara’da 5 yıldızlı otelde MİT görevlileriyle görüşen İlhami Bali’nin neden yakalanmadığı açıklansın.
- Mahkeme salonlarında “Adil yargılama istiyoruz” dedikleri için haklarında soruşturma açılan avukat, yaralı ve ailelerimiz hakkında açılan soruşturmalar iptal edilsin.
- Canlı bomba Abdurrahman Alagöz’e katliamı yapmadan önce kimlerin yardım ettiği ve Amara Kültür Merkezine nasıl geldiği araştırılsın.
- Birbiriyle bağlantılı olan Diyarbakır, Ankara ve Suruç katliamları başta olmak üzere IŞİD katliamları dosyaları birleştirilsin.
Eylemde sık sık “Suruç için adalet, herkes için adalet”, “Suruç’u unutma, unutturma”, “Suruç’un hesabı sorulacak” sloganları atıldı.
Suruç katliamının gerçek sorumluları yargılanmadı
Bomba patladıktan hemen sonra yaralılara yardım ulaştırılması için önlem alması gerekenler bölgeye TOMA yığdılar. Trafiğin kapanması nedeniyle ambulanslar gecikti. Yaralılar ve onlara yardım etmek isteyenlere tazyikli su ve biber gazı sıkıldı. Devletin bu ilk refleksi 7 yıl boyunca adalet arayan kayıp yakınlarına karşı devam etti. Katliamın ardından ilk duruşmaya kadar soruşturma gizlilik kararıyla 18 ay sürdü. Soruşturma bittiğinde ise doğru düzgün delil toplanmadığı, kamera görüntülerinin dahi olmadığı ortaya çıktı. Saldırıyı gerçekleştiren kişiler iki yıldır polisin fiziki ve teknik takibinde olmalarına, attıkları her adım bilinmesine, “terör nitelikli aranan şahıs” kaydı olan bu kişilerin canlı bomba olabileceklerine dair istihbarat bilgisi olmasına ve bu bilgi bütün illere gönderilmesine rağmen engellenmemişlerdi. Nihayetinde serbestçe dolaşan ağabey Alagöz Suruç’ta katliam yaparken, kardeşi de birkaç ay sonra Ankara Tren Garını kana bulamıştı. Zaten Suriye’de yakalanan IŞİD’li İlyas Aydın, Suruç katliamına ilişkin “Türk istihbaratının büyük bir yönlendirmesi oldu” diye ifade vermiş, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ise iki yıl önceki bir konuşmasında katliamların yaşandığı döneme dair “Defterler açılırsa birçok insan, insan içine çıkamaz” itirafında bulunmuştu. Katliamın gerçekleştiği gün, Amara Kültür Merkezi önünde Suruç halkı tarafından katliamla bağı olabileceği düşüncesiyle yakalanan ve polise teslim edilen Abdullah Ömer Arslan’la ilgili takipsizlik kararı verilmiş olması, firari olan sanıklardan İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin yakalanabilmesi için ise somut hiçbir işlem yapılmaması, devletin bugüne kadarki katliamlarda olduğu gibi Suruç katliamını da karanlıkta bırakmak istediğinin kanıtıdır.
Suruç davası 22 Ekim 2021’de tek tutuklu sanık olan Yakup Şahin’e verilen 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile kapatıldı. Firari sanıklar İlhami Bali ve Deniz Büyükçelebi’nin davası ayrıldı ve 1 Haziranda görülen duruşma 5 Aralık 2022’ye ertelendi. Kayıp ailelerinin ve avukatların talebi dönemin başbakanı ve sonradan “defterler açılırsa birçok insan, insan içine çıkamaz” açıklaması yapan Ahmet Davutoğlu’nun şahit olarak dinlenmesi.
Suruç katliamı bir dönemin başlangıcı oldu
Katliamın yaşandığı dönem bir taraftan Kürtlerin Rojava’da IŞİD çetelerine karşı başarı kazandığı ve dünya kamuoyunda da takdir topladığı bir dönemdi. Kürt halkının böylesi bir kazanım elde etmesi, Suriye toprakları üzerinde kendi kontrolünde özerk bir alan yaratması Türkiye devletinin tarihsel korkusunu alevlendiriyordu. Diğer taraftan Türkiye içinde AKP iktidarına karşı bir müddettir yükselen hoşnutsuzluk kendini 7 Haziran seçimlerinde dışa vurmuş ve AKP ilk kez tek başına iktidar olabilecek oyu alamamıştı. İşte bu süreçte Türkiye siyasetinde muazzam bir çalkalanma oldu ve “eski düşmanlar” “dost” oluverdi. Erdoğan, MHP, Ergenekoncular vb. bir siyasi ittifakta buluştular. Patlatılan bombalar 7 Haziran sonrası açılan süreçten bağımsız düşünülemez.
7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaratılan siyasi kriz ve kaos, faşist bir rejimin kurulmasının zeminini hazırladı. Nihayetinde Erdoğan’ın “Allahın bir lütfu” olarak tanımladığı 2016’daki 15 Temmuz süreci gerçekleşti ve faşist bir rejim kuruldu. AKP-MHP bloku, ülkeyi işçi sınıfı, yoksul emekçi halklar, Kürtler, demokratlar, aydınlar, demokrat sanatçılar için karanlık bir dehlize çevirdi.
Ama tüm bunlara karşın Türkiye’de çok geniş bir muhalif kesim susturulamadı. Suruç katliamından bu yana geçen 7 yıllık sürede artan baskılar ve büyüyen yoksulluk dalgası faşist rejimin oy tabanında da erimeye yol açtı. Bu erimenin ve toplumda biriken öfkenin farkında olan rejim, ne olursa olsun iktidarda kalabilmek ve kitleleri zapturapt altına almak için baskılarını arttırıyor. Dün sağlık emekçilerinin eylemlerine bugün Suruç anmasına saldırmasının sebebi budur. Faşist rejim güçleri, iktidarlarının ömrünü uzatmak için tıpkı Haziran-Kasım 2015 döneminde olduğu gibi her türlü melanete başvurmaktan çekinmeyeceklerini de unutmamak gerekiyor. Suruç katliamının ve diğer katliamların hesabını sormanın, yeni katliamların yaşanmasına izin vermemenin yolu faşizme karşı örgütlü mücadeleyi büyüterek bu rejimin yıkılmasından geçmektedir.
link: Meral İnci, Suruç’ta Katledilen Barış Karanfilleri Katliamın 7. Yılında Anıldı, 21 Temmuz 2022, https://marksist.net/node/7706
Zaho Katliamına Tepkiler Büyüyor