Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht, Mustafa Suphi ve Lenin… Ocak ayı bize yaşamlarını örnek alacağımız bu dört devrimci önderimizi hatırlatır. Artlarında bıraktıkları deneyimleri iyi kavrayarak ve mücadeleye nasıl yüreklice sarıldıklarını hissederek onların şanlı miraslarına sahip çıkarız.
Bu büyük önderlerden Karl Liebknecht’in yaşamı da diğerleri gibi mücadele ile yoğrulmuş bir yaşamdır. Karl Liebknecht, Alman Sosyal Demokrat Partisinin (SPD) kurucularından, Marx ve Engels’le her zaman iletişim içinde olan Wilhelm Liebknecht’in oğluydu. Hukuk ve politik ekonomi alanında eğitim alırken babasının da içinde olduğu SPD’de çalışmaya başlayan Karl Liebknecht özellikle militarizme karşı gençlik içerisinde yürüttüğü mücadeleyle tanınmaya başlamıştı. 1904’te SPD kongresinde, gençlik içinde anti-militarist propaganda yapılması konusunda bir karar çıkması için mücadele etmiş, partinin bu konuda tavır alması gerektiğini anlatmaya ömrü boyunca da devam etmiştir.
Karl Liebknecht, 1907 ile 1910 arasında Sosyalist Gençlik Enternasyonalinin yönetiminde bulundu. O dönemde Almanya’da devrimci hareketin gençlik içindeki siyasal örgütlenmesinin eksikleri olduğunu düşündüğü yazılar kaleme aldı. Gençlerin devrimci mücadelenin en önemli ayağı olduğunu düşünüp bu alandaki örgütlenmeyi güçlendirmeye çalıştı. Sosyalist Gençlik Enternasyonalinde çeşitli çalışmalar yürüttü ve gençler için kendilerini ifade edecek alanlar yaratmak istedi. Özgürlük ve bağımsızlık düşüncelerinin önemi ve bu düşüncelerin örgütlenme içinde pratiğe yansıması üzerine çalışmalar yaptı. Bu çalışmaların önemini her an ve her yerde vurguladı.
Dönemin devrimci mücadele yürüten önderleri, savaşın toplumun üzerinde bıraktığı etkiyi ve emperyalistlerin bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarını çok kereler vurgulamışlardır. Karl Liebknecht Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşından önce, Militarizm ve Anti-militarizm adlı çalışmasını kaleme aldı. 1907’de bu çalışmasından dolayı tutuklandı. Militarizmin ne illet bir şey olduğunu dile getirip anti-militarist çerçevede örgütlenmenin sağlanması gerektiğini sıklıkla vurguladı. Savaşın yoksul, emekçi halkın yararına olmayacağını, aslında sadece burjuvaların çıkarları için yapıldığını etkili biçimde anlattı. Militarizm karşıtı mücadelenin ön saflarında yer aldı. Bir sene sonra hapisteyken Prusya meclisine, 1912’de ise Alman meclisi Reichstag’a seçildi. Mücadelesini burada sürdürdü.
Karl Liebknecht Sosyal Demokrat Partinin içinde zamanla Rosa Luksemburg ile beraber sol kanadın önderlerinden biri haline geldi. Tıpkı Rosa Luksemburg gibi Liebknecht de Alman burjuvazisinin savaş çığırtkanlığına karşı ve İkinci Enternasyonal’in de bu yöndeki kararlarına karşı enternasyonalizm bayrağını yükseltmek için çaba gösterdi. Emperyalist savaşlara ve militarizme karşı emekçi gençliği örgütlemek için mücadele etti.
Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşının başladığı dönemlerde büyük emperyalist ülkelerin burjuvaları halkı seferber etmiş ve savaşa sürmüştü. Bu dönemde çeşitli işçi örgütlerinde savaş konusunda gösterilmesi gereken tutum tartışılıyor ve bu tartışmalar bir turnusol kâğıdı gibi gerçek ayrımları net biçimde ortaya çıkarıyordu. Karl Liebknecht 2 Aralık 1914’teki oylamada savaşa karşı oy kullanan tek parlamenter oldu. Daha sonra Liebknecht, Rosa Luxemburg, Leo Jogiches, Paul Levi, Franz Mehring ve Clara Zetkin gibi isimlerle birlikte Spartaküs Birliğini (Spartakusbund) kurdu.
Karl Liebknecht, Alman Devrimi sırasında, 15 Ocak 1919’da, yoldaşı Rosa Luxemburg’la birlikte Berlin’de, alçak SPD hükümetinin cellatları tarafından öldürüldü. Liebknecht, bütün bir yaşamı boyunca Almanya’da sosyalist devrim için verilen mücadelede aktif olarak yer almıştı. Emperyalist savaşların temel nedeninin kapitalist sistem ve burjuvazinin kâr hırsı olduğunu biliyordu. İşçi sınıfının militarizme karşı mücadele etmesi gerektiğini ve işçi sınıfının gerçek ihtiyaçlarının kapitalistlerin kârlarından önce geldiğini dile getirerek sosyalist bir toplum için mücadele etmenin görev olduğunu bıkmadan, usanmadan anlatıyordu. Liebknecht, işçi sınıfının gençlerini militarizme karşı ve toplumsal değişim için harekete geçirmek üzere olağanüstü bir çabayla çalıştı. Gençleri barış ve sosyalizm mücadelesine katılmaya çağıran konuşmalar yaptı ve yazılar yazdı. Ayrıca savaşa ve hükümetin politikalarına karşı protestolar ve gösteriler düzenledi.
Karl Liebknecht’in ve Rosa Luksemburg’un “Asıl düşman içerde, silahları burjuvaziye yönelt!” yaklaşımı bugün de bizler için çok değerli bir mirastır. Rosa Luxemburg gibi Karl Liebknecht de SPD’nin çürümüşlüğünü gözler önüne serdi ve işçi sınıfının devrimci mücadelesi için canını feda etmekten çekinmedi.
Onların bizlere bıraktığı en değerli miras enternasyonalizm anlayışı ve kararlı mücadelesidir. Bizler bilmeliyiz ki işçi sınıfının kurtuluşu ulusal olamaz! Kapitalizm ancak dünya ölçeğinde verilecek bir mücadeleyle yıkılabilir. Bunun için de devrimci önderlerimizin canları pahasına bize öğrettiği şeyi, asıl düşmanın içerde olduğunu ve silahlarımızı ona doğrultmamız gerektiğini hiç ama hiç unutmamalıyız.
link: Mersin’den genç işçiler, Asıl Düşman İçerde!, 14 Ocak 2023, https://marksist.net/node/7828
Marksist Tutum’la Mücadeleye Devam
Vardım, Varım, Var Olacağım!