Dünya kapitalizminin buhran ve çürüme içinde bulunduğu, insanlığı işçi sınıfının yolundan sosyalist bir dünya ya da yok oluş ayrımına taşıdığı bir tarihsel evredeyiz. Tam da bu nedenle dünya işçi sınıfının marşı Enternasyonal “kavgamız ölüm dirim” kavgası der. Her birini Ocak ayında kaybettiğimiz, dünya devriminin daima parlayacak yıldızları Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Vladimir İlyiç Lenin bu ölüm dirim kavgasına atılmışlardı. Bu kavgayı sürdürenlere kutup yıldızı gibi yol göstermeye devam eden devrimci önderlerimizi ve yine bir Ocak ayında katledilen Mustafa Suphileri anıyor, miraslarına sahip çıkma sözümüzü bir kez daha yineliyoruz.
Mustafa Suphi, kapitalizmin gecikmeli olarak geldiği bu topraklarda, kurtuluşun sosyalizmde olduğunu gördü ve bunun için mücadele etti. Onu ve yoldaşlarını 28 Ocak 1921’de kalleşçe katledenler, Karadeniz’in soğuk ve karanlık sularına gömenler, işçi sınıfının mücadelesini de boğup gömebileceklerini zannettiler. Ama kazandıkları zamana, aradan geçen uzun yıllara rağmen Türkiye işçi sınıfı doğrulup ayağa kalkmayı bildi. Darbelere, uzun gerileme dönemlerine rağmen eninde sonunda dünya işçi sınıfıyla beraber yeniden ayağa kalkmayı da bilecek. Toplumsal dönüşümlerin bir insan ömrüne göre uzun yıllara yayılan ağır aksak temposu gerçeği değiştiremez. Nâzım Hikmet’in dediği gibi, göğsümüzde 15 kara saplı bıçak gibi yarası var kayıplarımızın. Ama yine Nâzım’ın dediği gibi yangınlara fazla bakan gözler, kayıplarının arkasından yaşarmaz ve komünist insan “gideni ve gelmekte olanı” anladığı için, gelenin doğumunu hızlandırmak için ter akıttığından her daim bahtiyardır.
15 Ocak 1919’da yoldaşı Rosa Luxemburg ile birlikte katledilen Karl Liebknecht, öldürüldüğü gün “Her Şeye Rağmen” başlıklı bir makale yazmıştı. Birinci Dünya Savaşının alevleri yükselirken, işçi sınıfını en gür sesiyle, en cesur biçimde mücadeleye çağıran Liebknecht, bu makalede işçi sınıfının düşmanlarının suratına “zafer olan yenilgiler vardır, bugün yenilenler yarın zafer kazanacaklardır” diye haykırıyordu, yine en gür sesiyle. Sömürü, katliam, yalan, baskı ve şiddetle ayakta durabilen bir düzenin kazandığı zafer ancak düşmanını güçlenip yeniden ayağa dikilmeye ve kendisini alaşağı etmeye zorlayan bir zafer olabilir. Nitekim Rosa Luxemburg’un şu sözleri yoldaşı Karl’ın söylediklerinin ve açık gerçeğin tekrarıdır. “«Berlin’de düzen hüküm sürüyor!» Sizi budala zaptiyeler! Kum üzerine kurulu sizin «düzeniniz». Devrim daha yarın olmadan, «zincir şakırtıları içinde yine doğrulacaktır!» Ve sizleri dehşet içinde bırakıp, gür sesi ile şunu haykıracaktır: «Vardım, Varım, Varolacağım!»”
21 Ocak 1924’te yitirdiğimiz, 1917 Ekim Devriminin önderi Lenin “savaşlar devrimlerin anasıdır” diyerek yeni bir dünya kurma umudunun ve imkânlarının tam da kapitalizmin yarattığı karanlığın, bataklığın ortasında güçleneceğini, geleceğin böyle şekilleneceğini vurgulamıştır. Tam da bu nedenle kapitalizmin yarattığı karanlığın koyulaştığı bu zamanlar, umutları soldurmanın değil diriltmenin, güçlendirmenin zamanıdır. Lenin’in devrimler ve karşı-devrimler çağı dediği çağ budur. Mazi ta kökünden silinsin, bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş doğsun diye mücadele edenler olarak, bu çağın insanı olmaktan, bu mücadelenin parçası olmaktan, aradaki zaman ve mekân farkına rağmen Lenin’e yoldaş olmaktan onur duyuyoruz.
Elif Çağlı, “Devrimci Mücadeleye Adanan Yaşamlar” makalesinde Lenin’in tüm zorluklara ve kahırlı zamanlara rağmen yaşamını devrimci mücadeleye tam bir bağlılık ve sevinçle adadığını anlatır: “Lenin, devrimci mücadeleyi yaşam sevinci ve geniş bir bilgilenme tutkusuyla birleştirmeyi başaran örnek bir komünisttir. Lenin’in örneklediği ve öğütlediği üzere, bir Bolşevik asla çok çalışmaktan korkmamalı ve çalışkanlığını planlılık ve süreklilik temelinde sürdürüp geliştirmelidir.” Lenin’in ve Çağlı’nın öğütlerine kulak verenler, ezilenlerin özgürlük ve eşitlik düşlerini gerçek kılmak için geçmişten aldıkları güçle yılmadan çalışıyorlar, bugünlerden yarınlara köprüler kuruyorlar. Sol memelerinin altındaki cevahiri hiçbir zaman karartmıyorlar.
link: İstanbul’dan bir MT okuru, Mazi Kökünden Silinsin, Kızıl Bir Güneş Doğsun Diye!, 7 Ocak 2024, https://marksist.net/node/8156
Şovenizme Kapılma, Enternasyonalizmden Şaşma!
Yaşasın Devrimci Mücadelenin Sönmeyen Ateşi!