Kapitalist düzende burjuvazi, kendi fikir ve çıkarlarını bizim fikirlerimiz ve çıkarlarımızmış gibi sahiplenmemiz için en başta yazılı ve görsel medyayı kullanıyor. Burjuva medyada yer alan haberlere, reklâmlara, sosyal medya paylaşımlarına sınıfımızın gözüyle baktığımızda, hiçbirinin bize ait fikirleri yansıtmadığını görüyoruz. Tüm haberler ve içerikler büyük sermaye gruplarına bağlı medya organları tarafından üretilip yayılıyor. Dolayısıyla bütün gündemi de sermaye sahipleri belirliyor. İletişim teknolojisi büyük bir hızla gelişse de, haber alma kaynaklarındaki çeşitlilik artsa da, her şey tek kalemden çıkmışçasına birbirine benziyor. İnsanlar televizyonlardan gördükleri veya gazetelerden okudukları her şeye inandırılmak isteniyor. Kapitalistler için medya, patronlarla işçiler arasındaki sınıf çelişkilerinin üstünü örtmek, kendi fikirlerini egemen kılmak, istediği yönde kamuoyu oluşturmak ve sistemli bir şekilde beyin yıkamak için bulunmaz bir nimet.
Medya öylesine güçlü bir silah ki, bu gücün bilincinde olan patronlar medya eliyle işçileri düşünmekten ve sorgulamaktan uzaklaştırıyorlar. Savaş politikalarının tırmanışa geçtiği günlerde, asker ve polis cenazeleri gelmeye başlayınca, halkın hükümete ve savaş politikalarını destekleyenlere verdikleri tepki medya eliyle örtbas edilmeye çalışılmıştı. Ama aynı burjuva medya, milliyetçiliği yükseltenlerin fikirlerini ya da linç girişimlerini ballandıra ballandıra anlatmayı ihmal etmedi. Haksız savaşın tırmandırıldığı günlerde yüzlerce siteye erişim engellendi. Ne hikmettir ki, bu sitelerin çoğunluğunu sol, sosyalist basın oluşturuyordu. Yine burjuva medyada yayınlanan tartışma programlarında, çeşitli sermaye kesimlerinin temsilcileri güncel siyasal gelişmeler üzerine yürüttükleri tartışmalarda bizi kendi ideolojileri doğrultusunda bir taraf olmaya zorladılar. Kutuplaştırma politikasının zirve yaptığı son süreçte, işçi sınıfı ve yoksul emekçiler burjuva partilerin arka bahçesi haline getirilmek istendi. Diğer taraftan binlerce metal işçisinin Türk Metal çetesine ve MESS dayatmalarına başkaldırdığı “metal fırtınası” sürecinde, televizyonlarda işçilerin eylem haberlerinden önce işsizliğin yükseldiğine dair haberler servis edildi. Grevlerde, direnişlerde mücadele eden işçiler, milli güvenliği bozan, ortak çıkarlara zarar veren bozguncular olarak nitelendirildi. Sermaye medyasının işçi ve emekçileri istediği yönde yönlendirip, kitlelerin zihnini yönettiğinin ve beyinlerde uyuşmaya neden olduğunun daha nice örneği mevcuttur.
Bu kuşatma altında, örgütsüz işçilerin kendilerine ait fikirleri, sermayenin şu ya da bu kesiminden bağımsız düşünceleri olabilir mi? Elbette hayır! Gerçekleri öğrenmemizin tek yolu, sınıfımızın sesine kulak veren, işçi sınıfının bağımsız çıkarları doğrultusunda yayın faaliyeti yürüten dergileri, gazeteleri, kitapları, radyoları ve televizyonları takip etmekten geçmektedir. Bu nedenle kendi basınımıza sahip çıkmak, diğer işçilere ulaşmasını sağlamak, güç vermek bugün çok daha büyük bir önem taşımaktadır. 10 yılı aşan yayın hayatı boyunca mücadelemize kılavuzluk eden, işçi sınıfının tarihsel mücadele deneyimlerini bizlere öğreten, yaptığı analiz ve öngörülerle bize yol gösterip sınıfsal tutum almamızı sağlayan Marksist Tutum’u sahiplenmek ve güçlendirmek mücadeleci tüm işçilerin görevidir. Kendi yayınlarımızı güçlendirmek için örgütlülüğümüzü güçlendirmemiz, bunun için de kapitalist politikalara karşı kendi bağımsız sınıf siyasetimizi yürütecek fikirlere sahip olmamız gerek. Unutmayalım ki, yalnızca örgütlü ve sınıf bilinçli işçiler burjuva medyanın karanlık sularında boğulmaz!
link: Gebze’den MT okuru bir kadın işçi, Örgütsüz İşçilerin Bağımsız Düşünceleri Olur mu?, 19 Aralık 2015, https://marksist.net/node/4737
Türkiye’nin Musul Hamlesi
Barış Bloku: Meclis Göreve!