Patronlar sınıfının temsilcilerinin riyakârlıklarına, yalanlarına gün geçmiyor ki yenisi eklenmesin! Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kadına Yönelik Şiddetin Sonlandırılması: İlerleme Temelinde Değişimi Hızlandırma” konulu toplantıda konuştu. NTV’nin haberine göre, konuşmasında dünyanın her tarafında kadınların erkeklerin aldığı kararlar nedeniyle mağdur olduğunu söyledi. Davutoğlu, “Dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir kadının çığlığı bize ulaştığında, o çığlığın yanında önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti olacaktır ve o çığlığa ilk sesi her zaman biz vereceğiz” dedi. Kadına şiddetle mücadeleye çok önem verdiklerini dile getirdi. Kadına yönelik ve aile içi şiddette en önemli mekanizmanın sığınma evleri olduğunu söyleyen Davutoğlu, açılan 135 sığınma eviyle övündü.
Bu sözlerin inandırıcı olup olmadığını anlamak için, AKP iktidarıyla birlikte kadın cinayetlerinin 10 yılda 13 kat arttığı gerçeğini hatırlamak bile yeterlidir. Kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik şiddet ve baskı AKP iktidarı döneminde arttı. G-20 zirvesi çerçevesinde yapılan Women-20 toplantısında da buna benzer ifadelerle, önemli reformlara imza attıklarını söyleyen Davutoğlu, şu gerçeği gizleyemez: Kapitalist sömürü sistemi ve iktidar kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin önünü alabildiğine açıyor. Sığınma evi açmak bir şeyi çözmüyor. Hükümet sözcüleri hep bir ağızdan kadının kahkahasını, konuşmasını, kaç çocuk doğuracağını tartışırken, kadınlar, onlar tarafından toplumun en alt basamağına konup aşağılanırken, şiddete, tacize, tecavüze davetiye çıkarılıyor. Görülen davalarda tecavüzcüler “iyi hal”, “haksız tahrik” indirimiyle korunuyorlar.
Davutoğlu Suriye’den Türkiye’ye gelen göçmen kadınlardan bahsedip şöyle söylüyor: “Hâlâ Suriye’de DAEŞ terör örgütü ve o terör örgütü ile birlikte kendi halkını katleden bir rejim hüküm sürüyor. Buradan BM Kadın Konferansı çerçevesinde dünyaya sesleniyorum; kadına karşı şiddetin en fazla cereyan ettiği Suriye’deki bu rejime ve bu zulme karşı artık bir dur diyelim.” Sanki Suriye’nin bu hale gelmesinden ve kadınların savaşın ve şiddetin içine atılmasından Davutoğlu’nun başında bulunduğu AKP yönetimindeki Türkiye’nin hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi nasıl da rahat konuşuyor. Türkiye’de kadınların yaşadığı zorlukları gördükten sonra, “Davutoğlu gerçekten kadına şiddete dur demek istiyor” diyen çıkabilir mi? 2015’in ilk altı ayında katledilen kadınların sayısı 141. Aynı dönemde resmi kayıtlara göre 58 kadına tecavüz edildi, 193 kadın yaralandı.
Egemenlerin söylediklerine kanmayalım, devlet aslında hiçbir şey yapmıyor. Bunlar emekçi sınıfın kadınlarının sorunlarıdır. Haberlerde ne zaman bir burjuva kadının bu denli zor şeyler yaşadığına denk geldik? Dolayısıyla patronlar sınıfının bir temsilcisi olan AKP hükümetinin ne Türkiye’de ne de başka bir yerde emekçi kadınların sorunlarını çözme gibi bir derdi yoktur. IŞİD’li canilere başta “öfkeli gençler” diyenler de, mühimmat gönderenler de bizzat bu hükümettir zaten. Davutoğlu’nun bu konuşması yalnızca onun Suriye hayalleri ve planlarıyla ilgilidir, emekçi kadınların yaşadığı acılarla ilgili değil.
Kadına şiddetin küresel ve çok boyutlu mücadele gerektiren bir problem olduğunu dile getiren Davutoğlu haklı. Ama bu mücadeleyi verecek olanlar biz emekçi kadınlarız, patronlar sınıfının hükümetleri değil! Örneğin işçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in başlatmış olduğu “Emekçi Kadınlar Mücadeleye” kampanyasının önemli bir talebi “kadına şiddete hayır”dır. Kadına yönelik şiddet ve diğer tüm sorunlarımız kapitalist sistemden kaynaklanıyor. Sınıf mücadelesine katılmak, onu büyütmek bu sorunların çözümü için en büyük adımdır. Tüm emekçi kadınları kampanyamıza katılmaya, mücadele etmeye çağırıyorum.
link: Hacettepe Üniversitesi’nden bir kadın öğrenci, İktidarın Yalanlarına Karşı Emekçi Kadınlar Mücadeleye!, 17 Aralık 2015, https://marksist.net/node/4726
Türk-İş Olağan Kurulunda Olağanüstü Gidişata Doğru
Ortadoğu’da Emperyalist Yığınak Artıyor