Ekonomik krizin ve toplumsal ilişkilerde yaşanan çürümenin iyice ayyuka çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Bu koşullarda hiçbir olay kapitalist sistemin geldiği durumdan bağımsız değildir. Türkiye’de ise faşist rejimin toplumda yarattığı ruh hali dışa vurmakta ve bunun ceremesini de toplumun en savunmasız kesimleri çekmektedir.
Yaşadığımız bazı trajik olaylar işin vahametini çok net özetliyor. Bağcılar’da bir gencin annesinin kafasını kesip sokağa fırlatması, Topkapı surlarında bir ruh hastasının iki genç kadını katletmesi, minicik yavrumuz Narin’i bir köy halkının el birliğiyle ortadan kaldırması, kadın cinayetlerine her gün bir yenisinin eklenmesi… Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. Kapitalizmin tarihsel çıkışsızlık ve çürüme çağında, bu topraklarda ve dünyada işçi sınıfının örgütsüzlüğünün bedeli topluma çok ağır fatura edilmektedir. Dünyanın her yerine hâkim olan baskıcı yönetimler her alanda şiddetin ve yozlaşmanın dozunu arttırmaktadır.
Mesela 19 Mart 2015’te Afganistan’da yaşanan bir olay bu dozun ulaştığı boyutun bir örneğidir. 27 yaşındaki Farkhunda isimli bir Afgan kadının bir ibadethanenin önünde muska satan yaşlı bir adama, bunların batıl olduğunu, burada satmaması gerektiğini söylemesi üzerine aralarında tartışma başlar. Yaşlı adam her dakika sesini yükselterek, bu kadının bir şeytan olduğunu söyler ve Farkhunda’nın Kuran yaktığı iftirasını atarak orada bulunan kalabalığı kışkırtır. Galeyana gelen kalabalık, önce Farkhunda’yı linç etmeye başlar, bazı kişiler kadını korumak için bir binanın ikinci katına kaçırırlar. Fakat binayı basan kalabalık savunmasız kadını ikinci kattan aşağı atar. Sonra linç devam eder, kimse artık onun ne dediğini önemsemez. Daha sonra üzerinden araçla geçilen zavallı kadın öldürülür ve cenazesi yakılarak hemen yakındaki dereye atılır.
Bu insanlık dışı olay, kadınların içinde ciddi bir tepki ve öfkeye dönüşür. Bunun üzerine kadınlar cenazeyi sahiplenir, omuzlarına alıp defnederler. Tepkinin günlerce sürmesi üzerine onlarca kişi yargılanır, Farkhunda’nın suçsuz olduğu ortaya çıkar. Davada onlarca kişi hüküm giyer ve kadınların bu korkunç cinayet karşısındaki dik duruşu sayesinde ilk elden suçlular ağır cezalar alırken, Farkhunda için de bir anıt dikilir.
Bu ve benzeri olaylarda görüyoruz ki, kapitalizm insanı insana düşman eden, kendi ve karşı cinsine karşı canavara dönüştüren bir sistemdir. Oysa bu sistemin egemeni olan burjuvazi kapitalizmin insanlık için en üstün düzen olduğunu ileri sürüyor. Özellikle kapitalist sistem krizinin derinleştiği bu dönemde bu çürümüşlüğe karşı verilen her mücadele çok kıymetlidir. Yürüyen emperyalist savaşa, artan militarizasyona, kadınların ve çocukların katledilmesine karşı durabilmek ve bu kötülükleri üreten sistemi yıkmaksa ancak ve ancak işçi sınıfının örgütlü mücadelesiyle mümkündür.
link: İstanbul’dan MT okuru bir işçi, İnsanı İnsana Düşman Eden Bu Sisteme Hayır!, 28 Kasım 2024, https://marksist.net/node/8389
Tanıklıklardan “Savaş ve Açlar”
Sağlıkta Özelleştirmenin Yıkıcı Sonuçları