İşçi arkadaşlarım, ben Gebze’de inşaat işçiliği yapıyorum, sizler gibi alın terini satarak geçimini sağlayan bir işçiyim. Can yakıcı sorunlarımızdan biridir çevre sorunu. Temel dürtüsü “kâr, daha çok kâr” olan bu düzen doğayı alabildiğine tahrip ediyor, dengesini bozuyor. Ozon tabakasının delinmesi, küresel ısınma, çevre kirliliği, canlı türlerinin pervasızca yok edilmesi, ormanların hızla tüketilmesi, kuraklık ve çoraklaşma vb., son yıllarda etkileri giderek daha çok hissedilen ve dünyamızı tehdit eden yakıcı sorunlardır. Başta yoksul işçi ve emekçi insanlar olmak üzere birçok canlı türü bu felâketlerden olumsuz etkileniyor. Açlıkla ve kıtlıkla yüz yüze geliyor, sağlığını, yaşamını kaybediyor.
Bu dev sorunların tek sorumlusu, kâra ve sermayenin büyümesine dayanan bu bozuk düzendir, kapitalizmdir. Patronlar daha fazla kâr edebilmek için doğayı ve çevreyi talan etmekten, tahrip etmekten geri durmazlar. İşçilerin sömürüsünde sınır tanımayan patronlar, doğanın talan edilmesinde de sınır tanımazlar. Temel enerji ve su kaynaklarını yağmalayarak, plansızca kullanarak tüketirler. Daha fazla kâr için ormanları katlederler, akarsuları ve denizleri kimyasal atıklarla ölü bir su birikintisine dönüştürürler. Filtresiz fabrika bacalarıyla, üretilen milyonlarca otomobille ve fosil yakıtlarla havayı zehirli gazlara bularlar. GDO’lu ve hormonlu ürünler yüzünden sağlığımızın kötü etkilenmesini umursamazlar. Çevre konusunda alınabilecek en basit koruma tedbirlerini dahi maliyet olarak gördüklerinden uygulamamak için ellerinden geleni yaparlar. Aslında doğal, temiz, yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretim yapmak mümkündür. Güneş, rüzgâr, termal kaynaklar, su gibi enerji kaynaklarından yararlanma yöntemleri fazlasıyla bilinmektedir. Ancak bu yöntemler patronlara hem pahalı geliyor, hem de ellerinde yüksek kârlar sağladıkları, vazgeçmek istemedikleri fosil yakıtlar üzerine kurulmuş sanayi ve ucuz işgücü var. Patronların derdi doğaya zararsız üretim değil, kârdır. Bu uğurda doğanın ve üretici güçlerin hoyratça yıkıma uğratılması hiç de önemli değildir.
Bu vahşi, barbarca tahribat yaşanırken denetlemeler de son derece yetersiz ve özensiz yapılıyor. Onlarca yönetmelik ve kanun hep kâğıt üzerinde kalıyor, patronların yasaları hoyratça çiğnemesi görmezden geliniyor. Çünkü bu bozuk düzende kanunlar kapitalistlerin çıkarına uygulanır, kapitalistlerin çıkarına esnetilip görmezden gelinir. Sermaye ve kâr uğruna bizlerin yaşam alanları, canlıların doğal ortamları cehenneme çevrilir.
Bu düzende bir yanda artan zenginlik, diğer yanda artan sefalet ve acılar var. Bizler çocuklarımıza ve gelecek nesillere yaşanacak bir doğa ve dünya, güzel bir yaşam bırakmak istiyoruz. Fakat çocuklarımız ve doğa için istediğimiz bu pırıl pırıl, tertemiz yaşam için sorunun özüne inmeliyiz. Bu basitçe birkaç kötü patronun yarattığı bir sorun değil, aksine bir bütün olarak bu akıldışı, çarkı bozuk düzenin yarattığı bir sorundur. Birleşelim, hep beraber insanın ve çevrenin katili, çarkı bozuk bu düzene hayır diyelim!
link: Gebze’den bir inşaat işçisi , Çevrenin Katili Çarkı Bozuk Düzene Hayır!, 22 Haziran 2018, https://marksist.net/node/6421
Seçimler ve İktidarın Matematik Hesapları
Deneme Tahtasına Çevrilen Eğitim Sistemi