Ben bir tekstil işçisiyim. Avrupa yakasında Me-ka işçilerinin greve çıktığını duydum ve onları ziyarete gittim. Me-ka işçileri bir sene gibi bir örgütlenmeden sonra sendikalı olup toplu iş sözleşmesinde anlaşamayınca 43 işçi greve çıktı.
Çadırlarını ziyarete gittiğimizde sadece üç gözcü vardı. Bizleri çok sıcak karşıladılar, “yol yorgunusunuz” deyip hemen bize çay ikram ettiler. Bu sıcak karşılamaları ziyaretçiye ne kadar hasret olduklarını gösteriyordu.
Sohbete başladığımızda neler yaşadıklarını öğrenmek istiyorduk. Her sorduğumuz soruya çok candan cevap veriyorlardı. Önce sendikalı olmalarının sebebini sorduk. Bize maaşlarına 2 sene zam verilmediğini, mesai saatlerinin ağırlaştığını söylediler. “Bu işyerinde hiç iş kazası tehlikesi yaşanmadı mı?” diye sorduğumda bir işçinin üzerine beton düşmesi sonucu öldüğünü söylediler. Patronun hemen bu işçiyi misafir gösterip akrabalarıyla anlaştığını söylediler.
Sorularımıza devam ettik. Patronun dışardan işçi getirip getirmediği sorusuna, işçileri fabrikaya sokmamak için kavga ettiklerini, ama hemen jandarmanın gelip işçileri koruma çemberine alıp fabrikaya soktuklarını söyleyerek cevap verdiler.
Ne zaman bir işçi hakkını arasa önüne ya polis ya da jandarmanın geleceğini söyleyip vazgeçmemelerini ve yaptıklarının doğru bir şey olduğunu anlattık ve sohbete devam ettik. Bu işyerinde komite olup olmadığını, çadıra her gün işçilerin gelip gelmediğini, grevi duyurmak için ne yaptıklarını sorduk. Bizlere bir şey bilmediklerini, kendilerine böyle bir şey anlatılmadığını söylediler ve grevin nasıl daha ileri taşınabileceği konusunu öğrenmek için soru sormaya başladılar.
Akşam olup oradan ayrılmamız gerektiğinde yine o sıcaklıklarını gösterip “gitmeyin, bu akşam evlerimizde kalın” diye ısrar ettiler. O gün oradan ayrıldığımızda mutluyduk, yeni işçiler tanıyıp onlara bir şeyler anlatmanın sevinci vardı.
İki hafta sonra ise Me-ka işçilerinin grevinin bittiğini ve bunun da kendi içlerindeki arkadaşlarının patronla anlaşıp yeniden çalışmaya başlamaları yüzünden olduğunu öğrendim. Grevlerinin bu şekilde bitmesi beni çok üzdü, dışardan değil de kendi içlerinde böyle bitmesi onları da çok üzmüştür. Ama doğru bir şekilde örgütlenmemenin kötü sonuçları hep karşımıza çıkacaktır.
Bu sonuçları yaşamamak için bize düşen görev örgütlenerek mücadeleye atılmaktır. Örgütlenmenin ve bilinçlenmenin ne kadar önemli olduğunu herkese anlatıp, defalarca konuşup, doğru yolu gösterip yanlarında yürümeliyiz.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
link: Gülsuyu’ndan MT okuru bir işçi, Yaşasın örgütlü mücadelemiz!, 17 Şubat 2006, https://marksist.net/node/946
Yakov Sverdlov
Ölümünün 87. Yıldönümünde Sverdlov'u Saygıyla Selamlıyoruz