12 Mart perşembe günü 13:00-17:00 saatleri arasında İstanbul’da Kadırga Kültür Merkezinde 39 sendika şubesinin katıldığı temsilciler kurulu toplantısı yapıldı. Temsilciler Kurulu, yaklaşık 1,5 ay önce Türk-İş’e bağlı sendika şubelerinin İş Kanunu Tasarısına karşı konfederasyon ve genel merkezleri sessiz kalmaları nedeniyle uyarmak ve işçi sınıfının başkenti olan İstanbul’da bulunan şube ve genel merkezlerin birlikte hareket etmesini sağlamak amacıyla başlayan bir hareketin sonucu olarak toplandı.
Daha önce 19 Şubatta yoğun kar yağışına rağmen yaklaşık 1500 işçinin katılımıyla Saraçhane’den Unkapanı’ndaki Bölge Çalışma Müdürlüğü önüne yürüyüp burada basın açıklaması yapan şubeler, daha sonra da 6 Martta TİSK başkanı Refik Baydur’un işyeri olan Kiplas önünde bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasında diğerinde olduğu gibi İş Yasası Tasarısı karşısında sessiz kalan genel merkezler ve konfederasyonlar sert açıklamalarla eleştirilmiş ve konuşmacının sözleri işçiler tarafından sık sık “kahrolsun sendika ağaları”, “kölelik yasasına izin vermeyeceğiz” sloganları ile kesilmişti. Yaptıkları iki basın açıklaması ile kararlılıklarını gösteren sendika şubeleri bu süreçte bir de deklarasyon yayınladılar. İstanbul’da 34 sendika şubesi, yaptıkları bu açıklamada, çalışma yasalarında kölece zihniyete, izlenen IMF’ci ve savaş yanlısı politikalara izin vermeyeceklerini ve savaşa ve sömürüye karşı mücadele edeceklerini belirttiler.
Bu taleplerle biraraya gelen bu oluşum, yaptıkları çağrıyla DİSK ve KESK’e bağlı İstanbul sendika şubelerini birlikte hareket etmeye davet etti. DİSK’ten bu çağrıya destek cılız kalırken KESK katılım kararı aldı. Şubeler Platformu Dönem Yürütmesi aracılığıyla yapılan çağrıya duyarlılık gösteren şubeler, toplantıya temsilcilerinin katılımını sağladılar. KESK bir konfederasyon olarak yaptığı katılım çağrısına rağmen eleştirilerden nasibini aldı. Çünkü artık 90’lı yıllardaki mücadeleci çıkışının gerisinde kalan KESK’in diğer konfederasyonlarla arasındaki fark gittikçe silikleşiyor.
Uzlaşmacı değil mücadeleci, militan sendikal anlayışın tüm konfederasyonlarda hakim olmasının tek yolu işçi sınıfının bağımsız sınıf çıkarları temelinde yürütülecek mücadelesi ile mümkündür. Türk-İş, Hak-İş ve DİSK konfederasyonlarının üst bürokratları işçi sınıfının mücadelesinin önünde engel oluşturmaktadır.
500 işyeri ve şube temsilcisinin katıldığı, toplam katılım sayısının ise 750 civarında olduğu temsilciler kurulu oldukça coşkulu ve tam bir işçi disiplini içinde geçti. İstanbul’da uzun yıllardır bir ilk olan ve bundan sonra da devam etmesi için temsilcilerin kararlılıklarını konuşmalarında ifade ettiği bu kurul; İş Yasası Tasarısı, Kamu Personel Rejimi Reformu ve emperyalist savaş üzerine eylem kararları aldı.
Toplantının açılışında Belediye-İş 3 no’lu Şube Başkanı yaptığı konuşmada işçi ve emekçilerin konfederasyon ayrımı yapmaksızın biraraya gelmesi gerektiğini, yeni mücadele araçlarını ve yöntemlerini geliştirmeyi amaçladıklarını belirtti. Ardından hazırlanan ortak metni okudu. Ortak metinde, tezkerenin çıkması bahane edilerek emekçilerin cezalandırıldığı, İş Güvencesi Yasası çıkmadan toplu işten çıkarmaların yaşandığı ifade edildi. 12 Eylül sonrası “fedakârlık yaparsak durumumuz düzelir, aynı gemideyiz” yalanına sendikaların inandığını, 12 Eylül yasalarıyla sermayenin güçlendiğini aktardı. Ülkenin borsa ve IMF sopası ile ABD’nin peşinden gideceğini, savaş ortamında baskıların artacağını söyledi. İş Yasasının komisyonda görüşüldüğünü hatırlatarak, işverenlerin bir an önce çıkması için hükümet üzerinde baskı kurduğu yasayla ilgili bilgi verdi. Bürokrat sendikacıların işverenle birlikte çalıştığını söyleyen şube başkanı, bürokratların suçlarını gizlemek için işçileri duyarsızlıkla suçladığını söyledi.
Ortak metinde, sendika genel merkezlerinin mücadeleyi örgütlemek yerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar yaptığı, kamu emekçileri konfederasyonlarında da KESK dışında hareketlilik görülmediği belirtiliyor. KESK’in ise saldırıları püskürtecek bir mücadeleye önderlik etmek yerine protesto eylemleriyle günü kurtarmaya çalıştığı vurgulanan metinde, ayrıca şu açıklama yer alıyor:
“Emekçilere yönelik saldırı yasaları konusunda işçiler ve emekçiler bilgilendirilmeli. Tüm temsilciler şube ve genel merkezlerinin suskunluğunu sorgulamalı, eylemlerle, yöneticileri üzerinde baskı oluşturmalı. IMF ve Dünya Bankası ile yapılan emperyalist anlaşmaların iptali, ABD üslerinin kapatılması, savaşın durdurulması, yasa tasarılarının geri çekilmesi, 21 Martta savaşa karşı genel grev başta olmak üzere tüm kararların uygulanması ve saldırı yasalarının geri çekilmesi için üretimi durdurmayı esas alan eylemlerin kararı alınmalı ve uygulanmalıdır.”
Toplam 25 konuşmacının söz aldığı temsilciler kurulunda, Eğitim-Sen, SES, Tez Koop-İş, Belediye-İş, Hava-İş, Petrol İş, Limter-İş, Tuzla Deri İş, Yol-İş, Tümtis, Teksif, Basın-İş ve Haber-İş’in çeşitli şubelerinden gelen temsilcilerin yanı sıra, Bıçakçılar fabrikasından atılan işçiler adına konuşan bir temsilci de görüşlerini aktardı.
İlk konuşmayı Tez Koop-İş Sendikası 1 no’lu şubeden bir işçi yaptı. Konuşmasında sendikaları saldırılara karşı bir şey yapmamakla eleştirdi. “İşverenler canı, kanı, duygusu olan işçileri birbirlerine ödünç vermek istiyorlar, kiralamaya çalışıyorlar” diyerek İş Yasası Tasarısını eleştirdi. Sendikaların ekonomik alanla demokratik alanı birleştirmek zorunda olduğunu söyleyen konuşmacı, sözlerini birlikteliklerinin devam etmesi dileğiyle bitirdi.
Daha sonra Tez Koop-İş 2 no’lu şubeden bir temsilci söz aldı. Konuşması sık sık sloganlarla kesildi. Konuşmasında;
“... İşçi sınıfı ya örgütlüdür ve her şeydir, ya da örgütsüzdür ve hiçbir şeydir. İçinden geçtiğimiz dönem bu sözün doğruluğunu gün geçmiyor ki haklı çıkarmasın. Artık yönetilen ve susturulan işçiler değil, konuşan, karar veren ve yöneten işçiler olmalıyız.
… Bir yandan kapitalist sistem, krizinin faturasını işçi ve emekçilere çıkartmak için saldırılarını yoğunlaştırırken, diğer yandan emperyalistler dünyanın yeniden paylaşılması adına Orta Doğu üzerinde savaş rüzgârları estiriyorlar. Dünya, vahşi kapitalist sistem yüzünden yeniden kanlı bir savaşın eşiğine getirilmiş durumda. ABD’nin saldırgan politikalarının kuyruğuna takılan Türkiye patronları ve hükümet ise, üç kuruş kredi alabilmek, Orta Doğu’da söz sahibi olabilmek için savaş çığırtkanlığı yapıyor. Bu bir paylaşım savaşı, bu bir haksız savaş, bu bir petrol savaşı! Bu savaşta biz işçilerin en ufak bir çıkarı olamaz. Ve buradan haykırmalıyız ki, kapitalistlerin çıkarları için dökecek kanımız yok.… Konfederasyonlarımız, savaşa karşı uluslararası eylem günü ilan edilen tarihlerde, günü geçiştiren eylemlere son vermeli, sonuç almaya yönelik kitlesel gösteriler düzenlemelidir” dedi.
Konuşmasını “Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz” sloganıyla bitiren temsilci, salondan yoğun alkış aldı.
Tez Koop İş 4 no’lu şube temsilcisi ise 21 Martta tüm dünyada yapılacak olan genel grev kararının burada da alınmasını istedi. Temsilcinin sözleri salondan yükselen “şalter inecek, bu iş bitecek”, “genel grev, genel direniş” sloganlarıyla karşılandı.
Hava-İş temsilcisi ise konuşmasında “Türk-İş başkanlar kurulu raporlarını mutlaka incelemeliyiz, konfederasyonlardan önce kendi genel başkanlarımızın da tavırlarını görmeli ve ona göre mücadele etmeliyiz” dedi.
Petrol-İş İstanbul 6 no’lu şube işyeri temsilcisi ise “gündem savaşa kilitlenmiş durumda. 1475 köleliği dayatmaktadır. Buna karşı tüm konfederasyonlar ortak tepki vermelidir” diye vurgu yaptı.
Daha sonra çeşitli sendikalardan işçi temsilcileri söz aldılar. Eğitim-Sen 2 nolu şube temsilcisinin coşkulu konuşması salonda büyük beğeni topladı ve sık sık sloganlarla kesildi. Konuşmasında:
“İşçi memur ayrımına bir son verilmesini, burjuvazinin bizi bölmek için kullandığı bu ayrımın ortadan kaldırılarak tüm konfederasyonların birleşmesini istiyoruz. Tüm konfederasyonların ortak saldırılara karşı birlikte mücadele etmesini istiyoruz.
Biz mücadeleci sendikacılık istiyoruz. Nasıl mücadele etmişse 80 öncesinde işçiler, nasıl mücadele etmişse 80 öncesinde sendikalar, nasıl sahip çıkmışlarsa sendikalarına ve mücadelelerine, biz bu militan mücadele geleneğini istiyoruz. Biz mücadele etmez isek insanlık tarihinin bizden hesap soracağının farkındayız. Ya mücadele edeceğiz ve kazanacağız ya da barbarlığa mahkûm olacağız.
Ve biz işçiler tüm dünyada ortaklaştıracağız mücadelemizi. İstanbul değil, Türkiye’yle sınırlı hiç değil. Enternasyonalist bir ruhla hep birlikte hareket edeceğiz dünya işçi sınıfı olarak ve hep birlikte kazanacağız. Bizler örgütlenmek ve mücadele etmek zorundayız. Yoksa nasıl ortadan kalkar bu emperyalist kapitalist sistem!” dedi.
Konuşmasını “Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz” sloganıyla bitiren temsilci çok yoğun bir alkış aldı.
Eğitim-Sen 4 nolu şubeden bir temsilci “bu savaş topyekûn bir savaştır. Karşısında topyekûn mücadeleyi örgütlemeliyiz. .... Türkiye Irak’tan çekilmelidir. ... 21 Martı iyi değerlendirmeliyiz. Grev ve direniş komiteleri örgütlemeliyiz. ... 21 Martta çocuklarımızı okula göndermeyelim, üniversitelerde boykot örgütlenmeli. ... tabanın kararlarını merkezlere kabul ettirmeliyiz” dedi.
Teksif Bakırköy şube temsilcisi ise “savaşa karşı iyi bir sınav veremedik. Temsilciler olarak 3 binden fazla insanı sokağa çıkaramadık. Burası işçilerin meclisi olmalı. Bu bir savaştır. Burası bir savaş meclisi olmalıdır. Süreklileştirilmesi gerekir. Bölgelerde komiteler oluşturmalıyız. Fabrikalar kendi komitelerini oluşturmalı” diyordu.
SES Anadolu şubesi temsilcisi, işçi sınıfına saldırıların uluslararası olduğunu ve buna karşı uluslararası mücadelenin zorunlu olduğunu ifade etti: “Konfederasyonlarımızı birleştirmek ve taleplerimizi merkezileştirmek zorundayız. Bunu tabandan örgütlemeliyiz. ... Hak verilmez alınır sloganını şiar edinmek zorundayız. Günü geçiştirmek için yapılan eylemlilikler yerine kalıcı eylemler organize etmek zorundayız. Uluslararası sendikalarla organik bağlar kurulmalı ve birlikte mücadele örgütlenmelidir. Bugünden itibaren işyerlerimizden başlayarak saldırılar geri çekilinceye kadar mücadelemizi yükseltmeli ve işçi sınıfı olarak gücümüzü dosta düşmana göstermeliyiz.”
Temsilcilerin konuşması bittikten sonra divan tarafından Kocaeli ve İzmir sendika şubelerinin temsilciler kurulunu selamlayan mesajları ve alınacak kararları bekledikleri iletildi. Bir diğer mesaj da Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonundan geldi. Koordinasyonun mesajında savaşa karşı çalışanların üretimden gelen gücünü kullanması zorunluluğu ifade edilmişti.
Toplantı sonunda planlandığı gibi sonuç bildirgesi okundu. Alınan kararlardan bazıları şöyleydi:
“Görevlerini yapmayan konfederasyon ve sendikalara karşı temsilciler toplantısı bir bileşim ve mücadelenin merkezi olarak hareket edecek, bu oluşuma tüm sendikaların katılımı sağlanacak.
21 Martta en geniş şekilde sabah 08-10 arası iş bırakılacak, Irak’ta Savaşa Hayır Koordinasyonu ile ortak hareket edilecek.
İş Yasası Tasarısının meclis genel kuruluna getirildiği gün tüm ülkede genel grev uygulanacak.
AKP binaları önünde eylem yapılması için konfederasyonların karar almaları talep edilecek, olmazsa en kısa sürede AKP binaları önünde eylem örgütlenecek.
Örgütsüz işyerlerine yönelik faaliyet yürütülecek
Bu kararlar diğer illerdeki yerel platformlara da iletilerek birlikte hareket edilmesi sağlanacak.”
Genel olarak bütün temsilciler konuşmalarında genel merkezlerin ve konfederasyonların saldırılar karşısındaki sessizliğini eleştirdirdiler. Temsilciler kurulunun sürekli toplanmasını ve bunun sadece İstanbul’la sınırlı kalmamasını isteyen temsilciler, sendika yöneticileri sahip çıkmasa da temsilcilerin bu oluşuma sahip çıkması için onları zorlayacaklarını ifade ettiler.
İşçi sınıfına muazzam saldırıların yaşandığı, emperyalist savaşa karşı çıkan işçi sınıfı ve emekçi güçlerin tüm dünyada sokağa döküldüğü böyle bir zamanda, Türkiye işçi sınıfı yavaş ve geriden de olsa harekete geçiyor. 1 Martta Ankara’da 100 bin kişinin katıldığı miting bu anlamda önemliydi. Türkiye işçi sınıfına saldırılar, dünyadaki saldırılarla eş zamanlı gelişiyor. Geçtiğimiz aylarda Yunanistan’da, Fransa’da, Portekiz’de, İspanya’da işçi sınıfı sermayenin saldırılarına ve emperyalist savaşa karşı sokaklara döküldü. İşçi sınıfı kapitalizmin uluslararası saldırılarıyla karşı karşıya. Ama henüz saldırılara karşı uluslararası mücadele birliğini oluşturabilmiş değil. İşçi sınıfı ya örgütlüdür ve her şeydir ya da örgütsüzdür ve hiçbir şeydir!
Sendikaların burjuva reformist politikaları terk ederek işçi sınıfının bağımsız siyaseti temelinde mücadele etmelerinin tek yolu, işçi sendikalarında sınıf bilinçli işçilerin varlığının güçlendirilmesidir. Sendika bürokrasisine rağmen, mücadelede ısrarlı olmak, sendikaları değiştirmek ve dönüştürmek gerekiyor. İstanbul’da gerçekleştirilen Temsilciler Kurulu toplantısı bu temelde atılan önemli bir adımdır. Konfederasyon ve genel merkezlere rağmen sendika şubelerinin ve temsilcilerinin başlattığı bu mücadelenin diğer illere yayılması, İstanbul’dan yükselen mücadele sesini güçlendirecektir. Şube yöneticileri ve temsilcilerine düşen görev Temsilciler Kurulunda alınan kararlara sahip çıkarak, mücadelede kararlı olduklarını göstermektir.
Sendika Bürokrasisi Savaşırsak Defolur!
Emperyalist Savaşa Karşı Sınıf Mücadelesini Yükselt!
link: Reyhan Tan, İstanbul Sendika Şubeleri Temsilciler Kurulu, 14 Mart 2003, https://marksist.net/node/858
Gebze'de İşçi Kıyımı Başladı
21 Mart savaş karşıtı basın açıklaması ve Newroz mitingi