İstanbul Sendikalar Birliğinin ortak temsilciler kurulunun ikinci toplantısı, 13 Nisan günü Osmanbey’deki La Bella Salonunda yapıldı.Yaklaşık 500 kişinin katıldığı toplantı, dört saat sürdü. KESK, DİSK ve TÜRK-İŞ Konfederasyonlarından yaklaşık 52 şube ve genel merkez düzeyinde katılım sağlanmıştı. Her temsilci 5’er dakika ile görüş ve önerilerini dile getirdi. Toplantının sonuç bölümünde şu kararlar alındı: A- İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın güncel ve tarihsel özüne uygun olarak kutlanması, B- Çalışma yaşamına ilişkin kölelik yasalarının püskürtülmesi, C- Emperyalist savaş ve işgale karşı mücadelenin kesintiye uğratılmadan sürdürülmesi, D- İşçi sınıfının ve kamu emekçilerinin tabandan yükselen hareketinin kararlarını işyerlerine duyurmaları, önündeki sorunlarla etkin mücadele etmeleri.
Emperyalist tekeller TC burjuvazisini sıkıştırıyor
Dünya kapitalist sistemi şiddetli bir krizle karşı karşıya. Kısmi ilerlemelere rağmen kapitalist sistem giderek daha çok durgunluk sürecine girmektedir. 90’lı yıllardan bu yana pek çok bölgesel kriz yaşandı. Güney Asya krizi, Rusya krizi, Orta Avrupa krizi, Türkiye krizi, Latin Amerika krizleri, bölgesel düzeyde ardarda yaşandı. 2000 yılından bu yana, kriz, çevre ülkelerden emperyalist metropollere sıçradı. Aşırı üretimin neden olduğu kriz, emperyalist bloklar arası ekonomik-siyasi rekabete ve zengin hammadde ve stratejik bölgelerin paylaşım savaşlarına neden oldu. Son dönemde bütün emperyalist birliklerde ve diğer kapitalist uluslararası birliklerde derin sarsıntılar başladı. BM, NATO, Avrupa Birliği bunlardan birkaçı. Emperyalist ülkelerdeki kriz, küçük-burjuvaziyi ve işçi sınıfını hareketlendirdi. İflaslar, ücret kesintileri, sosyal hak gaspları ve savaşlar için yapılan harcamalar, milyonlarca insanın sokak eylemlerine ve protestolara aktif katılımına neden oldu. Emperyalistler iktidarlarının güvenliği ve kârlarının devamlılığı için diğer kapitalist ülkeleri sıkıştırmaya başladılar.
Uluslararası kapitalist sistemin zayıf halkalarından biri olan Türkiye kapitalizmi de zor durumda. Sıkışan Türkiye burjuvazisi dış siyasette komşu ülkelerin zenginliklerine, iç siyasette işçi sınıfının kazanımlarına göz dikmiş durumda. Türk burjuvazisi, dünya burjuvazisi karşısında, ödeyemediği borçlarıyla, hantal bürokratik-askeri devlet yapısıyla, toplumsal hayatta gerçekleştiremediği demokratik reformlarıyla, Kürt sorununda takındığı inkârcı ve imhacı tutumuyla köşeye sıkışmış durumda! Türk burjuvazisi ekonomik krizin, borçların ve savaşların faturasını çeşitli yollarla işçi sınıfına ödettirmeye kararlı görünüyor. Kamu Personel Rejimi Yasası, İş Yasası Tasarısı, özelleştirmeler, ek vergiler, zamlar ve “ödünç maaş-bağış uygulaması” planları bunlardan birkaçı. Önümüzdeki günlerde bunlara ek yepyeni saldırılar geleceğinden hiç kuşkumuz yok!
TC kapitalizmi işçi hareketine saldırıyor
Sermaye sınıfı dünyanın her ülkesinde krizin faturasını işçilere kesmekte. Türkiye işçi sınıfı hem Türkiye burjuvazisinin borçlarını hem de yeni faturaların bedelini ödemekle karşı karşıya. Uzun yıllardır sendikaların yönetim merkezlerini ele geçirmiş olan uzlaşmacı, işbirlikçi ve hain sendika bürokratlarının denetiminde kalan işçi sınıfı, her hak arama mücadelesinde arkadan vuruldu, satıldı. Bu yıllar boyunca genç işçiler sendikalardan uzaklaştılar. 20 milyondan fazla çalışanın olduğu bu ülkede, sendikalı işçi sayısı 600 binlere düştü. Hain sendika bürokratları sonradan meclise girerek açık açık burjuva sınıfın sözcüleri oldular. Sendika konfederasyonlarının burjuva hükümetle işbirliği içindeki politikaları, işçi sınıfının önündeki en önemli handikabı oluşturuyordu. Oysaki sendikalar işçi sınıfının ekonomik, sosyal ve yasal birtakım haklar elde etme mücadelesinin aracıdırlar. Sendikalar, işçi sınıfının burjuvaziye karşı verdiği ekonomik mücadelede birliğini sağlayan en temel kitle örgütleridir. Uluslararası bir saldırıyla karşı karşıya olan sendikaların önünde mücadele etmekten başka bir seçenek yok. Bu mücadelenin bir parçası olma hedefiyle oluşturulan İstanbul Sendikalar Birliği, işçilerin söz ve karar yetkisini kendi inisiyatiflerine almalarının, mücadele hattının örülmesinin ve kölelik yasalarına karşı savunmanın bir aracı olarak ortaya çıktı. Dünyanın hemen her tarafında gözlenen militan mücadele arzusu, Türkiye işçi sınıfını da harekete geçirdi. Tüm dünyada yaşanmakta olan çalkantılardan işçi örgütlerinin de etkilenmemesi düşünülemez. Muhakkak ki dünyanın her yerinde başta sendikalar olmak üzere işçi örgütlerinde de sarsıntılar yaşanacaktır.
Hain sendika bürokratları ve hatalı siyasi önderlikler işçi hareketini engelliyor
İşçi sınıfının kendi örgütlerine olan güvensizliğinin nedenleri, burjuva devletler, hain sendika bürokratları ve daha da önemlisi işçi sınıfının önderi olduğunu söyleyen partilerin hatalarıdır. Ekim devriminin bir bürokratik karşı-devrimle tasfiyesinden bu yana geçen ideolojik gericilik (Stalinizm) yılları boyunca, sınıf mücadelesinin en temel yönlerine ilişkin yaklaşımlar dahi muazzam bir tahrifata uğramıştır. Bu nedenle insan her defasında yeniden başlamak zorunda kalıyor. Bu tahrifat konularından biri de sendikalardır. Bu olumsuz etkilerin bir parçası olarak kendiliğindencilik ve sol sekterlik, sendikalara yönelik yaklaşımı belirledi. Sendikaların yerine varoşlar, birtakım devrimci birlikler, işsizler hareketi, dernek ve kulüpler geçirildi. Örgütlü bir işçi hareketinin peşinden sürükleyeceği bu tür tüm örgütlenmeler, yıllarca olduğu yerde saydı. Oysaki genel olarak işçi hareketinin gelişmesinde sendikaların kilit bir önemi vardır. Bu örgütler olmaksızın işçi sınıfın mücadelesini ilerletmek ve eldeki kazanımları korumak zordur.
İşçi sınıfının gücü birliğinden, örgütlülüğünden ve mücadele kapasitesinden ileri gelir. İstanbul Sendikalar Birliği engeller ve zor görevlerle karşı karşıya. Örgütlü işçi sayısının azlığı düşünüldüğünde daha da anlaşılmaz olan konfederasyon ve sendika sayısının çokluğu, hain sendika bürokratları, genç işçilerin mücadele deneyimlerinin henüz yetersiz oluşu, dışarıda sayıları her gün artan işsizler, burjuva sınıfının istifade ettiği dağınıklık bunlardan birkaçı. İstanbul Sendikalar Birliği, İstanbul dışındaki belli başlı illerde de benzer oluşumların ortaya çıkması için çaba harcamalıdır. Geçmiş hatalardan dersler alarak kısır tartışmalara gömülmeyip, iş yapan bir kurum niteliğine kavuşmalıdır. Kararlarına işyeri tabanını dahil etmeli, her mücadeleye katmalıdır.
İşçi sınıfı kör değildir.Yalnızca yılların güvensizliği elini kolunu bağlamış durumdadır. İşçi sınıfının kararlı, çalışkan ve doğru önderliği yaratıldığında en geri işçilerin dahi mücadele içinde olacağı, burjuva yalanlarından daha kolay sıyrılacağı muhakkaktır. Tarihten ders almasını bilmek gerekir. Rus işçileri en koyu gericilik, baskı ve açlık yıllarında iktidarı aldılar. Bunun için Rus işçilerine gerekli olan sadece Bolşevik Partisinin işçi sınıfının bağımsız çıkarlarını ısrarla savunmasıydı. Tarih bizlere, işçi sınıfına mücadele içinde sınanmış devrimci Marksistler önderlik ettiğinde, onun, değil sendika bürokratlarını, değil gerici Türk sermayesini, dünya sermayesini dahi yerle bir edecek cesareti, kararlılığı, bilinci göstereceğini 15-16 Haziranda, Paris Komününde, Ekim Devriminde defalarca göstermiş oldu.
Bütün İşçilerin Baş Düşmanı Kendi Ülkesindedir!
Sermayenin Stratejisinin Karşısına Proletaryanın Stratejisini Koyalım!
link: Yavuz Girgin, Sınıf Mücadelesinde İstanbul Sendikalar Birliği, 22 Nisan 2003, https://marksist.net/node/856
1 Mayıs Düşüncesi İlerliyor
1 Mayıs'ın Kökenleri Nedir?